loading
close
SON DAKİKALAR

HDP Sözcüsü Kubilay: Türkiye’nin denemediği tek yol barıştır

HDP Sözcüsü Kubilay: Türkiye’nin denemediği tek yol barıştır
Tarih: 18.10.2019 - 13:22
Kategori: Siyaset

HDP Sözcüsü Günay Kubilay, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Kubilay, Barış Pınarı Harekatı'nın durdurulması, HDP'li belediye başkanlarının tutuklanmaları ve kayyum atamalarıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Günay Kubilay'ın açıklamaları şöyle:

"-Ülkemizde ve bölgemizde çok sıcak gelişmelerin yaşandığı günlerdeyiz. Dün ABD ile Türkiye arasında yapılan görüşmelerin bir düzeyde anlaşmayla sonuçlandığını heyetlerin ortak yaptıkları yazılı açıklamadan öğrenmiş bulunuyoruz. Öncelikle geçtiğimiz 10 gün boyunca hayatını kaybeden yüzlerce kişiyi burada anmak gerekiyor. Yüzlerce insan katledildi. 'Savaşa hayır' sözü suç sayıldı ve milyonların barış iradesini bastırmak için sokaklarda baskılar yapıldı, barış diyen herkes gözaltına alındı, tutuklandı. 300 binden fazla insan yerinden yurdundan edildi. ABD ile Türkiye arasında yapılan, Kuzey ve Doğu Suriye yönetiminin de kabul ettiği anlaşma kapsamında, 5 gün süreyle de olsa kan akmayacağına dair verilen taahhüdü HDP olarak önemli buluyoruz. Başta Suriye olmak üzere tüm Ortadoğu’nun 5 günlük değil sonsuza kadar barışa ve kardeşliğe ihtiyacı olduğunun altını çizmek istiyoruz. Sadece Ortadoğu’nun değil barışa kardeşliğe dünyanın da ihtiyacı var.

-Başından beri bu savaş siyasetine karşı çıkan, bu uğurda saldırıya uğrayan, savaş karşıtı söylemini her zeminde ve fırsatta söyleyen bir parti olarak ortaya çıkan ateşkes ihtimalini önemli buluyoruz. Bir kez daha yüksek sesle söylüyoruz ki: Bu ülkenin, bu toprakların sorunları savaşla çözülemez. Kürt sorunu derin tarihsel kökleri olan sosyo-politik bir sorundur. Bütün cumhuriyet tarihi boyunca izlenen savaş ve şiddete dayalı politikalar çözümsüzlükten başka bir şey üretmemiştir. Türkiye’nin denemediği tek yol barıştır. Çözüm için en maliyetsiz, en rasyonel ve en kalıcı yöntem budur: Diyalog, müzakere, uzlaşma ve çözüm… Kalıcı sorunlara kalıcı çözümler ancak muhataplarıyla üretilebilir. İktidara defalarca söyledik, yine söylüyoruz: Kürt sorunu ancak ve ancak Kürtlerle çözülebilir. Çözümün anahtarı Washington'da ya da Moskova'da değil, Ankara’da, Diyarbakır’da ve İmralı’dadır.

-Şimdi AKP iktidarının gerçek anlamda bir muhasebe yapmasının tam zamanıdır. Çözümü askeri harekatlarda değil, siyasi müzakerelerde aramak gerekir. Çünkü bu sorun bir güvenlik sorunu değil barış, demokrasi ve özgürlük sorunudur. Çözüm yeri meclis, muhatabı herkestir. Erdoğan, Washington ve Moskova arasında mekik dokumak yerine “İmkân verin bu sorunu bir haftada çözerim” diyen İmralı’nın sesine kulak vermelidir. İmralı’daki tecride son verilerek ortaya konulan bu güçlü ve kararlı irade onurlu bir barış ve kalıcı çözüme giden yolu açacak bir imkana dönüştürülmelidir, dönüştürülebilir.

-Kendi ülke halklarıyla barışık olmayan bir iktidarın Suriye topraklarında ‘barış’ iddiasıyla at koşturması, kendi evinin önünü süpürmekten aciz olan birinin komşularına temizlik dersi vermesi kadar gülünçtür, ciddiyetsizdir. Geçtiğimiz 10 günde Kuzey ve Doğu Suriye'de  içinde birçok çocuk ve bebeğin de olduğu yüzlerce insan katledildi. Oluşturulacak Güvenli Bölgenin hemen hemen tamamında büyük Kürt kentleri var. Suriyeli Kürtlerin yüzde 70’ine yakını bu 30 km derinlik içerisindeki bölgelerde yaşıyor. 10 gündür devam eden saldırılarda başta Kürtler olmak üzere yüzbinlerce Kuzey Suriyeli/Rojavalı topraklarını terk etmek zorunda kalmıştır. Buraları terk etmek zorunda kalan tüm halkların insani ihtiyaçlarının güvence altına alınması, korunması, karşılanması zorunluluktur.

-Taraflara ve uluslararası topluma sesleniyoruz. Yerlerinden edilen 350 bin Kuzey Suriyelinin evlerine dönmeleri için bir an önce adım atılmalıdır. Savaş suçları işlendiğine, sivillerin öldüğüne, kimyasal silah kullanıldığına dair ciddi iddialar araştırılmalıdır, es geçilmemelidir. Uluslararası kurumların, bağımsız-resmi uzmanların sahada inceleme yapması sağlanmalıdır ve bu konuda girişimler başlamalıdır. İnsani dramların son bulması için, yaşanan yıkımın yarattığı yaraların sarılması için hızla adımlar atılmalıdır. Ancak, buna rağmen ateşkesin sağlanması her şeyden önce önemli bir gelişmedir. Savaşın bir süreliğine durması bile başlı başına olumludur. Yaşamı sekteye uğratan, insanları yerinden yurdundan eden, kan dökülmesine ve gözyaşı akıtılmasına ‘dur’  diyen her girişim önemlidir, desteklenmelidir.

-Bu zaman diliminde taraflar karşılıklı hassasiyetler çerçevesinde anlaşma sağlayabilirse bu bölge barışı için anlamlı ve değerli bir gelişmenin yolunu açabilir. Suriye, Suriye’de yaşayan halklarındır tıpkı Türkiye Türkiye halklarının olduğu gibi. Öncelikle bu halkların iradesini hiçe sayan her girişim başarısız olmaya mahkumdur, her saldırı haksızdır, hukuksuzdur, zorbalıktır. İki devletin Kürtler masada olmadan onlar adına aldıkları kararın bağlayıcılık sorunu olduğunun farkındayız ve bunun altını bir kez daha çizmek istiyoruz. Suriye’nin sorunları Suriye halklarınca çözülebilir. Türkiye her şeyden önce saldırgan, yayılmacı ve militarist bu dış politikaya son vermelidir. Kayıtsız ve koşulsuz olarak Suriye topraklarından çıkmalı, kendi sınırlarına çekilmelidir. Suriye’de savaşın son ermesi ve demokratik bir siyasi çözümün önünde engel olmamalı, Suriye halklarının kendi siyasi geleceklerini belirleme haklarına saygılı olmalıdır. 

-Türkiye halkları siyasi, iktisadi ve sosyal krizlerin derinleşmesini değil, sorunların barış, demokrasi ve diyalog yoluyla çözümünü istiyor. 31 Mart ve 23 Haziran seçimleri bu tespiti onaylayan en önemli göstergedir. Tarih bir kez daha HDP’nin durduğu yerin haklılığını, meşruluğunu ve doğruluğunu kanıtlamıştır. Yanlış siyasi hesap Rojava’dan dönmüştür. Artık barış mücadelesi evrensel bir halk hareketine dönüşmüştür.

-Bu kadim topraklara barış getirene kadar, demokratik bir ülke, demokratik bir coğrafya inşa edene kadar mücadelemiz durmaksızın devam edecektir. İlan edilen ateşkes dünya halklarının barış mücadelesindeki ısrarının sonucu ve önemli bir kazanımıdır. Bu mücadeleyi daha da büyütmekte, barışçıl bir ülke, barışçıl bir bölge ve barışçıl bir dünya mücadelemizi sürdürmekte kararlıyız, ısrarlıyız.

-Savaşta sadece insanlar değil, hakikat de öldürülür. Hakikati öldürenler, aslında o hakikatin bir parçası olan kendilerini de öldürürler. Şu son 10 günde bir kez daha görüldü ki, hakikati öldürmek için durmaksızın savaş çığırtkanlığı yapanlar insanları yaşatmak için kıllarını dahi kıpırdatmıyorlar. Biz herkesi bir kez daha düşünmeye davet ediyoruz: Durmaksızın bu kadar savaş çığırtkanlığı neden yapılıyor, neden bu kadar savaş tamtamları çalınıyor? Savaşta hangi gerçeklerin üstünü örtülüyor, hangi hakikatler öldürülmek isteniyor?

-Bildiğiniz gibi 31 Mart seçimlerinden hemen sonra bugüne kadar HDP belediyelerine ve seçilmişlerine yönelik siyasi operasyonlar, gözaltılar, tutuklamalar hız kesmeden devam ediyor. 15 Ekim sabahı eş zamanlı gerçekleştirilen operasyonlarda Hakkari merkez, Yüksekova, Van Erciş ve Mardin Nusaybin Belediye Eş Başkanları evleri basılarak gözaltına alınmıştır. Hakkâri Belediye Eş Başkanı Cihan Karaman, Yüksekova Belediye Eş Başkanları Remziye Yaşar ile İrfan Sarı, Erciş Belediye Eş Başkanları Yıldız Çetin ve Bayram Çiçek,Nusaybin Belediye Eş Başkanları Semire Nergiz ve Ferhat Kut, Nusaybin Belediye Meclis üyesi Mehmet Emin Alkan, Erciş Belediyesi Meclis üyesi Erhan Akbaş gözaltına alınmıştır. Bu sabah yapılan operasyonlarda da yine belediye meclis üyelerimizin gözaltına alındığı bilgisi geldi. Gözaltıların yapıldığı günün sabahında, sınır hattından gelen havan mermileri sonucunda, Nusaybin’de mağdur olan kişilere yönelik çözüm geliştirmek amacıyla oluşturulan kriz masası basılarak, 3 kişi darp edilmiş ve göz altına alınmıştır. Gözaltı işlemlerinin ardından, tüm eş başkanların dosyalarına gizlilik kararı getirilmiş ve avukat sınırlaması kararı verilmiştir. Mevcut gözaltı süresi dolduktan 4 günlük ek gözaltı kararı alınmıştır.

-Belediye eş başkanlarının gözaltına alınmasına paralel, belediyelerde de odalarında aramalar yapılmış, kapılar kırılmış ve çeşitli dosyalara el konulmuştur. Nusaybin Belediyesi Eş Başkanımız Ferhat Kut ve Semire Nergiz’in partinin “Tecridi Kıralım Faşizmi yenelim” adı altında gerçekleştirmiş olduğu etkinlik bahane edilerek gizli tanık ifadesiyle “silahlı örgüt üyesi olduğu” iddiasıyla tutuklanmıştır. Hakkâri Belediyesi Eş Başkanı Cihan Kahraman, Yüksekova Belediyesi Eş Başkanı İrfan Sarı ve Remziye Yaşar, gizli tanık ifadeleri ve sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası yapmak suçundan tutuklanmıştır. Erciş Belediye Eş başkanlarımız da benzer bir gerekçeyle savcılık tarafından gözaltına alınmıştır.

-Bu sabah öğrendiğimiz kadarıyla Nusaybin’e Nusaybin kaymakamı kayyım atanmış. Bir belediyemize kayyım atanması hiç de şaşırtıcı değil. Her şeyden önce bu kayyımcı zihniyeti sert bir dille kınıyoruz.  Ülkeyi artık demokratik ve meşru siyaset yöntemleriyle yönetemiyorlar. Kimse bunların yalanlarına, iftiralarına inanmıyorlar. Bu iktidar çoğunluk desteğini yitirmiş gayri meşru bir iktidardır. Toplumu meşru yöntemlerle yönetmesi, demokratik zeminlerinde siyaset yapması mümkün değildir. Bu operasyonların tamamı hukuksal dayanaktan yoksundur. Bunlar önce minareyi çalıyor, sonra kılıf uyduruyorlar. Önce siyasi karar veriyor, sonra hukuksal gerekçe bulmaya çalışıyorlar. O nedenle bu operasyonlar, gözaltılar, tutuklamalar hukuksuzdur, keyfidir.

-Arkadaşlarımız herhangi bir suç işledikleri için değil, tam tersine iktidar tarafından işlenen suçları teşhir ettikleri, belediyelerdeki hırsızlıkları, yolsuzlukları, gerçekleri kamuoyuna açıkladıkları için haklarında operasyon yapılıyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyorlar. HDP’li belediyelere yönelik kayyım uygulamaları, AKP-MHP iktidarının sadece Kürt düşmanlığını değil, doğal varlıkların ve kamu kaynaklarının nasıl yağmalanıp talan edildiğini, belediyelerin nasıl bir hırsızlık ve yolsuzluk çukuruna sürüklendiğini göstermekle kalmadı, aynı zamanda dünya nimetlerinin dışında bütün insani değerlerin aşındığı ve büyük bir ahlaki çöküntünün yaşandığını da gün yüzüne çıkardı.

-Yarın 19 Ekim, bundan 2 ay önce 19 Ağustos’ta, Mardin, Van ve Amed Büyükşehir belediyelerine siyasi darbe yapılarak kayyım atanmış ve Kürt halkının siyasi iradesi bir kez daha gasbedilmişti. Bu zamana kadar kayyım darbesine gerekçe diye empoze edilen hiçbir iddiaya veya suçlamaya hukuksal dayanak oluşturacak hiçbir gerekçe ileri süremediler. Halkın vergilerini halka hizmet için kullanmıyor dağa gönderiyorlar diye kopardıkları yaygaraya tek bir örnek dahi gösteremediler. Yarın kayyım darbesinin ikinci ayı dolmuş olacak. İktidara bir kez daha şu çağrıyı yapıyoruz: O şiddet dolu ellerinizi belediyelerimizden çekin, Kürt düşmanlığına son verin. Geçici olarak görevlerinden uzaklaştırılan belediye eş başkanlarımızı derhal görevlerine iade edin, Belediyeleri gerçek sahiplerine Mardinlilere, Amedlilere, Vanlılara teslim edin ve kayyım rejimine son verin."

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları