loading
close
SON DAKİKALAR

İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe: Bağışıklık sisteminin güçlü olması için insanların iyi beslenmeleri gerekiyor

İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe: Bağışıklık sisteminin güçlü olması için insanların iyi beslenmeleri gerekiyor
Tarih: 31.03.2020 - 10:34
Kategori: Gündem

İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe koronavirüsü salgınına karşı bağışıklık sisteminin güçlü olması için insanların işsiz kalmaması ve iyi beslenmeleri gerektiğini belirtti.

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe`nin koronavirüs salgını dolayısıyla yazılı açıklamada bulundu. Açıklamasında salgına karşı alınması gereke önelmeerden bahseden Cemal Gökçe "Uzmanlar, Koronavirüsünü almamak için hijyen koşullarına uymanın gerekli olduğunu sürekli olarak ifade ediyorlar. Ayrıca bağışıklık sisteminin de güçlü tutulmasını zorunlu görüyorlar. Bağışıklık sisteminin güçlü olması için insanların işsiz kalmaması ve iyi beslenmeleri gerekiyor. Bu süreçte oldukça fazla sayıda insanın işsiz kalacağı açıkça görülüyor" uyarısında bulundu.

Ciddi sağlık riskine ilişkin 6 maddelik öneride bulunan Cemal Gökçe'nin açılaması şöyle: 

"Uzun bir süredir dünyayı ve ülkemizi yakından ilgilendiren Koronavirüsü salgını artık yaşamımızı büyük ölçüde etkilemeye başladı. Her gün aldığımız yeni bilgilere göre durumun hiç de iç açıcı olmadığı anlaşılıyor. Yapılmış olan yetersiz sayıdaki testlere rağmen bu virüsü alanların sayısı oldukça fazla. Sağlık alanında hizmet üreten bilim insanları bu salgının daha da artacağını sıkça ifade ediyorlar.

Üniversitelerle birlikte tüm okullar kapatıldı. İnsanların toplu olarak bir arada bulunmaları yasaklanıyor. Altmış beş yaş ve üstü olan yurttaşlarımızın dışarı çıkmaları istenmiyor. İnsanların sahillerde yürüyüş yapmaları ve balık tutmaları engelleniyor. Çalışılan ve aynı mekanı paylaşan insanlar arasındaki fiziki mesafenin en az iki metre olması zorunlu görülüyor. Spor müsabakaları yasaklanıyor; lokantalar, kıraathaneler, berberler, terziler ve benzeri hizmet alanları kapatılıyor. Kimi hizmet alanlarında ise esnek bir çalışma sistemi uygulanıyor veya zorunlu görüldüğü için uygulanmak zorunda kalınıyor. Açıkçası tüm yaşam alanları ve aileler bu süreçten önemli ölçüde etkileniyor. Hastalanmadan hatta can kaybı yaşanmadan bu dönemin geçirilmesi öncelikler arasında yer alıyor.

TTB Merkez Konseyi dünya ölçeğindeki salgının ancak bilimsellik ve şeffaflıkla yönetilebileceğine dikkat çekiyor. Bu salgının geriletilip ortadan kaldırılması toplumun tümünün sorumluluk almasıyla ancak mümkün olabilir. İktidar tarafından halkımızın yeterli ölçüde bilgilendirilmemesi nedeniyle sorunun çözümü sadece el yıkama veya bir kısım insanımızın evlerine kapatılmış olmalarıyla sınırlı kalabilir.

Her aile ve her insanın yaşamını sürdürebileceği asgari geçim koşullarının sağlanması en az Koronavirüsünün kendisi kadar önem taşıyor. Uzmanlar, Koronavirüsünü almamak için hijyen koşullarına uymanın gerekli olduğunu sürekli olarak ifade ediyorlar. Ayrıca bağışıklık sisteminin de güçlü tutulmasını zorunlu görüyorlar. Bağışıklık sisteminin güçlü olması için insanların işsiz kalmaması ve iyi beslenmeleri gerekiyor. Bu süreçte oldukça fazla sayıda insanın işsiz kalacağı açıkça görülüyor.

Sağlık Bakanı`nın hasta sayısı ve yoğun bakımda yatan hastalarla ilgili olarak yapmış olduğu açıklamalarla, hastanelerde hizmet üreten doktorların gözlem ve açıklamaları ne yazık ki birbirleriyle hiç de uyumlu değil. Hatta Sağlık Bakanı`nın yapmış olduğu açıklamaların, buzdağının görünen yüzü olduğunu söylüyorlar. Ayrıca Korona salgınının artmış olmasının nedeni olarak yurttaşların kurallara uymamasını gösteriyorlar. Oysa, ülkemizi yöneten gücün, yani iktidarın yeterli önlemleri almamış olması sorunun asıl kaynağını oluşturmuştur. Umre`den, İran`dan ve ülkemize gelenlerle ilgili gerekli önlemlerin zamanında alınmamış olması sorunu büyütmüş, salgının tüm kentlerimize yayılmasına neden olmuştur.

Herkesin bu süreçte kendi olağan üstü halini (OHAL) ilan etmesi isteniyor. Bu öneri, özellikle çalışmak zorunda olan insanların herhangi bir yerde çalışmadan kendi ihtiyaçlarını nasıl karşılayacaklarına dair bir çözüm üretmiyor, dolayısıyla ülkemizin ve halkımızın gerçekleriyle örtüşmüyor. Üstelik bu virüs en çok dezavantajlı sınıf ve katmanları kapsamaktadır. Günlük çalışıp günlük harcayan bu insanların çalışmadan geçimlerini sağlamaları olanaksızdır.

Koronavirüsü sürecinde sıkça kullanılan ve yaşanarak görülen bir halk gerçeği ortaya çıktı. Deniliyor ki; "Silah çelikten, bina betondan, sağlık sistemimiz de balondan" oluşmuştur. Bu açıklama sağlık sistemimizin daha çok parası olan kesimlere hizmet ettiğini ortaya koyuyor. Açıkçası bu sistem halkımızın sağlığının korunmasından daha çok, önce insanları hasta edip sonra da hastalığı tedavi eden bir sağlık sistemine dönüşmüştür.

Sağlık sisteminin ticarileştirilerek sağlığımızın piyasa şartlarına terk edilmesi insan yaşamını değersizleştirmiştir. Halkımızı özellikle çalışmak zorunda olan insanlarımızı evlerine kapatarak onları Koronavirüsünden korumak ve var olan sorunları ortadan kaldırmak mümkün değildir. Evlerine kapanması veya işyerleri kapanan insanların sokağa çıkmaması durumunda asgari geçim şartlarının da karşılanması gerekmektedir. Bu insanların düzenli bir gelire sahip olmaları için gerekli ekonomik önlemlerin alınması zorunludur. İşsiz kalanların ücretlerini ödeyerek onları hayatta tutmak gelecek açısından büyük önem taşıyor. Aksi halde geleceğe dönük olan talebin karşılanması da mümkün olmaz. Üretim durur, ülke çöker.

Devletin; sorumluluğunu taşımış olduğu toplumun karşı karşıya kalacağı her türlü tehlike ve risklerden onları koruması gerekir. Aynı zamanda halkın belirli zamanlarda yüz yüze kalacağı tehlike ve risklerin şiddetini de azaltmak durumundadır. Bilim ve bilginin katkısıyla ölçülebilir olan riskler yerine, belirsizlikleri yurttaşların önüne koymak sosyal devlet olmayla bağdaşmaz. Açıkçası ülkemizi yönetenler, bugün, halkımızı ciddi bir belirsizlikle karşı karşıya bırakmışlardır.

Yıllardır deprem tehlikesi ile karşı karşıya bulunan ülkemizin yapı stokunun ciddi bir risk taşıdığını bu yöneticilere biz anlatamadık. Bugün ise görülebilen başka ve ciddi bir sağlık riskiyle karşı karşıyayız. Riskleri dışlayıp belirsizliği bir strateji haline getirerek Koronavirüsü ile mücadele etmenin olanağı yoktur. Bilgiyi, bilimi ve kurumları dışlayarak risklerin yönetilmesi artık mümkün değildir. Sağlık Meslek Kuruluşlarını dışlayarak Koronavirüsü ile mücadele etme şansınız yoktur. Sağlıkla ilgili riskler toplumsal olarak ele alınıp çözümlenmelidir. Bu nedenle sorunların çözülmesi kişilere havale edilemez? Açıkçası sağlık sistemi kamusal olmaktan uzaklaşıp özelleştirilmiş, ülkemizin kamusal hizmet alanları terk edilmiştir.

Sonuç Olarak;

1-Artık sınırsız ve sadece piyasacılığa dayalı yürütülen kapitalist bir sistemin bundan sonra varlığını eskisi gibi devam ettirme şansı yoktur. İnsan ve toplumların yaşamış olduğu tufanlar görülemeyen kör alanları görülebilir hale getirmiştir. İnsanlarımızı eve kapatan Koronavirüsü  bir yandan da geleceğimize ayna tutuyor. Nasıl bir toplumda, hangi sorunlarla içi içe yaşandığını ortaya çıkardı bu virüs. Hastalar, bağışıklık sistemi zayıf olanlar ve olanakları sınırlı olanlar büyük sorun yaşarlar. Koronavirüsü her insana dokundu fakat toplumsal eşitsizliğin bir sonucu olarak her insanı aynı ölçüde etkilemedi.

2-İnşaat işkolunda hizmet üreten tüm meslektaşlarımız ve diğer çalışanların sağlığının korunması her şeyin önünde gelmektedir. Bu nedenle acil ve özel niteliği olmayan şantiyelerin dışında tüm şantiyeler çalışmalarına bir süre ara vermelidir. Ayrıca şantiyelerde risk değerlendirmesi ve acil durum planları gözden geçirilmeli, işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanları ile birlikte şantiye şefleri hijyen koşullarını da dikkate alarak çalışanları zaman zaman bilgilendirmelidir. Özellikle büyük şantiyelerde koranavirüsü testi yapılmalıdır.

3-Şantiyelerde gerekli sağlık ve güvenlik koşulları sağlanmaması ve şantiyelerde hastalığın ortaya çıkmasının anlaşılmış olması durumunda çalışanlar; "çalışmaktan kaçınma haklarını" kullanarak işi durduracaklarını ilan edebilirler. Ayrıca çalışma saatlerinin azaltılması veya şantiyenin çalışmaya ara vermesi durumunda çalışanların ücretleri ödenmelidir. İşsizlik Fonu`nda bulunan paralar sadece işsiz kalan emekçiler için kullanılmalıdır.

4-Gerek Koronavirüsünün ortaya çıkarmış olduğu sorunlar gerekse ekonomimizin bugünkü durumu ve kara günlere saklanması gereken ihtiyat akçelerinin bile kullanılmış olması, ülkemizi ciddi bir krizle yüz yüze getirmiştir. Yeni ve radikal önlemlerin alınması kaçınılmazdır. Artık bugünkü ekonomik koşullarda yap, işlet, devret modeli ile yapılan köprü, tünel, havalimanı ve şehir hastanelerine ait sözleşme hükümlerinin gerçekleşme şansı yoktur. Zaten dün de yoktu. Geçmesi gereken araçla geçmeyen araç arasında büyük bir fark oluşacaktır. Ortaya çıkacak farkın 2/3`nü hazine karşılamak zorunda kalacaktır. Bu nedenle Kamu Özel İşbirliği çerçevesinde yapılmış olan köprü, tünel, havalimanı ve şehir hastaneleri gibi hizmet alanları kamulaştırılmalı, ilgili firmalara ödenmesi gereken paralar ertelenmelidir.

5-Bütün dünyanın ve ülkemizin Koronavirüsü salgını ile uğraştığı bir dönemde; Kanal İstanbul`un güzergahında bulunan iki köprünün ihalesinin eldiven ve maske takılarak yapılmış olması kabul edilebilir bir durum değildir. Olağandışı koşulların yaşandığı bugünlerin uzun süreceği anlaşılmaktadır. Bu nedenle devletin bütçeden harcayacağı her kuruşun önemi büyüktür. Kaynaklarımız bir avuç insan için değil ihtiyacı olan tüm insanlarımız için şeffaf bir şekilde kullanılmalıdır.

6-Atatürk Havalimanı tam da bugünler için gereklidir. Dünyanın hiçbir ülkesi yılda 65 milyon yolcu taşıyan bir havalimanını kapatmazdı. Şimdi bu havalimanı yurt dışından gelenler için açılmalı ve yanında bulunan bazı oteller karantina yeri olarak kullanılmalıdır. Ayrıca Havalimanının yanında bulunan boş alanlara da sahra hastaneleri kurularak Koronavirüsü ile ilgili tüm önlemler açık ve şeffaf bir şekilde alınmalıdır."

Kaynak : Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları