loading
close
SON DAKİKALAR

İstanbul'un ''gizli'' cennetleri

İstanbul'un ''gizli'' cennetleri
Tarih: 07.07.2012 - 13:33
Kategori: Seyahat

İstanbullular, haftanın stresini atmak için Prens Adaları, Ağva, Karaburun, Kilyos, Garipçe ve Polonezköy'e akın ediyor...

Kültürel, ekonomik ve tarihi özellikleri sayesinde yaşamak için cazibe merkezi olan, 15 milyona yaklaşan nüfusuyla hayatın 24 saat kesintisiz sürdüğü İstanbul'da, yurttaşlar özellikle hafta sonlarında bu yoğunluğun getirdiği karmaşa, stres ve trafikten uzaklaşmak için bol oksijenli ve temiz denizi olan yerleşim yerlerine kaçamak yapıyor.

Yakın çevresi gizli cennetlerle dolu İstanbul'da, vatandaşlar, 50-100 kilometre yol kat ederek, kentin dört bir yanındaki yerlere giderken, yollardaki trafik yoğunluğundan mekanların kalabalıklığından da kurtulamıyor.

İstanbullular'ın, özellikle hafta sonları kaçamak yaptığı ''gizli cennetler'' şöyle:

-Şile-

İstanbul'a 60 kilometre uzaklıkta Karadeniz kıyısında yer alan ve yaklaşık 60 kilometrelik sahil şeridiyle de önemli turizm merkezlerinden biri olan Şile, iç kısımlardaki güzellikleriyle de doğayı seven ziyaretçilerine görsel bir şölen sunuyor.

Şile'ye gelen turistler genelde ilçe merkezinde bulunan büyük plaj ve İskele Yeri Plajı'nı tercih ediyor. Daha sakin koylarda denize girmek isteyenler Pot Deresi'nin Karadeniz ile birleştiği noktadan sonra başlayan küçük koyları, Ağlayan Kaya, Kumbaba, Ayazma, İmrenli, Sahilköy, Ağva ve Kurfallı'yı ziyaret edebiliyor. Türkiye'nin en büyük, dünyanın da ikinci büyük fenerinin de yer aldığı Şile'de, kara ve deniz mağaraları da doğa meraklıları için öne çıkıyor. Bir çok tarihi esere ev sahipliği yapan Şile'de liman çevresi, Kumbaba, Göçe, Göksu ve Kabakoz köylerindeki tarihi miras ilgi çekiyor. Şile'ye 12 kilometre uzakta yer alan Hacıllı köyü, mağara ve şelaleleri ile ünlü. Şile'deki Kilimli ve Kadırga koyları, yürüyüş için çok elverişli mekanlar arasında bulunuyor.


-Ağva-

Şile'nin en çok ziyaretçi çeken yerlerinin başında, Göksu ve Yeşilçay derelerinin ortasında bir sahil kasabası olan Ağva geliyor. Karadeniz kıyısında kusursuz doğası temiz havası ve lezzetli balıkları ile dikkati çeken Ağva'ya, İstanbul'un yanı başında olması itibariyle kolay ulaşılabiliyor. Karadeniz kıyılarının tipik özelliği denize dik inen kayaların bulunduğu Ağva, yemyeşil vadilere, sık bitki dokusuna sahip. Nostaljik bir balıkçı köyü havasındaki Ağva'da, denize yakın veya çayların üzerine kurulu lokantalar misafirleri ağırlıyor. Dalgaların şekil verdiği kıyılar ise bir nevi açık hava müzesi. Bunların arasında beyaz duvaklı bir geline benzeyen kaya, ''Gelin Kayası'' adıyla anılıyor. Ağva'nın, Kadıköy ve Pınarlı gibi köyleri geçerek ulaşılan ''Saklı Göl'' de bölgenin gizli doğa güzellikleri arasında yer alıyor.
Yeşilçay balıkçı teknelerinin mekanı olurken, Göksu kıyısında oteller bulunuyor. Ziyaretçiler, derelerde kano veya deniz bisikleti ile gezinti yapabiliyor. Motorlu teknelerle de birkaç saatlik gezintiler organize edilebiliyor.


-Adalar-

Bahar ve yaz aylarının vazgeçilmez mekanları arasında yer alan Adalar'da mimozaların, renk renk çiçeklerin açtığı sokaklarda, tarihi köşkler arasında, fayton veya bisiklet turlarına çıkılabiliyor.

Yerleşime açık Büyükada, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada, Sedef Adası İstanbul'dan yapılan gemi seferleri ile yıl boyu ziyaretçileri ağırlıyor.

Büyükada'nın en yüksek tepesi Aya Yorgi Kilisesi'nin bulunduğu Yüce Tepe, 23 Nisan ve 24 Eylül'de Müslüman, Rum, Ermeni ve Yahudi azınlıkların akınına uğruyor. Adak dileyip dilek tutanların isteklerinin yerine geldiği inancıyla ziyaretçiler, manastıra yıllardır olduğu gibi, yalın ayak tırmanıyor. Ulaşımın faytonla sağlandığı adada, ada sakinleri ve ziyaretçilerin en çok kullandığı taşıt ise bisiklet.

2 bin yıllık tarihi ve Bizans, Osmanlı, Türk ve batı kültürlerinin sentezi, yaklaşık 900 adet tarihi eser köşk, dinsel yapıları, çam ormanları ile süslü Büyükada da yapılacak gezilerde, görülecek birçok eser bulunuyor.

Bahçeleri içinde görkemli köşkler, konakların yanı sıra Yörükali Plajı, Dilburnu Piknik Alanı, Aşıklar Yolu, Lunapark ve Viranbağ Gazinosu, Yücetepe Aya Yorgi Manastırı ve Kilisesi, Avrupa'nın en büyük ahşap yapısı eski Prinkipo Palas olan Rum Yetimhanesi, yazar Reşat Nuri Güntekin'in yaşadığı ev, Troçki Evi, Fabiato Köşkü Büyükada Kültür Evi, Sultan 2. Abdülhamid tarafından yapılmış olan Hamidiye Camisi, Hristos (Metamorfosis) Manastırı ve Kilisesi ve Aya Nikola Manastır ve Kilisesi, Aya Dimitri Kilisesi, Panayia Kilisesi, San Pacificio Latin Kilisesi, Aya Todori Şapeli Surp Asdvadzadzin Kilisesi, Hesed Le Avraam Sinagogu, Aya Fotini, Aya Paraskevi, Aya Konstantin, Aya Yorgi Ayazmaları, görülebilecek yerler arasında bulunuyor.

Türkler'in en yoğun yaşadığı adalardan biri ve en çok yeşil alana sahip olan Heybeliada'da ise Deniz Lisesi, Harp Okulu ve senatoryum bulunuyor. Büyükada'dan sonra ikinci büyüklükte olan adanın yüksek yerlerini Değirmen Tepesi, Ümit Tepesi ve Domuz Tepe oluşturuyor. Sonradan müze haline getirilen İsmet İnönü'nün evi görülmesi gereken yerler arasında yer alıyor.

Heybeliada'nın arka yüzünde Ege ve Akdeniz'in kıyılarını aratmayacak güzellikte koylar mevcut. Çam ağaçlarının denizle kucaklaştığı Çam Limanı ve Alman Koyu, tekne ve yatlarıyla hafta sonu denize açılanların önemli huzur sığınakları arasında bulunuyor. Doğal liman Çam Limanı, bol miktarda mezgit, istavrit, dil, kırlangıç, tekir gibi balıkların bolca tutulabildiği balık yuvası olarak tanınıyor.

Kınalıada, Burgazada ve Sedef Adası, daha sakin ve daha küçük olmalarına karşın sıcak ve samimi atmosferi ile tercih ediliyor. Piknik malzemeleri ile adaları ziyaret edenler, tüm adalarda çam ve çiçek kokuları arasında denize girerek, piknik yapabiliyor.


-Çatalca-

İstanbul'un arka bahçesi olan Çatalca'daki Yalıköy ve Çilingoz yeşil doğasıyla, İstanbul'un akciğerleri olma özelliği taşıyor.

Deniz, dere kenarları ve ormanlarıyla hafta sonları İstanbullular'a ev sahipliği yapan Çatalca'da, otellerin yanı sıra kampçılar için çadır kurma imkanı da bulunuyor. İlçede Alipaşa ve Mescit camileri, Ferhatpaşa, Alipaşa, Hacı Mahmut çeşmeleri, Çatalca Hamamı, Bizans surları, saat kulesi de sanat tarihi meraklıları için görülecek tarihi yapılar arasında yer alıyor.

Özellikle kamp meraklılarının akın ettiği Çilingoz'da, ince kumlu 80 metre uzunluğundaki kumsal ve piknik mekanları bulunuyor. Çilingoz, yaz aylarında vatandaşlara denize girme ve gölde balık tutma imkanı sunuyor. Çatalca'da İnceğiz Mağaraları ile huzur dolu bir tatil geçirmek için tercih edilen Subaşı Köyü, önemli uğrak noktaları arasında yer alıyor.


-Kilyos-

Kilyos, İstanbul'da hafta sonu tatili, deniz ve doğa turizmi denilince akla ilk gelen yerlerden biri. Göz alabildiğince uzanan kumsalı, temiz denizi ve havasıyla bilinen Karadeniz sahilinin incisi Kilyos, İstanbul'da yaşayanların olduğu kadar dünyanın her yerinden gelen turistlere, konser organizasyonlarına da ev sahipliği yapıyor.

İstanbul'un en büyük ve temiz sahil şeridi olan Kilyos'un kum plajları, Kilyos Burnu'ndan Gümüşdere Plajı'na kadar uzanıyor. Kilyos plajları, aynı zamanda deniz sörfü tutkunlarına ideal bir ortam sunuyor.

Orman içinde ve göl kenarında at ile gezinti yapma imkanı da bulunan Kilyos'ta Cenevizliler döneminde inşa edilen, Sultan 2. Mahmut zamanında restore edilen Kilyos Kalesi de görülmesi gereken yapılar arasında yer alıyor.


-Rumeli Feneri-

Rumeli Feneri, özellikle İstanbul'un Avrupa yakasında oturanlar için ideal gezi yerlerinin başında geliyor. İstanbul Boğazı'na Karadeniz'den giriş yapan gemileri karşılayıp aynı denize açılanları uğurlayan ve 1856 yılında Fransızlar tarafından inşa edilen Rumeli Feneri, deniz seviyesinden 58 metre yükseklikte bulunuyor. 30 metre uzunlukta üç kademeli kule yapısına sahip olan ve ilk yıllarında gaz yağı, ardından asetilen gazı günümüzde ise otomatik olarak elektrikle çalışan fenerdeki ışığın görülme mesafesi 18 mil. Kule binası içindeki Saltuk Baba Türbesi ziyaret edilebiliyor.

Rumeli Feneri'nin eşsiz manzarası eşliğinde, isteyenler kısa gezintiler sonrası kule dibinde bir çay bahçesinde oturabiliyor, köyün az sayıdaki balık lokantalarına misafir olabiliyor.

Rumeli Feneri kalesinin eteklerinde, surlarında, avlusunda dolaşılabiliyor, burçlarına çıkılabiliyor, surlarında yürünebiliyor. Nostaljik ve turistik Rumeli Feneri köyünün çarşı içindeki camisinin yanında Rumlardan kalma tek tük yapılar görülebiliyor.


-Garipçe Köyü-

Boğaz sahil şeridinde ve Rumelikavağı ile Rumelifeneri köyü arasında yer alan Garipçe Köyü, Sarıyer ilçe merkezine 11, Taksim'e 31 ve Eminönü'ne 34 kilometre uzaklıkta bulunuyor.

Sarıyer'in 9 köyünden biri olan Garipçe, boğazın Karadeniz girişine hakim manzarası, temiz havası, taze balıkları, antik kaleleriyle sakin bir gün geçirmek isteyenleri kucaklıyor. Büyükliman tarafından giderken ''Gürleyen Kayalar'', diğer adıyla ''Ağlayan Kayalar'', çok küçük bir koy olan Hamsi Limanı ve Büyükliman Burnu (Çalı Burnu), Rumelifeneri'ne giderken Garipçe Burnu'ndan Papaz Burnu'na kadar yalçın kayalar uzanıyor. Koyun diğer burnu ise kayalıklardan denize girmek isteyen gençlerin, fotoğraf severlerin kullandıkları bir patika ile köye bağlanıyor. Sarıyer ve Garipçe'den tekneyle gelenler, Büyükliman halk plajında denize girebiliyor.


-Poyrazköy-

İstanbul Boğazı'nın Karadeniz'e çıktığı noktada yer alan Poyrazköy de yaz boyunca teknelerin, yatların sığındıkları korunaklı bir koyda bulunuyor.

6 yüzyıl önce kurulan Poyrazköy'e ilk yerleşenlerin, Cenevizliler olduğu tahmin ediliyor. Sahili kum plaj olan Poyrazköy'ün çehresine, kıyı boyundaki deniz manzaralı balık restoranları cazibe katıyor. Poyrazköy'de cazip bir başka mekan da Poyraz gözetleme kulesi ve kalesi.

Boğaz girişine hakim bir yerde, bugün kısmen ayakta kalabilmiş gözetleme kulesiyle dairesel bir plana sahip kalenin, kuruluş tarihi kesin olarak bilinmiyor. Kale, karşı yakada yer alan, aynı devre ait, aynı amaçla yapılıp kullanıldığı bilinen Garipçe Kalesi ile birbirine bakıyor.

Sahildeki içi mağara gibi oyuk ''Plefkaya'' isimli ilginç kayanın çevresi ise temiz denizi, manzarası ile yatların, küçük teknelerin uğrak yeri. Poyrazköy tesisleriyle, misafirperverliğiyle, plajıyla ve doğal güzellikleriyle yaz-kış yerli ve yabancı turistlere ev sahipliği yapıyor.


-Anadolu Feneri-

İstanbul Boğazı'nın Karadeniz ile buluştuğu yerde bulunan Anadolu Feneri, görülmesi gereken diğer özel mekanlar arasında bulunuyor.

Beykoz'a bağlı bir köy olan Anadolu Feneri Köyü'ndeki deniz fenerine ulaşanlar, fenere komşu olan caminin balkonundan çevreyi seyretme imkanı buluyor.

Anadolu Feneri'ne gidenler, İstanbul gökdelenler siluetinin görüldüğü manzara eşliğinde, taraçalar halinde çeşitli kademelere konulmuş masalarda, denize karşı taze balık yemenin zevkine varıyor.

Yörede yetiştirilen meyve ve sebzenin yanında, tabiatta kendiliğinden yetişen kekik, zahter, ısırgan, hindiba, kazayağı, ebegümeci, yabani kereviz, yabani semiz otu, kocayemiş, kuzukulağı, defne, muşmula gibi şifalı otlar ve meyveler de bulunuyor.


-Anadolu Kavağı-

Anadolu Kavağı da yıllardır değişmeyen görüntüsü ile nostaljik balıkçı köyü özelliğini koruyor. İstanbul'un akciğerlerinden biri olan Anadolu Kavağı, balık lokantaları ile ünlü. Sonbaharda yenen lüferin yanı sıra boğaz girişinden çıkarılan temiz midyeler, balık restoranlarında misafirlere sunuluyor.

Boğazın kontrolü için Bizanslılar tarafından yapılan Yoros Kalesi, restore edilmiş birkaç ahşap evin bulunduğu hafif yokuş, dar sokaklar Anadolu Kavağı'nın hafızalarda kalan özellikleri arasında bulunuyor. Tam ortasında ulu çınar ağaçlarının bulunduğu Anadolu Kavağı'nda sahil boyunca oltayla balık tutma imkanı da mevcut.

Anadolu Kavağı yakınlarında, oldukça popüler olan ziyaret yerlerinden biri olan Boğaziçi'nin sahile en yakın ve en yüksek tepesi Yuşa Tepesi bulunuyor.


-Riva-

İstanbul'a yaklaşık 40 kilometre mesafedeki, Anadolu Feneri ile Şile arasında yer alan Riva, Beykoz'un bir diğer yeşil köyü. İstanbul'da denize girilebilecek temiz sahiller arasında yer alan Riva, kumsalın arasından denize dökülen deresi, yeşil ve ormanlık çevresi ile çok kalabalık olmayan bir belde.

Geniş kumsallara sahip olan Riva, yaz aylarında İstanbul'dan serinlemek için gelenlerin akınına uğruyor.


-Belgrad Ormanları-

Sarıyer'in gerisindeki Belgrad ormanları, kentin akciğeri niteliğinde ve toplam 5 bin 440 hektarlık alanı kaplıyor.

Şehir merkezine araba ile 30-45 dakika mesafedeki Belgrad Ormanı, İstanbul için adeta nefes alınabilecek bir ortam konumunda bulunuyor. Doğayı sevenlerin ve bitki inceleme tutkunlarının en çok rağbet ettikleri alanlardan biri olan Belgrad Ormanı'nda, meşe başta olmak üzere doğu kayını, adi gürgen ve Anadolu kestanesi en çok bulunan ağaç türleri. Belgrad Ormanı, yaban hayatı açısından da zengin. Yaban domuzu, tilki, ender olarak çakal ve kurt, ormanın sık bölgelerinde ise çulluk, sülün ve yaban güvercini görülüyor.


-Terkos Gölü-

Çatalca yakınlarındaki Terkos Gölü ve çevresi yaban ördeği ve yaban kazı avının yapıldığı İstanbul'a yakın av bölgelerinden biri arasında yer alıyor. Doğal güzelliği, tertemiz havası olan Terkos Gölü'nün etrafı sazlık, kıyıları ise oldukça sığ. Motorlu tekneler sazlıklar arasında yol alıyor.

Gezmeye gelenler, karabatak, sakarmeke, beyaz ve gri balıkçıl gibi değişik kuş türlerini bir arada görebiliyor.

Göl çevresi, yürüyüş yapmak için de ideal. Bitki örtüsü meşe, dişbudak, gürgen, kızılağaç, defne, kocayemiş ile kamışlarla kaplı salkım söğüt ağaçlarından oluşuyor.
Durusu Park Yaban Hayatı Müzesi'nde ise dünyanın çeşitli yerlerinde avlanmış, içi doldurulup ilaçlanmış 200'e yakın hayvan türü sergileniyor. Durusu park alanında birbirinden güzel bahçeli çiftlik evleri, turistik otel, at binme sahası ve oteller bulunuyor.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları