loading
close
SON DAKİKALAR

'Keyfiyete dayalı cezaevinde tutuluyorum!'

'Keyfiyete dayalı cezaevinde tutuluyorum!'
Tarih: 13.11.2012 - 11:44
Kategori: Sağlık, Yaşam

Tahir Canan yeni bir açıklama yaptı...

32 yıldır tahliye olamaya Tahir Canan mektubunda şunları ifade etti:

"Türkiye’nin dört bir yanından duyarlı insanların ortak çabasıyla Tahir Canan’a Özgürlük kampanyasında, Yargıtay Birinci Ceza dairesinde bozma kararına dönüşmüştü. Bu bozma kararı uzun bir süre Yargıtay Başsavcılığında bekletildi. Yerel mahkemeye gönderilmedi. Avukatlarımızın ‘’dosya neden gönderilmiyor’’ sorularına Adli tatil gerekçe gösterildi. Yerel mahkemeye de dosyanın gelip gelmediği sorulduğunda hep ‘’gelmedi’’ yanıtı ile karşılaştılar. Ancak, 8 Kasım 2012 tarihinde Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesinden o beklene karar geldi. Karara göre ‘’20.05.2016 Tarihleri arasında yatması gereken süreden mahsubuna’’ denerek yeni bir hukuksuzluğa da imza attılar. Duruşma Avukatlardan gizlenerek karara bağlandı. Hukuk bu! Akıllara ziyan veren hukuk! Suç olmadan ceza kesen hukuk!!!

Çünkü infazın geri alınmasına neden gösterilen Malatya 1 nolu DGM’nin kararı idi. Aynı mahkeme kendi kararını 2003 yılında kaldırdı. ‘’Ceza verilmesine yer yok’’ dedi. Adli sicilde sabıka kaydından çıkardı. Bu bağlamda infazın geri alınmasını gerektirecek bir ceza- suç kalmadı! Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesi şimdi olmayan bir suç üzerinden infaz alma işlemi yapıyor. Haliyle bu uygulamada ne diyeceğimizi de bilmiyoruz. Hukuk desek Hukuk değil, yasa desek yasa değil! Komiklik desek devlet olma ciddiyetine yakışmaz! Peki, buna ne diyeceğiz? Trajedinin mutasyon geçirmiş haliyle ortaya çıkan yeni bir dram türü herhalde! Neden böyle: Çünkü Türkiye’nin uluslararası hukuk karşısında geçerli notu %2 ile ne anlatırsa o! %98 hukuksuz yargılama, dünyanın gözü önünde, Türk yargıçlarına nanik yapıyor. Hukuk oyununda oynan oyun komikliğin türevlerine yeni katkılar yaparak devlet katlarında zenginleşiyor. Hukuksuzluk hukuk olarak yaygınlaşıyor. Kerameti ise sorgulamadan alkışlayanlarda!

Keza 2005 yılında yürürlüğe giren yasa ile (5275 sayılı yasanın 107/e de) ‘’Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyette en fazla 28 yıl hapis yatacağı’’ tespiti var. Ancak Tahir Canan 32 yıldır cezaevinde olduğu dikkate alındığında buda hukuksuzluktaki başka bir perde! Bu konuyu avukatım 2011 yılında verdiği dilekçe ile Bandırma Savcılığına, Adalet Bakanlığına anlattı. Bütün yetkililer bu yasal gerçekliği adeta görmezlikten geldiler. Top Yargıtay’a atıldı. Yargıtay’da aldığı bozma kararıyla idare-i maslahatçı bir tutum takınarak işi yerel mahkemeye bıraktı. Yerel mahkemede savunmanın hiç değinmedi hatta mahkeme savunmayı karşısında görmek istemediği için dosyanın kendilerine ulaştığı bilgisini dahi vermedi. Bu yargının kendi çalıp kendi oynamasının en tipi halini ortaya çıkardı! Ortada savunma yok. Kim var: iddia makamı olarak savcılık, birde mahkeme heyeti! Bu mahkeme heyeti Yargıtay’ın bozduğu karara da oybirliği ile karar veren heyetti. Savcılıkta o zaman mahkeme ile aynı düşüncede idi. Peki bu yapılana yargılama mı denir? Hayır. Burada yargı adına sergilenen şey yargılama oyunudur. 

Sonuç olarak şunu diyelim:

Savunmanın olmadığı bir yargılamada adil bir hukukun olması zaten imkansız. Hele bu yargılama daha önce hukuki dedikleri bir kararın bozulması üzerine önlerine gelmişse yıllardır doğru dediklerine nasıl yanlış diyecekleri sorusu sorulabilir! Sorumuzun yanıtını yine kararlarında buluyoruz. O da eski teranede ufak değişikliktir.

Şartlı tahliye ile bakiye kalan infazın geri alınmasının hukuksal dayanağı kalmadığı halde hala dayanaksız infazın infazını uygulamaya devam ediyorlar! Bu uygulamaya da hukuk diyemeyiz.

Yine infaz yasasının 107/e bendinde içtimalı cezaların yatarı için en fazla belirlemesi 28 yıl olduğu halde ben 32 yıldır içeride olmama rağmen tahliye etmiyorlarsa burada yargının bağımlı olduğu yasalarda saygı göstermediği sonucu çıkar. 

Bu saydığım hukuksal veriler üzerinden hangi hukuka göre yargılanıp içerde tutulduğum sorusu akla gelir. Buna yanıtım da: Vatandaş hukukuna göre değil, düşman hukukuna göre, kin, intikam ve keyfiyete dayalı olarak cezaevinde tutuluyorum. Yoksa hukuksal dayanağı olmayan bir cezalandırma hukuk devletinde uygulanabilir mi? Adaletin aklını kaybettiği yerde insana değerde kalmaz, hukukta kalmaz. ‘’Bu dünyanın insanı irkilten yanı korkunçluğu değil olağan görülmesidir’’ (Adorno). Hukuk adına karar verenlerinde korkunçluğu değil normal görünmelerinden anormalliklerini yaşıyoruz."

Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları