loading
close
SON DAKİKALAR

Kılıçdaroğlu: Sarayın önünde nöbet tutanlar adalet dağıtamazlar

Kılıçdaroğlu: Sarayın önünde nöbet tutanlar adalet dağıtamazlar
Tarih: 14.05.2019 - 13:40
Kategori: Siyaset

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:

"İnanç insanların öznesini oluşturur. İnsanlar inançla yaşarlar. Ramazan'da güzelliklerden söz eder, kırgınlıkları gidermeye çalışırız. İnançlara, kimliklere, düşünceye saygı duymak hepimizin ortak davranışı olmalı. Her inanca, her yaşam tarzına saygılıyız. Siyaset kurumunun görevi kişinin inancıyla uğraşmak değil, çocuğuna iş bulmak, onu siyaset malzemesi etmek değil. Ramazan sofraları kuruluyor, Kuran tilaveti okunuyor sonra bir kişi çıkıyor hakaret ediyor. 

Biz özgürlükçü bir partiyiz, yasakçı bir parti değiliz. Her inanca saygımız var. 

-Bugün ortaya çıktı CHP özgürlükçü bir parti  AK Parti yasakçı bir partidir. Siyaset ayrı, inanç ayrıdır. 

-Bugün Eczacılar Günü. İstanbul'da 8800 eczacı var. Sizlerden görev bekliyoruz. 

14 Mayıs 1950 Demokrat Parti iktidara geldi. İnönü'ye 'yenildin' diyorlar. 'Ülkeye demokrasi geldi' diyor. 

Demokrasi kadar güzel bir şey yok. 14 Mayıs 19850'yi demokrasi tarihinde önemli bir milat olarak götüyoruz. 

-Soma faciasının 5. yıl dönümü. Hala adalet arayan aileler var. Bunu unutmayacağız. 2014-2018 arasında 299 madencimiz daha hayatını kaybetti. Çocuklarına ekmek götürmek için alınteri döktüler. 

-Yeniçağ yazarlarından Yavuz Selim Demirağ TV programına katılır, evine gelirken 9 kişinin saldırısına uğrar. Kendisini hastanede ziyaret ettim. Failleri bulundu ama serbest bırakıldılar. Ölmesi mi gerekiyordu tutuklanmaları için. Korkarım ki üstü örtülecek, failler ellerini kollarını sallayarak gezecekler. 

Olayı ayrıntılarıyla anlattı. Normalde iktidar kanadının derhal harekete geçmesi lazım. Polis yakaladı, savcı ifade alıp bıraktı. Savcıya sormak isterim, sen çocukların, eşin sopalarla dövülseydi ne olurdu? Savcı 'serbest bırakın' diye talimat mı aldı? Bunu araştıracağız. 

-AA muhabiri Abdulkadir Nişancı uzun süredir aranıyor, umarım en kısa zamanda bulunur ailesine kavuşur. 

-Bugün Dünya Çiftçiler Günü. 17 yılda 33 bin 790 bin hektar alan ekilmiyor. Eken olmayınca son 16 yılda 661522 çiftçi işini bıraktı. İthal ediyoruz mısırdan fasulyeye, canlı hayvandan ete kadar... 

2012'den beri çiftçilerin borçları olağanüstü arttı. Faiz oranları çok yüksek. Çiftçi perişan, geçinemiyorum, diyor. Elektrik, su, gübre fiyatları çiftçinin ekmesine imkan vermiyor. 

-Geçen pazar Anneler Günü idi. Anneler kutsalımızdır. Bütün annelerin ellerinden öpüyorum. Anneler Günü gider annlerimiz hayattaysa gider gününü kutlarız, hayatta değilse rahmet okuruz. Anne ailenin temel direğidir. Evlatlarını arayan annelere Cumartesi Anneleri 24 yıldır çocuklarını arıyor. İlk kez 27 Mayıs 1995'te çocuklarımızı istiyoruz, dediler. Gözaltına alındılar çocukları ve bir daha haber alınamadı. Bu annelerin tek isteği 'oğlumuzun kemiklerini verin' diyorlar. Galatasaray'da oturdular, önlerinde evlatlarının fotoğrafları var. Buna bile tahammül edilemedi. Biber gazı, copla dağıtıldılar. Bu anneler çocuklarını istemeyecek de ne isteyecekler? Bu annelerin taleplerini yerine getirmeyenlerde ahlak, vidan var mı? Çocuğumun mezarını istiyorum diyen anneye burda oturma, diyorlar. Bu anneler bizim annelerimiz değil mi? Hangi ahlak ve inanç bu annelerin üzerine sopayla gider? Eline silah almadı, tek istediği evladı. Gözaltına alanlar, gözaltında kaybedenler belli. 

Galatasaray Meydanı'nda toplanıyor 'faili meçhulleri aydınlatın' diyorlar. Evlat bir anne için en değerli şeydir. Dönemin başbakanlığını yapan Erdoğan'la da görüştüler. Sözler de verildi ama yerine getirilmedi. Berfo Ana'nın hayatı oğlunu aramakla geçti. Berfo Ana'nın, Cumartesi Anneleri'nin vebali kimin boynunda? Oturmalarına bile izin verilmiyor. Hani sen demokrattın, hani demokrasi vardı, hani darbelere karşıydın? 

Çocukları ölmesin diye hapishane kapısında bekleyen anneleri copluyorlar. Çocuğu hapse attın, annenin çocuğunun ölmemesi için kapıda beklemesi kadar doğal ne olabilir? Özellikle AK Partili kardeşlerime söylüyorum, bir anneye el kalkmaz, anne coplanmaz, anne tekmelenmez. Tek yapılacak şey saygı duymaktır. Sorsanız 'cennet annelerin ayaklar altında' diyecekler. Siz nasıl anneleri yerlerde sürüklüyorsunuz? Talimatları verenlere söylüyorum, hangi inanç anneye el kaldırmayı doğru kabul ediyor. 

-Bugün işsizlik nedeniyle kendisini yakanlar, intihar edenler, eve kapanıp sışarı çıkamayanlar var. İşsizlik sosyal yara olarak karşımızda duruyor. Bu tablodan AK Partili kardeşlerimin haberi var mı? İşsiz bir babanın, işsiz bir evladın nasıl yaşadığından iktidar sahiplerinin haberi var mı? 

İşsizlik habire tırmanıyor. İşisizler ordusuna her gün birisi katılıyor. Her evde bbir işsiz var. İktidar sahipleri hariç. Çalışmak anayasaya göre bir haksa hakkımı niye teslim etmiyorsunuz diye isyan etmeyecek miyim? Sen bana terörist mi diyeceksin? İşsizlik nedeniyle intiharın eşiğine gelenlerin ruh halini iktidar sahipleri biliyor mu, okula giden çocuğuna harçlık vermeyen babanın dramını iktidar sahipleri biliyorlar mı? Açlığın, sefaletin ne olduğunu biliyorlar mı?

-19 Haziran 2018, Erdoğan 'siz bu kardeşinize yetkiyi verin ondan sonra işsizlikle nasıl mücadele edilecek göreceksiniz' dedi. Yetki verildi, nasıl mücadele etti? Halkına yalan söyleyenden cumhurbaşkanı olmaz. Üzerinden bir yıl geçmedi devletin hazinesini damada teslim ettiler. Faizler yükseldi. Mutfaklarda yangın gördük. Kuru soğan, patates, biberin fiyatlarının uçtuğunu gördük. TL'nin dolar karşısında kar gibi eridiğini gördük. O lafı ettiği tarihten bu yana 1 milyon kişinin işten atıldığını gördük. MB rezervlerinin eridiğini gördük. Fidan gibi yetişmiş çocuklarımızın geleceklerini yabancı ülkelerde aradıklarını gördük. 50 milyon dolar için tank palet fabrikasının Katar ordusuna satıldığını gördük. Halk ucuz gıda için kuyruklardayken sarayın efulilerle beslendiğini gördük. Erdoğan bunların sorumlusu benim, dedi. Hesabını sormayacak mıyız, yeter, demeyecek miyiz? Bunu İstanbul'da söyleyeceğiz. On binlerce çocuğun yatağa aç girdiği yerde vebali senin boynundadır. 160 milyon dolar tefecilere faiz ödedi. Türkiye yönetilmiyor, savruluyor. Oturup düşünmek zorundayız. 

-Adı Adalet ve Kalkınma Partisi ama ne adalet ne kalkınması kaldı. Kara bir parti. Yüz binlerce fakir var. Adalet dediler, hangi adaletten söz ediyorlar. Barış akadmeisyenlerinden Füsun Üstel hapse girdi. Barış istedi diye. TBB savaşa karşı çıktı, yöneticilerine 10'ar ay hapis cezası verildi. Gariban çocuklara silah verdiler, şuraya git buraya git. Şehit cenazlerine biz gidince laf söylüyorlar. Ben giderim. Orta Doğu'da ne işin var, dedik. Gelen her şehidin sorumlusu sensin. 

-Eren Erdem, Osman Kavala niye hapiste? Beyler istemedi diye. Biz hekimlerimizin de, akademisyenlerimizin de yanında olacağız. 

Prof. Dr. Haluk Savaş KHK ile ihraç ediliyor. Mahkemeye başvuruyor, kazandın davayı yasakları kaldırıyorum, diyor. Valiliğe gidiyor, 'kanserim yurt dışına gideceğim tedavi için' diyor. Pasaport vermeyiz, CİMER'e yazacaksınız, diyorlar. Sivil ölüme terketmek böyledir. Neden bir bilim insanını ölüme terkediyorsunuz. Hayır Türkiye'de kalacaksın, öleceksin, diyorlar. 

-Adaleti yok eden yargının kendisidir. Yargıç adaletli davranmazsa adaleti katlediyor demektir. Ona yargıç değil sarayın adamları diyoruz. Cübbe bile giyseler cübbelerinin önü iliklidir, el etek öperler. Bunlara hakim denmez, adalet dağıtmazlar. Bunlar kul hakkı yiyip beslenenlerdir. Kapıkulu sınıfıdırlar. 

YSK hakimlerden oluşuyor. 3 ayrı olay anlatacağım.

İtiraz ettiler, hile yapılmıştır, dediler. Bakıldı. Geçersiz oyları sayacağız, dediler. Bir şey çıktı mı, hayır. 6 ilçede bütün oyları saydılar, bir şey çıkmadı. 22 ilçeden 57 sandıkta sondajlama yapıldı, sonuç değişmedi. 41 bin 132 kısıtlı seçmen oy kullandı dediler, 776 çıktı. YSK hakimleri AK Parti'ye dilekçe verin dediler. Bunu yapan YSK'daki 7 çete üyesinden birisi. Sandıkların oluşumunda hile var, denildi. Sandıkları siz oluşturdunuz. Bu 7 kişiye soruyorum, sizde ahlak, haysiyet, onur varsa istifa edecek misiniz? 

Aynı sandık, aynı seçmen, aynı sandık kurulu. Vatandaş oyunu kullandı, 4 pusulayı aynı zarfa attı. Bu 4 pusuladan sadece büyükşehirde bir şey var, diğerlerinde bir şey var, diyorlar. Akıl sahibi bunu düşünür mü, bunu haysiyetsizler düşünürler. Biz de 39 ilçe de iptal edilsin, dedik. Olmaz dediler. O 7'li çeteye söylüyorum haysiyetiniz varsa istifa edin, eşinize, çocuklarınıza acıyorum. Sarayın önünde nöbet tutanlar adalet dağıtamazlar.

KHK ile görevlerine son verilenlere seçimlere girebilirsiniz, denildi. Adaylıkları kesinleşti, kazandılar. Seçidiniz ama göreve başlayamazsınız, dediler. Seçimi de yenilemediler. Bir ilçe düşünün yüzde 70'le birisi kazandı, kusura bakma mazbatayı vermiyoruz, yüzde 15'le kazanana vereceğiz, dediler. Hangi hak, hangi hukuk, hangi adalet. 

Ekrem İmamoğlu'na mazbatayı verdiler. 18 gün başkanlık yaptı. Suda yüzde 40 indirim yapacağım, ramazan pidesini 1 TL yapacağım, öğrenci kartını 50 TL'ye indireceğim, dedi. Bunu hazmedemediler. İptal ettiler, mazbatasını aldılar. Otobüse binenler kimler. İstanbul'un gariban insanları. İmamoğlu belediye otobüsüne binenler için çalışıyor. Rantiye sınıfı için çalışmıyor diye tahammül edemediler. İstanbullunun vicdanına güveniyorum."

 

 

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları