loading
close
SON DAKİKALAR

Kılıçdaroğlu Söke'de toplu temel atma töreninde; Aydın Belediye başkanımız görevine devam edecek!

Kılıçdaroğlu Söke'de toplu temel atma töreninde; Aydın Belediye başkanımız görevine devam edecek!
Tarih: 30.08.2023 - 17:00
Kategori: Siyaset

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Aydın Söke'de temel atma töreninde konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Aydın'nın, Söke ilçesinde toplu temel atma töreninde konuştu,

Kılıçdaroğlu konuşmasında;

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Fırından ekmek alırsınız vergi ödersiniz, elektrik düğmesine bastığınızda dört çeşit vergi ödersiniz. Musluğu açtığınızda beş çeşit vergi ödersiniz. Kefen bezi aldığınızda vergi ödersiniz. Çocuğunuza defter, kitap, kalem aldığınızda vergi ödersiniz. İçtiğiniz suda vergi ödersiniz. Ama kur korumalı mevduatın sahiplerine bugüne kadar 117 milyar TL faiz ödendi. 117 milyar TL faiz ödüyorsunuz, bir kuruş bile bunlar vergi ödemiyor. Şimdi ben esnafa sesleniyorum, kadınlara, gençlere sesleniyorum, birileri 117 milyar TL faiz alacak, bir kuruş vergi ödemeyecek ama bu ülkenin insanı gidip ekmek aldığında vergi ödeyecek. Bu adalet midir? Bu hak mıdır? Anayasa diyor ki ‘herkes mali gücüne göre vergi öder.’ 117 milyar TL faiz elde edenler bir kuruş vergi vermezler ama buradaki esnaf vergi vermezse Maliye gelir boynuna biner, 'niye paramı ödemiyorsun' diye. Bu mudur adalet” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Aydın programına Söke Belediyesi’ni ziyaret ederek başladı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ziyaretin ardından Söke’de düzenlenen Aydın Büyükşehir Belediyesi Toplu Temel Atma Törenine katıldı. CHP lideri Kılıçdaroğlu törende yaptığı konuşmada şunları söyledi:

Sizlerle beraber olmaktan son derece mutluyum. Çok teşekkür ederim.

Belediye Başkanımızı dinlediniz, Büyükşehir Belediye Başkanımızı dinlediniz. Onların düşünceleri, onların çabaları, onların sizlerle ilgili planları, projeleri her zaman önemli. Önem verdik her zaman. Çünkü halka hizmet etmek, Hakk’a hizmet etmek demektir. Eğer bir belediye başkanı, kendisini seçildiği kente adamışsa yani o kentin insanına yaşı ne olursa olsun, yaşadığı yer neresi olursa olsun hizmet edebiliyorsa olağanüstü bir güzellik var demektir.

Bakın; Söke’nin benim hayatımda ayrı bir yeri var. Çünkü ben Maliye Bakanlığı’nda göreve başladığım yıllarda Söke’de görevliydim ve ben 1 buçuk ay Söke’de, 1 buçuk ay da Kuşadası’nda görev yapmıştım. O otelde de kalmıştım, Efes Oteli’nde 1 gece, daha sonra bir eve taşındık. O dönemini de bilirim Söke’nin, şimdiki dönemini de üç aşağıya beş yukarıya biliyoruz.

Trafik sorununuz var, evet var, yol sorununuz var, evet var, yeşil alan sorununuz var, evet var ama Özlem Başkan bunları çözmeye kararlı. Az önce çıktı, gayet güzel anlattı. Üstelik doğayı bozmadan, tabiatı bozmadan, yolları bozmadan yeraltına otoparkı yapacak, üstü yeşil alan olacak. Çocuklar eğlenecekler, sizler orada olacaksınız, ağaçların dibinde oturacaksınız, gayet güzel kentin bütün imkânlarından yararlanacaksınız. 1 milyara yakın bir yatırımı yaptı, yatırımı gerçekleştirdi. Bugün temelini atacağımız yatırımların tutarı da 150 milyon lira.

Aydın Büyükşehir Belediye Başkanımız, gerçekten de sadece Aydın için değil Türkiye için de örnek belediye başkanlarımızdan biridir. Örneğin birinci yönü kadın bir belediye başkanı, ikinci yönü ise yaptığı harcamalar, Aydın’a yaptığı hizmetler… Aydın’a yaptığı hizmetleri sanmayın ki sadece Aydınlılar biliyor. Bütün Türkiye biliyor. Bütün belediye başkanlarımız da Özlem Başkanı örnek alıyor. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte de Allah nasip ederse Özlem Başkanımız Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görevine devam edecek. Onu size emanet ediyorum, sizi de Allah’a emanet ediyorum.

Bir şey daha… Bugün 30 Ağustos, Büyük Zafer’in 101’inci yılı. Size biraz Atatürk’ü anlatmak isterim. Atatürk, bütün mazlum milletlerin örnek aldığı şahsiyet. Türkiye’nin bağımsızlığa kavuştuktan sonra bütün mazlum ülkelerin bağımsızlık mücadelesini verdiği ve örnek aldığı bir kişi Gazi Mustafa Kemal Atatürk.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bağımsızlık savaşını emperyal güçlere karşı yaptı. Adana’dan tutun İstanbul’a kadar her yer işgal altındaydı. Ve o kendi ülkesinin bağımsızlığı için her türlü mücadeleyi yapmaya kararlıydı. Ve o kararlılıkla yola çıktı. Hiç kimseye boyun eğmedi.

Sevgili Sökeli kardeşlerim... Atatürk demek, Gazi Mustafa Kemal’in ilkeleri demek iki temel kurala dayanır. Birinci kuralı şudur Atatürkçülüğün; ‘Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.’ Kendi sözüdür, ‘Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.’ Yani elinizde tutuğunuz bayrağın altında ben özgürce yaşamak isterim, hiçbir emperyal güce boyun eğmem diyor; birinci kuralımız bu, Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.’ Ve bütün mazlum ülkeler de bu sözü temel ilke edinmişlerdir, Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir’, hiçbir güce eyvallah demem.

Ama ikinci bir ilkesi daha var Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, der ki; ‘Savaş meydanlarında kazanılan zaferler, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa siyasi bağımsızlığınızı koruyamazsınız.’ Eğer ekonomik olarak güçlü olursanız, siyasi bağımsızlığınız kalıcı olur. O nedenledir ki; hemen 1923’te İzmir İktisat Kongresi’ni toplamıştır. Kumaş üretemeyen bir devletten, Malatya’dan tutun Nazilli’ye kadar her yerde fabrikalar kurmuştur; yem fabrikaları kurmuştur, kumaş fabrikaları kurmuştur. Kırıkkale küçük bir köyken entegre silah sanayini orada kurmuştur. 1921 yılında Kayseri’de uçak fabrikasının temeli atılmıştır. 8 yıl sonra Kayseri’den kalkan ilk uçak Ankara’ya inmiştir. Etimesgut’ta uçak motorları fabrikası kurulmuştur. Sonra Eskişehir’de ikinci bir uçak fabrikası kurulmuştur. 1940’lı yıllarda dünyaya uçak ihraç eden 5 ülkeden birisi de Türkiye’dir.

Kaçımızın bunlardan haberi var? Kaçımız bunları biliyoruz?

Bugün para dilenen bir iktidar düşünün. Bir gidersiniz Araplara acaba bize 5, 10 dolar para verirler mi? Bir gidersiniz IMF’nin kapısına, acaba bize para verirler mi? Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Mustafa Kemal’in ilkeleriyle yola çıktığı takdirde hiçbir gücün, hiçbir emperyal gücün önünde diz çökmez, diz çökmemiştir. Bakınız; devlet kurulduğunda, cumhuriyet kurulduğunda Osmanlı’nın borçları son kuruşuna kadar ödenmiştir. Parlamentoda, parlamentonun dışında, Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları hiçbir gücün önüne gidip para dilenmemişlerdir. Üretmişlerdir. Köylü kalkınmıştır. O dönem sanayi yeteri kadar gelişmediği için köylü milletin efendisi sayılmıştır. Üretmiştir. Bugün sormak lazım, köylü gerçekten milletin efendisi konumunda mıdır? Köylüyü öldürdüler, toprağa küstürdüler. Bütün bunların tamamını düşünerek niye anlattım size tarihi? Tarihini bilmeyen, ülkenin geleceği hakkında sağlıklı karar veremez. Önce tarihimizi bileceğiz. Önce tarihimizi bileceğiz ki, gelecek hakkında sağlıklı kararlar verebilelim diye.

Hem ülkeyi kalkındırıyorsunuz, Osmanlı’nın borcunu son kuruşuna kadar ödüyorsunuz, savunma sanayini kuruyorsunuz, uçak fabrikaları kuruyorsunuz, denizaltı yapan bir Türkiye Cumhuriyeti’ni inşa ediyorsunuz ama geliyorsunuz 21’inci yüzyıla 5, 10 dolar nereden bulabilirim diye kapı kapı geziyorsunuz. Ben bunları reddediyorum. Sizin de reddetmenizi istiyorum. Çünkü ben bu ülkenin bağımsızlığından, bu ülkenin büyümesinden yanayım.

Eğer Türkiye Cumhuriyeti’ne ait olan bir gemimiz, Karadeniz’de yabancı bir ülkenin helikopterleri tarafından basılıyor, arama yapılıyorsa ve bunu Rusya Dışişleri Bakanlığı kamuoyuna açıklıyor ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bundan haberi yoksa bir sorunumuz var demektir, ahlaki ve siyasi bir sorunumuz var demektir. Benim insanım aranacak, gemiye baskın yapılacak, Rusya bütün dünyaya duyuracak ama biz duymayacağız. Niçin?

Uyuşturucu baronları… İsrailli, Türkiye’de 10 yıla mahkûm edilen uyuşturucu baronu, onların isteği üzerine hapisten çıkarılır, İsrail Dışişleri Bakanı açıklama yapar, ‘Türkiye’deki uyuşturucu baronunu serbest bıraktık’ diye. Ülke bu hale gelir mi? Ülkenin bu hale gelmesi için Allah aşkına bir vicdanınıza sorgulama yapar mısınız? Nasıl olacak? Bizim mahkemelerin baktığı, mahkûm ettiği bir uyuşturucu baronunu, İsrailli gelip buradan teslim alıp kendi ülkesine götürüyor.

Yalnız bu mu? Hayır. ‘Bu can, bu bedende kaldığı sürece papazı benden alamazsın’ diye meydan meydan gezen bir kişi ‘bak beni kızdırma, yoksa senin mal varlığını açıklarım kamuoyuna’ dediği zaman papazı koşulsuz teslim eden bir kişinin bu memlekete hayrı dokunur mu? Bu memleket için çalışabilir mi bu kişi?

O nedenle 30 Ağustos’la başladım, bu noktaya geldim. Cumhuriyet’in kuruluşundaki felsefemiz neydi, bugün düştüğümüz durum nedir?

Türkiye’de Suudi Arabistan Konsolosluğu basılır, bir gazeteci öldürülür, öldüren kişiler elleri kollarını sallayarak Türkiye’yi terk ederler ve daha sonra siz kalkarsınız o davayı da siz Suudi Arabistan’a gönderirsiniz bu davaya benim hakimlerin bakmayacak, siz bakın diye. Bu emperyal güçlerin, parası olan güçlerin, bir ülkenin iradesini teslim almaları demektir. Biz kendi irademizi, kendi bayrağımızı hiç kimseye teslim etmedik, etmeyeceğiz de.

Bir şey daha… Fırından ekmek alırsınız vergi ödersiniz, elektrik düğmesine bastığınızda dört çeşit vergi ödersiniz. Musluğu açtığınızda beş çeşit vergi ödersiniz. Kefen bezi aldığınızda vergi ödersiniz. Çocuğunuza defter, kitap, kalem aldığınızda vergi ödersiniz. İçtiğiniz suda vergi ödersiniz. Ama kur korumalı mevduatın sahiplerine bugüne kadar 117 milyar TL faiz ödendi. 117 milyar TL… 117 milyar TL faiz ödüyorsunuz, bir kuruş bile bunlar vergi ödemiyor. Şimdi ben esnafa sesleniyorum, şimdi ben kadınlara sesleniyorum, şimdi ben gençlere sesleniyorum; birileri 117 milyar TL faiz alacak, bir kuruş vergi ödemeyecek ama bu ülkenin insanı gidip ekmek aldığında vergi ödeyecek. Bu adalet midir? Bu hak mıdır? Anayasa ne diyor? Anayasa diyor ki, ‘Herkes mali gücüne göre vergi öder.’ Bir daha söyleyeyim, ‘Herkes mali gücüne göre vergi öder.’ 117 milyar TL faiz elde edenler bir kuruş vergi vermezler ama buradaki esnaf vergi vermezse Maliye gelir boynuna biner niye paranı ödemiyorsun diye. Bu mudur adalet?

Hepimizin görevi var. Bakın; bizi ayrıştırmak istediler, bizi bölmek istediler, birbirimize düşman etmek istediler. Yok başı açık, başı kapalı, yok bunun kimliği şöyle, yok bunun kimliği böyle… Bizim iki kırmızı çizgimiz var, CHP’lilerin iki kırmızı çizgisi var. Bir vatan, iki bayrak. Vatan ve bayrağımız üzerine yemin ettik, vatana ve bayrağa kim sadıksa her zaman onların yanında olduk. Hiçbir zaman ayrım yapmadık, hiç kimsenin kimliğini sorgulamadık, hiç kimsenin inancını sorgulamadık, hiç kimsenin yaşam tarzını sorgulamadık. Çocuğun işi var mı yok mu, üniversiteyi bitirdi ne olacak, insanlar şehirlerde geziyorlar acaba şehirlerde güzel bir park var mı, güzel bir kent var mı, insanlar bu kentte huzur içinde yaşıyorlar mı biz buna bakıyoruz ve bakmaya da devam edeceğiz.

Bizim ahdimiz var; bu ülke huzura çıkıncaya kadar, bu ülkeye huzur gelinceye kadar beraber mücadele edeceğiz, birlikte mücadele edeceğiz. Çünkü dünyanın en güzel ülkesinde yaşıyoruz. Bir daha ifade edeyim, dünyanın en güzel ülkesinde yaşıyoruz. Her şeyimiz var. Güneşimiz var, sularımız var, bereketli ovalarımız var ama iyi bir siyaset kurumumuz yok. Dolayısıyla bu bereketli topraklarda mısırı dışarıdan alıyoruz, pamuğu dışarıdan alıyoruz, canlı hayvanı dışarıdan alıyoruz, eti dışarıdan alıyoruz, nohudu dışarıdan alıyoruz, mercimeği dışarıdan alıyoruz. Ya biz niye üretmiyoruz? Neden bizim insanımız kazanmasın? Bunu ben söylüyorum, lütfen sizler de düşünün.

Başkanım sizi yürekten kutluyorum. Evet, Başkanları size emanet ediyorum, sizi de Allah’a emanet ediyorum. Sağ olun, var olun diyorum.

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları