Kılıçdaroğlu'ndan bürokratlara yönelik çağrısına tepki gösteren Erdoğan'a: 'Kanun dışı talimatları kim yerine getirirse karşısında olacağım'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Marmaris'te Yerel Medya Çalıştayı'nda konuştu.

Kılıçdaroğlu'nun konuşması şöyle:
"Bir iktidar medyayı kendisini sürekli öven bir organ haline getirmek istiyorsa bağımsız medyayı yok etmek isteyiyordu. Bunun birinci yolu patronu nasıl sustururum, vergi denetimlerinii nasıl yaparım, yargıyı nasıl sopa olarak kullanırım, medyayı satacaksın diye nasıl baskı yaparım...

Medya üzerinde yoğun bir baskı var. Bunlar yaşanan olaylardır.

Basın İlan Kurumu (BİK), basına finans sağlayan bir kurum. Bugün iktidarı sorguladığı için size ilan vermiyorum diyen bir infaz kurumuna dönüşmüş. Bugüne kadar tanık olmadığımız olayları görüyoruz. Türkiye'nin buradan çıkması lazım.

RTÜK, kuruluş amacının tümüyle dışına çıkmış durumda. İktidarı eleştiren TV'lere ceza verme arayışı içinde. Bu arayışa kilitlenirseniz medyanın bağımsızlığını mahvedersiniz. Sadece politkacılardan oluşan elbette sadece tepeden gelen talimatları yapan bir kuruma dönüşebilir. Bunun da değişmesi lazım.

Medya patronuna baskı yapıyorsunuz, Basın İlan Kurumu aracılığıyla ilanları kesiyorsunuz, RTÜK aracılığıyla ceza veriyorsunuz yetmiyor bazen yargıyı da sopa olarak kullanıyorsunuz. İki şekilde... Birincisi gazextecilerin gözlatına alınması, tutuklanması. Varolan yasada tutuklamanın istisnai durum olduğu ifade edilir.

İkincisi doğru haberlere erişim hakkının engellenmesi. Briilerini rahatsız ediyor, adamını buluyorsunuz mahkemede haber kaldırılıyor.

Bir başka sorun sahte tirajlar. Geçen yıl Fuat Oktay'a söylemiştim. Bağımsız denetçi gönderin gerçek tirajlar üzerinden para versin BİK. Sahte tirajlar üzerinden devlet soyuluyor.

Bir başka durum kamu reklamları. Bu reklamlar sadecec iktidarı öven kanallara gidiyor.

TRT'nin tarafsızlığı... Bağımsız bir kurum ama bağımsız olmadığını biz de siz de biliyorsunuz. 

Doğrudan gazetecilere fiili saldırılar da oluyor. Köşe yazarlarına beğenilmeyen yazıları dolayısıyla silahlı saldırılar oluyor. İktidarın yanındaysanız bunlar olmuyor, para bolluğu içinde görevinizi yapıyorsunuz. Bağımsızsanız bu sorunlarla karşı karşıya kalıyorsunuz.

Ne yapmalıyız?

Haber yapan gazetecinin kesinlikle tutuklanmaması lazım. 

Kimin gazeteci olup olmadığına iktidar değil gazetecilik örgütleri karar vermeli. Gazetecinin görevini yapıp yapmadığına ve basın kartına gazextecilerin karar vermesi lazım.

BİK'in yeniden yapılanması lazım.

Meslek örgütlerinin sayısının artırılması lazım.

Gazte tirajlarının BİK tarafından denetlenmesi ona göre kaynak aktarılması gerekiyor. 

İstanbul'da bir kule yapıldı. Kule AŞ. diye şirket kuruldu. 100 radyo kuleye bağlı Çamlıca tepesinden. RTÜK burayı yıllık 1 milyon 605 bin liraya Kule AŞ'ye verdi. 100 radyodan bir yılda aldığı para 1 milyon değil 357 milyon 575 bin 664 lira. Yerelin güçlendirilmesi gerekirken oradan olağanüstü paralar çekiliyor. Restoranlardan sağlanan gelirler de hariç Bu paranın Türkiye'deki radyolara dağıtılması lazım.

BİK'in fiyat tarifesi de iktidarın iki dudağı arasında bu da değişmeli.

BİK'in yerel medyaya pozitif ayrımcılık yapması lazım. 

Sendikalaşma... Medyada sendikalaşma zorunlu olmalı. Medya çalışanı patronuna karşı da haberinin arkasında durmalı. Gazeteci haberini özgürce yazabilmeli.

(Bürokratlara yönelik çağrı) Kamu görevlilerine sesleniyorum aslında. 27,5 kamuda görev yapan bir kişi olarka kamu görevlilerin hitap ediyorum. Gazetecilik nasıl etik değerleri yüksek bir alansa kamu görevlileri içind e aynı kurllar geçerli. Görev alanları yasalarla tanımlanmıştırç Kamuda görev yapan parti çaluşanı olamaz. Görevini talimata göre yapıyorsa o zaman toplumda gelir dağılımının bozulmasının kaynağı haline gelir. 

Kamu görevlisi bir ailenin ve sarayın memuru değil devletin şerefli memurları olmak zorundadır. Bu çağrıyı yaptım.

Eğer Doğu, Güneydoğu'da fakir ailelerin çocuklarının en büyük hayali devlet memuru olmaktır. Siz bu beklentiyi ellerinden alıp bir vakıf aracılığıyla belli kişişlere verirseniz bunun savunulacak ahlaki, adalet yönü var mıdır? Bunu eleştirdim. Devleti yöneten kişi topluma örnek olmak zorundadır. İktidar yetkiyi halktan alır. O iktidar yönetir aile boyu devlet yönetilmez. Devlette çürüme başlar. 

Önümüze belgeler geldi. Araştırdık belgeler doğru. Bir şehir hastanesi temeli atıyorsunuz, bir süre sonra ihale yapılıyor. Duydunuz mu böyle bir şey? Önce inanamadım bir daha araştırın dedim. Bir devlet memuru altına muhalefet şerhi yazmış: Temel atıldıktan sonra nasıl ihale yapıp, aynı firmaya vereceğim, diyor. Bu şerefli bir memurdur. 

Müsteşar ve belli grup var. O ihaleyi gruba veriyorlar. Devletin yapması gereken bu rezalete son vermesi. Tık yok, soygun düzenine devam ediliyor. Bana sesini çıkarma diyorlar. Vatandaşın hakkını nasıl savunacağız? Gönül isterdi ki bu nasıl rezalettir diye bütün medya desin isterdim. Tek kelime yok?

O tek kelime yok dediğim gazeteler gerçekten gazete mi? Orda görev yapanlar gerçekten gazeteci mi? 

Memurlara bir aileye hizmet etmeyin diyorum. Kanun dışı ne yaptırıyorlarsa yapmayın, durun artık dedim. Ve saldırıyorlar. Asla karamsarlığa kapılmadım. Karanlığın en koyu olduğu dönem güneşe en yakın olduğumuz dönemdir. Haksızlıklara karşı kesinlikle duracağım. Baskılar olacak, tehditler olacak. Ama bu kardeşinizin haksızlıklar karşısında susmayacağınızı çok iyi bilmenizi isterim. 

Bazen yazacak yer bulamıyorsunuz, mecralarınız kapanıyor ama vicdanlarınız yazıyordur. Bu karamsarlığı hep birlikte atlatacağız.

Erdoğan 'Kılıçdaroğlu'nun kamu görevlilerine yönelik açıklaması suçtur' diyor.

Yolsuzluklara karşı, bunları savunanalara karşı mücadele edeceğim. Kanun dışı talimatları kim yerine getirirse, fakirin cebine kim elini atarsa onun karşısında olacağım. Adaletten yanayım. Kanuna uyan, vatandaşın hakkını koruyan herkesin başımın üstünde yeri var. Beytülmale el uzatıyorsanız kimse kusura bakmasın.

Hesabını vermeyeceğimiz bir şey yok. Devletin ahlaklı, herkesi kucaklayan bir yönetime ihtiyacı var, bunu gerçekleştireceğiz."