loading
close
SON DAKİKALAR

Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a: Şehitler tepesi boş kalmayacaksa çocuklarını gönder oraya

Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a: Şehitler tepesi boş kalmayacaksa çocuklarını gönder oraya
Tarih: 25.02.2020 - 13:55
Kategori: Siyaset

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin haftalık grup toplantısında konuştu.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu‘nun konuşmasından satırbaşları şöyle:

Bu ülkeye adaletin getirilmesi için de mücadele vereceğiz. Adaleti önemsiyoruz. Devletin temeli adalettir diyoruz. Adalet toplumun kaynaşması demektir. Adalet hak arayan kişinin başvurduğu yer demektir. Adalet egemen güçlerin önünde eğilmemek demektir. Dünya adalet üzerine inşa edildi. Aramızda hukuk fakültesi öğrencilerimiz var özellikle onlara seslenmek istiyorum: Adaletten şaşmayacaksınız.

Egemen güçlerin siyasal yandaşların telkiniyle uyuşturucu kaçakçıları, FETÖ’nün en önemli adamları serbest bırakılırken gariban harp okulu öğrencileri hapiste, neden? Bunu sormak zorundayız. 

Dünyanın bütün nehirleri adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez. Bir kişiye yapılan haksızlığı zulmü kabul edemeyiz. Zulüm karşı sesimizi yükseltmezsek, sadece düşüncelerimizi değil insanlığımızı da kaybetmiş oluruz. Mahkeme oturuyor beraat kararı veriyor. Odasındaki bütün eşyaları dağıtıyor nasıl olsa beraat ediyorum diye. Cezaevi aracındayken Erdoğan konuşuyor, ‘Dün onu beraat ettirmeye kalktılar’ dedi. Kimsin sen ya kimsin sen! Bu lafı eden insanda adalet duygusu yoktur. Hemen harekete geçirdi, cezaevi arasındayken yine hapishaneye götürüldü. Bu mudur hak hukuk? Buna aklı başında olan kişinin itiraz etmesi lazım. Bunun siyasi yönü yoktur arkadaşlar bu insanı, ahlaki bir meseledir. Artık hakimler savcılar alçak kurulu diyebiliriz. Hemen toplanıyorlar o yargıç hakkında hemen soruşturma açıyor. Biz de kalkıp bu ülkede adalet var diyeceğiz!

Bir damat İstanbul olayı var. Gitmiş kendisine arsa kapatmış. Yalanlayan bir makam yok. Cumhuriyet Gazetesi yayınlıyor. Hemen yayın yasağı getiriyorlar. Bunun üzerine gazete erişim yasağı getirildi diye haber yapıyor. Bu sefer o habere de yasak geliyor. Bunlar hakim mi sarayın köleleri mi?

Sarayda oturmuş bir grup dış politikayı belirliyor. Tek bir mehmetçiğimizin tırnağı bütün Suriye'den daha değerlidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ordusu Sarayın ordusu değildir! 50 sefer söyledik, egemen güçler ateşi kendileri tutmaz maşa kullanılırlar. Beyefendiye "aptal" dediler, benim ağrıma gidiyor. En büyük dostumuzdur diyor. 

Bu İdlib'de, Libya'da ne oluyor? Biz bunları öğrenmek zorundayız. Meclis'in bilgisi yok. Sonra bize demokrasiden söz ediyorlar.

Ülkeyi ateşe atıyorlar, İdlib sanki Türkiye toprağı. Adamın kendi toprağı kardeşim. Sen bütün bu yerleri Türkiye toprağına katacağım diyorsan söyle. O zaman Suriye'nin toprak bütünlüğünden söz etmeyeceksin. Senin gözün Suriye toprağında var mı yok mu? Bunu çık söyle bakalım.

"Şehitler tepesi boş kalmayacaksa çocuklarını gönder oraya"

Kendi söylediğine kendisi yalan diyor. Daha önemlisi. Bunlar tamam. Daha önemlisi şu ifade Türkiye'nin geleceği açısından önemli, Rusya Suriye güçlerine en üst seviyede destek veriyor. Bunun aksini söyleyen mi var. İnkar etseler de bu tespit bizde. Bu mücadelenin içinde olmaya mahkûmuz diyor. Dikkatinizi çekerim. Niye mahkûmsun Amerikalılar mal varlığını araştırırlar diye mi mahkûmsun? Dış politikada görev alacak insanlar namuslu insanlardır. Çünkü TC devletini temsil ederler. "

"Büyükelçilik namuslu insanların yapması gereken bir görevdir. Ama ayakkabı kutusuna da rüşvet alan bir adamı büyükelçi derseniz namuslu ve şerefli kavramını kirletirsiniz. Bu zat aynı zamanda kuranla da dalga geçiyordu. Bakara makara diyerek. Bunların ne kadar samimi olduğu buradan belli. Ayakkabı kutusunda rüşvet alan adam nasıl büyükelçi tayin edilir? Ya o adam daha büyük bir rüşvetle devletin sırlarını satarsa ne diyeceğiz! Devletin kozmik odasını bunlar açmadı mı? Üzüm üzüme baka baka kararır derler. Bir ülkücü kardeşimizin ölümünden aranıyordu. Şimdi o da büyükelçi. Bu büyükelçiyi de sayın bahçeliye armağan ediyorum. Bir büyükelçimiz daha var. Şaban Dişli .Bir milyon dolar rüşvet alan adam. Belgesini ortaya koyduk. O da şimdi büyükelçi. Ama iki kişi var. Onlarında hakkı. Muammer Güler. O büyük götürdü. Diğeri Zafer Çağlayan desek ki Moskova büyükelçisi yanlış yapmış oluruz. Neden saat merakı var . En iyisi İsviçre. Belki unutmuşsunuzdur hatırlatayım. Zafer Çağlayan 28 seferde 52 milyon dolar rüşvet aldı. Muammer Güler 10 seferde 10 milyon dolar rüşvet aldı. Egemen Bağış 3 seferde 1 milyon dolar. Şaban Dişli de belgesiyle ortaya koyduk o da ondan beslendi."

Saman ithal ediyor dedim, bu yalandır diyor. Belgeleri var, millete neden yalan söylüyorsun? Kılıçdaroğlu bunu araştırır bulur diye düşünmedin mi hiç sen? Kılıçdaroğlu belgeye dayanmadan konuşmaz diye hiç düşünmedin mi sen?

Meydanlar açız açık diye bağırıyorsa, yandım Allah diyorsa, Türkiye'yi bu hale kim getirdi bu hükümet getirmedi mi?" diyordu Erdoğan iktidara gelmeden önce. Şimdi her vatandaşımın elini vicdanına koyması lazım. 18 yıl önce söylenenle 18 yıl sonra yaşanan arasında fark var mı?

Bunlar yolsuzlukla, yasaklarla mücadele edeceğiz diye geldiler. Yolsuzluk AK Partili yöneticilerin kimliği oldu. Saraydakiler de malı götürenler.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti ordusuna ait bir silah fabrikasını yabancı bir orduya peşkeş çekenler vatan hainidir. 

Kaynak : Vişne Haber Ajansı-www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları