loading
close
SON DAKİKALAR

Koç'tan Başbakan'a: ''Ne utanmaz, ne arlanmaz adamsın sen''

Koç'tan Başbakan'a: ''Ne utanmaz, ne arlanmaz adamsın sen''
Tarih: 21.05.2014 - 18:46
Kategori: Siyaset

Prof. Dr. Haluk Koç basın toplantısı düzenleyerek başta Soma faciası olmak üzere değerlendirmeler yaptı...

-“Bu kişinin artık yönetme yeteneğini yitirdiği yaşadığımız her olayda net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Recep Erdoğan’ın karşısındakine doğrudan sövmekle, küfür etmekle başlayan eylemleri, daha sonra Danıştay’daki tören sırasında söz kesme ve tahammülsüzlük gösterileriyle devam etmiş, Soma’da ise zirve yapmış, yumruk atmaya varacak kadar fiziki darbe yapacak boyuta ulaşmıştır. Bu açık bir küstahlık örneğidir.”

-“Ne utanmaz, ne arlanmaz adamsın sen. Eline geçince millete edep dersi vereceksin, acılı insanların önüne çıkıp kaba kuvvet kullanacaksın, tehdit edeceksin, hakaret edeceksin, döveceksin, dövdürteceksin. İzmir’de 13 yaşındaki çocuğu korkudan gözaltına aldıracaksın. Yatacak yerin yok senin yatacak yerin”

-“Korku salarak, tehdit ederek, hakaret ederek sorumluluklarını unutturmak isteyebilir. Şimdiye kadar her süreci bir yapay darbe mağduriyeti algısı yaratarak emrindeki kalemlerle, yorumcularla aşmaya çalışmış, sebep olduğu mezalimin faturasını unutturmaya çalışmıştır. Geziden Soma’ya kadar bütün süreçlerde aynı davranış örneğini maalesef sergileyebilecek tıynette birisidir. Canı yanan, içi kan ağlayan, yakınlarını yerin kaç metre altında canlı mı, cansız mı kaldığına üzülen, çaresiz insanlara karşı kendisinin ve yanındaki bazı magandaların tavırları, attıkları yumruklar, savurdukları tekmeler en hafif deyimiyle ağır bir suçluluk ifadesidir.”

-“Sorumlu doğrudan sensin, hiç başka yerde sorumlu arama. Bu çetenin başı sensin. Bu işin vebali de, günahı da, yasal sorumluluğu da en başta senin omuzlarındadır. Sen herkesi korkutacaksın, herkese üst perdeden ayar vermeye çalışacaksın. Kimsin sen ya kimsin sen? Milletin başına bela olmaya mı geldin? Hiç güvenme, bugün oluşturduğun o medya havuzundaki vicdanı körleşmiş yandaş papağanlarınla istediğin algıyı oluştur sorumluluktan uzaklaşamazsın. Affedilmez hataları, kader diye, fıtratta bunlar var diye örtemezsin. Eli kanlı olan temel sorumlu AKP’nin uygulamaları ve ona yön veren başındaki diktatördür.”

-“Er geç bu sorumlulukların bedelini ödeyeceksin. Bundan hiç kurtuluşun yok. Sizi ve sebep olduğunuz katliamları tarihte, bu halkta asla affetmeyecek. Hiçbir zaman rahat uyuyamayacaksın bundan sonra. Zaten herkesten korkuyorsun. Bundan sonra daha da saldırganlaşacaksın, daha da cüretkar olacaksın, daha zulmünü artıracaksın, baskını artıracaksın. Bu milletin başına musallat olan küfürleriniz, yumruklarınız, tekmelerinizle beraber sonuçta hepiniz defolup gideceksiniz.”

-“ Devri iktidarında, 12 yılda 14 bin işçinin ölümünü seyretmiş bir hükümette bahsediyoruz. Bu felaketten siyasi istifa gelmemesi başka bir felakettir.

-“CHP’ye, halka karartma da devam ediyor. AKP sözcülerine bütün kanallar açık. CHP’nin sözcüsüne sadece Halk TV ve Kanal B açık. Bu da sizin ayıbınız. Dolaylı olarak sorumlusunuz. Bugün yaşananlardan sorumlusunuz. Neyi örteceksiniz? Neyi saklayacaksınız? Nereye kadar örteceksiniz? Nereye kadar saklayacaksınız? Bu vebalin ortakları arasında bence bir an önce çıkarak bu işin ortaklarından olmamaya gayret edin diyorum. Sözüm şimdi ekran başlarında Alo Fatih telefonuyla CHP’nin sesini duyurtmama için talimat alanlara ve uygulayanlara”

CHP MYK Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında çalışmalarını sürdürürken Parti Sözcüsü ve Genel Başkan yardımcısı Prof. Dr. Haluk Koç basın toplantısı düzenleyerek başta Soma faciası olmak üzere değerlendirmeler yaptı ve şunları söyledi;

“Değerli arkadaşlarım, hoşgeldiniz.

Sıkıntılı, acılı bir gündemle karşınızdayız. Biliyorsunuz Soma’da yaşanan facianın üzerinden daha henüz 8 gün geçti. Bu sürede olayın acısı ve sıcaklığı içerisinde hiçbir Cumhuriyet Halk Partili yetkilinin siyasi yorum yapmamasına dikkat ettik, özen gösterdik. Resmi rakamlara göre olayda kaybettiğimiz 301 maden çalışanımızın acısı tüm Türkiye’yi yasa boğdu. Bu arada hükümet kanadından yapılan açıklamalar ve sebep olunan bazı olaylar vicdan sahibi birçok yurttaşımız tarafından öfke, nefret ve ne yazık ki, tepkiyle karşılandı. Bu olayın temelinde ciddi sorumluluk sahibi olan, tartışmasız olarak olan özel işletme yetkililerinin ve bunu doğuran politikaların uygulayıcısı olan iktidarın davranışları yaşadığımız büyük acıyı yine maalesef daha da derinleştirmiş durumdadır.

Bir kez daha olayda yaşamını yitiren bu emekçi kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Acılı yakınlarına ve milletimize bir kez daha sabır ve başsağlığı dileklerimizi iletmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu facianın hemen ardından Akhisar Cumhuriyet Savcısının 19 Mayıs 2014 günü yaptığı bir açıklama var. Buna özellikle dikkat çekmek istiyorum. Sayın Savcının basına yansıyan açıklamalarından ölümlerin karbonmonoksit zehirlenmesine bağlı olarak geliştiği ifade ediliyor. Aynı Savcı bilirkişi heyetinin verdiği ön bilgiye, ön rapora göre, ona dayanarak olayın trafo patlamasından meydana gelmediğini, yeraltı kömür işletmesinde olay günü yanan kömürün çökmesi ve yoğun karbonmonoksit gazının ocağı kaplaması sonucu meydana gelmiş olabileceğini yine bilirkişiler tarafından ifade edilmiştir cümlesiyle bu 19 Mayıs’taki açıklamasında devam ediyor. Olayın tabi ki teknik değerlendirmesi, hukuki boyutta soruşturması bundan sonra tüm açıklığıyla irdelenecektir. Bundan hiç kuşkumuz yok. Zaten bu süreçlerinde yakından takipçisi olacağız.

Değerli arkadaşlarım, siyasi iktidarın başında bunu Soma’daki olaylar sırasında, o acı sırasında, o acılı insanların bulunduğu ortamda sergilediği tavırlar üzerine söylemek durumundayım. Siyasi iktidarın başında öfke, denge, makullük, sağduyu gibi kavramlarda kontrolünü kaybettiği açıkça belli olan bir kişi bulunmaktadır. Bu çok yalın bir tespittir. Bütün denge, fren sistemleri boşalmıştır. Bu kişinin artık yönetme yeteneğini yitirdiği yaşadığımız her olayda net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Recep Erdoğan’ın benzer sosyal olaylarda eleştiri ve tepkiler oluştuğunda karşısındakine açıkça sövmekle başlayan eylemleri (hatırlayacaksınız Mersin’deki çiftçi olayını) doğrudan sövmekle, küfür etmekle başlayan bu eylemleri. Daha sonra Danıştay’daki tören sırasında söz kesme ve tahammülsüzlük gösterileriyle devam etmiş, Soma’da ise zirve yapmış, yumruk atmaya varacak kadar fiziki darbe yapacak boyuta ulaşmıştır. Bu açık bir küstahlık örneğidir.

Değerli arkadaşlarım, bu şekilde korku salarak, tehdit ederek, hakaret ederek sorumluluklarını unutturmak isteyebilir. Şimdiye kadar her süreci bir yapay darbe mağduriyeti algısı yaratarak emrindeki kalemlerle, yorumcularla aşmaya çalışmış, sebep olduğu mezalimin faturasını unutturmaya çalışmıştır. Geziden Soma’ya kadar bütün süreçlerde aynı davranış örneğini maalesef sergileyebilecek tıynette birisidir.

Canı yanan, içi kan ağlayan, yakınlarını yerin kaç metre altında canlı mı, cansız mı kaldığına üzülen, çaresiz insanlara karşı kendisinin ve yanındaki bazı magandaların tavırları, attıkları yumruklar, savurdukları tekmeler en hafif deyimiyle ağır bir suçluluk ifadesidir.

Değerli arkadaşlarım, küstahlık ve zorbalık artık fiiliyata dökülmüş durumdadır. Bütün bir milletin önünde aciz ve suçlu bir despotun denetiminden çıkmış görüntüleri milletin acısını daha da taşınamaz hale ne yazık ki getirmiştir.

Recep Erdoğan, bu kişi daha 4 yıl önce 17 Mayıs 2010 tarihinde Zonguldak’ta meydana gelen bir maden faciasında 30 işçiyi kaybettiğimiz gün madenciliğin kaderinde böyle olaylar vardır, böyle ölümler vardır değerlendirmesini yapmıştı anımsayın 4 yıl önce. Soma’da 4 yıl sonra 301 işçinin ölümünden sonrada aynı zat o acılı insanların önünde literatürde iş kazası denilen bir kavram vardır. Bunun yapısında, fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye bir şey yok diye buyurabilmektedir. Yani şunu gösteriyor bu sözler, geçen 4 yıl boyunca bu kişinin ilkel zihniyetinde hiçbir şeyin değişmediğini, değişme ihtimalinin de olmadığını kanıtlayan sözlerdir bunlar.

Sormak lazım bu kişiye, sormak lazım fıtrattan bahsediyor. Bu işin fıtratında bu var deyip geleneksel kaderciliğe sığınıyor. O zaman şunu soralım kendisine madem bu işin fıtratında sana göre bunlar var peki senin sorumlu olduğun yöneticilik makamında, Başbakanlık makamında bu noktanın görev ve sorumlulukları fıtratında bilimsel gerçekler yok mu kardeşim? Sorumluluklarını yerine getirmemenin vicdan değerlendirmesi yok mu kardeşim? Al takke ver külah yaptığın ihalesiz özelleştirmelerin işçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili evrensel kuralların göz ardı edilmesinin ilgili ILO sözleşmelerinin imzalanmamasının taşeronlaştırma ve göstermelik sarı sendika teslimiyetçiliğinin, bu gibi yerlerdeki denetim eksikliklerinin ulufe dağıtır gibi verdiğin maden işletme devirleri karşılığında buraları alan işletmecilerin sana ve partine sağladıkları siyasi desteğin sorgulanmasının bu kişilerin oluşturduğun rüşvet ve yağma havuzlarına para aktarmalarının, senin siyasi faaliyetlerini finanse etmelerinin, kar hırsı uğruna karşılıklı bu pis çıkar ilişkilerinin tarafından kurulmasının bu düzenin bozulmaması için polis şiddetiyle oluşturduğun korku devletinin ve taraflı olmaya zorladığın yargı kurumunun sonuç olarak söylüyorum daha bunları çok genişletebiliriz. sonuç olarak ortaya çıkan AKP faşizminin tüm yönleriyle sorumluluklarının payı yok mu kardeşim? Senin fıtratında bunlara yer yok mu? Ne utanmaz adamsın sen. Ne arlanmaz adamsın sen. Eline geçince millete edep dersi vereceksin bir yerlerden şu söylediklerine bak, şu yaptıklarına bak ve hiçbir vicdan muhasebesi yapmayacaksın. Acılı insanların önüne çıkıp kaba kuvvet kullanacaksın, tehdit edeceksin, hakaret edeceksin, döveceksin, dövdürteceksin. İzmir’de 13 yaşındaki çocuğu korkudan gözaltına aldıracaksın. Yatacak yerin yok senin yatacak yerin.

Değerli basın mensupları, işte bu sorular bunları bunaltıyor, korkutuyor, uykularını kaçırıyor. Saldırganlaştırıyor. Tekme tokat, küfür, darp her pisliğe başvurmalarına sebep oluyor. Sorumlu doğrudan sensin kardeşim. Hiç başka yerde sorumlu arama. Bu çetenin başı sensin. Bu işin vebali de, günahı da, yasal sorumluluğu da en başta bil senin omuzlarındadır. Sen herkesi korkutacaksın, herkese üst perdeden ayar vermeye çalışacaksın. Kimsin sen ya kimsin sen? Milletin başına bela olmaya mı geldin? Hiç güvenme bugün oluşturduğun o medya havuzundaki vicdanı körleşmiş yandaş papağanlarınla istediğin algıyı oluşturmaya çalışırsan çalış sorumluluktan uzaklaşamazsın. Affedilmez hataları kader diye fıtratta bunlar var diye örtemezsin. Eli kanlı olan temel sorumlu AKP’nin uygulamaları ve ona yön veren başındaki diktatördür.

Değerli arkadaşlarım, demokrasiden bahsediyoruz, olmadığından bahsediyoruz. Baskıdan bahsediyoruz, şiddetten bahsediyoruz. Bu düzen aynı zamanda acımasız bir vahşi sömürü düzeni aynı zamanda. Er geç bu sorumlulukların bedelini ödeyeceksin. Bundan hiç kurtuluşun yok. Sizi ve sebep olduğunuz katliamları tarihte, bu halkta asla affetmeyecek. Hiçbir zaman rahat uyuyamayacaksın bundan sonra. Zaten herkesten korkuyorsun, kendinizden bile çekinir haldesiniz. Bundan sonra daha da saldırganlaşacaksın, daha da cüretkar olacaksın, daha zulmünü artıracaksın, baskını artıracaksın. Bu milletin başına musallat olan küfürleriniz, yumruklarınız, tekmelerinizle beraber sonuçta hepiniz defolup gideceksiniz.

Değerli arkadaşlarım, ne acıdır ki bütün gafletlerin bu vahim hataların sonunda mazlum ve mağdur Soma halkının protestosu karşısında ki en doğal haktır. İçi yanan insanlar var orada. Bugün markete sığınabildin, kaçabildin. Bu tutumun, nedeni olduğun acıların üzerine zulümle gittiğin sürece bundan sonra kaçacak market filanda bulamayacaksın artık. Sıkıştın sıkışacaksın. Hiçbir çıkış yolu kalmayacak. Bütün diktatörlerin sonu gibi sende acı çektirdiğin halkına hesabını vereceksin.

Değerli basın mensupları, iktidarın başındaki bu gözünü karartmış kişi dün grup konuşmasında alışık olduğu şekilde yine medyaya talimat veriyor. Kime? Medyanın muhalif unsurlarına göndermede bulunuyor. Yani medya patronlarından infaz istiyor infaz. Hem suçlu, hem zorba, hem küstah, hem insanların söylediklerini çarpıtarak patronlarından infaz istiyor.

Değerli arkadaşlarım, işte bu diktatörün ruh hali budur. Tek ses ister, tek nefes ister, eleştiri istemez, yorum istemez. Aynı başlıklarla çıkmış cıvık cıvık bir medya ister.

Değerli basın mensupları, teknik detayına girmiyorum ama 4 tane önemli konuyu hatırlatmak istiyorum. Bu yaşanan felaketten önce bakın tarih sırasına göre söylüyorum. Önce Cumhurbaşkanının 3 yıl önce 2011’de Devlet Denetleme Kuruluna kömür işletmeleri için bir denetim araştırması yaptırıyor ve bu raporda Soma’da dahil çeşitli maden işletmelerindeki tehlikelere dikkat çekiliyor. Sayın Cumhurbaşkanı her zamanki gibi ne kokuyorsun ne bulaşıyorsun. Yetkine dayanarak böyle bir araştırma yaptırttın Devlet Denetleme Kuruluna. Zahmet edip sonuçları nedir, bu sonuçlardan uygulamaya neler aktarabilirim diye dönüp baktın mı? Noterlik yapmaktan zamanın yok. Hep söylüyorum hepiniz aynı kumaşın parçalarısınız. Hiçbirinizin birbirinizden farkı yok. Daha sonra Sayıştay raporlarında aksaklıklardan bahsediliyor. Sayıştay raporlarını kaçırarak meclis denetiminden uzak tuttular biliyorsunuz. En son Mart ayında esas görevi olan Enerji Bakanlığı bir denetim yaptırıyor. Nerede bu denetim raporu? İki gündür aynı gömleği giyip simit yemekle övünen 301 canın karşısında utanmazca tavır alan Enerji Bakanı nerede nerede bu rapor? Bu denetim raporunun sonuçları nerede?

Onu da geçin Mayıs ayı başında hemen Manisa milletvekilimiz Özgür Özel ve arkadaşlarının Soma’da daha önce yaşanan küçük çaplı kazalarda sürekli can kayıpları ortaya çıktığı için bu konuda bir meclis araştırması önergesi veriyor. Tutanaklar yayınlandı, medyada yer aldı biliyorsunuz. Utanmadan AKP sözcüleri ve bizzat o hükümetin başındaki gözü kararmış kişi canım gündem çalmak için, oyalamak için vermişler diyebildi. Haberi bile yok. Çünkü düzen kurulmuş, Soma holding orada, ihale yok, al takke ve külah. Sana verdim TKİ’den aldım Soma’nın işletmesini, sen benim Manisa Mitingim ve Manisa çevresindeki siyasi faaliyetlerim dahil her türlü siyasi organizasyonumu finanse et; başka ne ihaleler verdin? Başka hangi havuzlara ne aktarttın?

Böyle bir kirli ilişki yumağının içinden geçiyoruz değerli arkadaşlarım. 301 insan mı? Dün Sayın Genel Başkanımız grup konuşmasında isimlerini okurken tüyleri diken diken oluyor insanın. 301 deyince belki bir rakam bir şey canlandırtmıyor kafanızda. Tane tane, 20 tane Mehmet, 20 Ahmet, 10 tane Ramazan… Hiç mi vicdanınız sızlamadı? Hiç mi içiniz kan ağlamıyor? Nasıl gidip oturacaksınız o villalarınızda? O sıfırladığınız Eurolar, dolarlar, o rüşvetler, o havuzlar… Sizler münafıksınız. En kutsal duygularla bu insanları kandırdınız. Oraya kaderdir, itiraz etmeyin, sorgulamayın diye ne olduğu belirsiz garip bir takım kafileler yollattınız.

Oysa gerçek ortada. Bilimsel veriler ortada. İhmal ortada. Vahim tablo ortada. Milletin aklıyla, vicdanıyla hem alay edeceksin, hem pişkinlik göstereceksin ondan sonra da bin beş yüz korumayla markete sığınacaksın. Geldiğin durum bu. Küçüldükçe küçüleceksin. Yok olana kadar bu şekilde olacak.

Değerli arkadaşlarım, daha birçok olay var fakat ben konuşmamı bu yönde yoğunlaştırdım. Bir istifa tartışması yaşanıyor. Belki siz sormadan buna açıklık getirebilirim. Bazı milletvekillerimiz yaşanan tüm bu olaylar karşısında sorumluların kılını kıpırdatmaması gerçeğini görerek biz sanatçı duyarlılığı, bir kadın duyarlılığı göstererek böyle bir talebi dile getirdiler. Mevzuat ayrı biliyorsunuz. O istifanın bile meclis çoğunluğu tarafından onaylanması gerekiyor.

Olay o değil. Olay, ben henüz vicdanını kaybetmemiş, vicdanını kiraya vermemiş medyada görev yapan arkadaşlarıma sesleniyorum; konu iki tane CHP bayan milletvekilinin bu canhıraş feryadı dile getirmesi değil. Onların mesaj verdiği kılını kıpırdatmayan, gözünü karartmış bu işin sorumluları, siyasi sorumluları. Mesaj oraya veriliyor. İstifa etmeyi düşünmüyor musunuz? Mesaj odur. Onların üzerine gidemiyorsunuz. Korkuyorsunuz. Size de medya infazı gelebilir. Patron infazı gelebilir.

Kolayı var, vuralım CHP’ye. CHP’liler olayın ilk gününden itibaren, çevredeki bütün belediyeleriyle beraber, milletvekilleriyle beraber halen Soma’dalar. Hemen hemen tüm cenaze evlerine gittiler. Ellerindeki güç imkanlarla ailelerin bütün ihtiyaçlarını karşılamaya gayret ediyorlar. Sadece Soma’da değil. Çevre illerde de Balıkesir ve İzmir’de de aynı.

Değerli arkadaşlarım, bu felaketler yaşandığında sorumluluklarını unutturmak için kamuoyu önünde kederlenmiş gibi yapıp arkada işçi yakınlarını hırpalayıp, işçi sesini kesmeye çalışanlar biz değiliz. Acı hepimizin içini yakıyor, doğrudur. Bunun bir siyasi sorumluluğu olması gerektiğine hep beraber inanıyoruz. Arkadaşlarımız burada istifa kültürünü esas sorumlularına hatırlatmak istediler. Vicdan duvar olursa mesaj gider mi oraya? Gitmez.

Nasıl olsa bu da unutulur canım, bu da gelir geçer. Hesapları o. Bununda üstüne yatarız. 301 işçinin ölümünde pahalı maskeler yerine göstermelik maskeler kullanılmasında iş güvenliği heyetlerinin sorumluluğu yok mu? Denetlenmeyenlerin, denetlemeyenlerin ya da denetleyip görmemiş gibi yapanların sorumluluğu yok mu?

12 yılda 14 bin işçinin ölümünü seyretmiş bir hükümette bahsediyoruz. Devri iktidarında 14 bin işçinin öldüğü bir hükümetten bahsediyoruz. Arkadaşlarımız bunu hatırlatmak istiyorlar size. Ama bunu hatırlatmaktan korkanlar kara propagandayla konuyu tersinden yaymayı deniyorlar. Bu felaketten siyasi istifa gelmemesi başka bir felakettir.

Değerli arkadaşlarım, istifa etmesi gerekenler o önergeleri verenler değil. Özgür Özel, Hasan Ören, Sakine Öz değil. Manisa milletvekillerimiz değil. O önergeye hayır oyu veren iktidarın Manisa milletvekilleridir. Sadece bunu hatırlatmak için verilmiş mesajı duymak istemeyenler tekme atınca dizi incinen Başbakanlık Müşaviri demeyeceğim bu maganda gibi bize kara mizah örnekleri sergiliyorlar.

Değerli arkadaşlarım, söylenecek çok söz var. Bunun teknik boyutu da, siyasi boyutu da tartışılacak. Tabi ki karartma bütün hızıyla devam ediyor. AKP sözcülerine bütün kanallar açık. CHP’nin sözcüsüne sadece Halk TV ve Kanal B açık. Bu da sizin ayıbınız. Dolaylı olarak sorumlusunuz. Bugün yaşananlardan sorumlusunuz. Neye örteceksiniz? Neyi saklayacaksınız? Nereye kadar örteceksiniz? Nereye kadar saklayacaksınız? Bu vebalin ortakları arasında bence bir an önce çıkarak bu işin ortaklarından olmamaya gayret edin diyorum. Size değil. Siz çalışansınız, emekçisiniz. Sözüm şimdi ekran başlarında Alo Fatih telefonuyla CHP’nin sesini duyurtmama için talimat alanlara ve uygulayanlara.

Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları