loading
close
SON DAKİKALAR

Kafaları Meşgul Eden Sorular

Hakan Tahmaz
Tarih: 13.02.2012

Kürt Meselesi’nde döndük dolaştık ilk başladığımız noktaya geri geldik.

Kürt Meselesi’nde döndük dolaştık ilk başladığımız noktaya geri geldik. Hiç kuşkusuz tarih geriye sarılamaz. Bu nedenle kimse 1985 veya 1990’lara kelimenin gerçek anlamında geri dönüldüğünü söyleyemez. Söylesek de inandırıcı olmaz. İddia sahipleri kendilerinden başka kimseyi ikna edemez. 
Sorun yaşanmış tarihi yok sayma sorunu değil. Ama “geri döndük” sözlerinin de bir anlamı var.  Bugün toplumun azımsanamayacak bir kesimi ne oldu da yine savaşmaya, öldürme karar verildi sorusunu soruyor.

Recep Tayip Erdoğan’ın ileri demokrasisi bu mu? Çatışma ve operasyon koşullarında hem yeni hem de sivil anayasa nasıl yapılacak? Dünya da bu koşullarda “yeni, demokratik anayasa” yapan ülke var mı? 

Yavaşta olsa, aksayarak da olsa iyiye doğru bir gidiş varken ne oldu da asker, polis öldürmeleri, insan kaçırmalar, askeri operasyonlar, Kandili bombalamalar, hava saldırıları yeniden gündeme geldi? Ne oldu da? Barışmak için savaşmaya karar verildi gibi saçma sapan bir iddianın arkasına gizlenerek söz kurmaya başlandı.

Kürt Sorunu benim sorunum diyen Başbakan Kürt Sorunu’nu aniden terör sorununa indirgeyen bir zihniyetle güvenlik politikalarına ağırlık verdi. Çiller’de, Demirel’de, Erbakan’da, savaş değil terörle mücadele var demiyorlar mıydı? Değişen bir şey yok. 

Ne oldu da ana akım medya, yandaş medya savaş, çatışma konusunda kısa sürede “kardeş medya” oldu. 

Bir ay öncesine kadar müzakere sürdürülen PKK lideri Abdullah Öcalan, bir aydır avukatlarıyla dahi görüştürülmüyor.2005 yılında biz bir grup yurttaş Başbakan ile görüştüğümüzde de aynı gerilim yaşanıyordu. O günden bu güne kadar bu sorunda bile bir normalleşme yaşanamamasının nedeni ne olabilir ki?  

Bu sorulara daha onlarca soru eklenebilir. Hepsi de anlamlı sorular olur. Ancak 50 bin insanımızı toprağa verdiğimiz sorun nedeniyle,  Fırat’ın batısıyla, doğusu bu soruların en asgarisinde dahi ortaklaşamıyorsa düşünmekte yarar var. Bu öncelik farklılığı nasıl, ne zaman ve neden oluşmaya başladı sorusunu bu sorunu çözmek isteyen herkesin kendisine sorması gerek. 

Bir arada yaşama iradesi, toplumsal algı farklılaşması derinleştiği süreçlerde zayıflar, sorunları çözmek imkânı azalır. Hassasiyetler farklılaştıkça toplumsal kesimler bir birinden hızla uzaklaşır. 

Bu algı farklılaşmasını gidermek için önce “gerçekten süreç iyiye doğru gidiyor muydu sorusuna yanıt verilmelidir. Bu soruya vereceğimiz yanıt diğer bütün sorularının yanıtının kilidini oluşturuyor. 

Bugün bu soru Kürt Sorunu’ndaki tartışmayı ortadan bölen bir soru işlevi görüyor. Mesela Kürt siyasetçisi Tarık Ziya Ekin’ci bir süre önce Radikal gazetesinde bu soruya hayır yanıtı verdi. 

Bu soruya hayır diyenlerin yanıtlaması gereken diğer bir soru, neden süreç ileri gitmiyordu sorusudur. Ben bu soruya  AKP’nin Kürt Sorunu’nu idrak sorunu, sorunları güce dayalı çözme yöntemi ve sorunu Kürtleri AKP’leştirerek çözme anlayışıdır cevabını veriyorum. 

Kürt Sorunu’nu salt kültürel haklar sorunu değildir, Kürt Sorunu aynı zamanda büyük oranda Kürtlerin kendi kendilerini yönetme sorunudur. Bunu algılayamayan AKP demokratik özerkliğin, Kürt Sorunu’nu şiddet dışı ve toprak bütünlüğüne bağlı, toplumsal değerleri zedelemeden çözme yaklaşımı olduğunu göremedi.

AKP, üst üste toplumda üç kez destek aldım. Güç bende “en iyi ben bilirim, ben anlarım zihniyetiyle ülkeyi yönettiği için bu sorunda da aynı tutumundan ısrar ediyor olması bir dizi soruna neden oluyor. Bu sorunun her hangi bir ekonomik, sosyal, kültürel sorun değil,  Türkiye’nin akutlaşmış bir sorunu, bu nedenle en geniş siyasal ortaklıkla çözülebilecek bir sorun. AKP bu konuda diğer siyasal, sosyal aktörleri dışlama politikasını terk etmediği sürece sorunun iyiye doğru hızla ilerlemesi mümkün değil.

AKP, Kürt Meselesi’ni 2007 seçimlerden sonra “Diyarbakır, Tunceli ve İzmir’i yerel seçimlerde istiyorum” sözleriyle siyasal rekabet konusu yapmakla kalmadı. Aynı zamanda sorunu ümmetçilik ve Müslüman din kardeşliği temelinde çözme anlayışı ekseninde yapmış olduğu atraksiyonlarla,   Kürt siyasal hareketini siyasal tasfiyesi projesine dönüştürerek doğal olarak karşı tepkisini üretti.

Öcalan ile bu çerçevede yürütülen görüşmeler, kullanma, kullanılma söylemleri arasında başlanılan yere geri döndündü. Ölüm, şiddet, askeri operasyon toplumsal yaşamın bir parçası olmaya devam ediyor. Sonuçtan özünde Çillerleşen bir, sözde ülkeyi “ileri demokrasiye” taşıma iddiasını ileri süren bir iktidar karşı karşıyayız.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları