loading
close
SON DAKİKALAR

Kök Kazıma Harekâtı

Hakan Tahmaz
Tarih: 11.02.2012

Avni Özgürel, Uludere katliamından hareketle dün Radikal Gazetesi’nde “PKK’da yolun sonu göründü” başlığı ile bir yazı yazdı.

Avni Özgürel, Uludere katliamından hareketle dün Radikal Gazetesi’nde “PKK’da yolun sonu göründü” başlığı ile bir yazı yazdı. Yazı aynı gün birçok televizyondan masaya yatırıldı. Muhtemelendir ki, bu haftada tartışılacak.

Dün akşam NTV de konuyu ele aldı. Benden de görüş aldı. Ancak yapılan röportajın çok kısa bölümü verildi. Söyledikleri aktarmak istiyorum.

Önce Özgürel’in yazısındaki bilgilerin PKK ve Abdullah Öcalan ile görüşenlerden alınan bilgiler olduğu anlaşılıyor. Bu bilgilerin böylesine hassa bir dönemde hangi amaçla sızdırıldığını bilemeyiz. Ancak sızdırılan bu bilgilerin gerçeğin en azından bir kısmını kapsadığı kabul etmek gerek.  Bu nedenle ciddi ele alınması gerekiyor. Son dönemde özellikle Taraf Gazetesi yazarı Emre Uslu gibi, yine sızdırılma bilgilerle aksi yönde yazılarda bolca yazılıyor.

Avni Özgürel yazısından anlaşılan devletin dolaylı veya doğrudan PKK ve Abdullah Öcalan ile temaslar devam ediyor. Hem de son yılların en kapsamlı askeri operasyonlarını sürdürdüğü bir dönemde. Bir başka şeyde PKK’ ye ciddi kayıplar verdirildiği iddia edilen bir süreçte, bir çözüm planı üzerine çalışıldığı anlaşılıyor.  

Özgürel’in aktardığı plan bana gerçekleşebilecek bir plan olarak gelmiyor. Her şeyden önce plan olarak aktarılan önce PKK’nın silahlı eylemleri durdurmasını canı gönülden arzulayan Barış Meclisi üyesi bir insan olarak şiddetin toplumsal yaşamdan çıkarılması için atılacak en küçük adımın bile fazlasıyla kıymetli olduğunun altını çizmek isterim.

Avni Özgürel, yazısında, bir olasılıktan söz ediyor. Açılım sürecini hatırladığımızda kısa sürede çözüm sürecine sıçramamıza ilişkin ciddi her hangi bir emare göze çarpmamaktadır. Aksine 2012 yılının çatışmalı geçeceğine dair fazla emare söz konusudur. Her şeyden önce tarafların dil, söylem ve davranış biçimleri hiçte çözüme yakın olmadığımızı göstermektedir. Uludere’den sonra PKK yetkililerin açıklamaları, Başbakanın hala BDP tehdit eden ve hedef gösteren açıklamaları bu doğrultuyu işaret ediyor. Toplumsal gerilimi ve çatışmayı artırıcı söylemin siyasette egemen olduğu bir sürecin çözümün arifesi olarak tarih edebilmek için elimizde oldukça ciddi bilgi ve veri olması gerek.

Aksine k yakın dönemizde yaşananlar bir taraftan çözümü geliştirmek için diyalog geliştirirken diğer taraftan aktörlerin birbirini ağır biçimde suçlamaları ve eleştirmeleri süreci zorlaştırdığını bize gösterdi. Hatta akamete uğrattı.

Toplumsal ayrışmanın oldukça fazla derin ve hassasiyetlerin yüksek olduğu sorunlarda devletin veya siyasal aktörler bir gecede ben politika değişikliğiyle toplumsal gerilim engellenemez. Habur’da yaşananlar bunun tipik örneğidir.

Bu nedenle Osmanlı döneminden kalma ayak oyunlarıyla PKK’nin silahsızlanmasını sağlamak mümkün değildir. PKK’nin silahsızlandırılmasının şifresi Kürtlerin “eşit yurttaşlık taleplerine” verilecek cevapta gizlidir. Devlet/AKP bu noktadan çok uzaktadır.  Devlet aklı Kürtlerin kültürel ve sosyal haklarının bireysel temelde kullanılmasına cevaz veren bir çözümde mutabakat sağlamış gözüküyor. Kürtlere “benim verdiğimle yetin, hangi sürede vereceğime rıza göster” denmektedir. Çatışma bu noktada derinleşmektedir.

AKP’nin yaz başından itibaren izlediği siyaset bu temelde gelişiyor. Türkiye Barış Meclisi, bunu “yeni savaş” konsepti olarak tanımlıyor.

Yani bu “yeni savaş” salt Kürt silahlı güçlerine yönelik değil,  Kürt siyasal hareketinin silahlı silahsız bütün kesimlerini ve Kürtlerle dayanışma içinden olan herkesi kapsıyor. Savaşın hedefinde 1990 yıllardan çok farklılık olarak, verilenle yetinmeyen ve Kürtlerin AKP’leştirilmesine karşı direnenler var.

Kısacası AKP, eski politikayı yeni ambalaj ve taktiklerle sürdürmekte ısrarcı gözüküyor. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in Afyon’da söylediği gibi kök kazıma hareketi yapılan.  Şahin Afyon’da “Biz milletten emir aldık. Şer örgütü PKK’nın kökünü kazıyacağız. Kimse kalkıp bunların siyaset yapmasını da istemezsin” açıklaması yaptı.  Şimdi yapılmaya çalışılanda tam budur. 1990’lı yıllarda bu yoldan yüründü. Sonuç ortada. Yeniden benzer şeyleri deneyerek sonuç almanın imkânın var olduğuna insanları ikna edebilmek için daha inandırıcı sebepler ortaya koymak gerek.

Avni Özgürel’in yazısındaki temel belirti, PKK’nin güvenlik önlemleriyle bir noktaya çekildiği varsayımına dayanıyor. Yani sorunun asayiş önlemlerine indirgenmiş durumda. Sorunun kendisini oluşturan “eşit yurttaşlık haklarının iadesi” tali bir konu olarak değerlendirildiğinden yanlış sonuçça ulaşıyor. PKK’nin silahsızlandırılmasıyla iç içe geçmiş olan Kürtlerin eşit yurttaşlık taleplerini karşılanması yaklaşımı açık bir biçimde ortadan olmadan bu türden senaryolar hayal ürünü olmanın ötesine geçemeyeceği yakın tarihimiz bize öğretmiş olması gerek.

Hakan Tahmaz

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları