Tarih:
11.06.2013
Dolmabahçe Camii’nde neler oldu?
Mustafa Mutlu, ''Yalanın, iftiranın, zulmün tarihini yazdınız; gerçekleri daha nereye kadar çarpıtacaksınız?''
Başbakan önceki gün hem Adana ve Mersin’deki açılış törenlerinde hem de Ankara’ya döndükten sonra düzenlenen dört ayrı “yol mitingi”nde Taksim direnişçilerine yüklendi.Beni en çok dehşete düşüren ise, dinci gazetelerin yalan haberlerine dayanarak, “Dolmabahçe Camii’ne insanların ayakkabılarıyla girdiklerini ve bira içtiklerini” söylemesiydi.
Günlerdir ve gecelerdir Taksim’deki direnişçi çocukların arasındayım. Kandil gecesini de onlarla geçirdim.
İnananlara nasıl saygı gösterdiklerinin ve ibadetlerini aksatmamaları için nasıl cansiperane önlem aldıklarının en yakın tanığıyım.
Gerçeği okuyun!
Gelelim; 2 Haziran’ı 3 Haziran’a bağlayan geceye:
Polis, Dolmabahçe’de slogan atan gruba biber gazından daha etkili başka bir gaz atıyor. Bunu ben söylemiyorum, bizzat orada gönüllü olarak görev yapan adli tıp uzmanları söylüyor. Hatta bu gazın, kullanılması kesinlikle yasaklanan “portakal gazı” olabileceğini iddia ediyorlar.
Neyse o geceye dönelim:
O bombaların atılmasından sonra ortalık mahşer yerine dönüyor. Göstericiler gazdan etkileniyor ve kımıldayamaz hâle geliyor. Bunu fırsat bilen polis, yere düşen göstericileri tekmeyle, copla analarından doğduğuna pişman ediyor.
Ayakta kalabilen göstericiler, yerde baygın yatan arkadaşlarını, en yakınlarındaki tek kapalı mekân olan Dolmabahçe Camii’ne taşıyorlar. Herkes o kadar panik hâlinde ve yaralıların durumu o kadar vahim ki; içlerinden sadece birkaçı “ayakkabılarını” çıkarmayı düşünemiyor!
Çevredeki hastanelere anında haber veriliyor ve çok sayıda doktor, camiye gelip yaralılara müdahale ediyor.
Doktorlar; dışarıdaki polis terörü yüzünden, yaralıları hastaneye götürmeye bile cesaret edemiyor. Sonuçta hastane koşullarında yapılması gereken bazı acil operasyonlar, camide yapılıyor.
Bereket; göstericilerden biri saatler 3 Haziran 00.20’yi gösterirken, caminin içinde yaşananları anbean kaydetmeyi akıl ediyor.
Eğer hâlâ silinmediyse bu görüntüleri aşağıdaki linki tıklayarak izleyebilir ve yaşanan dehşeti gözlerinizle görebilirsiniz: İşte o gece camide yaşananlar
Sizden rica ediyorum:
Lütfen yukarıdaki linkte yer alan görüntüleri izlemekle kalmayın ve “tezgâha düşebilecek” dindar yurttaşlarımıza da seyrettirin..
Çünkü o görüntüler; oynanan oyunun en açık belgesi!
Tehlikeli tezgâh!
Dışarıdaki polis terörünün dinmesinden sonra ise yaralılar ambulanslarla hastanelere götürülüyor... Ve görüntüler burada bitiyor!
Ardından da olaylardan yara almadan kurtulmayı başaran göstericiler, el birliğiyle camiyi temizleyip gidiyor.
Tüm bunlara caminin müezzini ve diğer personeli de tanıklık ediyor!
Onlar gidiyor ama bu kez camiye başka birileri geliyor:
Ellerindeki bira kutularını ve şişelerini sağa sola dağıtarak, “camide bira içildiğini, âlem yapıldığını” belgelemeye (!) başlıyorlar.
Sonra da bu fotoğrafları, dinci gazetelere servis ediyorlar! Yukarıda verdiğim linkteki görüntüleri izleyin ve elinizi vicdanınıza koyarak yanıt verin:
Polis şiddetinden kaçan, öylesine büyük bir panik yaşayan ve arkadaşlarının hayata döndürülmesi için olağanüstü çaba sarf eden insanlar; nasıl olur da o hengâmede, hem de bir camide bira içip, âlem yapar?
Allah’tan korkun!
Sözüm; insanların dini inançlarını tahrik ederek, tamamen masum talepler nedeniyle kendiliğinden oluşan bir halk hareketinden iç savaş çıkartmaya kalkışan “alçak tertipçilere” ve onların ürettiği “sahte malzemeyi” kullanarak paçayı kurtarmaya çalışanlara:
Tamam; anladık, kuldan korkmuyorsunuz da...
Allah’tan da mı korkmuyorsunuz?
Yalanın, iftiranın, zulmün tarihini yazdınız; gerçekleri daha nereye kadar çarpıtacaksınız?
GÜNÜN SORUSU
Başbakan, Taksim Gezisi ısrarını “Topçu Kışlası’nı yeniden yaptırarak tarihimize sahip çıkacağız” diye savunuyor ya... Soru, tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı’dan:
Mazide yıkılan binaların her birini yeniden tesis ediyor musunuz? O hâlde Swissôtel’in yerine Şark Kahvesi’ni yeniden yaptıracak mısınız?
Yanıtsız sorular!
CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan dün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından yazılı olarak yanıtlanması için bir soru önergesi verdi.
Başbakan’ı pazar günü Ankara Esenboğa’da karşılayan kişilerin büyük bir çoğunluğunun Ankara Büyükşehir Belediyesi çalışanı olduğunu ve havaalanına, belediyeye ait araçlarla “zorla” getirildiklerini belirterek şunları soruyor:
“Belediyenin araçlarına AKP bayrakları asılması...
Karşılamaya katılmak istemeyen personelin tehdit edilmesi...
Havaalanı yolunun beş saate yakın bir süre trafiğe kapatılması normal mi?
Esenboğa’da sizi karşılayanlara kişi başı 100 lira yakıt parası verileceğinin mesajla bildirildiğinden haberdar mısınız? Bu para verildiyse, kimin cebinden verilmiştir?”
Peki; bu sorulara yanıt gelir mi?
İşte; bunun yanıtını çok iyi biliyorum: Kesinlikle hayır!
Vatan/Mustafa Mutlu
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları





