loading
close
SON DAKİKALAR

Hileler Kitabı'ndan Çıkarılan Dersler

Yüksel Işık
Tarih: 26.12.2021
Kaynak: www.istanbulgercegi.com

Yüksel Işık; Kitap, Arapça kökenli olan "hile" sözcüğünü, “kökeninde fizik yasalarına hakim, kurnaz bir mucit, bilim adamı veya zanaatkar tarafından, insan gücünden tasarruf etmek için kullanılan makine” olarak tanımlıyor.

Bir strateji kitabıdır, “Hileler Kitabı”!

Rene R Khawam tarafından derlenen kitabın alt başlığı, “Arap Kültüründe Siyasi Stratejiler” adını taşıyor.

Kitap, Arapça kökenli olan "hile" sözcüğünü, “kökeninde fizik yasalarına hakim, kurnaz bir mucit, bilim adamı veya zanaatkar tarafından, insan gücünden tasarruf etmek için kullanılan makine” olarak tanımlıyor.

Kavramın, Kur’an-ı Kerim’de de geçtiğine dikkat çeken eserin yazarına göre "Hile, amaca ulaşmak için kullanılan en incelikli yöntemdir."

Kitapta aktarılan bir rivayete göre "Cesaretinden fazla kurnazlığına güven ve mücadele sırasında kahramanca davranmaktan çok ihtiyatlı olmaya önem ver; çünkü savaş, düşmanı yanıltmak için yapılan bir dizi eylemden ibarettir. Bir çatışmaya körlemesine koşan kişi için olup biten gerçekten savaştır; sakınımlı davranan kişi için ise, sadece gelip geçici bir bulut."

Kitap, geçen hafta dövizde yaşadıklarımız hakkında bizi önceden bilgilendirmek için yazılmış sanki!

SÖYLETENE BAK!

Neden mi şuna bir bakar mısınız?

“Cuma gününden beri bir dedikodudur almış başını gidiyor. Pazartesi gününden itibaren, ciddi manada finans dünyasında sıkıntılar yaşanacakmış. Ya bunu ancak ihanet içinde olanlar söyler. 'Biz nasıl ayakta dimdik duracağız' demiyor, pazartesiden itibaren bu tür sıkıntıların olacağından bahsediyor. Bunlar aynı zamanda keramet ehli galiba. Merak etmeyin, böyle bir durum söz konusu değil, biz dimdik ayaktayız.”

Bu sözler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait ve İlim Yayma Cemiyeti tarafından 19 Aralık’ta düzenlenen “Ödül Töreni” sırasında söylendi.

Bu konuşma, dövizin yükselişine müdahale edildiği günden bir gün önce yapıldı.

Normal koşullarda, “yarın önlemlerimizi açıklayacağız” denilse yukarı ya da aşağı doğru küçük hamleler yapması beklenen dövize yönelik bu sözler, Pazartesi olur olmaz, insanların döviz bürolarının önünde kuyruğa girmeleri için bir çeşit mesaj olarak algılandı.

O kadar ki yoksulların kefen paralarını, azıcık çarkları dönenlerinse henüz realize edilmemiş gelirlerine tanınan kredileri bankalardan çekip dövize yatırmalarını tetikledi.

Bu spekülatif hareketlerin etkisiyle dolar 18’e, euro da 20’ye çıkmış oldu.

Böylece ‘Hileler Kitabı’ında, "aldatmaca, savaşta kahramanlıktan çok daha iyi sonuçlar verir" denildiği gibi oldu.

Eldeki veriler ışığında ekonomi biliminin açıklamakta zorlandığı hızlı bir yükseliş ve gene inanılması zor sert bir düşüş ile bütün bu olup bitenlerden son derece travmatik bir biçimde etkilenen alt gelir gruplarına mensup yığınlar, yeniden Erdoğan’ın arkasına dizildi.

Her meselede olduğu gibi bu meselenin çimentosunun da, ideolojik arka plan olduğu gerçeğini dikkate almaz isek, dövizde ve ekonomide göreceli olarak istikrar varken iktidarın destekçisi konumunda olan bu yığınların dövizdeki ‘medcezir’den sonra tekrar iktidara destek verir hale gelmiş olması, tuhaf görülebilir.

Ama değil!

Çünkü birbirleriyle aynı söylemi paylaşmayı marifet sayan ve henüz bireyselleşememiş tanımsız topluluklar, olanı, olduğu gibi görmek yerine, olması gerektiği gibi görmek isterler. Arzuları ve

talepleri bu doğrultuda oluşur ve bir “sihirli el”in o arzuları gerçekleştirmesi için yanıp tutuşurlar; aksi halde olan, onlar için felaket olur.

“ET TEKRARU AHSEN VELEV KANE 180”

İdeoloji kavramı üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Louis Althusser’e göre ideoloji, “öznelerin üretildiği ve çeşitli yollarla toplumsal yapılar içinden hareket edebilmelerini sağlayan pratiktir”

İnançtan da beslenir; gelenekten de…

Ortada bir düzen varsa o düzenin işlemesinin gerekliliği konusunda toplumu ikna eden ve doğruluğu yanlışlığı bir yana, kendi içinde bir anlam ifade eden söylemler bütününden oluşan bir ideoloji de vardır.

Bir tutarlılık arz etmesi gerekmez; her seferinde aynı şeyi tekrar etmesi, aynı şeyi hedeflemesi yeterlidir. Bu nedenledir ki Osmanlıdan bize miras kalan “et tekraru ahsen velev kane 180” gibi bir söz icat edilmiştir.

Suyun içindeki çubuğu kırık göstermesi gibidir ideoloji; gerçeği eğip bükmek ve hedef kitlesine nasıl ulaştırılmak isteniyorsa o formata taşınmasının manivelasıdır.

Hepimiz biliyoruz; esasında deniz bitmiş durumdadır.

Türkiye, Cumhuriyet ile birlikte “damlata damlata biriktirdiği” bütün mirasını satıp savmış bir ülke konumundadır. Fakat buna rağmen

Muaviye’nin Mervan’a yazdığı şu mektup, bugünümüz için yol gösterici değil mi?

“Mektubumu okuduğun anda, kurnazca avını elinden kaçırmış gibi yaptığı halde, onu dolambaçlı yollardan takip eden çita gibi olacaksın; zafere ulaşmak için hileden başka yola başvurmayan tilkiye benzeyeceksin. Düşmanlarının bakışlarından kendini gizle; tıpkı çiftleşmesini gizleyen karga, okşandığı anda başını saklayan kirpi gibi. Düşmanına, yaptığı gürültü patırtıyla çevresine rahatsızlık veren birine güvendiğin kadar güven. Tıpkı bir buğday tanesi bulabilmek için her yeri eşeleyen tavuk gibi onlarla ilgili bütün bilgileri araştır."

İdeoloji alanı üzerine çalışma yapanlar, bir ideoloji ile başa çıkabilmenin yolunun bir başka ideolojiden geçtiğine vurgu yaparlar.

Bunun anlamı şudur; bir ideoloji, çağdışı olabilir; toplumun çıkarlarına aykırı olabilir, baskı ve tahakkümle iç içe olabilir; öyle bile olsa ona karşı kaçak güreşemezsiniz.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları