loading
close
SON DAKİKALAR

Kültürlerin İstanbul buluşması: 'Şiiri ve edebiyatı sevenler, kelimenin tam ortasında buluşurlar. Sözcükler fısıldadığında kötü olan her şey susar'

Kültürlerin İstanbul buluşması: 'Şiiri ve edebiyatı sevenler, kelimenin tam ortasında buluşurlar. Sözcükler fısıldadığında kötü olan her şey susar'
Tarih: 02.11.2019 - 11:20
Kategori: Kültür & Sanat

Usar Yayınları kitaplarını yayınladığı Maria Pal, Ana Hancu, Katitsa Külavkova, Ion Cristofor, Ömer Öneren, Aydın Kaşkal ve Kadir İncesu’nun da katılımıyla Yazarlar, Şairler, Ülkeler Edebiyat Etkinliği düzenledi.

Etkinlik açılışını, Usar Yayınları adına Hasan Örnek yaptı. Ardından katılımcı ve konuşmacılara yeterli zaman kalmasını istediğinden konuşma yapmayacağını dile getiren Osman Bozkurt, oturumun amacını açıklamakla yetindi. Bozkurt, “Her coğrafyadan ses veren her dil, sözüyle ve sesiyle daha yetkin insana varmanın olanaklarını çoğaltarak sunan zenginliğimizdir. Bu inanışımızdan dolayı bugün, hiç değilse üç ülkenin yazarları ve şairlerinin eserleriyle birlikte; yazarlar, şairler, ülkeler başlığı altında buluşmasını sağladık, çünkü dilin sunduğu zenginliği ona uyarlı bir duygudaşlıkla beslemeliyiz” dedi.  

Osman Bozkurt’un yönettiği ve Alina Feiruz Gerez’in çevirileri ile Aynalıgeçit Etkinlik Salonu’nda gerçekleştirilen programda sırasıyla; Ayten Mutlu, Mehmet Kansu, Suat Batur, Hayrettin Geçkin ve İsmail Afacan, yayınlanan kitaplardan yola çıkarak gerek şiir gerekse nesir eserleri kültürel bakımdan yorumladılar. Oya Aksu, Ümit Öztürk, Nuray Gök Aksamaz, Aysun Adalı, Celal Dizman ve Dilruba Nuray Erenler ise her konuşulan eserin ardından yerli veya konuk şairlerin şiirlerini okuyarak yorumları zenginleştirdiler.

"MARİA PAL, ŞİİRİNİ İSYANKÂR BİR DİRENİŞLE YAŞAR VE YAZAR"

Ayten Mutlu ilk konuşmasını Maria Pal’ın şiiri hakkında yaptı. Kadın şiirinin sanıldığı gibi ipeklere sarınmış nazenin bir şiir olmadığına dikkat çekerek, “Zaman zaman o ipek çeliğe dönüşür. Gücünü de ipeğin altına gizlenmiş olan acıların parlattığı o çelikten alır. Maria Pal, kimi zaman umutsuzluğun kıyılarında dolaşsa da, derin bir melankoliye sarılmadan temiz imgelerle söyler söyleyeceğini. Şiir onun için uzun süren iyileşme dönemlerinde yaralarına sürdüğü bir merhemdir. Ama şiiri kimi zaman hayali bir maskeyle dolaşır. Okurun o maskenin altındaki gerçek yüzü bulup çıkarmasını gönülden dileyerek… Maskenin gizlediği aslında içinde bulunduğu duygusal gerginlikle ilgilidir. Maria Pal, şiirini neredeyse isyankâr bir direnişle yaşar ve yazar. Bununla birlikte, şiirinin ideolojik benzersizliği, bir isyanın olduğu kadar bir arayışın da ifadesidir” şeklinde konuştu. Ardından söz alan Maria Pal ise, farklı ülkelerden şairleri ve yazarları ürünleriyle birlikte buluşturan bu tür organizasyonların önemine değinerek, emeği geçenlere teşekkür ettikten sonra; “şiiri ve edebiyatı sevenler, kelimenin tam ortasında buluşurlar.  Biz, bize en yakın olan kelimelerle savaşıyoruz. Sözcükler fısıldadığı zaman kötü olan her şey susar” dedi.

"ION CRİSTOFIR, ŞİİRİNDE FIRTINALAR KOPAN ŞAİR"

İkinci konuşmasını Ion Cristofor şiiri hakkında yapan Ayten Mutlu, Ion Cristofor’un şiirlerinin dışavurumculuğun izlerinden yürüdüğüne vurgu yaparak “Şiirlerinde ifade açık, görünüm sakindir.  Ilıman söylem, şiirdeki ifade tarzının aynasıdır diyebiliriz. Şiirlerde, ruhunda fırtınalar kopan bir şairin,  o fırtınayı sözcüklerle, pasteller, şıklıklar, iç manzaralar, naif yaşam resminden alınmış portrelere ve kendi metafiziğine gömdüğünü görebiliyoruz. Çünkü şiir onun için bir yaşam tarzı olduğu kadar zekice tasarladığı bir oyundur da. Kurguladığı atmosfer, evrende, ciddiyet ve büyünün içinde, aynı zamanda metinlerin iyi doygun mitolojisinde de bir bilmeceyi kolayca çözüverir gibidir,” diye konuştu. Ion Cristofor ise; “Şiirimin Türkçeye çevrilmesi beni çok mutlu etti. Şiirlerim İspanyolca ve Almancaya da tercüme edildi. Ancak benim ruhuma en yakın olan şiirlerim Türkçeye çevrilen şiirlerimdir” şeklinde konuştu.

"HANNA BOTA’NIN ŞİİRLERİ DÜNYAYA MEYDAN OKUYOR"

Hanna Bota’nın şiiri için ise, dünyaya meydan okuyor, diyen Ayten Mutlu, Hanna Bota’nın şiirlerinin yorumsal değerlere sahip olduğunu belirterek şunları kaydetti: “Dünyaya, yaşadıklarına ve sunulan değerlere meydan okumaya çalışarak, dünya algısını değiştirme çabasını sürekli olarak göstermektedir. Kültürel değerlerin coşkusunu beslemek için gerekli olan tükenmez bir ilham kaynağına sahip olduğunu kanıtlamış bir şiirdir Bota'nın poetikasının belirgin yönü. Varlığı, okuyucuya geleceği yeniden keşfedebilecek ve yeniden tanımlayabilecek bir bakış açısı sunar."

"KULAVKOVA YARATICI, ZENGİN DÜŞLER YARATIYOR"

Katitsa Külavkova okura yalın bir dille ulaşıyor diyen Mehmet Kansu da Katitsa Külavkova’nın “Çıplak Göz” adlı şiir kitabını değerlendirdiği konuşmasında; aynı zamanda akademisyen olan Külavkova’nın, araştırma-inceleme ve denemeleriyle de bilindiğine vurgu yaptı. Onun şiiri, “okuruna ulaşmayı, yalın bir dille gerçekleştiriyor. Kitabında yaratıcılığı, harmanladığı çok zengin düşler, imgeler ve simgelerle okurlarını çağrışımların coşkulu ırmağında dolaştırıyor” dedi. Katitsa Külavkova ise konuşmasında: “Umuyorum ki bu Türkiye’de yayımlanan son kitabım olmayacak. 16 şiir,  50 kadar da teorik kitabım var. Yeni kitabımın konusu da Balkanlar. Bu kitabımda İstanbul için özel bir bölüm var. İstanbul tüm Balkanların özel bir bellek noktasıdır” ifadelerini kullandı.

"ANA HANCU’NUN ÖYKÜLERİ DÜNÜ BUGÜNE BAĞLIYOR"

Suat Batur da Ana Hancu’nun “Rüyaların Küpü” adlı öykü kitabı için değerlendirmelerde bulundu: “Yazar, çoklukla anılarından yola çıkarak geri dönüşlerle dünü bugüne bağlıyor, başka bir söyleyişle bugünün kasvetli havasını, çocukluğunun ve gençliğinin mutlu günleri ve
doğal güzellikleri ile dağıtma çabası içinde görülüyor. Anlatının çarpıcı yönlerinden biri de Romen Pazar yerlerinin tüm canlılığı ile dile
getirilmesidir. Bilindiği gibi Pazar yerleri bir kentin kalbinin attığı mekanlardır. Yazar, öykülerde Romen halkının yaşantısını Pazar yerlerinden yola çıkarak başarılı bir biçimde göz önüne seriyor.” Ana Hancu ise, organizasyona teşekkürleri ile konularının yaşamsal çelişkileri içeren insan manzaralarından oluştuğunu belirttikten sonra; “Öykü, roman ve şiir yazdım. Yazdıklarım gerçek hayattan izler taşır. Beni okuyanlar ruhlarıyla okumalılar” dedi.

"OKURU YENİ DÜNYALARA DAVET EDEN ŞİİRLER"

Hayrettin Geçkin ise, Ömer Öneren ve Aydın Kaşkal’ın şiirleri üzerine düşüncelerini paylaştı. Geçkin, Ömer Öneren’in “Gözlerim Boyar  dünyayı” adlı şiir kitabı hakkında, “Şiirini insana söyler. Ama Yunus arar insanda. Var olanı, verili olanı sorgular şiirinde ilk önce. Şiirini
kurarken yalınlık-anlaşılırlık-taşıdığı estetik kaygı gözden kaçmaz. Kendine özgü bir dil tadından özenle süzer dizelerini.  Bunlar olurken, okuru geleneğin şiirinden el aldığına sık sık tanık ettiğini söylemek de mümkün,” değerlendirmesinde bulunurken Aydın Kaşkal’ın
 “Kabuğunu Arayan Yara” adlı şiir kitabı için ise şunları söyledi: “Bir şairin şiirlerinin toplamı âdil, demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü ve yaşanası güzel bir dünyayı çağrıştırmıyorsa o şairin şiirlerinin toplamı bir eksiler, ya da eksikler toplamından başka nedir ki? Bu
kapsamda Kaşkal’ın Kabuğunu Arayan Yara adlı şiir kitabı bizleri yaşanmamış aşklara, kurulmamış dünyalara davet eder.” Ardından Ömer Öneren: Şairler, yazarlar ve sanatçılar yaratıları ile düşledikleri dünyaya yürürler, fikri yaratıda sınır tanımazlar. O güzel dünyaya ulaşabilmek için seslerini yükseltir, evrensele yönelirler. Boş lafın zamanı öldüren acımasız düşman olduğunu bilirler,” derken; Aydın Kaşkal: “Kitabımın heyecanını, mutluluğunu sizlerle yaşamak benim için büyük bir onurdur, sözleriyle selamladı topluluğu.

"KADİR İNCESU’NUN RÖPORTAJLARI HAFIZAMIZI TAZELİYOR"

Gazeteci İsmail Afacan da Kadir İncesu’nun çeşitli dönemlerde yapılan söyleşilerinin bir bölümünün yer aldığı “Dile Gelen Kalem” adlı kitabı üzerine konuştu: “Bu kitap aysbergin görünen yüzü. Yüzlerce söyleşinin bir bölümü… Kadir İncesu deyince aklımıza önce fotoğraf
geliyor. Galatasaray maçlarında başlayan fotoğraf tutkusu Rıfat Ilgaz ve Orhan Kemal gibi isimlerin yapıtlarıyla tanışınca yönünü edebiyata doğru çeviriyor. Edebiyatla olan bağının güçlenmesinde Güngör Gençay’ın da etkisi çok olmuştur. Kendisini amatör olarak nitelendiriyor, işini de tutkuyla yapıyor. Röportajları ise güncel hafızamızı tazeliyor. Edebiyat birikimimizi yansıtan röportajlar yapıyor” değerlendirmesinde bulundu. Kadir İncesu ise; “Bugüne kadar Güngör Gençay, Osman Bozkurt ve Çağlar Mirik ile ortak çalışmalarımız oldu. Benim tarihim açısından önemli bir kitap… Bugüne kadar yaptığım her söyleşi çok değerli benim için” dedi.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları