loading
close
SON DAKİKALAR

'Mamak'ta işkence yaptım, yıllarca tedavi gördüm'

'Mamak'ta işkence yaptım, yıllarca tedavi gördüm'
Tarih: 11.02.2012 - 20:05
Kategori: Gündem

12 Eylül darbesinin acı hatıraları anlatmakla bitmiyor.

32 yıl önceki 12 Eylül askerî darbesi binlerce insanın hayatını kararttı. Ölenler, cezaevlerinde işkence görenler, yuvası dağılanlar, saymakla bitmiyor. Bir de olayın diğer tarafında duranlar var, yani işkence yapanlar. Kamil Atliman, darbe döneminde Mamak Askerî Cezaevi'nde askerliğini yapan yüzlerce askerden biriydi. Arkadaşları gibi komutanlarının emriyle sağcı-solcu ayırmadan mahkûmlara her türlü işkenceyi yaptığını anlatan Atliman, "Hiçbir dayağı içimden gelerek atmadım. Askerlikten sonra uzun süre uyuyamadım. Yatarken yere düşüyordum. Yaşadıklarımdan kurtulmak için 3 yıl boyunca psikolojik tedavi gördüm." diyor. 

Zaman Gazetesi'nden Ensar Tuna Alatürk'ün haberine göre, Mamak Askerî Cezaevi A Blok'ta askerliğini yaptığını söyleyen Kamil Atliman, bu koğuşta daha çok dönemin elit insanlarının kaldığını belirtiyor. "Düşünen, okuyan, konuşan ne kadar genç varsa tamamı bu bloktaydı." diyen Atliman, geriye dönüp baktığında yaşananların bir film şeridi gibi gözünün önünden geçtiğini ifade ederek, "20 yaşındaki gencecik askerlerin kendinden yaşça çok büyük insanları dövmesi dayanılmaz bir acıydı." ifadelerini kullanıyor. 

'En zoru sayım mangasıydı'

Cezaevinde Sayım Mangası, Havalandırma Mangası ve Avukat Mangası diye üç grubun bulunduğunu anlatıyor. Bunların en zorunun 'Sayım Mangası' olduğunu belirtiyor. Şöyle devam ediyor. "Günde en az iki kere sayım yapılırdı. Bundaki asıl amaç oradaki tutuklulara nerede olduklarını hissettirmekti. Onları psikolojik olarak çökertmekti. Havalandırma Mangası kulağa hoş gelmesine rağmen bir çile yeriydi. 5 dakika hava almak için bahçeye çıkan insanlara talimatları en acı şekilde uyguluyorduk. Hava almaya çıkanlara '75 tane şınav çek' deniyor, her çekemediğinde sırtına coplar iniyor. Ankara'da Deneysel Araştırma Laboratuvarı (DAL) diye bir yer vardı. İşkence olayları daha çok burada yapılıyordu. Buradan bir tutuklu geldiği zaman başına neler geldiğini çok net bir şekilde görebiliyorduk." 

Kamil Atliman, Avukat Mangası'nın tutuklu ve yakınlarına psikolojik baskı yaptığını, aşağıladığını dile getiriyor: "Avukatların ve tutuklu yakınlarının yanında askerin durması gerekiyordu. Askerler rahat görüşme yapılmasına engel oluyordu. Falakadan ayakları mikrop kapıp şişmiş ama üstünü çok iyi giyinmiş bir mahkum, yakını ile görüşüyor. Karşıdan yakını soruyor 'Nasılsın?', o da 'İyiyim!' diyor ama ayakları acınacak durumda. Yaşadıklarının görülmemesi için görüşe gelmek istemeyenler de oluyordu. Çünkü o da ayrı bir işkenceydi." 

Talimatların Mamak Cezaevi'nde yazıldığını anlatıyor. Atliman, "Sağcısı ve solcusu ile herkesin hâlâ aradığı Albay Raci Tetik diye biri vardı. İnsanlık dışı uygulamalar yapıyordu. Ona insan diyemeyeceğim. Aslında biz askerler de yüzde 25 tutuklu sayılırdık, çünkü bize de işkence yaparlardı. Hayatımda kimseye dayak atmamıştım. İlk günümde elimize bir cop verip 'tutuklulara vuracaksın' dediler. Ben ilk denememde başarısız oldum. İkinci denememde onun bir el olduğunu görüp yine vuramadım. Üçüncüsünde hafif bir şekilde vurdum. Dışarı çıkınca komutan beni çağırıp 'Oğlum acemisin ama bunu öğrenmen lazım.' dedi. 'Dur ben sana teknik olarak öğreteyim.' diyerek copla benim elime vurdu. O günden sonra ben de copla vurmasını öğrendim." 

'Tabutluk' denen bir hücrede tutukluların acımasızca dövüldüğünü söylüyor. Atliman, sözlerine şöyle devam ediyor: "Mesela sayımda birdenbire 'İstiklal Marşı'nın dördüncü kıta, üçüncü mısradan başla!' diye bir komut gelir. Bunu normalde de kim yapabilir ki? Bunu yapamayana ilk önce ellerine copla üçer tane vurulur. Tekrar söyleyemezse eğdirilip arkasına vurulup, üçüncü kez yapamazsa falakaya yatırılırdı. Daha sonra ise tabutluğa konulurdu. Tabutluk ise ben hâlâ bu filmi zaman zaman rüyamda, zaman zaman da normal hayatta yaşıyorum. Bir metrekare bir yer düşünün, içinde 4 kişi var. Hiçbir havalandırması yok. Tepede bir küçük delik var. İçeride tuvalet için konulmuş ördek denen bir şey var, bir tane kap var. Kapla yemek veriliyor, 4 kişi orada 15 gün kalıyor. Çıkan insanların renkleri değişiyordu." 

'Döve döve dayak atmayı öğrettiler'

Askerlikten önce hayatında kimseye dayak atmadığını belirten Kamil Atliman, Mamak Askerî Cezaevi'nde ilk gün eline cop verildiğini anlatıyor. Atliman, ilk üç denemesinde mahkûmların eline vurmayı beceremediğini ifade ederek şöyle devam ediyor: "Komutan 'Acemisin öğrenmen lazım, dur ben sana teknik olarak öğreteyim.' diyerek copla öyle bir vurdu ki elim yere yapıştı. O günden sonra ben de vurmasını öğrendim." 

Kamil Atliman, üst rütbelilerin işkence ve dövmelere karışmadıklarını, bunu askerlere yaptırdıklarını söylüyor. Atliman, "Çünkü Türk halkı Mehmetçiğe çok saygı duyar. Bunun için subaylar işkenceyi askerlere yaptırırlardı. Dışarıdan gelenler içinde birini tanıyorsanız onu söylemek zorundasınız, aksi takdirde sen de onun yanına gidersin. Bütün pis işler, kirli işler erbaş kesimine yaptırılıyordu." diye konuşuyor. Asker dönüşü uzun süre uyuyamadığını, yataktan yere düştüğünü belirtiyor. Dönüşte 3 yıl boyunca psikolojik tedavi gördüğünü ifade ediyor: "24 saati böyle yaşayan insan normal hayatı unutuyor. O dönemde yaşanan her şey karanlık. Benim gibi Mamak'ta vatanî görevini yapan diğer askerler de uzun süre bu baskıyı yaşadı. " 

"Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste" sözünü hatırlatan Atliman, o dönemde insanlar hakkında kararları verenlerin aynısı ile karşı karşıya kalmasından mutluluk duyduğunu kaydediyor: "Aslında bunlar hiçbir sıkıntı ile karşı karşıya değiller. Bir gözleri toprağa bakıyor. Yargılanmaları güzel ve gerekli bir şey ama geç kalınmış bir şey. Bunların koyduğu yurtdışı yasaklarından dolayı birçok insan öldü. Demek ki bir gün keser döner sap döner, gün olur hesap döner. Geç de olsa oldu. Umarım bu her anlamda son olur."

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları