loading
close
SON DAKİKALAR

''Mücadelemiz özgürlük mücadelesidir''

''Mücadelemiz özgürlük mücadelesidir''
Tarih: 30.05.2014 - 14:08
Kategori: Siyaset

Genel Başkan Yardımcısı Emel Yıldırım TMMOB Genel Kurulu’nda, ''Mücadelemiz ortaktır. Mücadelemiz, demokrasi, hukuk, insan hakları ve özgürlük mücadelesidir'' dedi...

Saygıdeğer Başkanlar, Değerli Delegeler,

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 43. Olağan Genel Kurulu’nu, Partimiz CHP ve Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu adına, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın başında, Genel Kurulunuzu, büyük ozan Nazım Hikmet’in adını taşıyan bu salonda, seçimlerinizi ise TMMOB ile özdeşleşmiş Sevgili Başkan Teoman Öztürk’ün adını taşıyan Öğrenci Evi’nde yapmanızı çok değerli ve anlamlı bulduğumu belirtmek isterim.

Sevgili Dostlar,

Ülkemiz son yıllarda; karanlık güçlerin ve gericiliğin, yaşam alanlarımızı giderek daralttığı, en temel demokratik haklarımızın alenen çiğnendiği günlerden geçiyor. Emsali görülmemiş bir talanın yapıldığı, kardeş kavgasının körüklendiği, insanlarımızın sokak ortasında AKP’nin sivil-resmi “görevlileri” tarafından açıkça katledildiği, kâbus dolu günler yaşanıyor.

Çağdaş demokrasilerin en temel ve olmazsa olmaz niteliklerinden “Kuvvetler Ayrılığı” ilkesi, bir totaliterin hoyrat ellerinde paramparça ediliyor. “Torba Kanun”larla, gece yarısı operasyonlarıyla, tüm demokratik kazanımlar birer birer elimizden alınıyor. Adeta, “Eşkıyanın gece ne yapacağı belli olmaz” ünlü sözünü, geceye gündüzü de katarak, doğrulamaya çalışıyorlar! Mahkemeler ve yargı kurumları, hakkın arandığı umut kapıları olmaktan çıkarılıp, muhaliflerin cezalandırıldığı aracı kurumlar haline gelmiş durumda.

Bu süreç, ülke yönetiminde kamunun elindeki tüm varlıkların, tarım alanlarının, orman arazilerinin, derelerin, SİT alanlarının, denizin ve hatta rant uğruna kentlerin tahrip edilip yağmalandığı bir utanç devri olarak tarihe geçecektir.

Ulusal çıkarlarımızı ve kamu yararını koruyabilmek için attığımız her adım ve yaptığımız her eleştiri; baskıyla, hatta devlet terörüyle susturulmak isteniyor. İnsanlarımız adeta soluk alamaz durumdalar. Yurttaşlarımız her yeni güne, “acaba bugün hangi talanla, haksızlıkla, hukuksuzlukla, saldırıyla karşılaşacağız?” kuşkusuyla başlıyorlar.

Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluklarının yaşandığı günümüzde, yolsuzluklar adeta sıradan olaylar haline geldi. Katliamlar da öyle… Uludere ve Reyhanlı katliamlarının üstü örtülmeye çalışılıyor. Ama bu çabaları boşunadır! Nasıl ki Uğur Mumcu’ları, Bahriye Üçok’ları, Sivas’ta katledilen canları, 1 Mayıs 1977’de yitirdiğimiz emekçileri, gençleri unutmadıysak; Berkin Elvanları da Ethem Sarısülük’leri de, Cemevi’nde polis kurşunuyla canına kıyılan Uğur Kurt’u da unutmayacağız; unutturmayacağız. Bu katliamların hesabını hep birlikte bu iktidardan soracağız.

Resmi verilere göre 301 insanımızın öldüğü Soma’daki kömür ocağında yaşanan katliamı da unutmayacağız. Bu katliam, AKP’nin özelleştirme ve onun ayrılmaz parçası olan taşeronlaştırma politikasının kaçınılmaz sonucudur. Meclis’te verdiğimiz araştırma önergelerine rağmen, TMMOB Maden Mühendisleri Odası’nın tüm uyarılarına rağmen göz göre göre bu katliam yaşanmıştır.

Maden Mühendisleri Odası, Haziran 2010 tarihli raporunda aynen şöyle diyor:

“Ülkemizdeki en önemli linyit havzası olan Soma’da, yeni çalışma bölgelerinde derinliğin artmasına bağlı olarak, kömürün yüksek miktarlarda metan içeriğine sahip olduğu belirlenmiştir. Metan drenajı yapılmadan üretim yapılması yeni bir faciaya sebep olabilir.”

Yaşananlar tabii ki “kader” değildir. İşin “fıtrat”ında da bu katliamlar yoktur! Ama insan yaşamı üzerinden rant sağlamak, diktatörlerin fıtratında vardır!

Yaşananlar tabii ki kader değildir! Zira en başta sizlerin, yani meslek Odaları’nın senelerdir yaptığı uyarılara kulaklarını tıkayan AKP iktidarı ve onun özelleştirme politikaları; Kozlu’da Karadon’da, Çöllolar’da, Adana Gökdere Köprü Barajı’nda ve ülkenin hemen her köşesinde yaşanan tüm iş cinayetlerinin başlıca sorumlusudur.

Taşeronluk uygulaması, AKP iktidarı döneminde, inanılmaz bir hızla artmıştır. Taşeron işçi sayısı, AKP döneminde 358 binden 2,5 milyona ulaşmıştır. Yani 7 katına çıkarılmıştır! Sendikasızlaştırmayı, emek sömürüsünü ve güvencesizliği birlikte barındıran bu çağdışı yöntem, AKP döneminde “altın çağını” yaşadı, yaşıyor.

Yine TMMOB Maden Mühendisleri Odası’nın 2011 yılı Mart ayında yayınladığı “MADENCİLİK SEKTÖRÜ VE POLİTİKALARI”başlıklı raporunda, “taşeronlaşma” ve “işçi sağlığı/iş güvenliği” konularında, onlarca saptama ve öneri vardır. Bunlara da kulak tıkanmıştır. Zira AKP iktidarının kitabında, insan yaşamı, işçi sağlığı ve iş güvenliği, yandaş şirketlerin karlarını azaltan bir “maliyet unsuru”ndan başka bir şey değildir.

Bu arada sıcak bir gelişmeyi de hatırlatmakta yarar görüyorum. Partimizin taşeron işçilikle ilgili Meclis Başkanlığı’na verdiği önergesi iki gün önce Meclis Genel Kurulu’nda AKP’li vekiller azınlıkta kalınca kabul edildi. CHP’nin grup önerisi; madencilik sektöründe taşeron işçi çalıştırılmasına son vermeyi öngören kanun teklifinin öne çekilmesine ilişkindi. CHP, bu tasarının yasalaşması ve taşeronluğun tümden kaldırılması için elinden gelen tüm çabayı gösterecektir.

Bir diğer güncel gelişme ise, Elektrik Piyasası Kanunu’nda, özelleştirmelerin önünü açmak için yapılan değişiklikler kapsamındaki maddelerin, birkaç gün önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptali oldu. Meslek Odaları ve çevre örgütleriyle birlikte hareket eden CHP, yasanın ilgili maddelerini Anayasa Mahkemesi’ne götürmüştü.

Eğer bu iptal kararı alınmasaydı, özelleştirme sürecindeki ve özelleştirilen elektrik santralları; çevre mevzuatlarına tabi olmayacak, mevzuatın getirdiği ‘bacalarına filtre takmak’, ‘arıtma’ gibi, yeni çevresel yatırımlar yapmak zorunda kalmayacaktı. Ayrıca çevresel izin ve denetimlerden de muaf olacak, idari cezalara muhatap olmayacaktı.

Şu açıktır: TMMOB’a bağlı Odalar, ülke çıkarları ve kamu yararı konusunda, bilimin ışığında yürüttükleri çalışmaları kamuoyuyla paylaştığı için, sağ iktidarların her zaman hedefinde olmuştur. Ancak bu saldırılar, 12 Eylül döneminde bile bugünkü kadar hukuksuzca yapılmadı.

Bildiğiniz gibi, 12 Eylül darbecileri, 1983 yılında TMMOB Kanunu’nda Ek 3.madde ile “odalar üzerinde, ilgili bakanlıklarca idari ve mali denetim yapma” yetkisini getirmişlerdi. Ancak darbecilerin bile uygulayamadıkları bu düzenlemeyi 30 yıl sonra AKP iktidarı uygulamaya başlamıştır. Amaç, TMMOB’u yeniden yapılandırma ve etkisizleştirmedir. Bunu şiddetle kınadık, kınıyoruz.

TMMOB ve bağlı Odaları’nın, ülke çıkarları doğrultusunda ve halktan yana attıkları her adım, iktidarın yeni bir saldırısına bahane oluşturmaktadır!

Biliyoruz ki TMMOB’a yönelik saldırılar, Gezi Direnişi’nin temel direklerinden biri olduğunuz için de yoğunlaşmıştır.

1 Mayıs’ın, 1 Mayıs Meydanı’nda kutlanması savaşımında TMMOB, ödünsüz tavrı nedeniyle, iktidar partisinin oklarını bir kez daha üzerine çekmiştir.

TMMOB, piyasa kanunları ile gerçekleştirilmek istenen özelleştirme politikalarına,

“Çılgın Proje” adı altında yapılmak istenen doğa katliamlarına ve rant tezgahlarına karşı çıktığı için iktidarın hedef tahtasındadır.

Ilısu’da, Gerze’de, Tortum’da hep sizlerin gür ve güvenilir sesi yükselmiştir. Yani “TMMOB’un günahları” birikmiştir!

Gezi Direnişi’nin ardından şiddetle sarsılan, 17 ve 25 Aralık süreçlerinden itibaren ülkeyi yönetemez hale gelen AKP iktidarı ve başındaki Erdoğan, giderek saldırganlaşmaktadır. Bu ekip, şimdi de diktatörlüğü kurumsallaştırmak için Cumhurbaşkanlığı seçimlerine odaklanmış durumda. Bu seçim öncesinde, kendilerine karşı çıkacak örgütlü kesimlerin elini kolunu bağlama, sesini kesme çabaları içindeler. TMMOB ve tüm muhalefet odakları, bu nedenle de sindirilmeye çalışılmaktadır.

Cumhuriyet Halk Partisi; bu hukuksuz, kuralsız ve gerekçeleri açık saldırılar karşısında, TMMOB’un haklı davasını sonuna kadar savunacak ve yanında yer alacaktır.

Partimiz, ülke çıkarları ve kamu yararı için yaptığı her çalışmada, TMMOB’un ve bağlı Odaları’nın engin ve zengin deneyiminden sonuna kadar yararlanmaktadır. Meclis çatısı altındaki yasa çalışmalarında, Odaların çalışmaları ve görüşleri, bizim önemli başvuru kaynağımızdır. Meclis’te Bütçe görüşmeleri sürecinde, yaptığımız değerlendirmelerde, getirdiğimiz eleştiri ve önerilerde TMMOB’un katkıları vardır. AKP’nin hukuksuz uygulamalarına karşı, ana muhalefet partisi olarak Anayasa Mahkemesi’ne yaptığımız başvurularda, gene en önemli desteğimiz, TMMOB’un birikimi olmuştur.

Ve nihayet, hazırladığımız raporlarımızın büyük bölümünde, yine sizlerin birikimleri ve görüşleri en temel kaynağımızdır.

CHP Genel Başkan yardımcısı Emel Yıldırım TMMOB Genel Kurulu’nda, “Mücadelemiz ortaktır. Mücadelemiz, demokrasi, hukuk, insan hakları ve özgürlük mücadelesidir” dedi.

Emel Yıldırım konuşmasını Nazım Hikmet Salonu’nda Nazım’ın “ Safları sıklaştırın çocuklar, bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır” dizeleriyle tamamladı.

CHP’yi temsilen katıldığı TMMOB Genel Kurulu’nda, “Başçelişkimiz, AKP’nin anti-demokratik rejimidir. Parti devletine dönmüş AKP iktidarına karşı bir olmak, diri olmak zorundayız. Medyası teslim alınmış, kuvvetler ayrılığı ilkesi ayaklar altında, üniversiteleri susturulmuş, yasaklarla, baskılarla yönetilmek istenen ülkemizde, en büyük güvencemiz, örgütlü ve ortak mücadelemizdir” diyen Genel Başkan yardımcısı Emel Yıldırım’ın konuşması şöyle ;

“Saygıdeğer Başkanlar, Değerli Delegeler,

Mücadelemiz ortaktır. Mücadelemiz, demokrasi mücadelesidir, hukuk mücadelesidir. Mücadelemiz insan hakları ve özgürlük mücadelesidir.

Medyası teslim alınmış, kuvvetler ayrılığı ilkesi ayaklar altında, üniversiteleri susturulmuş, yasaklarla, baskılarla yönetilmek istenen ülkemizde, en büyük güvencemiz, örgütlü ve ortak mücadelemizdir.

Başçelişkimiz, AKP’nin anti-demokratik rejimidir. Parti devletine dönmüş AKP iktidarına karşı bir olmak, diri olmak zorundayız.

Şunu çok iyi biliyoruz ki, korkuyorlar. İktidarı kaybetmekten korkuyorlar, gelecekten korkuyorlar. Yüce Divan’dan korkuyorlar. Çünkü suçları çok büyük ve suçlarını biliyorlar. Onlar halktan, halkın direnişinden korkuyorlar.

Bu yüzden bu baskılar, bu yasaklar, bu yüzden bu hukuksuzluklar.

Ama korkunun ecele faydası yok.

Gün, faşizme karşı, özgürlükler ve demokrasi ortak paydasında birlik olma günüdür.

Konuşmamı, Nazım Hikmet Salonu’nda Nazım’ın dizeleriyle bitirmek istiyorum.

“ Safları sıklaştırın çocuklar,

bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır.”

Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları