loading
close
SON DAKİKALAR

Orman ve İnsan Çalıştayı'nın sonuç bildirgesi açıklandı

Orman ve İnsan Çalıştayı'nın sonuç bildirgesi açıklandı
Tarih: 08.12.2021 - 12:28
Kategori: Gündem

Uzunköprü Belediyesi'nin sahipliği yaptığı, Ege ve Marmara Çevre Belediyeler Birliği'nin düzenlediği Orman ve İnsan Çalıştayı'nın sonuç bildirgesi açıklandı.

Uzunköprü Belediye Başkanı Özlem Becan 27 Kasım 2021'de Uzunköprü'de yapılan "Orman ve İnsan Çalıştayı'nın sonuç bildirgesini paylaştı. 

Paylaşılan bildirgede şu ifadeler yer aldı:

"Sanayi devrimi ile birlikte insanoğlu gelişme ve kalkınma uğruna, dünyanın tüm doğal kaynaklarını hızla tüketerek, on binlerce canlı türünün yok edilmesine ve ekolojik dengenin bu yolla bozulmasına sebep olarak kendi yok oluşunu üzerinde çalışmaktadır!

Yapılan bilimsel araştırmalar insanlığın en fazla yok ettiği doğal kaynakların başında ormanların geldiğini göstermektedir.
Ormanlar gezegenimizi tüm canlılar için yaşanabilir kılan yaşamın olmazsa olmazı olan hava, su ve toprağı hem üreten hem de koruyan çok önemli karasal ekosistemlerdir.

Ormanlar ister doğal ister kültür yoluyla elde edilmiş olsun, en başta biokütle üreterek insanlığın maddi ve manevi gereksinmelerini karşılamaktadır. Ancak ormanlar asıl olarak, iklim değişikliği, hava kirliliği ve erozyonu önlemek, temiz su ve oksijen üretmek, gen kaynaklarını korumak, toprak-su-karbon döngüsünü sağlamak gibi, farkına bile varamadığımız çok sayıda yaşamsal fonksiyonları yerine getirmektedir.

Ancak ormanlar tüm dünyada hızla yok edilmektedir.

Örneğin dünyada 2000 yıl önce 7.6 milyar hektar olan orman alanı, günümüzde 3.4 milyar hektara düşmüştür. Maalesef dünyamızdan her yıl ortalama 18 milyon hektar orman alanı eksilmeye devam etmektedir. Önemi o denli biliniyor olmasına karşın, toplumların yaşamsal değer taşıyan kamusal alanları yok etmeye devam etmeleri anlaşılır değildir.

Küresel iklim krizinin gezegenimizdeki yaşamı tehdit ettiği günümüzde, ormansızlaşmayı yok ederek, dönüşü olmayan bu yolda ilerlemekten vazgeçmeliyiz.

Bu düşünceden hareket ile Birliğimiz, yaklaşan tehlike için kamuoyunu uyarmak ormansızlaşmayı önlemek konusunda halkımızı bilinçlendirmek amacı ile “Orman ve İnsan” konulu bir Çalıştay düzenlemiştir.

Edirne Uzunköprü’de,27 Kasım Cumartesi günü gerçekleştirilen toplantıda “Türkiye’de Orman ve Ormancılık, İnsan ve Ormancılık Uygulamaları ile Orman Yangınları ve Sonuçları” konulu üç ayrı oturumda ülkemizin ormancılık sorunları, toplumumuzu bekleyen tehlikeler, yerel yönetimlerin bu konularda yapması gerekenler ve çözüm önerileri masaya yatırılmıştır.

Bölge ve konu ile ilgili milletvekillerinin, Birliğimize bağlı belediyelerin, yöredeki çevreci kuruluşların katıldığı Çalıştay’da aşağıda dile getirilen kararlar alınmıştır.

Ormanlar devlet eliyle yok edilmektedir…

Dünya’da yaşanan ormansızlaşmaya paralel olarak, ülkemizde de orman alanları hızla azalmaktadır. Ancak ülkemizdeki nedenler, dünyadaki ormansızlaşma nedenleri ile benzerlik göstermemektedir. Önceki yıllarda ormanlarımız halkın desteğini sağlamak için siyasi amaçlarla yağmalanırdı. Günümüzde ise bu amaç nitelik değiştirerek yerini ormanlarımızı paraya tahvil etmek uygulamalarına dönüşmüştür.

Şu anda OGM (Orman Genel Müdürlüğü), Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü gibi çalışmakta ve ormanlarımız madencilik faaliyetleri başta olmak üzere turizm sektörü ve enerji tesisleri gibi alanlara yatırım amaçlı tahsis edilerek, ormancılık dışı uygulamalara konu edilmektedir.

Bugüne kadar 748.000 hektar orman alanı böylesi amaçlar için kullanıma açılmıştır.

Ülkemizdeki ormansızlaşma ve orman bozulması; ormanların mevcut iktidar tarafından bir ekosistem olarak değil de, bir arsa veya araziye indirgenip “ekonomik büyümenin” bir aracı olarak görülmesinden kaynaklanmaktadır. Özellikle 2010’dan sonra artan bu eğilim, 2018’deki ekonomik krizle birlikte büyüyerek ivme kazanmış, ekonomiyi ayakta tutmak için birçok alan gibi ormanlar da gözden çıkarılmıştır.

Ayrıca ülkemizdeki ormansızlaşma ve orman bozulmasının sebepleri arasında yangınlar, korunan alanların artık kullanılan alanlara dönüştürülmesi, özel ağaçlandırmalar, endüstriyel plantasyonlar, aşırı odun üretimi vb. nedenler de vardır.

Ülkemizdeki odun üretimi miktarı sadece son 15 yıl içinde 2 kat arttırılmıştır. Bu değişim 2017 yılından beri son 4 yıl içinde %53,2 artış şeklinde olmuştur. Bu artışın nedeni, 2018’den sonra yaşanan döviz krizinden dolayı, başta ahşap esaslı levha sektörü olmak üzere orman endüstrisinin odun hammaddesini ithal yerine ülke içi üretimden karşılamak istemesidir.

OGM verilerine göre; 2008 ile 2019 yılları arasındaki 11 yıllık kısa süre içinde 10 hektardan küçük orman parçalarının sayısı rekor bir oranla %118 artarak, 55.484 ten 120.789 a çıkmıştır.

Böylece ormanlarımızdaki parça sayısı 101.890 dan, %55,6 artarak 158.519’a ulaşmıştır.

Ormanlardaki parçalanmanın en büyük nedeni ormanlarda yapılan 2B gibi amaç dışı tahsislerdir.

Bu ve benzeri uygulamalar, anayasanın 169. Maddesindeki “Devlet Ormanları… kamu yararı dışında irtifak hakkına konu edilemez… Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez” hükmüne kesinlikle aykırıdır ve derhal vazgeçmelidir.
Sermayenin maliyetini azaltma ve maksimum kar sağlama isteği nedeniyle başvurulan aşırı odun üretiminden bir an önce vazgeçilmeli, odun üretimi planlaması, ormancılık bilim ve gerekleri ile ekolojik önceliklere göre yapılmalıdır.

Ormanlarımızın bütünlüğünün bozulmasına, parçalanmasına yol açan uygulamalara bir an önce son verilmelidir. Çünkü yamalı bohçaya dönen orman alanlarında ormancılık bilimine uygun Teknik çalışmalar ve koruma faaliyetleri gereğince yapılamamaktadır.
Ayrıca küçük parçalara dönüşen orman alanları kendisinden beklenen ekolojik fonksiyonları yerine getirememektedir. Bunun için gereken idari ve hukuki düzenlemeler bir an önce yapılmalıdır.
Orman yangınları artık ulusal felakete dönüşmüştür...

OGM verilerine göre ülkemizde 2009-2020 yılları arasında yani son 12 yılda 29.965 orman yangınında 98.950 hektar orman alanı yanmıştır.

Ancak 2021 yılında olağan üstü bir yangın yılı yaşanmış ve 28 Temmuz’da Manavgat’ta başlayan yangınlar ile ülke genelinde 20 günde 43 farklı yerde çıka(rıla)n 260 adet yangın nedeniyle yaklaşık 130-175 bin hektar genişliğinde orman alanı küle dönmüştür.

Son yıllarda çıkan orman yangınları sayısında, belirgin bir artış yoktur.

Ancak yangın başına, yanan orman alanı artmıştır.

2001-2020 yıllarında çıkan 26.311 yangında, yangın başına düşen alan 13.5 hektar iken,2020 yılında çıkan 3.399 yangında, yangın başına düşen saha 16.2 hektara yükselmiştir.

Artık ormanlarımız yangın mevsimi dışındaki mayıs, eylül ve ekim aylarında da yanmaya başlamıştır. İklim değişikliğine bağlı olarak yangın sayısının daha da artacağı öngörülmektedir.

Bu durumda; sadece Orman Genel Müdürlüğü değil, yerel yönetimler de dâhil olmak üzere, devletin tüm kurumları ve yurttaşlarını teyakkuza geçirecek, orman yangınları ile yeni bir mücadele organizasyonu kurulması gerekmektedir.
Yangınla mücadele konusunda maddi kaynaklar arttırılmalıdır. Çünkü ormansızlaşma sadece doğal dengeyi değil, yöre insanının geçim kaynaklarını da olumsuz etkileyerek kentlere göçleri hızlandırmaktadır. Bu durum insanların psikolojilerinin ve beden sağlıklarının bozulmasına neden olmaktadır.

Ülkemizde son yıllarda korunan alanların sayısında önemli bir artış görülmediği, en hassas korunan alanlardan olan tabiat koruma alanların sayısının azaldığı ve rekreasyon alanı olarak kullanılan mesire yerleri ile 2007 yılından sonra daha çok rekreasyon amacıyla oluşturulan tabiat parklarının sayısının ise kayda değer şekilde arttığı görülmektedir.

Korunan alanlarımızı korumadan çok kullanıma açmaya yönelik bu tür yönetim anlayışından ve tavrından bir an önce vazgeçmeliyiz.
Dünya üzerinde karasal bioçeşitliliğin büyük bir kısmını oluşturan orman ekosistemlerinin, tür ve habitatların korunması için “Biyolojik Çeşitliliğin Korunması Kanunu” ülkemiz gerçekleri ve global normlar doğrultusunda bir an önce çıkarılmalıdır.

Küresel ısınmaya bağlı olarak, köprüden önce son çıkıştayız…

Ormansızlaşmanın en büyük çevre felaketi olduğu artık herkes tarafından kabul edilmektedir.

Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) Enerji Raporuna göre, insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının %17si ormansızlaşmadan kaynaklanmaktadır.

Atmosfere salınan CO2 in 8 milyar tonu fosil yakıtlardan, 1.1 milyar tonu orman yangınlarından oluşmaktadır.

Yani ormanlar azaldıkça ve de yakıldıkça, küresel ısınma artmakta, iklim krizi büyümektedir.

Canlı yaşamı için tehlikeli boyutlara ulaşan iklim krizi, halkımız tarafından pandemiden daha tehlikeli olarak algılanmaktadır.

Özellikle Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle kuraklık ve çölleşme sorunlarının en çok yaşandığı ülkelerin başında gelmektedir. Bu durumu yaşadıklarımız ve Dünya Çölleşme Tehlikesi Haritası, ülkemizin büyük bir bölümünü, Çölleşme Konusunda Hassas Bölge olarak göstererek kanıtlamaktadır.

Ayrıca 2014 yılında yayınlanan NASA RAPORU’nda “Anadolu’daki tatlı su kaynakları alarm veriyor” denilmektedir. Bu gerçeğe karşı ülkemizin en bakir dereleri ise HES’ler nedeniyle, yabancı şirketlere peşkeş çekilmektedir.

Bu durum ANADOLU’NUN ÖLÜM FERMANIDIR.

Bu kötü gidişe dur demek için “İklim Değişikliği ile Mücadele Kanunu” ve “Su Kanunu” nu en yakın süreçte yaşama geçirmeliyiz.

Sonuç olarak;

ü Ülkemizin birçok yerinde halkımızın sevdiği ve sahiplendiği doğal alanlar bazı kişi ve kuruluşlara tahsis edilmektedir. Bu Çalıştay’ın yapıldığı ilçede bulunan ve Uzunköprü halkının rekreasyon alanı olarak kullandığı Bülbül Ormanı, özel ağaçlandırma yapılması amacı ile birilerine tahsis edilmektedir. İlçe halkının tepkisine neden olan bu uygulamadan derhal vazgeçilmelidir.

ü Yine bu bölgede ülkemizde kendi kendini temizleyen denizlerden olan Saroz Körfezi’nde, BOTAŞ tarafından FSRU limanı yapılmaktadır ve bu amaçla kıyı boyunca on binlerce ağaç kesilmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca 2006 yılında “Turizm Koruma ve Geliştirme Bölgesi”, 2010 yılında yine aynı bakanlık tarafından “Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak ilan edilen Saros’ta bu yıkım projesi derhal iptal edilmelidir.

ü Küresel iklim krizi ve ormanların önemi konusunda halkımız görsel ve yazılı basın aracılığı ile bilinçlendirmelidir.

ü Hükümet Paris İklim anlaşmasının gereklerini bir an önce hayata geçirecek uygulamalara geçmeli, sera gazı salınımını şimdiden başlayarak azaltmak için gerekli somut adımları atmalıdır.

ü 2012 yılında yürürlüğe giren “Bütün Şehir” Yasası ile kentlerin sınırları il sınırlarına dayanmıştır. Bu durum büyükşehir ve ilçe belediyeleri, orman, mera veya tarımsal alanlar hakkında da çalışmalar yapan ve kentlinin yanı sıra kırsal nüfusa da hizmet götüren organizasyonlar haline dönüştürmüştür. Bu yüzden yerel yönetimler ile ilgili müdürlük ve bakanlıklar ortak politika ve stratejiler çerçevesinde birlikte hareket etmelidir.

ü Glasgow’da 31 Ekim-12 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilen İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26.Taraflar Konferansı’nda, zirveye katılan Türkiye dahil 197 ülke, “2030 yılına kadar ormansızlaşmayı durdurmayı ve tersine çevirmeyi öngören Küresel Orman Finansman Taahhüdünü” imzalamıştır. Bu taahhütname gereği bizim de 2030 yılına kadar, gerekli düzenlemeleri yaparak,

ORMANSIZLAŞMAYI MUTLAKA DURDURMAMIZ GEREKMEKTEDİR."


 

 

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları