loading
close
SON DAKİKALAR

'Özel bir işkenceye maruz kalmadık

'Özel bir işkenceye maruz kalmadık
Tarih: 13.05.2012 - 21:12
Kategori: Medya

Atalay, ''Dileğimiz, Suriye'de şiddetin bitmesi, bütün insanların huzura kavuşmasıdır''...

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, ''Dileğimiz, Suriye'de şiddetin bitmesi, bütün insanların huzura kavuşmasıdır. Ama biz, iki gazetecimiz burada olduğu için şükrediyoruz'' dedi.

Özel uçakla Tahran'dan İstanbul'a getirilen Gerçek Hayat Dergisi Orta Doğu Temsilcisi ve Milat Gazetesi yazarı Adem Özköse ile kameraman Hamit Coşkun'u, Atatürk Havalimanı'nda, Başbakan Yardımcısı Atalay ile Özköse ve Coşkun'un aileleri ve yakınları, İHH Başkanı Bülent Yıldırım ve vakıf yetkilileri karşıladı. Özköse ve Coşkun, kendilerini karşılamaya gelen yakınlarına sarılarak hasret giderdi.

Adem Özköse ve Hamit Coşkun ile birlikte Atatürk Havalimanı VIP Salonu'nda düzenlenen basın toplantısında konuşan Atalay, iki değerli gazetecinin ülkelerine ve evlerine döndüğünü belirterek, onların dönüşü vesilesiyle bir araya gelindiğini söyledi.

Atalay, iki gazetecinin, gazetecilik yapmak ve belgesel çekmek için Suriye'ye gittiğini ifade ederek, ''Kaçırıldılar ve o günden bu yana da uzun bir süredir özgürlüklerinden mahrum kaldılar. Türkiye'de, gazetecilerimizin kaçırılmaları büyük olay oldu. Hem hükümet, hem basın, hem STK'lar olarak arkadaşlarımızın kurtarılması için değişik çalışmalar yapıldı. Burada Cumhurbaşkanımızdan, Başbakanımızdan, Dışişleri Bakanlığımızdan değişik girişimlerde bulunuldu'' diye konuştu.

Sivil toplum kuruluşları ve basın kuruluşlarının da bu yönde çabaları olduğunu anlatan Atalay, bütün bu çabalar sonucunda iki gazetecinin özgürlüklerine kavuştuğunu söyledi.
Atalay, bu anlamda emeği geçen kişi ve kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşlarına teşekkür edip, ''geçmiş olsun'' dileğinde bulunarak, şunları kaydetti: ''Ailelerine 'geçmiş olsun' ve 'gözünüz aydın' diyorum. Adem'in çocukları da buradaydı, babalarına kavuştular. 65 günlük bir mahrumiyette, insanlık dramımın yaşandığı Suriye'de birçok olaya da tanıklık ettiler. Dileğimiz, Suriye'de şiddetin bitmesi, bütün insanların huzura kavuşmasıdır. Ama biz, iki gazetecimiz burada olduğu için şükrediyoruz. Tekrar hoş geldiniz diyorum.''

Adem Özköse

Gazeteci Adem Özköse de Türkiye'den haber alamadıkları için neler olup bittiğini bilmediklerini belirterek, Suriye'ye hem belgesel çekmek hem de haber yapmak için gittiklerini hatırlattı. ''Tahran'a indik, gelişmeleri takip ettik, konuştuk. Hayatımızın belgeselini çekmişiz, onu fark ettik. Bu iki ay içinde, aksiyon filmlerine, romanlara konu olabilecek şeyler yaşadık'' diyen Özköse, ''Özgürlüğe kavuşmamızda büyük emeği olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve özellikle vicdani, insani diplomasi yürüterek çıkmamızda en büyük payı olan İHH İnsani Yardım Vakfı ve onun başkanı Bülent Yıldırım olmak üzere, tüm sivil toplum kuruluşları ve bizim için dua eden herkese çok teşekkür ediyorum'' şeklinde konuştu.

Türkiye halkının böyle insani şeylerde yurttaşına sahip çıktığını dile getiren Özköse, ''Tabi çok enteresan şeylere tanıklık ettik. 55 gün tek kişilik hücrelerde kaldık. Hamit başka bir hücrede, ben başka bir hücredeydim. İnşallah orada sıkıntı çeken insanlar da bir an önce bu sıkıntılardan kurtulurlar'' dedi.

'Özgürlük, dünyanın gerçekten en güzel şeyiymiş'

Özköse, içerde kafalarında bir sürü senaryoların dolaştığını ifade ederek, ''Sizin de haber alamadığınız için çeşitli senaryolar oluşmuştur kafanızda. Çıkarken şunu düşündüm, 'En güzel senaryoyu Allah yazıyor'. Bu senaryo, bizim için çok güzel sonuçlandı. Hepinizden Allah razı olsun. Herkesi, tüm arkadaşlarımızı ve ailemizi çok özledik. Allah kimseye bu tür şeyleri yaşatmasın'' diye konuştu.

Hamit Coşkun da zor günler yaşadıklarını, hücreye ilk alındıklarında Adem Özköse'nin yaşayıp yaşamadığını bilmediğini vurgulayarak, 6 gün boyunca yemek yiyemediğini söyledi. 6'ncı günün sonunda Özköse'nin sesini duyduğunu anlatan Coşkun, ''Kur'an okuyordu. Ondan sonra rahatladım ve yemek yemeye başladım. Bizim için emek veren herkese çok teşekkür ediyoruz. Başta Sayın Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile İHH Başkanı Bülent Yıldırım ve bizim için dua eden tüm dostlara teşekkür ediyorum. Biz kurtulduk, özgürlük dünyanın gerçekten en güzel şeyiymiş. Allah bütün mazlumlara ve masumlara özgürlüğü nasip etsin'' dedi.

'Bir sağlık sorunumuz yok'

Hamit Coşkun ve Adem Özköse, Atatürk Havalimanı'nda düzenlenen basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gazetecilerin, ''Özel bir işkenceye maruz kaldınız mı, sağlık durumunuz nasıl?'' şeklindeki sorusuna Özköse, ''Bir sağlık sorunumuz yok. Özel bir işkenceye maruz kalmadık. Küçücük bir hücrede günlerce yalnız kalıyorsunuz. Kaçırıldık. Kaçırıldığımız zaman 11 gün boyunca ölüm kokusuyla karşı karşıyaydık. Başımıza silah dayadılar. Bu başlı başına bir işkence, ama özel fiziksel bir işkenceye maruz kalmadık, çok tehdit edildik. Ama sanırım bu dualar, Türkiye'deki bu kamuoyu, Türkiye devletinin baskısı ve İHH'nın yürüttüğü diplomasi bizim orada işkence görmemizi engelledi diye düşünüyorum'' yanıtını verdi.

Özköse, ''Casus olmanızdan şüphelendiler mi?'' sorusuna karşılık, ''Birtakım pazarlıklar, yani bizi birtakım şeylerin karşılığında vermek istiyorlardı. Bizi bilgilendirmiyorlardı. O müzakereler, görüşmelerden dolayı süreç uzadı. Gerçi biz, daha da uzar diye düşünemiyorduk. Çok şükür iki ay içinde çıktık. Özgürlüğün kıymetini bilmek lazım. Özgürlük gerçekten çok güzel bir şey'' diye konuştu.

Gazetecilerin, ''İlk kaçırıldığınızda Şebbihalar'ın eline geçtiniz, kaç gün boyunca onların elinde kaldınız?'' şeklindeki sorusu üzerine de Özköse, şunları söyledi: ''11 gün boyunca kaldık. Yolu kesmişlerdi. Esed taraftarları yolda arabalara ateş açıp kaçırıyorlardı. Biz de 70 kişilik Şebbiha grubunun içinde kaldık. Şoförümüzü arkaya attılar. Bizim gözümüzü, elimizi bağlayıp, yerin altında bir yere götürdüler. Şoförümüzü serbest bıraktılar.''

Özköse, ''Gününüz nasıl geçiyordu, kaldığınız yer nasıldı?'' sorusuna karşılık, kaldıkları yerde hücrelerin olduğunu ve kendilerinin iki metre uzunluğunda, bir metre genişliğinde bir yerde kaldıklarını anlattı.

'Sürekli insanların çığlıklarını duyuyorduk'

Yerde beton üzerinde yattıklarını ifade eden Özköse, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bir battaniye vermişlerdi. 10'da kalkıyordum. 12'ye kadar tehdit ediyorlardı. 'Yukarıdan haber bekliyoruz, seni de işkenceye alacağız' diyorlardı. Günlerimi Kur'an ile geçirdim. Hafızlığımı işlettim. Son sayfayı okudum, İHH Başkanı Yıldırım geldi. Bu da enteresan bir tevafuk oldu. Sözlü tacizler vardı, fakat ayetler etrafıma bir şey oluşturdu. O askerlerle diyalog kuramıyordum. Tehdit ediyorlardı. Hamit de 4 tane hatim yapmış. Bülent bey geldikten sonra bizi aynı hücreye aldılar. O hücre bir anda genişledi. Bir hafta sonra da çıktık. Fakat sürekli insanların çığlıklarını duyuyorduk.''

Özköse, savaş muhabirliğine devam edip etmeyeceğine yönelik soruya da ''Evet, devam edeceğim'' şeklinde cevap verdi. Gazetecilerin, ''Suriye sizi esir almakla Türkiye'ye bir mesaj mı verdi?'' şeklindeki sorusuna karşılık Özköse, ''Türkiye'ye kızgınlıkları vardı, ama tam olarak konuşma imkanı olmuyordu. Diyalog kuramıyorduk. Türkiye vatandaşı olmamız ve son dönemdeki ilişkiler nedeniyle bununla ilgili şeyler söylüyorlardı'' ifadesini kullandı. Özköse ve Coşkun, basın toplantısının ardından, kendilerini karşılamaya gelenlerle birlikte Atatürk Havalimanı'ndan ayrıldı.

Hamit Coşkun Karamürsel'deki baba ocağına geldi

Suriye'de kaybolan Türk gazetecilerden Hamit Coşkun, Kocaeli'nin Karamürsel ilçesindeki baba ocağına geldi. Başbakanlığa ait özel uçakla Tahran'dan İstanbul'a getirildikten sonra, babası Ali Coşkun ve ağabeyi Yahya ile Karamürsel'e gelen Hamit Coşkun'u, Hacımehmet Mahallesi Fatih Sultan Mehmet Bulvarı'ndaki evlerinde annesi Nazmiye Coşkun ve yakınları, sevinç gösterileriyle karşıladı.

Karşılama sırasında Coşkun, annesine uzun süre sarılarak, hasret giderdi. Coşkun, hücredeyken ailesini çok özlediğini belirterek, aklına sürekli annesi, babası ve yeğeninin geldiğini söyledi. Coşkun, şöyle devam etti: ''En çok annem ve yeğenimi özlemiştim. Annemi gördüm ama yeğenimi henüz göremedim, uyuyordu, uyandırmadık. Çok mutluyum, dünyanın en güzel şeyi özgürlükmüş, bunu fark ettik. Allah tüm mazlumlara ve masumlara özgürlüğü nasip etsin. Anneme, anneler gününde kavuştum, büyük bir hediye oldu. Gerçi günlerden haberim yoktu, geldiğimde hangi gün olduğunu bilmiyordum, anneler günüymüş... Orada, 2 aydan fazla bir süre kaldık. Hiçbir haber alamıyorsun, 2 metre boyunda, 1 metre eninde bir hücredesin, mezar gibi, sadece bekledik. Yalnızca Kur'anımız vardı, Kur'ana sarıldık. Bol bol Kur'an okuduk, Allah dualarımızı kabul etti. Çok şükür kurtulduk''

''Venedik'e gidiyorum'' diye evden ayrıldığının anımsatılması üzerine, Coşkun, ''Hatırlatmayın, unutmuşlardı ne güzel. Normalde söylesem endişelenirlerdi. Gidip, güzelce çekimimizi yapıp çıkacaktık, kader işte olmadı, yakalandık, yalanımız ortaya çıktı'' dedi.

Baba Coşkun ise oğullarına kavuştukları için mutlu olduklarını anlatarak, kendilerini yalnız bırakmayan ve yakından ilgilenen yetkililere teşekkür etti.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları