Özgür Özel, CHP Kastamonu il kongresinden Erdoğan'a seslendi: Cesareti varsa karşımıza çıksın; defterini, notunu milletimiz versin diyorum!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Kastamonu İl Kongresine katıldı. Burada konuşan Özel: Millet bizden kavga değil, hizmet bekliyor. Millet bizden Türkiye Cumhuriyeti’ni birlikte iyi günlere taşımamızı istiyor.
“TÜRKİYE, NADİR TOPRAK ELEMENTLERİNİ SADECE KENDİ ÇIKARMALI VE İŞLEMELİDİR; BUNLARIN YABANCI ÜLKELERE İHRACI YASAK OLMALIDIR”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Kastamonu İl Kongresine katıldı. Burada konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, “Sayın divan başkanım, Kastamonu İl Kongremizi diğer siyasi partilerden şereflendiren değerli il başkanları, yöneticileri; sivil toplum örgütlerinin, meslek örgütlerinin, sendikaların çok kıymetli temsilcileri; doğrudan demokrasi bayrağını elinde taşıyan, yakasında bir parti rozeti, arkasında bir parti örgütü ve teşkilatı olmadan kendi emeği ve gayretleriyle vatandaşın oylarına talip olup sonra da onların sorunlarının çözümü için emek veren çok kıymetli muhtarlarımız bugün buraya bizler partinin çok sayıda genel başkan yardımcısı, milletvekili, Parti Meclisi üyesi ile birlikte geldik. Çok sayıda siyaset arkadaşımız ve her birisi son 15 gün içinde ya yeniden seçilmiş, ya yeni göreve gelmiş il başkanlarımızla birlikte huzurunuzdayız. Salonun bu yanını mahallelerinde kurduğumuz sandıklarda aday olup mahallesindeki üyelerin oylarıyla göreve getirilen mahalle delegelerinin kurulan sandıkla seçtikleri ilçelerde, daha sonra da gelip bugün il kongresinde oy kullanacak olan delege arkadaşlarımız ve tribünleri ki Kastamonu’da bildiğim kadarıyla ilk kez bir spor salonunda büyük bir coşkuyla kongre yapıyoruz, Cumhuriyet Halk Partililer sizlerin katılımından büyük onur duyuyorlar. Hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz” dedi.
Özel, şunları söyledi:
“GENÇLERE VE KADINLARA ALAN AÇTILAR”
“2007 yılından beri Kastamonu’ya gelip gidiyorum. Her geldiğimde bu güzel Cumhuriyet şehrini bir Cumhuriyet Halk Partili’nin yönetmesini arzu ederdim. Bugün ne mutlu bana ki biraz önce hatırlatıldı, 2018 yılında divan başkanlığı yaptım grup başkanvekili olarak, 2023 yılında kongresine katıldım grup başkanı ve Genel Başkan adayı olarak ve her yürüyüşümüzü birlikte gerçekleştirdiğimiz iki yol arkadaşımı; sevgili Hasan Baltacı’yı bugün burada belediye başkanı olarak, sevgili Hikmet Erbil’i Parti Meclisi üyemiz, Örgütlenmeden Sorumlu Başkan Yardımcımız ve partimize önemli katkılarda bulunan bir yol arkadaşım olarak bugün aynı salonda yanyana görüyorum. Onların dayanışması, onların inancı partimizi Kastamonu’da büyüttü. Büyütürken gençlere alan açtılar, kadınlara alan açtılar. Yönetimlerinin yarısını kadın, yarısını erkek yaptılar. Bugün beni burada karşıladılar, merkez ilçe başkanımız bir kadın. İl Başkanımız sevgili Dilek İlke Karabacak yeniden göreve talip olacak bir özgüvenle, belediyeyi kazanmanın, bu güzel salonu doldurmanın, Kastamonu’yu ayağa kaldırmanın özgüveniyle tekrar aday. Bu birliktelik için her birine ayrı ayrı teşekkür ediyor, her birinizle gurur duyuyorum. Bugün İstiklal Yolu’nun kahraman şehri Şerife Bacı’nın fedakarlıklarıyla Cumhuriyet’in temellerine harç kat güzel Kastamonu’dayız. 30 yıllık hasretin ardından baba ocağımızın bayrağını Kastamonu Belediyesi’nde yeniden dalgalandırıyoruz. Vefakar örgütümüzün yüzünün güldüğünün farkındayım. Hem belediye başkanlığı seçiminde emeği geçenlere, hem de sabahleyin erkenden kalkıp partiyi açanlara, çayı demleyenlere, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti baba ocağının bacası tütsün diye odun çekenlere, Cumhuriyet Halk Partisi’nin bütün örgütüne yürekten teşekkür ediyorum. Sağ olun var olun.”
“SEÇİLECEĞİNE İNANDIK”
“Biraz önce büyük bir gururla kendisini izledim. 2018 yılında divanı yönetirken, o zaman sahne aşağıda ve koltukların yukarıya doğru uzandığı bir salondaydık. Oturdum, konuşmalar yapılırken salonu izledim. Konuşmalar bitti, üç değerli il başkan adayımız var birbirinden kıymetli. Arabaya bindik, Ankara’ya doğru gidiyoruz. Benimle birlikte gelen yol arkadaşım sevgili Veli Ağbaba dedi ki ‘Keşke bu Hasan gibi genç biri il başkanı olsa da partide bir gençleşme, dinamizm olsa.’ Dedim ki ‘Veli abi Hasan olacak.’ Dedi ki ‘Nereden olacak?’ ‘Ben’ dedim, ‘Salona baktım; eşi Güneş’le birlikte el ele dolaşıyor. Gittiği her yerde yüzler gülüyor. Ona sarılıyorlar ve öpüyorlar. Oy verecek ve vermeyecek sırtına vuruyor, böyle Hasan’a bir destek oluyor. Ben inanıyorum Hasan buradan il başkanı olarak çıkacak.’ Ankara’ya vardık, varmadık haber geldi ve Hasan, İl Başkanı oldu. Sonra seçimler geldi, Hasan milletvekili adayı oldu. Buradan Hasan’ın seçileceğine ve bir başarının çıkacağına inandık. Sonra değişimde her zaman olduğu gibi Kastamonu İl Kongresi değişimin ateşinin ilk yakıldığı kongrelerden biridir. Birlikte olduk. Sonra milletvekilliği sırasında performansından çok memnun olduğum birisi olarak ankete Hasan’ı koymayı ilk görebildik ve bir baktık ki Kastamonu Hasan’ı çağırıyor. Kimseler inanmadı. Hasan’ın yüzde 50’ye yakın, yüzde 40’ın üstünde oy alacağını görüyorduk. Daha sonra yüzde 50’yi de geçti.”
“TOPLU TAŞIMA GÜNÜ”
“Bugün Kastamonu’ya geldim. 2007’den beri gelirim. Güzel şehirdir, hep yönetelim isterdik. Ama 19 aylık dokunuşuyla Kastamonu’yu çok farklı, çok hareketli, çok toparlanmış, sokaklarını da çok dinamik gördüm. Hep bakıyoruz ‘Belediye başkanlarımız ne yapmış?’ diye. Devraldığında yarım milyar borcu vardı bu belediyenin, 505 milyon TL. Şu anda belediyenin borcunu 170 milyon TL’ye indirdi. Akademi Kastamonu’da ekonomik durumu iyi olmayan 677 öğrenci eğitim görüyor. Yani Hasan’ın eliyle, partimizin sıcak eli 677 ailenin evladına, dolayısıyla o ailelerin yüreğine dokunuyor. Sosyal yardımlarda biliyorsunuz en büyük sıkıntımız şuydu: Aday çıkarırız, ‘CHP gelirse yardımlar kesilecek. CHP size verilen makarnaya, kömüre laf ediyor. CHP gelirse bunları kesecek’ derlerdi. En büyük zorluğumuzdu. Geldik; Hasan, ekibi, belediye meclisimiz göreve geldi. Bırakın sosyal yardımları kesmeyi, tam üç katına çıkardı. Hoş Geldin Bebek uygulamasıyla yeni doğan bebekler, aileleri evde ziyaret ediliyor. Hoş Geldin Bebek paketleri kendilerine veriliyor. Belki de cebinde parası olmayan, ‘Ekonomik durumu iyi olanlar yeni doğmuş bebeklerine eczaneden şunu alıyor, bunu alıyor. Ama bizi alamıyoruz’ diye üzülenler, mahcup olanlar bu mahcubiyeti yaşamıyorlar. Çünkü onlara Kastamonu Belediyesi gidiyor, dokunuyor. Süt Kuzusu Projesi ile 355 çocuğa ayda sekiz litre süt ulaştırıyoruz. 28 yıldır toplu taşıma yoktu. Benim bile hikayesini duymuşluğum var, hep konuşurlar ‘Sarı otobüsler, sarı otobüsler’ diye. Ne mutlu ki bana 28 yıldır olmayan, Hasan’ın ve CHP’nin seçim vaadi olan, halkçı belediyeciliğin en önemli hizmet alanlarından biri olan toplu taşımanın kamu eliyle yapılması bugüne denk geldi. Sarı otobüsler Kastamonu’nun hizmetinde artık. 150 milyon TL ayrılıp 12 tane otobüsle bugün hizmet başladı, bundan sonra da bunun devam edeceğini, Kastamonu’da halktan yana, rantı değil halkı önceleyen belediyecilik anlayışımızın her geçen gün gördüğü takdirin artmaya devam edeceğini, bu değişimin Cumhuriyet Halk Partisi’ne genel seçimlerde Kastamonu’da yeniden birinci parti olmayı, çok sayıda milletvekili çıkarmayı sağlayacağına da yürekten inanıyorum.”
“MANİSA’DAKİ YERİ DE AYRI”
“Kastamonu’nun hiç şüphe yok, biraz önce de söyledim; bendeki yeri ayrı ama Manisa’daki yeri de ayrı. Türkiye’de partimize yaşatılan süreç ve saldırılar malum. Seçim ve hukuk işlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız da burada. Onların güçlü ekibi ile birlikte mahalleler, ilçeler ve ilde hızlı bir kongre süreciyle; hafta sonuna kadar kongrelerimizin 73’ünü tamamlamıştık, bugün ve yarın da tamamlanacak kongrelerle il kongrelerimiz tamamlanacak. Takvim aylara yayılsa şüphesiz her hafta sonu iki - üç kongreye gitme imkanımız olurdu. Ama bu sene seçmek zorundaydık. Bu sene sadece üç kongreye gidebildim: Biri, baba ocağım, ana kucağım, olmazsa olmaz, kendi memleketim Manisa’daydım. İkincisi, büyük saldırılara muhatap olduğumuz, beş bin polisle il binamıza girdikleri, il başkanımızın davalık olduğu, binanın davalık olduğu, kongrenin davalık olduğu, bir kayyım girişiminin partilerimiz tarafından püskürtüldüğü İstanbul’daydık. Üçüncü kongre olarak da diğer bütün illeri temsilen, Anadolu’yu temsilen ve tüm siyasi hayatım boyunca hem bana desteğini hiç esirgememiş, hem de bizi buralarda görmekten memnuniyet duymuş olan bu güzel kente, Kastamonu’ya böyle kuvvetli bir kadroyla birlikte geldik. Burada şöyle bakınca Ekrem Başkanımızı, 16 belediye başkanımızı, arkadaşlarımızı görüyorum. Bir de bakınca o günlerde de her birinizin ayrı ayrı dua ettiği, gözyaşı döktüğü, il başkanımızla, yöneticilerimizle en iyi dileklerinizi ulaştırdığınız, benim kardeşim Manisa Büyükşehir Belediye Başkanımız, son ilk kongremizin seçilen İl Başkanı Ferdi Zeyrek’i de karşıda görüyorum. Hepinize gösterdiğiniz vefadan dolayı teşekkür ediyorum.”
“TÜRKİYE’NİN KARŞISINA ÇIKTIK”
“Değerli Kastamonulular, biliyorsunuz biraz önce de vurgulandı. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak 47 yıldır birinci parti olamamıştık, iktidar yüzü görememiştik. Sabrettik, kusuru ne Kastamonu’da aradık yerel seçimler için, ne de Türkiye’deki insanlarda aradık. Dedik ki ‘Hata bizdedir. Daha çok çalışmalıyız, bir şekilde başarmalıyız.’ Biz 47 yıl sabrettik ve en sonunda son seçimlerde doğru adaylarla, genç adaylarla, kadınlara alan açarak, belediye meclis listelerinde gençlik kotalarını, kadın kotalarını tam uygulayarak, gençlerle kadın - erkek eşitliği ve bilimsel yöntemlerle saptanmış adaylarımızla Türkiye’nin karşısına çıktık. 47 yıl sonra seçimlerden birinci parti olarak çıkmayı başardık. Bizim 47 gösterdiğimiz sabrı Adalet ve Kalkınma Partisi 47 ay gösterseydi Cumhurbaşkanlığı seçimi süreci başlamış olacaktı. Bırakın 47 ay, 47 gün dahi göstermediler, 47 gün dahi sabretmediler. Biz birinci parti olduktan sonra tüm partilerin bayramını kutlama… Değerli muhtarlarım hepiniz hatırlıyorsunuz. ‘Madem ki birinci partiyiz, bize düşer’ deyip bunca yıldır şehit cenazelerinde elimizi sıkmayanları, Anıtkabir’de dönüp de yüzümüze bakmayanları seçmenlerinin hatırına, seçmenlerine saygımızdan bayramda aradık, kutladık. Randevu aldık, genel merkezlerine gittik. Bütün siyasi parti liderlerini ayrı ayrı ziyaret ettik. Dedik ki ‘Biz nüfusun yüzde 65’ine belediyecilik hizmeti vereceğiz. Siz son seçimlerde aldığınız yetki ile genel iktidarı sağlayacaksınız. Ancak emeklimizin durumu kötü, asgari ücretlinin durumu kötü, çiftçilerin, köylülerin durumu kötü. Onların durumu kötü olunca esnafların durumu kötü. Bu ülke çok genç bir nüfusa sahip. Gençler umutsuz. Her dört gençten üçü dünyanın başka ülkelerinde gelecek arıyor. İlk fırsatta bu ülkeden gitmek istiyorlar. Gelin el ele verelim. Gelin siz işinizi yapın, biz işimizi yapalım. Biz iyi hizmet üretelim. Siz bu insanlar için maaşlarını arttırmada, şartlarını iyileştirmede bir şey yapacaksanız biz de size Meclis’te katkı sağlayalım. Millet bizden kavga değil, hizmet bekliyor. Millet bizden Türkiye Cumhuriyeti’ni birlikte iyi günlere taşımamızı istiyor.’”
“KASTAMONU’DA KARŞILIK GÖRDÜ”
“Bu salonda 102 muhtar var, değil mi il başkanım? Değerli muhtarlarım şahit, oda başkanlarım şahit, Kastamonu’nun çok değerli insanları şahit. Bu Kastamonu’da karşılık gördü, Anadolu’da karşılık gördü. Herkes dedi ki ‘İşte istediğimiz yönetim anlayışı.’ Kimseyle kavga etmedik. Kimseye kötü söz söylemedik. Tam bir yıl boyunca ne Sayın Erdoğan bana dava açtı… Çünkü dava açacağı bir şey söylemedim. Ne biz onlara bir dava açtık. Öyle bir süreçte başladık biz çalışmaya, millet takdir etmeye. Sonra anketler yapıldı. Eğri oturup doğru konuşalım; bunu Kastamonu’nun huzurunda, 102 muhtarın, oda başkanlarının şahitliğinde, canlı yayınlarda bütün Türkiye’nin önünde konuşalım. Anketler yapıldı, yüzde 52 oyla seçilen Kastamonu belediye başkanının memnuniyeti yüzde 64 çıktı. Türkiye’de her bir belediye başkanımızın oylarının ortalaması yüzde 38 iken, kendilerinden memnuniyet beklenti yüzde 49 iken, başkanlarımız yüzde 59 memnuniyet oranına çıktılar. Bütün yapılan anketlerde Cumhuriyet Halk Partisi, birinci parti çıktı. İşte o dakikadan itibaren bana sormuşlardı; ‘Hiç gidilmez. Ziyarete gidiyorsun. El sıkıyorsun, hatır soruyorsun. Bayramlaşıyorsun.’ Demiştim ki ‘Normali bu, biz Manisa’da da öyle yapıyoruz. Manisa’nın Hacıaliler Köyü’nde CHP’nin üyesi ile AK Parti’nin üyesi düşman değil. CHP’nin köydeki, mahalledeki temsilcisiyle, MHP’ninki birbirinin düğününe de gidiyor, cenazesine de gidiyor. Biz düşman değiliz. O yüzden normali bu. Güç bizdeyse, iktidar bizsek kimseye itmeyiz, kimsenin elini havada bırakmayız. Kutuplaştırmayız, vatandaşı kucaklaştırırız. Şeytanlaştırmayız, vatandaşı kardeşleştiririz. Biz bu ülkenin tüm insanlarını seviyoruz, hepsine birden hizmet edeceğiz. Eğri oturup doğru konuşalım; bu anketlerde Cumhuriyet Halk Partisi birinci parti olunca, ‘Bu pazar seçim olsa Cumhuriyet Halk Partisi kazanır’ olunca Sayın Erdoğan’a dediler ki ‘Bu süreç muhalefete yarıyor, onlara yarıyor. Bunu bitir. Hatta bitirme, onun da maliyeti var. Onlara bitirt.’ İşte o yüzden Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve Cumhuriyet Halk Partililerin nasırına basmaya başladılar. Fol yok, hiçbir şey yok ortada. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ülkede, kurduğu orduda 100’üncü yılında tarihte ilk sefer kara, deniz ve havada okul birincileri; kadın teğmenler. Tören yapılıyor, gelip sıraya geçiyorlar. Selam veriyorlar, Erdoğan selamı alıyor. Ödülünü veriyor, kalem hediye ediyor, saat hediye ediyor. Sohbet ediyor, yerlerini alıyorlar. Tören bitiyor, ‘Mustafa Kemal’in askeriyiz’ diye aralarında kılıç çatıyorlar. Sekiz gün geçiyor, işte sana fırsat; o teğmenlere soruşturma açıyorlar. Kendisine selam çakan, ‘Cumhurbaşkanım’ diyen, saygıda kusur etmeyen, Atatürk’ün ordusunda 100’üncü yılda üç kadın teğmen var. O kadın teğmenlerden birini ve üç arkadaşını… İlk başta niyet, bütün sınıf. Tepkilerden sonra sırf bizi çıldırtmak için dört teğmeni ordudan ihraç ediyorlar. Öbür tarafta Tuzla’da Atatürk’e söveni değil, ona ‘dur’ diyeni ordudan ihraç ediyorlar. Bakıyorlar yetmiyor, bakanları böyle karşıda otururken ‘Bu CHP’li belediyeleri silkeleyin biraz’ diyor. ‘Tamam’ diyen Sosyal Güvenlik Bakanı. Dört dönem AK Parti yönetmiş, 1 TL SGK ödememiş belediyenin Sosyal Güvenlik Kurumu priminin hepsini faiziyle bir seferde bizden istiyor. Maliye Bakanı orada, ‘tamam’ diyor. Üç dönemdir bir kuruş vergi ödememiş, vergi dairesine borcunu ödememiş AK Partili, MHP’li belediyenin borçlarının hepsini bir seferde faiziyle bizim paramızdan kesiyorlar. Amaç ne? Silkeleyerek hizmeti durdurmak. Bakın geçtiğimiz günlerde İstanbul’a gittim. İstanbul’da bir metro açılışına katıldım. Metro açılışında konuştum. Kendi ezberleri ile Ulaştırma Bakanları, İstanbul’da Ulaşımdan Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısıyken 10 metroyu durdurmuşlardı. Kendi dönemlerinde metroların üstüne beton dökmüşlerdi. Ben altıncısının açılışına gittim, test sürüşüne katıldım. Ve Trabzon’da hatırlattığım bir şey söyledim. Dedim ki Trabzonlulara, ‘Kaç milletvekiliniz var?’ O dönem. Dört. ‘Kaç bakan?’ Dört. Sekiz. Ortahisar Belediye Başkanı AK Parti’deydi o zaman. Dokuz. Büyükşehir AK Partiliydi. 10. ‘10 tane AK Partili Trabzon’a bir tane metro yapmamış, bir tane Cumhuriyet Halk Partili İstanbul’a 10 tane metro yapıyor’ dedim, 10 tane metro.”
“GENÇLER KİMSENİN KAPISINDA KÖLE OLMAYACAK”
“Değerli Kastamonulular işte mesele burada. Bu hizmetlere engel olmaya çalışıyorlar. Hasan 355 çocuğa 8 litre süt dağıtınca, o hanelerde işin değiştiğinin farkındalar. Bugün sarı otobüsler en ucuza, kaliteli toplu taşıma hizmetini vermeye başlayınca, bunun kendilerine zarar verdiğini düşünüyorlar. Demiyor ki ‘Kastamonulu vatandaş ucuza toplu taşımaya binecek.’ Demiyor ki, 355 çocuğun protein ihtiyacı karşılanacak.’ Demiyor ki ‘677 tane öğrenci bedava Kastamonu Akademisi’ne gidecek.’ Demiyor ki ‘Cumhuriyet Halk Partili belediyeler İstanbul’da hiç yurt yokken sonuncusu Zübeyde Hanım Yurdu, 16 tane yurt açtılar.’ Demiyor ki, ‘Hiç kreş yokken 130 tane kreş açtılar. Türkiye’de 770 kreş açtılar. Türkiye’de 100 öğrenci yurdu hedefine gidiyorlar, 74’üncü öğrenci yurdundalar.’ Bunu demiyorlar. Bunu görüp de ‘İyi ya, bir ucundan da CHP tuttu. Fakir fukaranın çocuğu kreşe gidiyor, garibanın çocuğu gittiği yerde yurt buluyor, okula gidiyor’ demiyor. Engel olmaya çalışıyor. Bazı tercihler fevkalade siyasidir, fevkalade siyasi. Eğri oturup doğru konuşalım dediğim bu. Yıllarca yöneteceksin, bir tane kreş yok. Niye yok? Çünkü kadının yeri onun kafasında ev. Çünkü şöyle bakıyor. 18 bakanı var onun birisi kadın bakan. O da aileden sorumlu. 17’si erkek. ‘Bu işleri erkekler bilir, kadınlar karışmaz’ diyor. Benim 17 bakanım bir Cumhurbaşkanı Yardımcım var gölge kabinede. 18 kişi. Dokuzu kadın, dokuz erkek. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak elmanın iki yarısını birbirinden ayırmayız. Kadın erkek eşitliğine inanıyoruz. Kreş yapmak, kadını sosyal hayata katmaktır. İstihdama katmaktır. Ama en önemlisi üç yaşında, dört yaşında çocuk, zenginin çocuğuysa makasla dört yaşında tanışır, el becerisi artar. Çizim yapar, boya yapar, resim yapar. Ya da yapamazsa fark edilir, erken yaşta tedavi olur, birtakım eksiklikleri ilkokula varmadan çözülür. Bunu zenginin çocuğuna var da fakirin çocuğuna yok olmasın diye Cumhuriyet Halk Partililer kreş yapıyor, Hasan buradaki kreşin kapasitesini iki katına çıkarıyor, ikinci bir kreş açıyor. Türkiye’de 770 tane kreş açıyoruz. Aynı şekilde yurt yapmak fevkalade siyasi bir tercihtir. Niçin yurt yapmazlar? Öğrenci gelsin, barınma sorununu çözemesin. Cemaatlerin, tarikatların masalarına gitsin, başvursun. O çocuğun yoksulluğundan cemaatler, tarikatlar yararlansın. Erken yaşta kendilerine eleman devşirsin. O anlayışla önü açılanların 15 Temmuz günü bu millete ne yaptığını hepimiz gördük. O yüzden Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında TOKİ, Cumhuriyet yurtlarını bir yıl içinde bitirecek. Her mahallede devletin kreşleri yapılacak. Yoksul öğrenciler için yurt, yoksul küçük çocuklar için kreş, ücretsiz bir kamu hizmeti olarak sağlanacak. Gençler kimsenin kapısında köle, gelecek ideolojisine malzeme olmayacak. Herkes partisini, inancını, yaşama biçimini özgürce seçecek. Cumhuriyet özgürlüklerin teminatı olacak.”
“CESARETİ VARSA KARŞIMIZA ÇIKSIN”
“Şimdi bu noktalarda bizimle yarışmaya takati olmayan, ben Sayın Erdoğan’ın yaşına laf etmem. Sağlığına laf etmem. Edenler oluyor, ayıplı buluyorum. Ama bu ayıplamadan kendisinin de nasibini almasını tarih önünde bekliyorum. O benim yaşımdaydı, Necmettin Erbakan 73 yaşındaydı. Diyordu ki Erbakan Hoca’ya, ‘Yaş 70, iş bitmiş. Birazcık kenara çekil.’ Ecevit 76 yaşındaydı, rahmetli Ecevit. Ecevit için diyordu ki ‘Sayın Başbakan’ın sağlık sorunları ülkenin gelecek sorunu haline gelmiştir. Ölünce mi bırakacaksın be adam?’ diyordu. Ben Sayın Erdoğan’ın sağlığına, yaşına, herhangi bir laf etmiyorum. Ama kendisi benim yaşımdayken, onun yaşında olanlara ettiği kabalıkları unutmayalım, gördüğümüz kötülükleri rakibimize yapmayalım. Cesareti varsa karşımıza çıksın; defterini, notunu milletimiz versin diyorum.”
“İDDİANAME TEL TEL DÖKÜLÜYOR”
“Bizimle mücadele etmeye takati olmayan, benim güvendiğim gibi Kadın Kollarına güvenemeyen, benim güvendiğim gibi Gençlik Kollarına güvenemeyen Erdoğan partisine yeni bir kol kurdu. AK Parti Yargı Kolları. Yargı Kolları başkanlığına fevkalade siyasi bir kişilik olan Akın Gürlek’i, Bakan Yardımcılığından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı‘na görevlendirdi. O gün bugün bir yıldır yapmadıkları zulüm, etmedikleri haksızlık kalmadı. İşte şimdi o Yargı Kolları Başkanı’nın nihayet ‘Eylül ayının başında’ dediği iddianame 10 ay sonra ekim ayının sonunda çıktı. Dünkü iddianameyi gördük ki 570 sayfa iddianame tam da beklediğimiz gibi tel tel dökülüyor. İçinde kanıt değil, içeri alınıp konmuş ‘Şuna imza atarsan çıkarırım’ diyerek itirafçı adı altında iftiracı yapılmışların ifadeleri dışında hiçbir şey yok. Kanıt yok, ispat yok, ‘rüşvet’ diyor veren yok, alan yok, sadece oraya attırılmış yalan yalanlar, gizli tanık diye XYZQ9 bilmem ne diye numara verdiği kendi gizli tanıklarının iftiraları var. Diğer taraftan İstanbul Büyükşehir iddianamesini de sabırsızlıkla diyorum artık, sabrımız tükendi. Sabırla bekliyoruz. Arkadaşlarımız içeride. Ve diyorum ki, biz kendimize güvendiğimiz için, hatırlayın ilk günlerde ‘560 milyarlık yolsuzluk var’ dediler. İBB‘nin ilk günden bugüne bütün bütçesi, yüzde 60 - 65’i maaşlara gidiyor. Asfalt döküyor, elektrik harcıyor, metro yapıyor, süt dağıtıyor, öğrenci desteği yapıyor, çöpleri topluyor. Toplamı altı yıldır 470 milyar çıktı, yalanın büyüklüğüne bakın. Dediler ki ‘Ekrem İmamoğlu‘nun arabaları’ çıktı ki MHP’li milletvekilinin arabaları.”
“BU NASIL TÜKENMİŞLİK ÖMER ÇELİK?”
“Hangi yalanı attılarsa çürüdü, diyoruz ki ‘Biz o iddianameyi bekliyoruz. Yargılanmak için değil, yargılamak için bekliyoruz.’ Ben bu lafı söyleyince bugün grup toplantısında Ömer Çelik, AK Parti’nin Sözcüsü, o kadar atik bir arkadaş ki hemen cevap vermiş. Ey Ömer Çelik, ben bunu bugün demiyorum. Ben bunu üç aydır söylüyorum. Diyorum ki ‘O iddianameyi yargılanmak için değil, bu iftiraları yargılamak için bekliyoruz. Bu iftiracıları yargılamak için, bu iftiralardan hesap sormak için bekliyoruz.’ Çıkmış bana diyor ki ‘Özgür Özel bizi yargılayacakmış. Yassıada zihniyetiymiş, bilmem neymiş.’ Bu nasıl bir tükenmişlik Ömer Çelik? Kala kala hiçbir zaman olumlamadığımız, 1960 darbesine mi kaldın? Kala kala rahmetli Başbakan’ın idamına mı kaldın? 12 Mart döneminde ‘Bu darbe bana karşı yapılmıştır’ diye demokrasinin yanında duran Karaoğlan’ı ben hatırlarım da, sen acaba 12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren‘in karşısına geçen, bir düğme yetmemiş ikinci düğme, yetmemiş olmayan üçüncü düğmeyi iliklemeye çalışan Recep Tayyip Erdoğan’ı, iki büklüm olmuş Kenan Paşa’ya ‘Paşam ah ah sizin zamanınızda ben olacaktım’ diye yağ çekişini mi hatırlarsın acaba? Ey Ömer Çelik, 15 Temmuz akşamı Meclis kapalıydı, ‘Ne istediyse verdik’ dedikleriniz, altına F16 verdikleriniz, tank verdikleriniz, cübbesini giydirip hakim yaptıklarınız, apoletlerini doldurduklarınız size karşı darbeye kalkıştı. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak o Meclis’i kurmuş parti olarak, bu Meclis’e sandığı ve seçimi getirmiş parti olarak darbenin karşısında durduk. Demokrasinin arkasında durduk. Kapalı Meclis’i açtırdık, ışıklarını yaktırdık, darbecilere karşı sizin semirttiğiniz o darbecilere karşı Gazi Meclis’i savunduk. Şimdi çıkmış, biz diyoruz ‘Bu iddianamedeki iftiralar bizi yargılayamaz, biz o iftiralar üzerinden bu iftiracıları yargılayacağız.’ Bana darbeyle rakiplerine mahkeme etmekle, ya cezalandırmakla laf ediyor. Buradan açıkça söylüyoruz. Biz ne demokrasi dışı bir yerlerden medet umarız, ne Amerika’ya gider Trump’tan medet umarız. Sadece ve sadece milletimize güveniriz.”
“NADİR ELEMENTLERİ PAZARLIK MESELESİ YAPMIŞ”
“Gitmiş Amerika’ya, oturmuş Trump’ın dizinin dibine, önceden söylediğim gibi Boeingleri almış, pahalı gazı almış, Amerikan mallarına vergiyi indirmiş, Çin mallarına vergiyi bindirmiş, en son Eskişehir’deki nadir elementleri dönmüş pazarlık meselesi yapmış. Nadir elementi Trump’a çuval çuval, kamyon kamyon verecek, o onları arındıracak, içinden nadir elementi çıkaracak, yüksek teknoloji de kullanacak, 1 liraya aldığı toprağı 1000 liraya sana cep telefonu diye satacak. Ve bunun sözünü vererek Türkiye’nin geleceği ile kendi siyasi geleceğini Trump’a takas yapacak. İşte biz buna izin vermemek için bugün Mecliste bir karar imzaladık. Oraya bıraktım arkadaşlarımıza. Diyoruz ki ‘Türkiye, nadir toprak elementlerini sadece ve sadece kendi çıkarmalıdır, kendi işlemelidir, bunların yabancı ülkelere ihracı yasak olmalıdır. Hodri meydanı Erdoğan, hodri meydan. Sayın Erdoğan’ın geçmişte öyle kendine konforlu siyaseti, ‘Ben konuşacağım, sen dinleyeceksin. Ben bağıracağım, sen dinleyeceksin. Ben anlaşacağım, sen seyredeceksin. Sana bir sınır çizeceğim orada muhalefet edeceksin.’ Bu konforlu alanlar çok geride kaldı. Hak etmediğimizi söyleyenler, hak ettiklerini duyuyorlar, duymaya devam edecekler.”
“BİR DEVRİ AÇIP BİR DEVRİ KAPATACAĞIZ”
“Değerli yol arkadaşlarım, Cumhuriyet yürüyüşünün, milli mücadelenin kahramanlarının torunları, kaybetmeden bir şey kazanılmaz. Güneşin doğmasını beklerken karanlığa sabretmek gerekir. Filizlenmek için tohum önce toprağın altına girer ve orada sabreder. Baharı görmek için kışı geçirmek gerekir. Her kazanmanın bir bedeli vardır. Ben memleketim Manisa’da arkadaşlarıma söyledim. İstanbul’da, Türkiye siyaset tarihinin en büyük zulmünü gören arkadaşlarımıza söyledim. Bizler ailelerimizden, sevdiklerimizden uzak kalarak kimimiz sağlığımızla kimimiz özgürlüğümüzle bedel ödeyerek bugünlere geldik. Bundan sonrası için hiç şüpheniz olmasın. Cumhuriyet Halk Partisi’nin değerli delegeleri, değerli yöneticileri, değerli üyeleri, Kastamonu’nun bütün demokratları, sosyal demokratları, muhafazakar demokratları, milliyetçi demokratları, Kürt demokratları, sosyalist demokratları, liberal demokratları, yeter ki sandığı isteyin. Yeter ki Atatürk’ün getirdiği çok partili sistemi, Cumhuriyet Halk Partisi’nin getirdiği çok partili sistemi, Atatürk’ün armağanı cumhuriyeti, demokrasiyi benimseyin. Biz bu yola hep beraber omuz omuza varacağız. El ele, kol kola varacağız. Sakın ha sakın, şöyle bir şey vaat etmiyorum size, hiçbirinize. Hemen önümüzde güzel günler vaat etmiyorum. Kolay bir yol yürüyüşü, dikensiz gül bahçelerini vaat etmiyorum. Ben size 100 yıl önce olduğu gibi şartlar ne kadar zor olursa olsun, rakip ne kadar zalim olursa olsun karşımızdaki işbirliği ne kadar güçlü, ne kadar gözü dönmüş, ne kadar dışarıya bağlı olursa olsun, ben size cesaretle mücadele vaat ediyorum. Cesaret ve mücadele vaat ediyorum. Dikenlerin üstüne basa basa yürüyeceğimiz bir yol ama teslim olmamak, ezilmemek, ezilsen de teslim olmamak, yenilmemeyi vaat ediyorum. 100 yıl öncesinde olduğu gibi Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurtuluş yolculuğuna katılmaya hazır mısınız? Var mısınız? Var mısınız? Bir kez daha memleketi kurtaracak mıyız? Bir kez daha demokrasiyi kuracak mıyız? Bir kez daha başaracak mıyız? Buna inanıyor musunuz? O zaman size söylüyorum, aynı Fatih Sultan Mehmet’in yola çıkıp da İstanbul’a varıp bir devri kapatıp bir devri açtığı gibi bir dönemi kapatmaya, bir dönemi açmaya var mısınız? O zaman Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü sevenler arkamdan gelsin. Ekrem Başkan’ı sevenler arkamdan gelsin. Beni seven arkamdan gelsin. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun.”
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları