loading
close
SON DAKİKALAR

Özgür Özel Kilis'te konuştu: Yerel yönetimlerde Türkiye'nin yüzde 65'i değişti, şimdi sıra; baştaki iktidarı değiştirmeye, milletin yüzünü güldürmeye geldi!

Özgür Özel Kilis'te konuştu: Yerel yönetimlerde Türkiye'nin yüzde 65'i değişti, şimdi sıra; baştaki iktidarı değiştirmeye, milletin yüzünü güldürmeye geldi!
Tarih: 16.11.2025 - 16:25
Kategori: Siyaset

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kilis’te düzenlenen Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitinginde konuştu. Özel: Mansur Yavaş Başkanıma Kilis’e sahip çıktığı, Hakan’a abilik, kardeşlik yaptığı için yürekten teşekkür ediyorum.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL: “MİLLETİN DERDİYLE DERTLENEN, ONLAR NASIL YAŞIYORSA ÖYLE YAŞAYAN, SOKAKTA, YANLARINDA OLAN BİR PARTİYİZ, HALKIN PARTİSİ; CUMHURİYET HALK PARTİSİYİZ”

“PARLAMENTER SİSTEMİ KURACAK VE BAKAN EVLATLARININ DEĞİL, VATAN EVLATLARININ DEVRİNİ BAŞLATACAĞIZ”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Kilis’te düzenlenen Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingi’ne katıldı. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özel, burada yaptığı konuşmada, “Bir kez daha buradayım, bu meydandayım. Sizin yanınızdayım, aranızdayım. Size sarılmaya, size sığınmaya, buradan Türkiye’ye sesimizi duyurmaya geldik. Hoş geldiniz, şeref verdiniz Kilis’in güzel insanları. Bugün burada Kilis’i duymaya geldik, Kilis’in sorunlarını duyurmaya geldik. ‘Ne yapıyoruz, ne yapacağız?’ Onu konuşmaya geldik. ‘Ne haksızlıklara uğruyoruz, nasıl mücadele ediyoruz? Bundan sonra omuz omuza ne yapacağız?’ Bunu Kilis’ten tüm Türkiye’ye, dünyaya haykırmaya geldik” dedi. Özel, şunları söyledi:

“OYU ALDI MI MİLLETE BEŞ SENE SIRTINI DÖNEN BİR İKTİDAR VAR”

“Normalde otobüsün arkasında kalabalık istemiyoruz. Ama dedim ki ‘Niye arkadalar?’ Dediler ki ‘Meydana sığmadılar.’ Biri var, yazın serin salonlardan çıkamayan; kışın sıcak salonlarda kendini kendi seçtirdiklerine, atadıklarına alkışlatan biri var. O biri şurayı bulsa bir miting yapar ama nerede? Nerede onlar? Geliyorlar mı Kilis’e? Aranıza geliyorlar mı? Hatırınızı soran var mı? Kilis’i dinleyen, duyan, sorunlarını çözen var mı? İşte artık siyasette havlu atan, milletin derdiyle dertlenmeyen ve oy isterken Kilis’e yüzünü dönen, oyu aldı mı beş sene sırtını dönen bir iktidar var. Ben buraya ilk çıktığımda yağmurun altında gelip de Hakan kardeşimi aday ettiğimizde bir tarafta Milliyetçi Hareket Partisi’nin seçim bürosu, diğer yanda AK Parti’nin seçim bürosu, Kilis’in duygusunu duymuştum. Dedik ki ‘Kilis’in güzel yemeği müceddere var.’ Değil mi? En son ne zaman yedim? Bu öğlen yedim. Kadın kolları başkanımız yapmış, getirdi. Kilisli müceddere yiyorsa, biz de onu yeriz kardeşim. Bir eli yağda, bir eli balda, keyfi yerindelerden değil; milletin derdiyle dertlenen, millet nasıl yaşıyorsa öyle yaşayan, sokakta, aranızda olan, yanınızdan ayrılmayan, sizden uzaklaşmayan bir partiyiz. Halkın partisiyiz biz, Cumhuriyet Halk Partisi’yiz. Demiştim ki ‘Müceddere sıcak yenir. Isıt ısıt, masaya koy; olmaz. Topak topak olur. Dön dolaş aynı kişiler siyaset yapıyor Kilis’te. Bir milletvekili oluyor, belediye başkanı oluyor, öbürüne sıra geliyor. Arasında dönüyor. Dedik ki ‘Bu Kilis’in bir evladı olsa olmaz mı?’ Ben konuştum, yağmur yağdı. Ben konuştum, yağmur yağdı. Hakan’ı aldım yanıma, dedim ki ‘İnanın ona. Ona güveniyoruz. Eğer oy verirseniz ona, Hakan alacak bu seçimi’ dedim. Siz inandınız, siz güvendiniz, Hakan ile tarihe geçtiğiniz. Hepinize yürekten teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun.”

“HER İKİ BAŞKANIMIZ DA HAKAN BAŞKAN’I YALNIZ BIRAKMADI”

“25 Mart’ta Kilis’te ne dediysek, Türkiye’de bazıları inanmadı o zaman ve ‘Hayal görüyorlar, Kilis de alınır mı?’ dedi. Ama yüzde 42 oyla Hakan kardeşimi göreve getirdiniz. O gün bugün takip ediyorum. Çünkü herhangi bir yerde değiliz. Bize çok önemli destek veren, AK Parti’nin, MHP’nin yıllardır sesini duymadığı Kilis’in sesini duyan, duyuran, onlar için çalışacak olan bir evladınızı arz ettik. Siz de takdir ettiniz, göreve getirdiniz. O gün demiştim ki ‘Seçerseniz bir omzunda Ekrem İmamoğlu’nun eli, bir omzunda Mansur Yavaş’ın eli olacak.’ Seçildiği günden beri her iki başkanımız da Hakan’ı yalnız bırakmadı. Ama 19 Mart’ta Ekrem Başkan’a yapılan operasyonla şimdi o, bu otobüsün üstünde olmak varken 12 metrelik bir hücreden Kilis’i, sizleri izliyor. Sizlere oradan yüreğini açmış, bakıyor. Onu buradan sevgiyle selamlıyoruz. Siz onu 23 Mart günü sandıklara koşarak, 15,5 milyon kişi birlikte aday gösterdiniz. Ama sizin iradenize saygı duymayan birileri diplomasını iptal etmekle başladılar. Dünya kadar haksızlıkla, iftirayla bugünlere geldiler. İşin bu kısmına geleceğim. Ama önce ‘Yanında biziz, arkasında biziz, bir eli omzunda olacak’ dediğimiz, biraz önce de buradan size seslenen Mansur Yavaş Başkanıma Kilis’e sahip çıktığı, Hakan’a abilik, kardeşlik yaptığı için yürekten teşekkür ediyorum.”

“GEÇMİŞİN BORÇLARINI TEMİZLERKEN HİZMET EDİYOR”

“Sürekli bir gözüm, bir kulağım Kilis’te benim ve bakıyorum ne oluyor, ne bitiyor. Öyle ya Kilis’te 502 milyon liralık borcu bıraktılar, gittiler. Daha doğrusu siz dediniz ki ‘Çek artık elini. Birazcık Hakan yapsın bakalım Kilis’in işlerini.’ O gün bugün bir arsa satmadan, kredi çekmeden borcun 112 milyon lirası eridi ve 390 milyona geldi. Hem de silkelemelere rağmen. Yani ‘Bunlar hizmet ederse, belediye de iyi olursa genel seçimlerde de oyu verirler. Milletvekillerini, Cumhuriyet Halk Partisi’ne verirler’ diye, ‘SGK borcunu faiziyle alın. Vergi borcunu faiziyle alın. Silkeleyin bunları, çalışamasınlar’ demelerine rağmen ne SGK’ya borç var, ne vergi borcu kaldı, ne de belediyenin esnafa borcu var. Geçmişten birikmiş borçları adım adım temizlerken her gün azaltırken hemen şurada karşımda Kilis’e kent lokantası açıldı. Kilis’e ilk kreş açıldı. Geldim, açılışını ben yaptım geçen sene kurtuluş günümüz 7 Aralık’ta. Emekli Kıraathanesi açıldı. Dedim ‘Kaç para çay?’ Dediler ki ‘5 lira’ olacak. Dedim ki ‘İlk çaylar benden olsun mu?’ O gün bugün emekli kıraathanesinin ilk çayları bedava, sonrakiler 5 lira. Memnun mu emekliler? Memnun musunuz Hakan’dan? İlk çaylar bedava mı? Afiyet olsun. Siz bu memlekette dirsek çürütmüşsünüz, eller olmuş nasır, emek emek çalışmışsınız. Gelmiş emekli olmuşsunuz, rahat edeceksiniz: Ama emekli maaşı açlık sınırından bile 8 bin liradan fazla aşağıda. Öyle bir haldeki emekliler. Yıllarca emek ettiler, şimdi emeklerinin karşılığını almak yerine devlet sırtını döndü ve unuttu emekliyi. Bu yüzden de yerel yönetimlere, bizlere çok önemli görevler düşüyor. Kilisli emeklilerin şahsında Türkiye’nin bütün emeklilerine Allah sağlık versin, uzun ömür versin. Onlardan Allah razı olsun. Yürekten alkışlayalım bütün emeklilerimizi.”

“HİÇBİR ŞEY OLMASA KİLİS’İN ARTIK UMUDU VAR”

“Halk ekmek fabrikası kuruldu ve iki ay önce hizmete başladı. 163 kilometre atık su borusu döşendi. Evlere gelen boruları Hakan gösterdi belediyede. Utandım bakmaya. Eline almaya korkarsın. Bugün tertemiz su borularıyla 37 kilometre içme suyu hattını yeniledi. 1 milyon metrekare asfalt serimi yapıldı. Yüzde 80’i bitti asfaltlamaların. Altyapı tamamen bitmek üzere. Dar gelirli bin 200 evladımıza kırtasiye desteği veriyorlar. Mustafa Kemal Atatürk Kavşağı’nı şehre kazandırdılar. Üreticiden aldıkları Kilis karası üzümünü okullarda dağıtıyor; hem çocuklara beslenme öğünü yapıyorlar, hem çiftçiyi destekliyorlar. Kışın şehrin sekiz ayrı noktasında bedava sıcak çorba dağıtıyorlar. Doğru mu? Türkiye duysun ki Kilisliye birazdan sorunlarını söyleyeceğim ama insanların dışarıya çıkmaya korktuğu, buraya şarapnellerin, havan mermilerinin geldiği, çiftçinin bankadan kredi çekemeyecek halde olduğu, ürünün para etmediği, belediyecilik hizmetinin yerlerde süründüğü, emekliye, yoksula, garibana kimsenin dönüp de devlet eliyle bakmadığı yerde şimdi daha iki yıl olmadan dünya kadar iş yapıldı. Hiçbir şey olmasa bile iyi niyet var, gayret var, çalışkanlık var. Kilis’in artık umudu var. Bir daha geldiğimde orada içeceğiz çayı bu sefer, haftaya Kadın Kafe açılıyor. Yani sadece kadınların gidebileceği, orada sohbet edecekleri, günlerini yapacakları, Emekli Kafe gibi uygun fiyatlı ikramları alabilecekleri Kadın Kafe açılıyor. Tarım birimiyle çiftçilere, iki yılda Ziraat Odası üzerinden belediye desteğiyle 6 milyon liralık tohum yardımı yapıldı. Karınca, kararınca destek olundu. Bu anlamda biraz önce Mansur Başkan’ın anlattıklarıyla, Ankara Belediyesi’nin gücüyle yapılan büyük işler, Kilis’te bu zorluklara rağmen yapılan bu büyük işler bir tek şeyi gösteriyor: Artık Kilis değişti, Ankara değişti, yerel yönetimlerde Türkiye’nin yüzde 65’i değişti. Sıra şimdi baştaki iktidarı değiştirmeye, emeklinin, asgari ücretlinin, çiftçinin, memurun, esnafın yüzünü güldürmeye, hepsini birden kurtarmaya, halkın iktidarını kurmaya, Cumhuriyet Halk Partisi’ni iktidar yapıp, milletin yüzünü güldürmeye geldi. Yapacak mıyız bunu? İstiyor musunuz? İnanıyor musunuz? Hazır mısınız?”

“BU İŞİ YA ÇÖZECEKLER, YA BİZ GELİNCE ÇÖZECEĞİZ”

“Hakan Başkan burada bunları yapıyor ama bir yandan dediğim gibi Kilis’in gelip de hatırını sormayanlar, üstüne düşeni yapmayanlar var. Kilis üretiyor, çalışıyor, didiniyor ama kazanamıyor. Türkiye’nin gelirinde Kilis, 76’ncı ili maalesef. Türkiye’nin en düşük gelirli beşinci ili olmuş durumda. Geri geri, geri geri, en dibe kadar getirdiler Kilis’i. Bu şehirde Türkiye’de en yüksek altıncı işsizlik oranı var. Genç işsizliğinde daha da berbat bir durum var. Sığınmacıların en yoğun olduğu illerden birisi. Sağlık altyapısı, okul kapasitesi bu yoğunluğa yetmiyor. Büyük sıkıntılar çekiliyor. Öncüpınar Sınır Kapısı’ndan geçerken, 50 dolar para istiyorlar. Oysa sınır ticaretiyle, gündelik ticaretle uğraşan dünya kadar insan var. Nakliyecilik yapan, ekmeğinin peşinde şoför esnafları var. Şu işe bak; yıllarca sen 4,5-5 milyona kapılarını aç… Ekmek bedava, ilaç bedava. Bizim emekliye katılım payı var, oradan gelenlere yok. Sağlık bedava, her imkan var. Ama şimdi kapıdan geçeceksin. Günde iki kere geçsen, iki kere 50 dolar. Nereden nereye geldi? Ama şu kadarını söyleyeyim: Cumhuriyet Halk Partisi olarak tüm Suriyeli kardeşlerimizin huzur içinde memleketlerine gideceği, çalışacakları, kazanacakları, memleketlerinde yaşayacakları bir Suriye için katıldığımız uluslararası tüm toplantılarda gayret sarf ediyoruz. Bu işin çözülmesi içni elimizden gelen katkıyı sağlıyoruz. Bu işi ya çözecekler, ya az daha sıkın dişinizi. Cumhuriyet Halk Partisi geliyor, bu işi kökünden halledecek inşallah. Kilis sınır şehri, bu arada sınır şehirlerine giderken devletten o şehre bir şey götürülür. Osmanlı’dan beri geleneğimizde vardır. Biz gelirken ‘Ne getirebiliriz, Kilis gibi şehre ne getirelim?’ dedik. Milli takımımızın formasını bütün oyuncularımız imzaladı. Belediye başkanımıza, Kilis’e hediye ettik.”

“KİLİSİMİZE İNANARAK O GÜN BAŞARDIK, YİNE KAZANACAĞIZ”

“Hatırlıyorsanız burada yaptığımız mitingte konuşurken demiştim ki ‘Bu seçimi sadece bir parti kazanamaz Kilis’te. Kilis’te bu seçimi Kilis İttifakı kazanır. Türkiye’de Türkiye İttifakı kazanır. Türkiye İttifakı, renklerini ay - yıldızlı al bayraktan alır. Renkleri kırmızı ile beyazdır.’ Dedim ki ‘Kırmızı - beyaz, en büyük Türkiye.’ O gün böyle diye diye Türkiye İttifakıyla, bayrağımıza sarılarak, Kilisimize sarılarak, sabırla, inançla başaracağımıza inararak o gün başardık. Yapılacak ilk seçimde de başaracağız. Bu memleketi, kimseyi yoksulluğa, açlığa, güvencesizliğe, gelecekten endişeye terk etmeyeceğiz. Kimse korkmasın, kimse enseyi karartmasın. Umut bizdedir. Umut Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi Cumhuriyet Halk Partisi’ndedir. Sınır şehri Kilis. Kilis’te gümrük yok, ta Gaziantep’e gidiliyor. Bunu ısrarla söylüyorsunuz. Ben de söylemeye devam ediyorum. Tarım arazilerine devlet eliyle askeri yasak bölge şerhi koydular. Biliyorsunuz, yıllar önce geldim. Sonra Grup Başkanvekiliyken Meclis’te bu sorunu çok dile getirdik. Hiç olmazsa devlet bankalarına bir çeki düzen verdiler. Ama bir kez daha söylüyoruz: Bu şehrin tapularından şerhi kaldırın, bu şehrin tapularını değersiz, kıymetsiz, yok saymayın. Bu tapuları ipotek kabul etmeyenler, bu tapuları güvence kabul etmeyip Kilislilere kredi vermeyenlere söylüyorum: Kilis yalnız değildir, Kilis’i ezdirmeyiz. Kilis’i karınca gibi görmeyin. Karıncanın kardeşi var. O da Cumhuriyet Halk Partisi’dir kardeşim. Afrin Barajı yıllar önce programa alındı. İmzalar, fotoğraflar, törenler… Ama baraj bir milim ilerlemiyor. Amanos Tüneli’ni 2014’te duyurdular, 11 yıl oldu. Şimdi ‘2031’de açacağız’ diyorlar. Bu yüzden bu ülke demokrasiyle yönetiliyorsa, sandıktan çıkan gelip hizmet ediyorsa, işini iyi yapan kalacak ve yapamayan gidecekse artık bu düzen değişecek. Kilisli kime hizmet ediyorlarsa gidecekler oyu onlardan isteyecekler. Zenginlerden, yandaşlardan, müteahhitlerden istesinler. Kilis kendisini kim görüyor, kim duyuyor, kim hizmet ediyorsa bundan sonra ona sahip çıkacak. Öyle mi? Söz mü?”

“AK PARTİ İLE BİR ULUS YOKSULLAŞTI”

“Şimdi gelelim işin sadece Kilis’le değil, bütün Türkiye ile ilgili kısmına… Biraz önce emekliler el kaldırdı. Meydanın yüzde 70’i emekli. Bu AK Parti geldiğinde emeklilerin aldığı en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. Şimdi 1,5 çeyrek altını zor alıyor. Çeyrek altın 11 bin lira olmuş, en düşük emekli maaşı 16 bin lira; 1,5 çeyrek altın alıyor. Bakın inanmayan yarın 22 yıl önceki emekli maaşını alsın, sarrafa gitsin. Ben gidiyorum, Tayyip Bey kızıyor. Hesap makinasını koysun, sorun sarrafa 2002’nin ekiminde çeyrek altın kaç paraymış? Tam 8 çeyrek altın maaş alıyormuş, şimdi 1,5 çeyrek altın. Buna can dayanmaz. 8 çeyrek altından 7 çeyrek altına gerilesen neyse ama 8 çeyrek altından 1,5 çeyrek altına… Asgari ücret 7 çeyrek altından 2 çeyrek altına geriledi. Şaka değil, 5 çeyrek altın kayıp. Yani 7 çeyrek altından 5 çeyrek altına düşmedi. 7 çeyrek altındı, 2 çeyrek altına düştü. Bunun için artık yoksulluk sınırının 92 bin lira olduğu… Yani bakın bir eve 92 bin lira para girmiyorsa, fakirsin demektir. Diyorum ya ‘Tayyip Bey zengini seviyor. Sizi seviyor mu?’ diyorum. Seviyor mu sizi? Niye? Fakirsiniz? Evine toplamda 92 bin liradan az maaş girenler el kaldırsın, göreyim. 92 bin liradan çok giren var mı? Otobüsün üstünde birkaç kişi olabilir. Bir de şurada yakışıklı kardeşim varmış. Bakın bir ulus, bir şehir yoksullaştı. Kilis’te meydanda miting yapıyorsun, 90 bin liranın üzerinde maaş alan bir kişi el kaldırıyor. Bir şehri, bir ülkeyi yoksul ettiler. Onun için bunları öyle ya da böyle bir şekilde çözmemiz lazım. Yoksullukta şöyle anlatıyorlar, sakın buna inanmayın: ‘Enflasyon, tüm Türkiye’de var ama bütün dünyada var.’ Vallahi yalan. Yoksullukta Avrupa birincisiyiz. Enflasyonda Avrupa birincisiyiz. Gıda enflasyonunda Avrupa birincisi, dünya beşincisiyiz. Dünyada 200’den fazla ülke var. Bunlardan sadece Nairobi, Güney Sudan, bir İran var galiba bizden fazla adını, sanını, yerini bildiğiniz… Bütün dünyanın durumu bizden iyi. Öyle bir noktadayız ki gıda enflasyonu dünya ortalamasının tam yedi katına çıkmış. Dünyada gıda fiyatları düşerken bir tek Türkiye’de yükseliyor. Bütün Avrupa Birliği’nde 13 milyon işsiz var, Türkiye’de tek başına 13, 5 milyon işsiz var. Türkiye’de 5 milyon genç okulu bitirmiş, ev genci. Yani eğitimde de değil, istihdamda da değil. Bunun için bu büyük beceriksizliklere karşı, biz bu ülkede o sandığın ucundan tutmanın, sandığı getirmenin ve bu iktidarı değiştirmenin tek çare olduğunu düşünüyoruz. Kilis de böyle düşünüyor mu?”

“SİYASET, ÖNCELİK BELİRLEME İŞİDİR”

“Değerli Kilisliler, ‘Bu güzel ülkede niye bu fakirliği, niye bu yoksulluğu çekiyoruz?’ diye düşünürseniz, bu siyaset öncelik belirleme işidir. Yani bu ülkenin kaynakları yeter, hepsine birlikte yetmez. Birisi biraz önce dediğim gibi yandaşını, zenginleri düşünür. Bu sene bütçeye 760 milyar lira şirketlerden alınacak vergilerden vazgeçmek için kaynak koydular. Bu 760 milyar lira öyle böyle bir para değil. Çiftçiye, asgari ücretliye, emekliye verilen zammın, yapılan ödemenin kaç katını vergiden vazgeçmek için, 40 Haramiler’i doyurmak için yaktılar. Şimdi bir örnek verelim. Buradayız. Kilis Belediyesi Cumhuriyet Halk Partisi’ne geçtiği gün, Kilis Belediyesi’nde dünya kadar taşeron işçi çalışıyordu. Doğru mu? Kaç kişi rakam? 700 kişi taşeronda çalışıyordu. Güya taşerona kadro verilmişti, belediye işçileri dışarıdaydı. Bu otobüsün üstünde konuştuk bunu. Şu anda belediyenin taşeron işçileri nerede? Hiçbiri yok. Nerede biliyor musunuz? Kadrolu elemanımız oldular. Hepsini belediyenin kadrosunu aldık. Sonra sendikalı oldular. Sonra sözleşme yaptılar, asgari ücret belirledi ya bunlar 22 bin lira. Ben de dedim ya ‘22 bin lira asgari ücret olmaz, en az 30 olmalı. 30 altında yokuz’ dedim. Yeni asgari ücretli taşeron işçi, belediyede kadroda, maaşları da ağzımızdan öyle çıktı, Hakan da lafımızı yere düşürmedi, 30 bin lira arkadaşlar. Söz verdik mi yaparız biz. Geliriz, söz verdik mi yaparız. Şunu söyleyeyim Ekrem Başkanın buraya bir sözü vardı. Daha doğrusu Başkanlar paylaşırken ona da şu düşmüştü. Bir; kültür merkezi yapılacak. Tam çapı belirlendi, projeleri çiziliyor. 19 Mart oldu. Ve o günden bugüne o iş bekliyordu. Geçen gün Hakan yapamayacağımızı düşünmüş, Ekrem Başkanla konuştuk. Dedi ki ‘Biz başkanvekilimize hatırlatalım o projeyi, benim de aklımdan uçmuş.’ Nuri Aslan’la, Başkanvekilimizle konuştuk. Ekrem Başkan içerideyken Kilis’e verdiği sözü tutacağız ve o kültür merkezini mutlaka yapacağız. Ne söz verdiysek tamamını tutarak karşınıza çıkacağız. Stajyerleri unutmayayım. Bu staj ve çıraklık mağdurları var. Çocuk yaşta çalıştırılmış, güya sigorta yapılmış, başlangıç tarihi kabul edilmiyor. Onları da unutmuyoruz. Dün de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nda mağdur olup, yıllarca dile getirdiğimiz sorun çözüldüğü için teşekküre geldi arkadaşlar. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak ne derdiniz varsa bunu duyuyoruz, dile getiriyoruz, çözmek için gayret ediyoruz. Madem olmuyorsa az beklesinler, çözmeye iktidara geliyoruz hep beraber.”

“VİCDANINIZA SIĞINMAYA GELDİK”

“Şimdi dedim ya sizi duymaya, sorunlarınızı duyurmaya, gönül gönüle konuşmaya, vicdanınıza sığınmaya geldik. Esas olarak şunu bir hatırlayalım. 19 Mart günü geldiler, arkadaşlarımızı gözaltına aldılar. Dört gün gözaltında tuttular. 23 Mart’ta biz tam Cumhurbaşkanı adayı ön seçimi yaparken alıp onları Silivri’ye koydular. O gün, tutuklandıkları gün ne söyledilerse sekiz ay boyunca bütün sahte, iftira, bunlara karşı hep birlikte doğrusunu anlatmaya çalıştık. Ama bir yandan da dedik ki ‘Artık iddianameyi çıkarın. Biz yargılanmak için değil, bu iddianameyi yargılamak için bekliyoruz. Büyük yalanlar var’ dedik. Şimdi Kilis’teyiz, Tayyip Bey ‘Bir aya iddianame çıkar demişti’ o zaman. ‘Bir aya insanın içine çıkamazlar, birbirlerinin yüzüne bakamazlar, ailelerinin gözüne bakamazlar’ demişti. Şimdi Kilis’teyiz, yüz yüzeyiz ve buradan sizin gözünüze bakarak şunları hatırlatıyorum ve şunları soruyorum: İlk gün dediler ki ‘560 milyar liralık yolsuzluk var.’ Dedik ki ‘Kör kuruş yok.’ İddianame çıktı, 560 milyarlık yolsuzluktan eser yok. Günlerce ‘İBB, bin 200 cep telefonu aldı, telefonu CHP’lilere dağıttı’ dedi. İddianame çıktı, böyle bir iddia bile yok. İspatı bırakın, iddia bile yok. Bir garaja girdiler ‘İmamoğlu’nun lüks arabaları’ dediler. MHP’li milletvekilinin çıktı. İddianamede adı bile yok. ‘Pandemide bin 388 konser düzenlediler fahiş fiyatlara’ dediler. İddianamede adı bile yok. Dediler ki ‘Bilgileri sızdırdılar.’ Bir gazeteciyi çıkardılar dedi ki ‘Ekrem Başkan’ın yakın arkadaşı Fatih Keleş’in evinden parkelerin altından 2 milyon dolar çıktı’ dediler. 2 dolar bile çıkmamış. İddianamede böyle bir şey yok. Bir başka gazeteciyi çıkardılar. Dediler ki, ‘Bavul bavul paralar var, bavulların içinde paralar var. Teknik takip var. Çok doğru yerden bilgim var’ dediler. Günlerce konuştular. İddianame çıktı, ‘Bavulun içinde para yok, jammer var sinyal kesici’ dediler. Şimdi buradan Tayyip Erdoğan’a soruyorum. Bu mahkemenin, İstanbul’un Başsavcısını oraya atayan, ona 19 Mart darbesini yaptıran, bize haysiyet suikastları yaptıran, insanları çoluğunun çocuğunun, eşinin, komşusunun karşısında hapisteki insana her gece televizyondan bunları anlatanlara söylüyorum. O attığınız iftiralar ne olacak? O kadar kul hakkına girdiniz ne olacak? Televizyonlarda o insanlar o yalanları atarken siz onu bir yerden servis ediyordunuz, ne olacak? Günü geliyor gencecik üniversite öğrencisini, bir tweet atmış diye ‘Yalan bilgiyi alenen yayma suçu’ deyip içeri atıyorsunuz. Bu yalan bilgileri verdiğiniz, yaydırdıklarınıza ne yapacaksınız? Allah size ne yapsın? Bu kadar iftiraya, bu kadar kuru iftiraya utanmadan sarıldınız.”

“BİR KUMPASLA KARŞI KARŞIYAYIZ”

“Bakın bu örnekler bizden. Size başka yerden örnek vereyim. İSFALT Genel Müdürü, İBB soruşturmasında, Ahmet Ağırman alındı ifadeye, sonra salındı. 2023 yılındaki ihaleleri sormuşlar. Adamcağız 2019’da İBB’den ayrılmış. Zaten AK Partiliymiş. Oradan ayrılmış, Tayyip Bey onu almış Varlık Fonu’na genel müdür danışmanı yapmış. Altı senedir İBB’nin kapısından girmiyor. İsmini koydular, ‘Yolsuzluk yaptı’ diye. İfade vermiş gitmiş. Bir baktılar iddianame çıktı, sanki hiç doğrusu anlatılmamış gibi aynı yalanı oraya da yazmışlar. Şunu anlatmak isterim. Öyle haksız, öyle beceriksiz, öyle vicdansız, yalandan korkmayan, insanların haysiyetiyle oynayan ve insanların bu kadar iftirayla toplumdaki düşürülmeye çalıştıkları durumla, onların gelecekte siyaset yapmasına engel olmaya çalışan bir kumpasla karşı karşıyayız. Kilis’in güzel insanları, bu kardeşiniz 2011 - 2015 arası Ergenekon, Balyoz duruşmalarını parti adına adım adım takip etti. Balyoz Kumpası diye kitap yazdık, üç arkadaş birlikte. Kitabın adı Balyoz Kumpası. Veli Ağbaba, ben, Nurettin Demir. O zamanlar bize diyorlardı ki ‘Darbecileri mi savunuyorsunuz? Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. İddianame çıksın göreceksiniz. Bunlar içeriden yıllarca çıkamayacaklar.’ Sonra ne oldu? Sonra döndüler ‘Milli ordumuza kumpas kurmuşlar’ dediler. ‘Milletim ve Rabbim beni affetsin, kandırıldık’ dediler. Ellerini FETÖ sabunla yıkadılar, kendilerini akladılar, kenara çıktılar. O gün kullandıkları savcıları da içeriye attılar. Buradan bir kez daha söylüyorum. Ergenekon ne kadar kumpassa, İBB dosyası da o kadar kumpastır. O kadar kumpastır. Nasıl vaktin, dönemin görev yapmış Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a ‘terörist’ dedi bunlar. İki kere ağırlaştırılmış müebbet verdiler. Mustafa Balbay’a ‘terörist’ dedi, müebbet verdi. Mehmet Haberal’a ‘terörist’ dedi, müebbet verdi. Tuncay Özkan’a ‘terörist’ dedi, müebbet verdi. Ne oldu? Benim arkadaşlarım, bizim komutanlarımız alnı açık, başı dik geziyorlar. FETÖ’cü savcılar sıçan gibi Amerika’ya kaçtılar.”

“3 GİZLİ TANIK VARDI, 15’E ÇIKARMIŞLAR”

“Size bir kez daha söylüyorum Kilis’ten o otobüsün üstünden. Üç gün yağmur yağdı. Dediler ‘Genel Başkan gelince yağmur yağıyor.’ Bugün hava da müsaade etti. Buradan söylüyorum. Geleceğim, bir daha bu otobüsün üstüne çıkacağım. Yağmur yağsın, kar yağsın, dolu yağsın. Doğru bildiğimizden şaşmayacağım. Diyeceğim ki ‘Gördünüz mü arkadaşlarımız masumdur, bu iddianame de çöp oldu. Bu iddianame de eninde sonunda hak ettiği yeri buldu.’ Nasıl haklı çıktıysak, ben şu kadar eminim ki 47 yıl birinci parti olamamışız, 50 yıldır iktidar olamamışız. Bir çöpe tenezzül etmemişiz. Nasıl birileri bir eli yağda bir eli balda. O partiye üye olunca her işleri çözülenler, Cumhuriyet Halk Partililer 50 yıl iktidar olamamış, bir çöpe tenezzül etmemiş, bulunduğu yerden bir santim oynamamış. Buradan Kilis’ten, Tayyip Bey’in gözünün içine bakarak söylüyorum: ‘Bir ay sonra insan içine çıkamazsın’ diyordun. Aha da Kilis’teyim, bu yiğit insanların arasındayım. Tam içindeyim. ‘Birbirinin yüzüne bakamazsın’ diyordun. Bak yüzlerine bakıyorum. Senin de gözünün içine bakıyorum. Ve diyorum ki Arkadaşlarımız masumdur, masumdur, masumdur. Bu iftiralara teslim olmayacağız. 19 Mart’ta arkadaşları aldılar, o gün üç tane gizli tanık vardı. Meşe, Ladin, Çınar. ‘Meşe şunu söyledi, ne diyeceksin? Bunu söyledi, ne diyeceksin?’ Bu Meşe’nin dedikleriyle Ekram Başkan’ı, belediye başkanlarımızı tutukladılar. Sonra o Meşe’yle araları bozulmuş, iddianamede Meşe diye bir şey yok. Bütün ifadeleri çıkarmışlar, İlke diye yeni bir gizli tanığa koymuşlar. Noktası, virgülü, satırı satırına aynı. Martta yoktu bu İlke? ‘Vardı, biz o tarihte aldık onu’ diyor. Hani Meşe vardı? Meşe’yi koymamış. ‘Bize o soruyu sorma’ diyor. Yani iftirada, suçüstü yakalanıyorlar, pişkinlikle gizli tanığın adını değiştirip aynı iftiraları iddianameye koyuyorlar. Üç gizli tanık vardı, 15’e çıkarmışlar. 76 kişiye ‘İtiraf et’ diye baskıyla olmadık şeyler söylemişler. Diyordu ki ‘Sadece beyana dayalı bir şey yapmıyoruz. Öyle varsa hemen salarız’ diyorlardı. Sadece beyanla dünya kadar arkadaşımızı tuttular. Biraz önce Mansur Başkan’ın dediği gibi iddianame yazıldı, deliller toplandı. Kimsenin kaçacağı yok. Zaten kaçsa en çok Tayyip Bey sevinecek. Bırak Ekrem’i kaçsın, Tayyip Bey kurtulsun. Gider mi? Gelse Tayyip Bey’i indirecek, onun yerine Cumhurbaşkanı olacak. Tayyip Bey’in bütün meselesi bu. O yüzden tutuksuz yargılama yapılmalıdır, bu zulüm artık bitmelidir. Bunun dışında biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak her birimiz asla ve asla bu kumpas karşısında arkadaşlarımızı yalnız bırakma niyetinde değiliz. Hem otobüsün üstünde gördükleriniz, her hafta Türkiye’nin bir ucunda, her hafta Çarşamba İstanbul’un bir ilçesinde ve sonuna kadar 19 Mart darbesine direneceğiz, darbecilere teslim olmayacağız, hak yerini bulana kadar mücadele edip hakkımızı alacağız. İktidara geleceğiz. Bunun başka bir çaresi yok.”

“İSTANBUL’DA HİÇ KREŞ YOKKEN BUGÜN 127 KREŞ VAR”

“Bu konuda iki şey daha söyleyeyim. Biraz da acınacak halimize gülelim. İddianamede yazıyor ki ‘Şirin gözükmek için kreş yaptılar, kreş adı altında rüşvet aldılar. Kreş yapılmadı, bu paralar kreş yapılmak için alındı.’ Ama çok aradı, parayı da bulamadı başsavcı. Diyor ki ‘Kreş yapılmadı.’ İstanbul’a Ekrem Başkan geldiğinde kaç kreş vardı? Herkes bir şey söyler, amcam bildi ‘sıfır’ diyor. Şu an kaç kreş var? 127. Bakın iddianameye yazmış ki ‘İş adamlarından para aldılar kreş yapacağız diye, kreşi yapmayıp parayı yediler.’ Gidip bir bak, 127 tane kreş yapılmış. Bir tane kreş yapmayan AK Parti’nin Yargı Kolları Başkanı oraya kreşler alınmış. Cumhuriyet Halk Partisi ‘Kreş yapacağız’ diye para almamış kardeşim. Adam gelmiş ihaleye girmiş, ihaleyi almış. Her zaman her yerde olduğu gibi ‘Yapacak bir şeyimiz var mı?’ diyene ‘Para ver’ falan denmemiş, eski sistem. Kendilerinden biliyor işi. ‘Aha da şuraya bir kreş yap, şuraya bir tane yurt yap, şu yurdun içini donat, şu garibana Ramazan kolisi ver’ denmiş. Eğer bizim boğazımızdan bir kuruş geçtiyse Allah bizim bin belamızı versin. Boğazından her şey geçip de birine iftira atan varsa, Allah onları da bildiği gibi yapsın.”

“HANGİ İFTİRA VAR, DOĞRUSU NE? HEPSİNİN YANITI BURADA”

“Bakın iddianamede bir kör kuruş yok ya, ne var? 969 kez ‘hatırladığım kadarıyla’, 691 kez ‘-mış, -miş, -muş’, 56 kez ‘duydum’, 499 kez ‘olabilir, 235 kez ‘düşünüyorum’, dokuz kez ‘öyle hissettim.’ Bunlarla yapıyorlar. Peki biz bu iftiralara karşı doğrusunu nereden öğreniyoruz? Nereden? Halk TV’den, Sözcü

TV’den. Bir de neredendi? Tele1’den. Şimdi bu Tele1’e kayyım atadılar. Ancak Tele1’deki arkadaşlar bir stüdyoya geçtiler ve oradan yayın yapıyorlar. Yakında televizyonunuza da çıkaracağız onlara. Şimdilik YouTube’dan yayın yapıyorlar. Adı da Tele2. Birinciyi savcı kaptı, iki yaptık biz onu. Tele2 izlemeye hazır mısınız? Merdan Yanardağ izliyor şimdi. Merdan Bey’e de bir alkış yollayalım buradan. Bu iddianamede yazan iftiralara karşı bir internet sitesi açtık. istanbuliddianamesi.com. O ne oldu? Onu da savcı kaptı. Yerine kapattılar, istanbuliddianamesi.net’i açtık. istanbuliddianamesi.net yazınca hangi iftira var, doğrusu neymiş bunu görüyorsunuz. Buradan biraz önce Mansur Başkan’ın söylediği, mektubunda Ekrem Başkan’ın söylediğini bir kez de buradan söyleyelim. Buradaki MHP’li kardeşlerimize, Devlet Bey de ‘olur’ demişti. AK Partili kardeşlerimize, Tayyip Bey de ‘münasiptir’ demişti. Biz kendimiz güveniyoruz, iddianame çıktı. Yakında yargılama başlayacak. Ekrem Başkan diyor ki, ‘Verilemeyecek tek kuruş hesabım yok. Bir tek şey istiyorum. Bu yalancıları değil, canlı yayın istiyorum.’ Biz buradan mahkemenin tamamını isteyen her televizyon tarafından yayınlanabileceği, TRT’nin de bir kanal tahsis edeceği şekilde İstanbul Büyükşehir Belediyesi yargılamasının canlı yayında yapılmasını istiyoruz. Kendimize güveniyoruz. Savcılarına güvenen çıksın karşımıza. Güvenen savcılarına çıksın karşımıza. Hodri meydan.”

“58 ÖĞRETMENİN 30 YILLIK EMEĞİNİ BİR TADİLATA HARCADILAR”

“Bir yanda çok kirli bir yol açtılar. Bir yanda bu ülkenin namuslu, şerefli, dünya kadar hakim ve savcısı tek maaşla, onuruyla kirada oturuyor, verilirse mütevazi bir lojman, orada duruyor. Kendisine verildiyse bir araç, o araçla işine gidiyor. Yoksa arabasına biniyor, toplu taşımasına biniyor. Ama bir yandan bir savcıya boğazda villa, 47 milyon lira. Yapıldığı gün. Şimdinin 58 milyon lirası. Yani bir öğretmen emekli olunca 1 milyon lira ikramiye alıyormuş. Onu bile alamıyormuş. 58 öğretmenin 30 yıllık emeğiyle aldığını, o villanın sadece tadilatına harcamışlar. Lüks araçlar, lüks yatları gezmeler, Amsterdam’da falan yatlara bakmalar, oralarda dolaşmalar. En son Lüksemburg’da Eti Maden şirketinden gizli ikinci maaşı almalar. ‘Bir hakim, bir savcı, başka hiçbir iş yapamaz, başka para kazanamaz’ kuralı var. Bu kadar namuslu hakim, savcı bu işleri böyle yaparken; birileri çıkıyor maalesef ikinci maaşı alıyor. Hem de yurt dışından Euro ile alıyor. Niye? Çünkü bu işleri bu paraya herhangi birine, herhangi bir şekilde yaptıramazsın. Çünkü burada savcı savcılığa bırakmış, gladyatör olmuş. Var ya filmlerde, imparator var. Gladyatör zavallı, savunmasız adamın boğazına bıçağı dayıyor, bakıyor imparatora. Böyle yapınca kesiyor kafasını. Suçu işliyor ama sorumlu olmuyor. Neden? İmparator adına suç işliyor. Şimdi de ülkeyi yöneten imparator adına, bir tek adamdan talimat alıp suçsuz, günahsız insanları katleden, onurlarına saldıran, haysiyetlerine saldıran, geleceklerini karartan bir anlayış var. Bunun için Kilis‘in vicdanına sığınmaya geldik. Bunun için Kilis’te hak, hukuk, adalet aramaya geldik. Sözün sonuna gelirken, tab,, İstanbul’da geçen hafta da böyle yaptık.

Normalde bu arabalardan ‘Ya hep beraber ya hiçbirimiz’ şarkısını, Ekrem Başkan için Yiğidim Aslanım’ı, biterken ‘Yürüyelim arkadaşlar’ı hep birlikte söylüyoruz. Gönül Kilis’te de böyle bir miting istiyordu ama 20 tane yiğidimiz Azerbaycan’dan gelirken Gürcistan’da uçak düştü. 20 tane şehidimiz var. Maalesef acımız çok büyük. Bir kez daha hepsine Allah’tan gani gani rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun, hepimizin acısı çok büyük. Onun için buradan gün boyunca da müzik çalmadı. Bu sırada da çalmıyoruz. Sonrasında da çalmayacağız. Ama sona gelirken müziğin yerine veya kararlılığımızı ifade etmek için bir şeyi hatırlatayım.”

“BU PARTİDEN YOLSUZ ÇIKMAZ”

“Buradan bir tek şeyi hatırlatayım. Ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanıyım. Bir siyasetçinin ömrü hayatında gelebileceği en yüce makamdayım. Çünkü ‘İki büyük eserim var’ diyor, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu partide onun emaneti koltukta oturuyorum. Bu parti, savaş meydanlarında kurulmuş bir parti. Bu parti, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nde kurulmuş bir parti. Bu partiye millet oy verir, iktidar yapar. Oy verir, Hakan’ı milletvekili yapar. Oy verir, partiyi 50 yıl sonra birinci parti yapar. Oy vermeyen de bu partiyi bilir. Bu partiden terörist çıkmaz. Bu partiden hırsız çıkmaz. Bu partiden yolsuz çıkmaz. Bu partinin dostu çoktur, düşmanları arkadan vurur. Düşmanları, yere düşene vurur. Şimdi kendi geçmişinde mağduriyetler olan Ak Partilisi MHP’lisi iyi bilir. Tayyip Bey, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, irtikap, ihaleye fesat karıştırmak... Hepsinden suçlandı. Bir gün sabah evden almadılar, bir gün nezarete atmadılar, bir gün tutuklu yargılamadılar. Yargılamalar bitti. Bir suçtan cezası kesinleşti. Telefonla cezaevine çağırdılar. Yanına istediğini koydular. Üç ay durdu, çıktı, ‘Mağdurum da mağdurum.’ Ne cezaevini anlatmayı bıraktı ne de partisine kapatma davası açıldığında bütün dünyayı dolaştı. ‘Mağdurum da mağdurum.’ Şimdi o günleri unutmuş. Kaldı ki Tayyip Bey’e de ‘Neler yaptı’ dersen ülkenin Genelkurmay Başkanı’nı hapse attırdı. ‘Tayyip bey neler’ yaptı dersen FETÖ’nün yolladıklarının tamamını Yargıtay’a, Danıştay’a atattırdı. Bütün özel yetkili mahkemelere, o zamanlar 250’nci maddeye göre özel yetkili mahkemelere bunları doldurdu. Az daha 15 Temmuz’da devleti kaybettiriyordu bize. Ona rağmen ben hiçbir partinin kapatılmasını doğru bulmam. Ömrüm boyunca karşı çıktım.

“PARTİLERİ MİLLET AÇAR, MİLLET KAPATIR”

“İnşallah bir gün gerçek, güçlü ve sivil bir anayasa yapacağız. Oraya nal gibi yazacağız, ‘Partileri millet açar, millet kapatır’ diyeceğiz. Şimdi gelmişler, Cumhuriyet Halk Partisi’ne kapatma davası açmaya kalkıyorlar. Vallahi yetmez. Kenan Evren yaptı, Kenan Evren’in şimdi milletin gönlündeki yerine bak, Cumhuriyet Halk Partisi’nin milletin gönlündeki yerine bak. Darbeciler yaptılar, boyun eğmedik. Mücadele ettik. Partimizi yeniden açtık. Şimdi 19 Martlar darbecileri, yeniden partiyi kapatmaya çalışıyorlar. Bunun bir sebebi

var. Bu, 19 Mart darbesi, diğer darbeler gibi mevcut hukümete yapılmıyor. 19 Mart darbesi, geleceğin hukümetine, geleceğin iktidarına yapılıyor. 19 Mart darbesi, seçimden sonraki cumhurbaşkanına, onun partisine, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir sonraki iktidar partisine, Cumhuriyet Halk Partisi’ne yapılıyor. Bu 19 Mart darbesine karşı direnmeye devam edecek miyiz? Hep birlikte mücadele edecek miyiz? Partinize, ülkenize sahip çıkacak mısınız? Ekrem Başkana sahip çıkacak mısınız? Belediye başkanlarımıza sahip çıkacak mısınız? Burada mısınız? Beraber miyiz? Birlikte mücadele edecek miyiz? Size söz veriyorum; ‘Güçlü yurttaş, güvenli gelecek, kazanan Türkiye’ diyerek bir yola çıkıyoruz.”

“PARLAMENTER SİSTEMİ KURACAĞIZ”

“Bu ayın sonunda Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurultayı var. 15 gün sonra programımızı yeniliyoruz. Artık sorunları değil, çözümleri anlatıyoruz. Türkiye’yi nasıl yöneteceğimizi, yüzleri nasıl güldüreceğimizi, gençleri bu ülkede nasıl tutacağımızı teker teker, kapı kapı, sokak sokak, kahve kahve, iş yeri iş yeri gezeceğiz ve anlatacağız. Darbeye giriştiklerinde seçim zamanında yapılsaydı 19 Mart‘ta seçime binin üzerinde gün vardı. O gün başladık, durmadan devam ediyoruz. Gerekirse dünya siyasi tarihinin en büyük seçim kampanyasını, bin günlük seçim kampanyasını yapacağız. Bin günlük seçim kampanyasının 280 günü geride kaldı. Ne kadar kaçarlarsa kaçsınlar o sandığa kavuşacağız. Ne yaparlarsa yapsınlar iktidarı değiştireceğiz. Bu ülkenin başına bir Cumhuriyet Halk Partili önce Cumhurbaşkanı’nı getireceğiz, ardından tarafsız Cumhurbaşkanlığını getireceğiz. Parlamenter sistemi kuracağız. Bir devri kapatıp bir devri açacağız. Bakan evlatlarının devri bitecek, siz vatan evlatlarının devri başlayacak. Söz veriyoruz. Emeklinin, emekçinin, çiftçinin, esnafın, gençlerin yüzünü güldürmek için geleceğiz. Gençler için ‘yasaksız bir Türkiye, vizesiz bir Avrupa’ getireceğiz. Yolun sonuna geldiğimizde 31 Mart akşamı nasıl size verdiğim ilk sözü tuttuysam… Burada da demiştim ya ‘Ecevit 1970’lerde girdiği ikisi yerel, ikisi genel dört seçimde de partimizi birinci parti çıkarttı.’ ‘Aynısını yapacağım’ demiştim. ‘Partiyi birinci parti yapamazsam o gün görevi bırakacağım’ demiştim. Kilis’te verdiğim ilk sözü tuttum mu? ‘Kilis Belediyesi’ni alacağız’ demiştik, o sözü tuttuk mu? Şimdi size söylüyorum: İlk seçimin akşamı sandıklar açıldığında, 31 Mart’ta nasıl 47 yıl sonra sözümüzü tuttuysak, ilk genel seçimde de bu seçimleri kazanacağız ve artık bu sıkıntıların hepsini geride bırakacağız. O güne kadar omuz omuza, kol kola, yan yana, hep beraber mücadele etmeye, çalışmaya var mıyız? Beraber miyiz? Başaracak mıyız? İnanıyor muyuz? Ben de size inanıyorum. Sizi çok seviyorum. Her birinize ayrı ayrı kucaklıyorum. İyi ki varsınız Kilis. Hepinize yürekten sevgiler, selamlar… Yine görüşeceğiz. 10 yılda, 20 yılda değil. Bir yılda, iki yılda üç kere geldim. Bundan sonra da gelmeye devam edeceğim. Bir kez daha son ayrıldığımızda söylediğim gibi Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisi, geleceğin iktidar partisi. Hepinizin yüzünü güldürecek, iktidar partisi olacak. Hepinizi selamlıyorum. Ailelerinize ve komşularınıza selam götürün. İnancımızı, kararlılığımızı götürün. Bu ülke güzel günlere sizlerin umuduyla, inancıyla kavuşacak. Çağrılınca böyle koşun gelin. Emin olun biz başaracağız. Biz kazanacağız, Türkiye kazanacak. Hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Sağ olun, var olun.”

Kaynak : istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları