loading
close
SON DAKİKALAR

Roboski Katliamı'nın 10. yılı

Roboski Katliamı'nın 10. yılı
Tarih: 28.12.2021 - 10:52
Kategori: Gündem

Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Ortasu (Roboski) köyünde TSK'ya ait savaş uçaklarıyla yapılan bombardıman sonucu 19’u çocuk 34 sivilin hayatını kaybetmesinin üzerinden 10 yıl geçti.

Şırnak'ın Uludere ilçesi Gülyazı ve Ortasu Roboski köylerinde, Türk Silahlı Kuvvetlerine ait savaş uçakları tarafından bomba yağdırılması sonucu çoğunluğu çocuk 34 sivilin hayatını kaybettiği Roboski katliamının üzerinden 10 yıl geçti.   

28 Aralık 2011'de ne oldu?

Askeri savcılık yaptığı soruşturma sonucu hazırladığı rapora göre, insansız hava aracı (İHA) ile yapılan keşif uçuşları sırasında saat 17:20 civarında Haftanin Deresi Vadisi'nde "ısı kaynakları" tespit edildi.

Bundan yaklaşık yarım saat sonra dönemin 23'üncü Jandarma Sınır Tümen Komutanı Tümgeneral İlhan Bölük tarafından görüntülerin "terörist olarak değerlendirildiği" ve bunun için topçu atışı yapmak istendiği bilgisi 2'nci Ordu Harekat Başkanlığı'na iletildi.

Değerlendirme sürecinde top atışına onay verildi ancak hareket halinde grubun hem üç koldan ilerlemesi hem de kafilede motorlu araçların bulunması nedeniyle top atışının yeterli olmayabileceği değerlendirmesi yapıldı.

Hava harekatının "uygun olacağına" karar verilmesinin ardından dönemin Genelkurmay İstihbarat Başkanı, günümüzün Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler onay için konuyu Genelkurmay İkinci Başkanı'nın makamına götürdü.

En sonunda akşam saat 20.00 sularında dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, evinden telefonla hava operasyonuna onay verdi.

Sınır hattında bekleyen gruba ilk bomba saat 21:43'te, ikinci bomba da 22:02'de, üçüncü bomba 22:16'da ve son olarak da dördüncü bomba saat 22:24'te atıldı.

Olay sonucu 17'si çocuk 34 kişi yaşamını yitirdi. Hayatını kaybedenlerin 27'si Encü ailesine mensuptu.

Sınırdaki hareketliliğe dair istihbarat nereden geldi?

Genelkurmay Başkanlığı'ndan olayın ertesi günü yapılan ilk açıklamada da Irak'tan Türkiye'ye doğru "bir grubun hareket halinde olduğu İnsansız Hava Aracı görüntüleri ile" tespit edildiği belirtildi. Açıklamada, bu bölgenin PKK'lılar tarafından geçiş için sıkça kullanılan bir alan olduğu vurgulandı.

Ancak bu istihbaratın hangi İHA'lardan geldiği konusu ise uzun süren tartışmalara neden oldu.

ABD'nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal, Mayıs 2012'de yayımladığı bir haberinde, söz konusu istihbaratın ABD yapımı İHA'lardan geldiğini öne sürdü.

Gazetenin ABD Savunma Bakanlığı yetkililerine dayandırdığı haberinde, istihbaratın Türkiye ile ABD arasında 2007 yılında PKK'ya karşı kurulan istihbarat paylaşımı anlaşması çerçevesinde oluşturulan mekanizma kapsamında verildiği ancak hava operasyonu kararının tamamen Türk askeri yetkililere ait olduğu belirtildi.

WSJ'ye konuşan görgü tanığı Servet Encü de bombardımandan kısa bir süre önce İsrail yapımı Heron aracının sesini duyduklarını söyledi.

Ancak askeri savcılık tarafından Ocak 2014'te tamamlanan soruşturma kapsamında hazırlanan raporda, istihbaratın "Gözcü İHA'lar" tarafından alındığı belirtildi.

Gözcü, 2007'de Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) envanterine girmiş ve bu yıldan itibaren operasyonel olarak kullanılmaya başlanmıştı.

O dönem yayın hayatını sürdüren Taraf gazetesi, olaydan birkaç gün sonra yayımladığı haberinde bombardımana neden olan bilginin Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından verildiğini öne sürdü. Ancak MİT, konuyla ilgili yazılı bir açıklama yaparak bu iddiaları reddetti.

Dönemin başbakanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, olaydan iki gün sonra yaptığı açıklamada da İHA'ların istihbarat örgütlerinin 10 gün kadar önce verdiği bilgi üzerine bölgede uçuş yaptığını söyledi.

Olaydan sonra ne oldu, hangi soruşturmalar başlatıldı?

Erdoğan, o dönem yaptığı açıklamada, kaçakçılıkların en fazla 10 kişilik gruplarla yapıldığını ve 40 kişilik bir grubun tespit edilmesinin "daha önce Gediktepe ve Hantepe baskınlarında silahların katırlarla taşınmasını" hatırlattığını söyledi ve ekledi:

"O zaman da niye bunlara müdahale edilmemişti denmişti. Bunların hepsi birer ibretti. Bu sefer de güvenlik güçlerimizin böyle bir yanlışa düşmemesi isteniyordu ama Uludere'deki köylülerden 35 vatandaşımız ebediyete intikal etti. Üzüntümüz büyük. Gerekli idari ve adli incelemeler yapılıyor. Adli tıp yetkilileri gerekli incelemeleri yaptılar."

Dönemin Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç da 2 Ocak 2012'deki Bakanlar Kurulu'nun ardından yaptığı açıklamada, olayda kasıt olmadığını söyledi.

Arınç, olayla ilgili "resmi özür dilenmesini beklemenin yanlış olacağını" ancak hayatını kaybedenlerin yakınlarına tazminat ödeneceğini ifade etti.

Şubat 2012'de ise Başbakanlık tarafından kişi başına 123 bin, toplamda da 4 milyon 180 bin TL tazminat ödendi. Ancak aileler bu tazminatı kabul etmedi.

Olayla ilgili ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) bir araştırma komisyonu kuruldu.

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesindeki Uludere Alt Komisyonu, yaklaşık 15 ay süren çalışmalarını Mart 2013'te tamamladı.

Komisyonun hazırladığı 84 sayfalık raporda, sadece İHA görüntülerine dayanarak kimlik tespiti yapmanın mümkün olmadığı ifade edildi.

Komisyon raporunda, "Olayın kasten yapıldığına yönelik herhangi bir delil elde edilememiştir" sonucuna vardı.

Ayrıca İçişleri Bakanlığı müfettişleri de konuyla ilgili inceleme yaparak, bir rapor hazırladı.

Konuyla ilgili soruşturma başlatan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı da Haziran 2013'te "görevsizlik kararı" vererek, dosyayı askeri savcılığa sevk etti.

Askeri savcılık da Ocak 2014'te şüpheli olarak adı geçen 5 askerin "kanunun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görev gereklerini yerine getidikleri, görev gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri dolayısıyla eylemleri hakkında kamu davası açılmasını gerektiren bir sebep bulunmadığı" belirtildi ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.

Soruşturmaların sonuçsuz kalması üzerine mağdur yakınları Temmuz 2014'te Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu.

AYM ise Şubat 2016'da başvuruda bulunan 53 avukattan üçünün vekaletnamesinin dosyada yer almadığı gerekçesiyle reddetti ve eksik evrakların belirtilen 15 günlük süreden iki gün gecikmeli olarak teslim edildiği için davayı kabul etmedi.

Bunun üzerine hayatını kaybeden 34 kişinin 281 yakını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu. AİHM, iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle Mayıs 2018'de başvuruyu reddetti.

AİHM gerekçe olarak, dava avukatlarının eksik olduğu bildirilen belgeleri 15 günlük sürede değil, 17 günde göndermesini hata olarak kabul etti.

Dönemin Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Roboski Katliamı'nda FETO izi olduğunu, Uludere olayının FETÖ yandaşları tarafından yapıldığını söyledi. Albayrak, “Uludere konusunun, uçak konusunun tekrar inceleneceğini düşünüyorum” sözlerinin ardından ise dava avukatları, Haziran 2019’da Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına başvurdu. “Yeni delil varlığı” sebebiyle Roboski dosyasının yeniden açılmasını talep etti. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı ise yetkisizlik kararı vererek, dosyayı Uludere Cumhuriyet Savcılığına gönderdi. Haziran 2019’da yapılan başvuruyla ilgili henüz bir işlem gerçekleştirilmedi.

 

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları