1968'in simge isimlerinden Sarp Kuray Can Ataklı'nın Yazıişleri programına katıldı. Kuray, 'Asgari bir program yapılması ve 1919'ların ruhunun yeniden gündeme getirilmesi gerekir' dedi.
1968'in simge isimlerinden Sarp Kuray Can Ataklı'nın Yazıişleri programına katıldı. Kuray, "Asgari bir program yapılması ve 1919'ların ruhunun yeniden gündeme getirilmesi gerekir. Bunu Kürtlerle birlikte yapmamız gerekir. Ortak vatan, eşit ve özgür yurttaşlık temelinde olmalıdır" dedi.
Kuray, anayasa değişikliğiyle tüm yetkilerin Cumhurbaşkanına verilmesine ilişkin olarak, "Biz aslında tek adam felaketi yaşadık. Enver Paşa felaketi... Tek başına ülkeyi savaşa sokmuştur. 100 bin askerimiz şehit olmuştur" ifadelerini kullandı. Sarp Kuray'ın açıklamaları şöyle:
"-27 Mayıs'a darbe diyorlar. 27 Mayıs en özgürlükçü anayasayı getirmiştir.
-Ecdat söylemi var. Bugün Osmanlı tarihini liberal arkadaşlardan öğreniyorlar. Osmanlı tek vücut olarak sunulamaz. Osmanlı İmparatorluğu Orta Asya'dan gelmiş göçebelik üzerine kurulmuştur. Mülkiye ortak maldır. Köylü tasarruf haline sahiptir.
-Fatih dönemi bile ikiye ayrılır. İlk aşamada Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u almadan önce güçlü bir toprak reformu yapmıştır. İkinci aşamada Bizans Fatih'i kuşatmıştır. Padişah tabulaştırıldı. Padişahın etrafında organik bir devlet kurulmuştur. Padişah Allah'ın yeryüzündeki gölgesi ilan edilmiştir. Devletin bekası için şehzadeler öldürülmüş. Bunlar Bizans'tan gelen işlerdir.
-Peygamberimiz mescitin kurulmasında taş taşımış, emek vermiş bir insandır. Küçük bir odada hayatını geçirmiş ve orada vefat etmiştir. Peygamber 'ben de sizin gibi bir insanım' demiştir. Bu bir kenara bırakılıyor. Tek adam rejimine götürenler hakanlar tipini mi(Meclis'in olduğu) kendisini Allah'ın gölgesi ilan etmiş padişahlık rejimini mi istiyor? Bunların istediği ikincisi.
-Biz aslında tek adam felaketi yaşadık. Enver Paşa felaketi... Tek başına ülkeyi savaşa sokmuştur. 100 bin askerimiz şehit olmuştur. Türkiye'nin tarihi birikimleri güçlüdür.
Bu tarzdaki bir yetkiyi bana verseler de kabul etmem. Tarihte yanlışlar yapmış bir kişiye tüm yetkiler verilmemelidir.
-1966 Deniz Harp Okulu mezunuyum. Devrimci bir kaynaşmanın olduğu okuldur. 1919'lara sahip çıkan bir dergi vardı. Harp okulunda komutanlar var dendi. Subay taburu 'ne rütbe ne nişan peşindeyiz Erzurum'da üniformasını bırakan Mustafa Kemal'in sönmez ateşindeyiz' dedik.
Devletin içinde organize olmuş çeteler devrimcileri vurmaya başladıklarında 'Tüfeklerimizdeki mermi, mermilerimizdeki barut, yüreklerimizdeki ateş yeter size. Milli Kurtuluş Savaşımızın en büyük dayanağı yiğit halkımızsa, onun yumruğu devrimci gençliktir. Devrimci öğrencileri öldürmeyin' dedik. Bundan sonra beni ordudan attılar.
-Deniz Harp Okulu'da memleket meselelerine karşı hassasiyet doğmuştur.
Gülen'in adamları orduya yerleştirilmeye başlanmıştı. Ordu komutanına 'Bizi atacağınız belli oldu, yerimize kim alacaksınız' diye sormuştum. Kimi aldıklarını tarih bize gösterdi. Işık evlerinden yetiştirilenler yerleştirildi.
-Ordudan atılınca Dev-Genç'e geldim. Dev-Genç çizgisi Cumhuriyete bağlı bir çizgidir. Emperyalizme, saltanata karşı bir çizgidir.
-'68 gençliği tam bağımsızlıkçıdır. '68'de Kemal Paşa'ya deccal diyorlar 6. Filo'ya karşı namaz kılıyorlardı, biz protesto ediyorduk.
-Bütün yoksul köylü hareketleriyle ilişki kurduk. İstikametimiz bellidir. '78 gençliği mahallelerden başlayıp Anadolu'ya açılmışlardır. İkisinin de üzerinden 12 Eylül silindir gibi geçmiştir. 2 kuşağı mahvettiler. Türkiye bu duruma geldi, yarılma oldu. Doğu gericiliğini egemen kılmaya çalışıyorlar, arkada da batı gericiliği yani emperyalistler var.
-Cumhuriyet Halk Partililer, devrimciler, Kürtler, MHP'nin içinde bir damar, Adalet Parti geleneğinden gelen ve laiklik ve Cumhuriyet tehlikeye girdiğinde bunlardan yana tavır alanlar Cumhuriyete ve laikliğe sarıldılar. Bunlar bir tarafta AKP ve tarikatlar diğer taraftadır.
Rejim tehlikede, gericilikle karşı karşıyayız. Cezaevinden çıkınca 'Zorbalık ve batakçı gericilik bize boyun eğdiremez' dedim. İnkılap ve irtica cepheleri var. Tarihin her döneminde biz inkılap cephesinden yana kalmışızdır.
Asgari bir program yapılmalı, bu Cumhuriyeti savunma üzerinden olmalıdır. 1919'ların ruhunun yeniden gündeme getirilmesi, Teşkilat-ı Esasiye Kanunun bir daha görüşülmesi gerekir. Bunu Kürtlerle birlikte yapmamız gerekir. Ortak vatan, eşit ve özgür yurttaşlık temelinde olmalıdır.
Polisin içindeki Cizre'de insanları bodrumlarda yakıp 'Aşk bodrumda aşk başkadır' diyen damarla Türkiye toparlanamaz. Kürt arkadaşlarla da ortak ve eşit yurttaşlık temelinde birlikte olmamız, onların parlamentoda olması lazım. Türkiyelileşme projesini oturtmaya çalışan milletvekillerini hapse atmamam lazım. Selahattin Demirtaş'lardan şüphelenmemek gerekir, bunlar Kürt halkının yetiştirdiği değerli çocuklardır.
Cumhuriyet Halk Patisi ve devrimcilere büyük görev düştüğünü düşünüyorum."