loading
close
SON DAKİKALAR

Sibel'i bezdiren bezdiri

Sibel'i bezdiren bezdiri
Tarih: 06.10.2012 - 15:47
Kategori: Sağlık, Yaşam

Devlet memuru Sibel Yüksel'in mobbing'le mücadelesi 13 yıl öncesine dayanıyor. İçinde cinsel taciz de olan, ürpertici bir hikâye...

İSTANBUL- Sibel Yüksel, 41 yaşında. 19 yıllık memur. Türkiyeİş Kurumu Genel Müdürlüğü Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü Ek Hizmet binasında şef. Ama şu anda raporlu, çünkü işyerindeki mobbing’i durdurmak için mücadele ediyor. Türkiye’de her 10 çalışandan birinin uğradığı mobbing’in iki türünü de yaşıyor: Hem dikey hem yatay mobbing.

Sibel Yüksel, çalışma hayatının ilk sekiz yılında sorun yaşamıyor. 99’da şef kadrosunu kazanınca o zamanki yöneticisi “Bundan şef olmaz” diye iptal ettirmeye çalışıyor. Tam da o sırada Yüksel, iş arkadaşının cinsel taciziyle karşılaşıyor:

“Eşi rahatsızdı. Hastanede yatıyor, ben de telefon edip ‘Geçmiş olsun yapabileceğimiz bir şey var mı?’ diye sordum. ‘Yok ama sen gel sohbet ederiz’ dedi. Anlam veremedim. Sonra eğitime gitmiştik beraber, devamlı yanımda olmak istiyor, o zaman şüphelendim. Mesafe koydum.”

Sonrasında aşk mektubu ve cep telefonu mesajları geliyor. Araya diğer mesai arkadaşları giriyor, tacizciyle konuşuluyor. Ama değişen bir şey olmuyor: “Bu arada aynı odada çalışıyoruz, ‘Lütfen dinle, hak vereceksin’ deyip duruyordu. İş çıkışı, öğle arası, arkamdan geliyordu, dinlemiyordum, işyerinde yakasından tutup silktim bile. Ama vazgeçmiyordu.” 

İki yıl psikiyatrik tedavi

Yüksel’in normal hayatı gibi ruh sağlığı da bozulmuş. “İki yıl depresyon tedavisi gördüm. Artık elimde biber gazıyla dolaşıyordum. Bir öğle arasında yine arkamdan geldiğinde suratına biber gazı sıktım. Eminönü’nde iş çıkışı, bir baktım arkamda, hemen bir dükkana girdim, biber gazı çıkardım. Öyle bir hal ki, artık ölmek istiyorsun” diyor ve gözleri doluyor.

2007’de başka bir projede görevlendirilince mutlu oluyor ama sonrasında tacizcinin de aynı programda görevlendirildiğini öğreniyor: “Bölge müdür yardımcısına durumu izah ettim. İlgilenmediler. Yazılı müracaatta bulundum. ‘Sizin şahsınıza münhasır bir durum, bizi ilgilendirmiyor’ diye cevap geldi. Ben de Valilik İnsan Hakları bölümüne başvurdum, oradan yazı gelince o kişiyi projeden aldılar. İki sene rahat çalıştım.”

Ve bu görevlendirmeyle eş zamanlı olarak “cinsel taciz” davasını da açıyor ve tacizci 2008’de üç ay, 22 gün ceza alıyor. O kadar beklemesinin sebebi de var: “Çoluk çocuğu nafakasız kalmasın.”

Yüksel, 2009’da eski kurumuna dönüyor. İlk başlarda ortalık sakin. Ama hem Büro Emekçileri Sendikası’nın işyeri temsilcisi hem de servis sorumlusu olarak işyerinin eksiklerini dilekçelerle bildirmeye başlaması pek hoş karşılanmıyor. Son olarak promosyon paraları ve engelli iş arkadaşı için merdivenlere korkuluk isteyince bölge müdüründen ilginç bir cevap alıyor: “Her şeyi biliyorsun, bunu da yaptır, çık dışarı!”

Toplantıya çağrılmıyor

2011 Aralık’ta Yüksel’in hak arama dilekçelerinin sayısı artınca, 6 Ocak 2012’de başka bir görevlendirme geliyor: Tacizcisiyle aynı odaya! Hemen yöneticilerine başvuruyor. Yöneticilerden gelen cevap; “O kişiyle odada yalnız kalmayacaksın, sen neden gocunuyorsun ki? Devletin işi, yerine getireceksin, getirmezsen de ben gereğini yapacağım”.


Rapor alıyor ve geldiğinde bilgisayarındaki yetkilerinin kısıtlandığını görüyor, itirazını kimse dikkate almıyor. Bunun üzerine Valilik İnsan Hakları bölümüne başvuruyor. Bu arada yöneticisi de Yüksel’in servisini binanın başka bir yerine taşıtıyor. Vali Yardımcısı da oda değiştirildiği için soruşturmaya gerek yoktur raporu veriyor. Bu arada rapor gelince Yüksel daha da şaşırıyor: “Bölge müdürü benim çalışmadığım, işyerinde sevilmediğim tarzında bir ifade vermiş.”

Yüksel, 19 Temmuz’da Adli Tıp Kurumu’ndan ‘mobbing’e uğradığına dair rapor alıyor. 8 Ağustos’ta bütün şefler toplantıya çağrılıyor, bir tek Sibel Yüksel’e haber verilmiyor. İtirazına yine cevap yok. Bu arada tacizci de tekrar tacize başlıyor. “Ben onu görünce yolumu değiştiriyordum ama karşılaştık. ‘Sürtük’ diye bağırdı” diyor ve sesi düşüyor:

“Müracaattaki arkadaşlara ‘Duydunuz mu?’ dedim, ‘Duymadık’ dediler. Üç kişi vardı, kimse duymamış. Bir gün koridorda peşimden geldi. Bağırdım çağırdım, çerçeveler vardı indirdim yerlere. Başka odaya giriyorum, gitti diye çıkıyorum, gene peşimden geliyor, orada ne varsa fırlatıyorum üstüne. İdareciler dışarıya bile çıkmıyor.”
Tutanak tutup tacizcinin yerinin değiştirilmesini istiyor. Sonuç: Yüksel kurumun başka bir binasına tayin ediliyor. “Neden taciz eden değil de taciz edilen gönderiliyor? Bu, tacizciyi daha da cesaretlendiriyor” diyen Yüksel, şimdi nisanda başlattıkları ‘Mobbing’e Son Kampanyası’yla mücadele ederek, eski yerine dönmek için uğraşıyor. Bu arada ‘mobbing davası’ açmak için avukatına da vekalet vermiş durumda.

İl Müdürü: Neresi mobbing?

İl Müdürü Muammer Coşkun’un iddialara yanıtı: “Aralarındaki olaydan haberimiz yoktu. Valilik İnsan Hakları incelemesinden sonra oldu. ‘Bu iki eleman aynı çatı altında olamaz’ denince, tayinlerini yaptık. İl Müdürü, hangi yerde ihtiyaç varsa oraya tayin yapabiliyor. Evine daha kolay gidip gelsin diye Tophane’ye yaptım tayinini. Üstelik iyilik olsun diye İl Müdürlüğü’ne tayin oldu. Diğerini Şişli’ye gönderdik. İşte ikisini ayırdık, burada bir mağduriyet var mı, bunun mobbingle ne ilgisi var? Yaptığınız hukuksuzdur, mahkemeye gideceğim dedi, buyursun, bekleyeceğiz mahkeme kararını. Sonra burada sendikayla eylem yaptı. Toplantıya çağrılmadığını söylüyor ama kötü niyet yok. O toplantıda yöneticilerle toplanıp elimizde ne işler birikmiş, nasıl halledilir diye konuşalım dedik. Çok planlı bir şey de değildi, 10 dakikada karar verildi. İnsanlar geldi, ‘Bütün kadro bu mu?’ dedim, ‘Evet’ dediler. Başındaki yönetici unutmuş olabilir, çağrılmamasında art niyet yok.”

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları