loading
close
SON DAKİKALAR

Suçlayarak değil, ‘kendini sorgulayarak’ yol alınmalı

Suçlayarak değil, ‘kendini sorgulayarak’ yol alınmalı
Tarih: 11.02.2012 - 23:56
Kategori: Ekonomi

Nihat Gökyiğit, Hayrettin Karaca ile birlikte 1992’de TEMA’yı kurdu. Çölleşmeye engel olmak için ülkenin en ücra köşelerine gidip toprakla uyum içinde yaşamayı anlatırken o kamuoyunun hafızasında “Yaprak Dede”, Hayrettin Karaca “Toprak Dede” olarak yer et

Röportajımızda sözü sürekli insanın doğayla savaşında tutmaya çalışsa da, Türkiye’nin ortaklık kültürünü en iyi bildiğini düşündüğüm işadamıyla Kürt sorununu, yani insanın insanla savaşını da konuştum. Duayen işadamı Kürt sorunun çözümünde tarafların birbirini öryargısız dinlemesini, yani empati kurulmasını öneriyor. Savaşı israfla açıklıyor. İsraf günahtır diyen Gökyiğit, “Türkiye bu sorunu barış yoluyla çözmeye mecburdur” diyor.
Tekfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Gökyiğit’le, çevreden nüfus planlamasına kadar geniş bir yelpazede konuştuk.


Türkiye’nin geleceğine dair en korktuğunuz konu nedir?
Ülkede istikrarın bozulması ve çeşitli gruplar arasında çekişme. İnsanların barış içinde birbirlerini anlayarak, kucaklayarak yaşamasını arzu ediyoruz.
Ne tür çekişmeler...
Her türlü kavgayı sevmiyoruz. Biz iş hayatında da ihtilafa düşmeden anlaşmayla yol almayı seçtik hep. Çokça anlattığım bir örnek vardır. Mersin rafineri inşaatında bize bir ödeme yapılacaktı. Sonra müdür değişti, yeni gelen Amerikalı müdür ödeme planı çıkardı. 600 bin TL eksik ödeme önerdi. Sene 1960. Gittik yeni müdür bizi dinledi, dinledi,
‘Siz bugün kendinize 600 bin TL’lik bir dava mı almak istiyorsunuz, yoksa 300 bin TL’lik bir çek mi?’ dedi. Necati’yle (Akçağlılar) birbirimize baktık, ‘Çekimizi ver’ dedik. Sürtüşmeye gitmedik. İşverenle barış içinde kaldık. Sonra Ereğli Demir Çelik’te ihalesiz bize müzakereyle proje verdi o müdür. Gördük ki kavga ederek değil barışarak yol almak lazım.
Tam da bu noktada Kürt sorunu hakkındaki çözüm önerilerinizi sorsam...
Her ihtilafta önyargılardan, ezberlerden kurtulup dinlemek lazım. Suçlayarak değil, kendinizi sorgulayarak yol almanız lazım. Kürt meselesinde de öyle. Tabii şimdi, insanı çok üzen hadiseler oluyor, bu hadiseler karşısında hissiyata kapılmadan nasıl görüşme yapılır noktasında hak veriyorum. Ama bunu barışarak halletmeye mecburuz. Türkiye’nin bölünmezliğinin esas alınarak yol alınması lazım. Güneydoğu’da çok iş yaptık, yapıyoruz. Tabii insanların yoksulluktan kurtulması birtakım sorunları daha kolay halletmesine yol açıyor. Bu nedenle bölgenin kalkınmasına devam edilmeli. Ama onların da şiddet hareketlerinden hemen vazgeçmesi lazım.
Sizce Kürt sorunu 30 yıldır neden çözülemiyor?
Birtakım yer isimlerini değiştirme, geçmişte ana dilinde konuşmaktan men etme gibi uygulamalar derin yaralar açtı, bazı aşırılıklar oldu. Biraz kendimizi sorgulamamız lazım. Nerelerde hatalar yaptık, nasıl düzeltebiliriz diye. Bu tabii iki taraflı olması gereken bir tutum.

 

‘EN AZ 3 ÇOCUK’ DOĞRU DEĞİL...
Nüfus planlamasından bahsettiniz. Başbakan Erdoğan, en az 3 çocuk öneriyor, size göre ideal sayı kaç çocuk?
3 çocuk olabilir. Ancak ‘En az 3 çocuk’ tavsiyesi bana göre doğru değil. Bundan ‘sekiz olabilir’ manası çıkıyor. 3 çocuk önerenlerin şöyle bir mantığı var; Her ailenin çocuğu olmuyor. Olanlarda da, hastalık oluyor, kaza oluyor, çocuklardan birini kaybedebiliyor aile. Birini kaybederseniz iki çocuğunuz hayatta, anne baba da zaten iki kişi. Onlara bakabilir iki çocuk. Bana sorarsanız dikkat etmek lazım. Dünyanın başındaki en büyük dertlerden biri nüfus. Biz üç ortak ikişer çocuk yaptık. Birinci kaide yetiştirebildiğin, ilgilenebildiğin kadar çocuğa sahip olmak.
Bir apartmanda oturuyorduk, kapıcının 3 çocuğu var ve eşi yine hamile kalmıştı, ufacık evde yaşıyorlar üstelik. ‘Yahu yine hamile karın, ne olacak bu durum’ dedim. ‘Nihat Ağabey, ceketimi yatağımın üzerine atıyorum. Kadın hamile kalıyor’ dedi bana. Cehalet işte, bunu engelleme gücü olduğunu düşünmüyordu.
 

VEHBİ BEY’i ÇOK ÖZLÜYORUM 
Ortaklar arasında bir sıkıntınız, içinden çıkamadığınız bir durum olduğunda kime danışırdınız?
Büyüklerimiz Necati Bey, Vehbi Bey’den çok şey öğrendik. Vehbi Bey, TEMA Vakfı kurulurken bize çok destek oldu. Hayrettin Karaca ile gidip kendisine bilgi verdik, ‘Türkiye çöl oluyor’ dedik. Dinledi, dinledi ‘Bir rapor hazırlayın verin bana’ dedi. Sonra, ‘Ne gün verirsiniz raporu’ diye sordu. Hayrettin Karaca, ‘Daha hocalarla görüşeceğiz, seyahatteler mi bilmiyoruz’ derken Vehbi Bey ayağı kalktı, ‘Takvimi olmayan hiçbir şey konuşmam ben’ dedi. Raporun takipçisi oldu, bizi aradı, bir de yönetici özeti istedi.
Özlüyor musunuz Vehbi Bey’i?
Çok seviyordum. Çok özlüyorum. İlk TEMA raporunu hatırlıyorum. Vakti boşuna kullanmazdı. ‘Şimdi ne olacak?’ dedi, eylem planı, istedi. İşi bağlamadan masadan kalkmamayı, organize olmanın önemini ondan öğrendik.
1970’lerde özel uçağınız var. Vehbi Bey ise çok tutumluydu... Bu konuda çok örnek almamışsınız galiba!
Daha da önce aslında, 1960’ta uçağımız vardı... Feyyaz Bey’le Ereğli’ye giderken uçağımız düştü. Yine de hiç vazgeçmedik. Vehbi Bey çok tutumluydu. İsraftan korkardı fena halde. Bir TÜSİAD toplantısının ardından, Ankara’ya gitme kararıyla masadan kalktık. Vehbi Bey, ‘Yahu nereye oturun bir’ dedi, ‘Herkes otellere ayrı ayrı rezervasyon mu yapacak, ayrı ayrı telefon mu edecek, ayrı lokantalarda mı yemek yiyecek? Bunların bir tek elden yapılması lazım’ dedi.
İsraf dersini ondan aldık, Eski Osmanlı ailesinde israf günahtı, öyle yetiştirilmişti Vehbi Bey. Şimdi bu yeşil binaları israftan koruduğu için seviyorum ben. Dünya iki kıskaç altında; birisi hızlı nüfus artışı diğeri ise aşırı tüketim ve korkunç israf. Yeşil binalar, doğal varlıkların, hammaddenin, elektriğin tüketilmesinde yüzde 20 - 40 arasında tasarruf sağlıyor. Bu binalar yapıyı dizayn ederken sadece enerji tasarrufu sağlamıyor. Kullanılan bütün ürünleri sorguluyor. Buna göre sana puan veriyor. Kullandığın ahşabı eğer doğal bir ormandan rastgele elde ettiysen düşük puan alıyorsun. Ağaç tarımı yapılan yerden aldıysan yerine yeni ağaç diktiğin için güzel puan alıyorsun. Bu da yetmiyor ağacı çok uzak bir yerden getirdiysen puanın yine düşüyor. Nakliyeden dolayı büyük bir karbon emisyonuna yol açıyorsun çünkü. Bütün bunları hesaplayarak sana sertifikanı veriyor. Şimdi biz de Türkiye için bir sertifika programı geliştiriyoruz. Bugün en büyük mesele insanoğluyla doğa arasındaki çatışmadır.

HANIMLARI İŞE KARIŞTIRMADIK
70 yıllık ortaklık, dile kolay, sırrınız nedir?
Maalesef Necati’yi kaybettik. Necati, Feyyaz, ben hep ittifakla sorunları çözdük. Eğer ortaklardan biri tam ikna olmadıysa o zaman erteledik, bir daha konuştuk. Robert Kolej’de arkadaş olduk Feyyaz’la. Sene 1940, hala öğleyin birlikte çorba içeriz burada. Hergün geliyoruz işe ama çok yoğun çalışmıyoruz. Çok önemli konular bizimle paylaşılıyor. Günlük işlere müdahale etmeyiz. Hatırlarım Vehbi Koç bir seyahatimizde uçakta bana, ‘çok nadir bir hadisedir böyle üç ortağın bu kadar güzel anlaşarak beraber olması. Aman koruyun bu örneğe herkesin ihtiyacı var. Hanımlarınızı karıştırmayın işinize hır, gür çıkar” dedi.
Öğüdüne uydunuz mu?
Uymamız zor olmadı. Zaten nedense bizim hanımların hiç hevesleri olmadı. Eşim Nezahat hiç karışmadı. Necati’nin eşi Can, Feyyaz’ın eşi Alev de. Bizimle ilgilendiler, işimizle değil. Hanımların, “Ben iş hayatına karışırsam birtakım sıkıntılar olur, ortaklar arasında uyum bozulur’ diye kendilerinin kanaat getirmesi lazım.
Çocuklarınız?
Üçümüzün de ikişer kızı var..
Kızlarınız şirkette mi çalışıyorlar?
Vahide ve Feride benim sosyal sorumluluk hizmetlerime yardım ediyor. Kızlarım çok istemedi şirkette çalışmayı, pek ilgelenmediler. 


Tekfen OZ Genel Müdürü Ömer Egesel, “Yeşil bina ofislerinde çalışanların daha verimli olduğu, işgücü kaybının azaldığı tespit edilmiş” sözlerinin ardından, Levent’te yeni yapılan yeşil konseptli binanın bitirir bitirilmez satıldığını ifade etti.

BRAD PITT YEŞİL EVLERE SPONSOR 
Tekfen’in inşa ettiği Levent Ofis binası, Amerikan Yeşil Binalar Konseyi tarafından verilen LEED Altın Sertifikası’na değer görüldü.
Yeşil bina trendiyle ilgili sorularımı Tekfen Emlak Geliştirme Genel Müdürü Ömer Egesel ve US Green Building Council Başkan Yardımcısı Roger Platt cevapladı.
Günümüzde ‘Hasta bina sendromu’ kavramı çokça tartışılıyor. Yorgunluk, astım, binalar ne kadar etkili hastalıklar üzerinde?
1970-80’lerde çok fazla enerji verimliliğine odaklanarak yapılan binalarda hava kalitesi gözardı edilmiş. Bu da hasta bina dediğiniz etkinin ortaya çıkmasına yol açmış. Yaşadığımız yerdeki temiz ve taze hava kalitesi insan yaşamı üzerinde çok etkilidir.
Yeşil binalara sertifika verirken doğadan kullandığı malzemeyi yerine koyup koymadığına, güneş ışığını doğru kullanıp kullanmadığına bakıyoruz. İnsanı sağlıklı yaşatırken işletme maliyetlerinde de yüzde 35’e varan oranda tasarrufa yol açıyor bu binalar.
ABD’de yeşil binaların öncülüğünü kim yapıyor?
Eski ABD Başkanı Bill Clinton bu vizyonu destekleyen isimlerin başında geliyor. Robert Redford bugünlerde yeşil okullar projesi başlatmak için çalışıyor. Brad Pitt New Orleans’ta sıfır enerji harcayan evlerden oluşan bir kompleks projesine sponsor oldu. Bu evler harcadığı kadar enerjiyi üretiyor.
Empire State binası yeşil binaya dönüşümü için renove ediliyor. Las Vegas’taki dünyanın en büyük otellerinden MGM casinosu dahil olmak üzere yeşil bina konseptiyle inşaa edildi. Tek başına bu otel 3 bin evin elektrik ihtiyacını karşılayacak kadar elektrik tasarruf ediyor. 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları