loading
close
SON DAKİKALAR

Suriyeliler için verilen 3 milyar Avro’nun aslan payı eğitime

Suriyeliler için verilen 3 milyar Avro’nun aslan payı eğitime
Tarih: 04.02.2019 - 08:55
Kategori: Gündem

Suriyeli mülteciler için 3 milyar Avro’luk ikinci dilimin 3’te 1’inin Suriyeli çocukların eğitimine ayrılacağını söyleyen AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger, “Zira kayıp bir neslin ortaya çıkmasını hiçbirimiz tolere edemeyiz” dedi.

Türkiye - Avrupa Birliği (AB) ilişkilerini değerlendiren AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger, ikili ilişkiler bakımından oldukça zor bir dönemden geçildiğini ancak yanlış anlamaların karşılıklı olarak ortadan kaldırılmaya çalışıldığını söyledi. “İkili düzeyde birtakım ilişkilerin geliştirilmesi anlamında ciddi çabalar sarf edildiğini görüyoruz” diyen Berger, 2019 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ve Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk’ın katılacağı bir toplantı önerildiğini açıkladı. Berger, vize serbestisi konusunda “Her ne kadar bu kaydedilen ilerleme yeterli hızda olmasa da aslında bu alanda sürekli bir şeyler gerçekleşiyor” diye konuştu. Cumhuriyet'ten Hazal Ocak'a konuşan Berger, AB’nin “demokratik, istikrarlı ve ekonomik bakımdan refah içerisinde bir Türkiye” görmek istediğini, bunun AB’nin de menfaatine olduğunu söyledi.

Berger'in Hazal Ocak'ın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

2019, AB-Türkiye ilişkileri açısından ne getirecek?

Önümüzdeki koca bir yılın nasıl geçeceğini kestirmek oldukça zor. Şu anda neredeyiz, hangi noktadayız ve ne tür hedefleri gerçekleştirmeyi planlıyoruz? Bu açıdan bakınca oldukça zor bir dönemden geçilmekte olduğunu söyleyebiliriz. 2016 yılındaki darbe girişiminin ardından 2017 de zor bir yıl oldu ama artık ikili ilişkilerin geliştirilmeye çalışıldığını, temas ve görüşme trafiğinin arttığı bir dönemde olduğumuzu görüyoruz. Yanlış anlamaların karşılıklı olarak düzeltilmeye, ortadan kaldırılmaya çalışıldığı bir dönemdeyiz. Cumhurbaşkanı ve diğer siyasi yetkililerin yaptıkları açıklamaları görüyoruz. AB üyeliğinin Türkiye için hâlâ stratejik bir hedef olduğu söyleniyor. İkili düzeyde birtakım ilişkilerin geliştirilmesi anlamında da ciddi çabalar sarf edildiğini görüyoruz. Üye ülkelerle yaşanan birtakım siyasi gerginliklerin azaltılması ve ortadan kaldırılması için ikili ilişkilerin geliştirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Örneğin Hollanda Büyükelçisi yeniden Ankara’da görev yapmaya başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya’ya gitti. Avusturya Dışişleri Bakanı buraya geldi, Türk Dışişleri Bakanı Viyana’ya gitti... Komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesi, genişleme sürecinde olan ülkeler bakımından temel ilkelerimizden biri. Dolayısıyla Yunanistan ve Kıbrıs gibi siyasi birtakım gerginliklerin yaşandığı ülkelerle de ilişkilerin güçlendirildiğini görmek istiyoruz. Ayrıca AB Komisyonu’nun yıllık Türkiye raporunda altı çizilen, özellikle temel hak ve özgürlüklere ilişkin konularda bakanlıklardan birtakım işaretler, taahhütler geldiğini görüyoruz. Reform Eylem Grubu, 3 yıl sonra geçen ağustos ayında yeniden bir araya geldi ve ikinci toplantısını aralık ayı başında yaptı. Tespit edilmiş olan alanlara ilişkin ne tür çalışmalar yapılması gerektiğine dair planlar hazırlıyor. Bu yılın ilk yarısında da yeniden toplanmaları bekleniyor.

2019 yılında yüksek düzeyde toplantılar düzenlenmesini bekliyoruz. Bunlardan ilki ulaştırma alanında şubat ayı başında gerçekleştirilecek. Eylül sonunda ekonomiyle ilgili yüksek düzeyli bir toplantı yapılacak. Ortada somut bir tarih olmasa da Ortaklık Konseyi toplantısının da yapılması planlanıyor. Bu konsey, AB - Türkiye ikili ilişkileri bakımından önemli çalışmalar yürütüyor. Ayrıca AB Komisyonu Başkanı Juncker ve Avrupa Konseyi Başkanı Tusk’la birlikte, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılacağı bir toplantının yapılması da muhtemel.

Muhataplar 2019’da değişecek

Türkiye ve Avrupa’da yaklaşan seçimler var. Bu durum ilişkileri etkiler mi?

Türkiye’de mart ayının sonunda belediye seçimleri yapılacak. Gündem yerel seçimlere odaklanacak. Mayıs ayında Avrupa Parlamentosu yeniden seçilecek. Kasım ayında ise Komisyon, Konsey ve AB Parlamentosu’nun başkanları görevi devralacak. Gündem biraz değişecek. Özellikle AB’deki muhatapların değiştiği bir yıl olacak. Ancak AB’nin değişmeyecek şekilde sürekli görmek istediği şöyle bir manzara var: Demokratik, istikrarlı ve ekonomik bakımdan refah içerisinde bir Türkiye... Bu AB’nin de menfaatine olan bir durum.

SERBEST VİZE ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR

Vize serbestisine ilişkin bir gelişme var mı?

Vize konusuyla ilgili aslında sürekli ilerleme kaydedildiğini söyleyebiliriz. Her ne kadar bu kaydedilen ilerleme yeterli hızda olmasa da aslında bu alanda sürekli bir şeyler gerçekleşiyor. Teknik düzeyde bir takım ilişkiler yürütülüyor. Onun dışında ilgili mevzuatın incelenmesine yönelik çalışmalar devam ediyor. Türkiye’nin bu alanda yürüttüğü çalışmalar yakınen takip ediliyor. Kalan kriterlerin yerine getirilmesine ilişkin çaba gösterildiğini biliyoruz. Yıllar önce AB ile Türkiye arasında ortak bir şekilde üzerinde anlaşmaya varılan 72 tane kriter vardı. Bunlardan da 68 tanesi yerine getirilmişti. Aralık ayında da Reform Eylem Grubu çalışmaları sonucu yapmış oldukları açıklamada bu kriterlerden 1 tanesini daha yerine getirdiğini ifade etmişti. Bu da biyometrik pasaportların hazırlanmasıyla ilgili. Hâlâ yapılacak çok şey var. Dışişleri Bakanlığı’nın kalan kriterlerin yerine getirilmesi için çalışma grupları oluşturulması yönündeki kararını da memnuniyetle karşılıyoruz.

Hukuk ve reform çabalarını not ettik

Türkiye’nin tam üyelik hedefi sürüyor mu sizce? Türkiye’nin karnesini özellikle insan hakları ve ifade özgürlükleri açısından nasıl değerlendirmek lazım?

Bu yönde çok güçlü ve net açıklamalar var. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı ve diğer politikacılar, AB üyeliğinin Türkiye’nin stratejik hedefi olduğuna dair açıklamalar yaptı. AB yetkililerinin ise insan hakları ve temel haklarla ilgili hususlarda yaptıkları açıklamalar var. AB temsilcilerinin 2016 yılında gerçekleşen darbe girişiminin ardından yapmış oldukları birtakım açıklamalar var. Bu açıklamalarda dile getirilen eleştirilerden bir kısmı OHAL uygulamasıyla ilgiliydi. Dolayısıyla da bu reformların gerçekleştirilmesine ilişkin çabaları, hukukun üstünlüğü ve insan hakları eylem planının gözden geçirilmesine ilişkin çabaların önemli olduğunu düşünüyoruz ve bunları not ettik. Ayrıca OHAL kaldırıldığına göre artık bu hususların ele alınması gerektiği konusunda da birtakım eleştiriler var.

Kızılay Kart yardımı

AB’nin Suriyeli göçmenlerle ilgili tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle bu konuda biraz geçmişe gidelim isterseniz. Türkiye ve AB, başta doğu sınırları olmak üzere bütünleşik sınır yönetimi dahil göç yönetimi konusunda aslında uzun zamandır birlikte çalışıyor. Suriye’den Türkiye’ye yönelik göç akımıyla ilgili 2016 yılında bir anlaşmaya varılmıştı. Bu anlaşma, Suriyeli göçmenlere ve göçmenlere ev sahipliği yapan Türkiye’deki toplumlara yönelik mali yardım sağlanmasını öngörüyordu. Anlaşmaya göre 3 milyar Avro sağlanacaktı ve gerekmesi halinde ikinci bir 3 milyar Avro’nun daha tesis edilmesi kararlaştırılmıştı. Zamanlı ve kararlaştırılan programlara uygun olarak ilk 3 milyar Avro’yla ilgili olarak tüm gerekli imzalar atılmıştı. Ama tabii ki bu bir defada 3 milyarın ödenmesi şeklindeki bir anlaşma değildi. Proje bazında bu miktarın sunulması ve projelerin hayata geçirilmesiyle birlikte ödemelerin yapılmasını içeriyordu. Bu yönde somut örnekler vermek mümkün. En yaygın örneklerden bir tanesi Kızılay Kart. Bu içerisine nakit yüklenebilen bir kart. Suriyeli mültecilerin hepsinin bu kartı almaya ve bu karttan yararlanmaya hakkı var. Aylık 120 TL bu karta yükleniyor.

Mart 2018’de de ilave yardım yapılmasına ihtiyaç olduğuna ilişkin bir anlaşmaya varıldı. Komisyon ikinci bir 3 milyar Avro’luk mali yardımda bulunma konusunda karar aldı. Bu defa bu mali yardım çerçevesinde sosyo ekonomik gelişime destek verilmesi, bu anlamda da özelikle eğitime odaklanılması planlanıyor. Bunun amacı, iyi bir eğitim alan çocuklara geleceklerine dair bir şans, umut sunulması. Bu çocukların sokaklardan uzak kalmasının sağlanması, suç örgütlerinin ellerine düşmesenin önlenmesi, tehlikeli radikal düşüncelerden uzak tutulabilmesi... Zira kayıp bir neslin ortaya çıkmasını hiçbirimiz tolere edemeyiz.

Dolayısıyla da sözünü ettiğimiz fonların 3’te 1’i eğitime ayrılacak. İkinci dilim kapsamında sağlanacak fon çerçevesinde hayata geçirilecek ilk proje Milli Eğitim Bakanlığı’yla birlikte uygulanacak ve tam da bu konuyla alakalı. Okulların, öğretmenlerin desteklenmesi, ailelerin çocuklarını okula göndermelerinin ve çocukların kaliteli bir eğitim almasının sağlanması için hayata geçirilen bir proje. 3 milyarlık ikinci dilim kapsamında, 20 Aralık tarihinde Milli Eğitim Bakan Yardımcısı’yla 400 milyon Avro tutarında desteğin aktarılması üzerine bir anlaşmaya vardık. Ayrıca okul yapımı için gerekli alanların yaratılması için 100 milyon Avro’luk bir tutar daha sağlanacak.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları