'Tank ve Palet Fabrikası'nın özelleştirilmesi ulusal güvenlik sorunudur'

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı, Fethi Açıkel'in başkanlığındaki CHP Bilim Platformu tarafından "Saray’ın Yerli ve Milli Masalı: Tank ve Palet Fabrikası Vatandır; Özelleştirilemez" başlıklı politika notu hazırlandı.
CHP’nin Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası’nın özelleştirilmesiyle ilgili hazırladığı politika notunda fabrikanın ulusal savunma sanayii için ne kadar stratejik öneme sahip olduğu gözler önüne serildi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Açıkel başkanlığında CHP Bilim Platformu, Sakarya’daki Tank Palet Fabrikasının özelleştirilmesi konusunda politika notu hazırladı. “Saray’ın Yerli ve Milli Masalı: Tank ve Palet Fabrikası Vatandır; Özelleştirilemez” başlıklı politika notunda fabrikayla ilgili ayrıntılı bilgilere yer verildi.
Rapordan öne çıkan başlıklar şöyle:
Tank ve Palet Fabrikası’nın bugünkü bedeli 20 Milyar doların üzerindedir.
Özelleştirilen Fabrika, yalnızca Fırtına Obüsleri’nin üretimi ile ülkemize 1 milyar doların üzerinde ekonomik katkı sağlamış, dış ticaret açığının 2 milyar doların üzerinde azalmasını sağlamıştır.
Özelleştirilen Tank ve Palet Fabrikası, Altay Tankı'nın prototipinin yaklaşık %60'ını üretti.
Altay Tankını üretecek BMC şirketinin %49,9’u Katarlılara satıldı
Milli Verimlilik Merkezi, fabrikayı, son on yıl içerisinde üç kez ülkemizin en verimli iş yeri seçmiştir.
Fabrikada görev yapan askeri personelin ve çalışan 112 memur ile 714 işçinin hakları tehdit altındadır.
Kamuoyuna yansıyan rakamlara göre yalnızca 2018 yılında savunma sanayii şirketlerimizde çalışan 50’ye yakın mühendisimiz Hollanda firmalarında çalışmak üzere yurt dışına gitmiştir.
STRATEJİK ENDÜSTRİLERİMİZ SATILIYOR
Türkiye’nin ekonomik gelişmesi için özel öneme sahip olan veya ülkenin ulusal güvenliği açısından zaruret arz eden endüstrilerin başında savunma sanayi, tarım sektörü, enerji sektörü ve ulaşım/ iletişim başta olmak üzere altyapı sektörleri gelmektedir.
SÖZDE “YERLİ VE MİLLİ”: ÖZDE YANDAŞÇI VE ŞAİBELİ
Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidara geldiği ilk günden itibaren ülkemizin kritik ve stratejik birikimlerini satmakta, birer birer yok edilmesine araç olmaktadır. AKP iktidarı boyunca bu birikimlerin önemli bir bölümü doğrudan yapılan özelleştirme ve ihaleler sonucunda ya da ikinci satışlar sonrasında yabancıların eline geçmiştir. Özel sektöre ait yerli kuruluşların bir bölümü ise TMSF tarafından el konulmaları neticesinde yapılan satışlarla yabancılara devredilmiştir.
Bu satış ve özelleştirmeler neticesinde sadece milli sermayemiz kaybedilmemekte, aynı zamanda teknolojik yöntem bilgisi ve insan kaynaklarımız da milli olmayan kurumların inisiyatifine terk edilmektedir. Yakın dönemde gündeme gelen Tank ve Palet Fabrikası özelleştirmesi, AKP iktidarına damgasını vuran bu eğilimin, stratejik önemi en yüksek sektörlerimizden olan savunma sanayine de sirayet etmeye başladığının somut bir göstergesidir.
TANK VE PALET FABRİKASI ÖZELLEŞTİRMESİ RANT AKTARIMIDIR
19 Aralık 2018’de Resmi Gazete’de yayınlanan 481 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Milli Savunma Bakanlığı Askeri Fabrikalar Genel Müdürlüğü’ne bağlı Sakarya 1’inci Ana Bakım Merkezi’nin özelleştirme kapsam ve programına alınmasına karar verilmiştir. 20 Aralık’ta başlayan özelleştirme süreci ile ilgili kamuoyu bilgilendirilmezken, 25 gün sonra Cumhurbaşkanı tarafından fabrikanın yabancı ortaklı bir firmaya verildiği ilan edilmiştir. Eski adıyla Tank ve Palet Fabrikası olarak anılan kurumun Saray Rejimi tarafından özelleştirilmesine dönük adım, Cumhuriyet Halk Partisi mensupları ve sağduyulu tüm yurttaşlarımız tarafından büyük bir tepkiyle karşılanmıştır. CHP’nin çekinceleri, kuruma bağlı çalışanlar, ilgili iş kolunda faaliyet gösteren sendikalar, diğer muhalefet partileri ve savunma sanayi uzmanları tarafından da paylaşılmaktadır. Öncelikle Tank ve Palet Fabrikası’nın askeri bir niteliğe sahip olmasından dolayı bu yöntemle özelleştirilmesi doğru değildir. Bununla birlikte, şeffaf ve nesnel bir ihale süreci olmaksızın fabrikayı alacak şirketin belli olması özelleştirmeyi şaibeli hale getirmektedir. Ayrıca gerek ilgili kararnamede yer alan hükümlerde gerekse hükümet üyeleri ve AKP mensupları tarafından ortaya atılan iddialarda özelleştirmeye dayanak olarak sunulan gerekçeler gerçekçi değildir. Öte yandan özelleştirmenin gerçekleşmesi halinde, iddia edilenin aksine savunma sanayimiz güçlenmek bir yana ciddi biçimde zayıflayacak, büyük bir ulusal güvenlik zafiyeti ortaya çıkacaktır.
Tank ve Palet Fabrikası’nın özelleştirilmesi, biçimi ve sonuçları itibarıyla münferit bir olay değildir. AKP iktidarı boyunca benzerlerine sıkça rastlanan bu özelleştirme, uluslararası gizli ortaklara ve yurt içindeki yandaşlara bir rant aktarımı projesidir.
TANK VE PALET FABRİKASI ÖZELLEŞTİRMESİ ŞAİBELİDİR
481 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile alınan özelleştirme kararı, tesisin askeri statüye sahip olması ve arazisinin kamuya hibe edilmiş olması nedeniyle kanuna uygunluk yönünden değerlendirilmelidir. Ancak bu iki nokta kenara bırakılsa dahi özelleştirmenin yapılış şekli baştan sona hukuksuz ve şaibelidir. Tank ve Palet Fabrikası’nın işletme hakkının verileceği şirket hiçbir şeffaf ihale süreci olmaksızın kamuoyuna açıklanmıştır. Karar, 1’inci Ana Bakım Fabrika Müdürlüğüne bir genelge ile bildirilmiştir. Özelleştirmenin nasıl gerçekleştirildiği, bir ihale süreci olup olmadığı bilinmemektedir.
Bu şaibeli durumun aydınlatılması ve kamunun çıkarlarının korunması adına CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu 15 Ocak 2019 tarihli Parti Grup Toplantısı’nda Cumhurbaşkanı’na 9 soru yöneltmiştir. Her ne kadar yetkililerden bu sorulara tatmin edici bir yanıt gelmemiş olsa da, fabrikanın devredileceği söylenen BMC f irmasının ortağı ve AKP’nin eski MKYK üyesi Ethem Sancak’ın ifadeleri süreçle ilgili bilinmeyenleri ortaya koymuştur. Ethem Sancak, Türk Savunma Sanayii Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, BMC
firmasınınkendisitarafındansatınalınması sürecinde, Cumhurbaşkanı’nın Katar Ordusu’nun ortak olması için aracılık ettiğini, BMC’nin diğer ortağının ise Cumhurbaşkanı tarafından kendisine önerildiğini iddia etmiştir. Bu iddia ile Altay Tankı seri üretimi ihalesinin BMC’ye verilmesi ve Tank ve Palet Fabrikası’nın BMC’ye tahsisi bir arada düşünüldüğünde, iki ihalenin de hukuksuz olarak, saydamlık ve kamu çıkarını gözetme ilkelerinden uzak bir biçimde, kayırmacı ve şaibeli tavırda gerçekleştiği aşikârdır. Bugünkü bedeli 20 milyar doların üzerinde olan Tank ve Palet Fabrikası’nın ortada meşru hiçbir sebep yokken yerli ve yabancı yandaşlara devredildiği anlaşılmaktadır.
TANK VE PALET FABRİKASI NEDEN STRATEJİK VE ÖNEMLİDİR?
Tank ve Palet Fabrikası, ülkemizde tank ve paletli araçların paletlerini imal etmek, tamir etmek, bakım ve onarımını yapmak, tüm askeri araçların optik üretimlerini gerçekleştirmekle görevli ve bu yetiye sahip ülkemizdeki tek kuruluştur. Üretim, modernizasyon, yenileştirme, MOS (Asgari Harekât Standardı), AR-GE ve Çoklu Bakım- Onarım alanlarında kabiliyete sahip, ambargo dönemlerinde ikame yetkinliği göstermiş, sektöründe dünyada bu niteliklere haiz 5 fabrikadan biridir. 1967 yılında inşaatına başlanan Tank ve Palet Fabrikası, 1973 yılında hizmet vermeye başlamış, geçmişte M48 tanklarının farklı modellerinin ve M44T ve M52T KM obüslerin modernizasyonunu gerçekleştirmiştir.
Fabrika, yakın dönemde ise Fırtına Obüsleri’nin ve Fırtına Obüsleri’ne otomatik mühimmat yükleyen Poyraz isimli araçların üretimini gerçekleştirerek, 2011 yılına kadar 281 Fırtına Obüsü’nü Silahlı Kuvvetler’e teslim etmiştir. Fabrika, önümüzdeki dönemde ise 140 adet Fırtına Obüsü için de sipariş almış durumdadır. Bu çerçevede 1’inci Ana Bakım Merkezi, yalnızca Fırtına Obüsleri’nin üretimi ile ülkemize 1 milyar doların üzerinde ekonomik katkı yapmış, dış ticaret açığının 2 milyar doların üzerinde azalmasını sağlamıştır. Fabrikada Fırtına Obüsleri’ne ek olarak, ülkemizin Leopard T1- T2 tanklarının modernizasyonu kapsamında üretim gerçekleştirilmektedir. Tank ve Palet Fabrikası Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde önemli yer tutan bu araçların üretimini tamamen ya da kısmen gerçekleştirmesi, bakım ve tamirlerini büyük oranda üstlenmesi hasebiyle ülkemizin savunma kapasitesinin korunması ve geliştirilmesi açısından stratejik önem taşımaktadır.
VERİMLİLİK ARTMAYACAK, DÜŞECEKTİR
1’inci Ana Bakım Merkezi’nin verimliliğinin düşük olduğu yönünde, özellikle işçileri haksız yere hedef alan açıklamalar doğru değildir. Fabrika, alanında dünyada sayılı tesislerden biridir. Milli Verimlilik Merkezi fabrikayı, son on yıl içerisinde üç kez ülkemizin en verimli iş yeri seçmiştir. Fabrikanın verimlilik konusunda bir eksiği bulunmamaktadır. Fabrikanın özel sektör tarafından işletilmesinin de iddia edildiği gibi verimlilik artışı getirmesi söz konusu değildir. Çünkü Tank ve Palet Fabrikası ülkemizde emsali bulunmayan bir fabrikadır. Özel sektöre devredilmesi halinde rekabete dayalı bir gelişme sağlanamayacaktır. Tam tersine kamuya ait bir tekel, özel sektöre devredilerek kamu yararının yerini kâr talebi alacak, fabrikanın verimliliği düşecektir.
İŞLETME HAKKI DEVRİ ÖZELLEŞTİRMEDİR, TANK VE PALET FABRİKASI ÖZELLEŞTİRMEYE MUHTAÇ DEĞİLDİR
Tank ve Palet Fabrikası’nın özelleştirilmesine dönük tepkileri takiben Cumhurbaşkanı ve AKP yöneticileri, fabrikanın özelleştirilmediğini, 25 yıl için işletmesinin özel sektöre devredildiğini dile getirmişlerdir. Oysa kamu iktisadi kuruluşlarının mülkiyetin devri dışında kalan yöntemlerle devri, yasal olarak özelleştirmedir ve 4046 sayılı Özelleştirme Kanunu hükümlerine tabidir. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi de kanuna bilfiil atıfta bulunmaktadır. İşletme hakkı devri esas olarak kamu iktisadi kuruluşunun işletilmesine dönük olarak kamunun finansman sorunu yaşadığı hallerde başvurulan bir yöntemdir. Milli Savunma
Bakanlığı’na bağlı bulunan Tank ve Palet Fabrikası için böyle bir durum söz konusu değildir. Çünkü fabrikanın işletme sermayesi açısından eksiği bulunmamaktadır. Stratejik önemi bu denli büyük ve finansal gücü yeterli olan böylesine bir kurumun kaynak ihtiyacıgerekçesiileözelleştirilmesinikabul etmek mümkün değildir. Yakın geçmişte benzer usullerle özelleştirilen kurumlarda gerçekleşen kamu zararı göz önünde tutulduğunda Tank ve Palet Fabrikası da benzeri bir akıbete kurban edilecektir.
TANK VE PALET FABRİKASI YANDAŞA RANT AKTARIMI İÇİN ÖZELLEŞTİRİLİYOR
AKP döneminde kamu kaynakları ve halkımızınbirikimleri,iktidarayakınşirketlere kayırmacı bir biçimde aktarılmıştır. Dünya Bankası verilerine göre altyapı yatırımlarında en fazla ihale alan ilk 10 şirket arasında ülkemizden 5 şirket bulunmaktadır. Tank ve Palet Fabrikası’nın özelleştirilmesi ve Altay Tankı’nın seri üretimi ihalesi bu eğilimin bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. İhaleyi alan f irmanın ortağının kendi ifadeleri, f irmanın tankın üretimi için gerekli deneyime, liyakata, yöntem bilgisine, altyapıya ve insan kaynağına sahip olmadığını adeta itiraf edercesine ortaya koymaktadır. Karasu’da 200 milyon TL bedelle kamulaştırma yapılarak arazi tahsis edilmiş olmasına ve KDV, Kurumlar Vergisi ve Gümrük Vergisi teşvikleri verilmesine rağmen, firma üretim için gerekli yatırımları yapmamıştır. İhale şartlarının gerisine düşen firma, üretim için konulan son tarihte üretime başlayabilmek için kamunun altyapısına, bilgi birikimine, insan kaynağına muhtaç konumdadır. Bu durum Tank ve Palet Fabrikası’nın firmaya tahsisindeki şaibeleri daha da artırmaktadır.
TANK VE PALET ÖZELLEŞTİRMESİ BİR ULUSAL GÜVENLİK SORUNUDUR
Defalarca dile getirildiği üzere, Tank ve Palet Fabrikası savunma sanayimiz için stratejik öneme sahip bir kurumdur. Bu kurumun devredileceği özel şirketin hisselerinin yarısının yabancı bir ülkenin ordusuna ait olması ulusal güvenliğimiz açısından büyük bir tehdit yaratmaktadır. Dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde savunma sanayinde stratejik öneme sahip fabrikaların teknik kapasiteleri, bilgi birikimleri, üretim altyapıları özel önlemlerle korunmaktadır. Tank ve Palet Fabrikası’nın özelleştirilmesi ile tüm bu alanlar yabancı bir ülkenin erişimine
sunulacak ve büyük bir ulusal güvenlik açığı doğacaktır. Fabrikada, görev yapan askeri personelin statüsünün ne olacağı ise belirsizdir. TSK personelinin başka bir ordunun ortağı olduğu bir firma emrinde çalışmak durumunda bırakılması kabul edilebilir bir durum değildir.
TEK ADAM REJİMİ STRATEJİK SAVUNMA SANAYİMİZİ DE GERİLETİYOR
Savunma sanayi stratejik bir endüstrisi olmasından dolayı orta ve uzun vadede planlama gerektiren ve bu sebeple partizanca müdahalelerden korunması gereken bir sektördür. Bir başka deyişle, savunma sanayinde devamlılık ve gayri şahsilik esastır. Savunma sanayimizdeki öncü vakıf şirketleri bu anlayışın bir yansıması olarak ulusumuza hizmet etmek amacıyla her türlü şahsi nüfuzdan uzak bir biçimde kurulmuş ve geliştirilmiştir. Bu anlayışın ışığında kurulan ülkemizin göz bebeği olan bu şirketlerinin yönetimine doğrudan müdahalelerde bulunmak doğru değildir. Zira bu sayede ilgili şirketlerde geçmiş dönemlerde liyakat esasını gözeterek oluşturulan güçlü bir insan kaynağı profili söz konusudur. AKP’nin övündüğü pek çok yerli ve milli savunma sanayi projesinin ve kurumlarımızın AKP öncesi dönemde temelleri atılmıştır. Nitekim, ATAK (1995), Fırtına Obüs Projesi (1995), MİLGEM (1996) gibi savunma sanayimizin stratejik projeleri AKP iktidarının öncesinde başlamıştır.
Bugün gelinen noktada ise AKP rejimi ülke yönetimini giderek liyakatten uzaklaştırmış ve hızla bir keyfi tek adam rejimine dönüştürmüştür. Bunun sonucunda ise savunma sanayimizdeki olumlu yönelimler tersine dönmeye başlamış ve Türkiye hem milli savunma sektöründeki önemli kurumları tasfiye etmeye hem de savunma sanayisindeki yetişmiş insan kaynaklarımızı beyin göçü ile kaybetmeye başlamıştır.
CHP NE YAPACAK?
MİLLİ GURURUMUZ TANK VE PALET FABRİKASI’NIN ÖZELLEŞTİRMESİNİ DERHAL İPTAL EDECEĞİZ
CHP, Tank ve Palet Fabrikası’nın özelleştirilmesine milli menfaatlerimize ve ülkemizin stratejik çıkarlarına aykırı olduğu için hem ilkesel olarak hem de mevcut keyfi uygulama şekli itibarıyla karşıdır. CHP, ülkemizin savunma sanayine ayrılan kıymetli kaynaklarının heba edilmesine, TSK’nın onlarca yılda elde ettiği, yerine konulması çok zor olan en kritik lojistik imkânlarının yitirilmesine izin vermeyecektir. Büyük bir özveriyle, yıllarca süren emek ve çaba sonucunda oluşturulmuş stratejik kurumlarımızın yandaşlara ve yabancılara peşkeş çekilmesine göz yummayacaktır. Ulusal güvenliğimizin tehdit altına girmesine, stratejik savunma sanayi sırlarımızın yabancıların eline geçmesine sessiz kalmayacaktır. Fabrikanın askeri ve sivil personelinin haklarının gasp edilmesine müsaade etmeyecektir. CHP, bu özelleştirmeye tüm demokratik yolları kullanarak sonuna kadar direnecektir.
CUMHURİYET GELENEĞİMİZDEN
İLHAM ALARAK SAVUNMA SANAYİMİZİ GÜÇLENDİRECEĞİZ
Ülkemizin kuruluş felsefesi, Atatürk’ün ulusal bağımsızlığın ancak iktisadi bağımsızlığın tam anlamıyla sağlanması ile mümkün olduğu görüşüne dayanmaktadır. Erken Cumhuriyet tarihimiz bu yaklaşımdan hareketle gerçekleştirilen büyük bir iktisadi atılım serüvenine sahne olmuştur. Savunma sanayinde yerli ve milli üretim kapasitesinin geliştirilmesine dönük olarak atılan adımlar, bu büyük iktisadi atılımın bir parçasıdır. Ülkemiz mühendislerinin, teknisyenlerinin, işçilerinin eliyle ve yerel kaynaklarımızın kullanımıyla demir çelik sanayisinde ve enerji sektöründe dünyada benzeri örnekleri sayılı olan tesisler kurulmuştur. Bu tesislerin sağladığı altyapı sayesinde hafif silah, top, gemi, uçak, mühimmat üreten pek çok öncü fabrika ülkemiz savunma sanayine hizmet etmeye başlamıştır. Bugün ülkemizin gururu olan ASELSAN, TAİ, ROKETSAN,HAVELSANgibikuruluşlarbu geleneğin takipçisi olan milli firmalarımızdır. CHP iktidarında, savunma sanayimizde yerlileşme ve millileşme ülküsüne dayanan Cumhuriyet geleneğinin verdiği bilinç ve sorumlulukla ülkemizin ihtiyaçlarının öz kaynaklarımızla karşılanması anlayışı tavizsiz olarak benimsenecektir. Bu doğrultuda savunma sanayimizin gelişmesi için gerekli tüm yatırımlar yapılacaktır.
ÇALIŞANLARIN HAKLARINI KORUYACAK; BEYİN GÖÇÜNÜ DURDURACAĞIZ
CHP, savunma sanayimizde elde edilen başarıların gerçek kahramanlarının büyük bir özveriyle ve vatansever hassasiyetlerle çalışan mühendislerimiz, teknik uzmanlarımız ve onları yetiştiren köklü kurumlarımız olduğuna inanmaktadır. CHP iktidarında, ülkemize ihtiyacı olan insan kaynağını başarılı bir şekilde yetiştiren kurumlarımızın kapasitesinin daha da artırılması için gerekli yatırımlar yapılacaktır. CHP, savunma sanayimizde çalışanların haklarını uluslararası standartlara yükseltecektir. İnovasyonun ve gelişmenin olmazsa olmaz koşulu olan özgürlük iklimini tesis edecek ve yetişmiş insan kaynağımızın yurt dışına gitmesinin altında yatan siyasal faktörleri ortadan kaldıracaktır. CHP, mühendislerimize ve uzmanlarımıza maddi ve manevi anlamda hak ettikleri değeri verecek, onları mesleki güvence ve itibar olarak el üstünde tutacaktır.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları