loading
close
SON DAKİKALAR

Vecdet Öz: Bataklığın ana merkezi olan İdlib, yıllardır birçok silahlı örgütü ve binlerce teröristi içinde barındırıyor

Vecdet Öz: Bataklığın ana merkezi olan İdlib, yıllardır birçok silahlı örgütü ve binlerce teröristi içinde barındırıyor
Tarih: 28.02.2020 - 19:01
Kategori: Siyaset

Adalet Partisi Genel Başkanı Vecdet Öz, "İdlib başta olmak üzere dış politikada diplomasi yerine kabadayılığa ve yanlış stratejiye devam edersek hem ülke bütünlüğünü tehlikeye atmış hem de ekonomik çöküşün sosyolojik neticelerini göze almış oluruz" dedi.

Adalet Partisi Genel Başkanı Vecdet Öz, İdlib'de 33 askerin şehit olmasına neden olan saldırının ardından "Bugünden itibaren yapılması gereken tek şey Türkiye’yi akibeti belli olmayan bir maceraya ve savaşa sokmak yerine, diplomatik yaptırımlarla NATO’yu devreye sokmak ve ortak menfaatleri öne çıkarıp birlikte yürümektir" ifadelerini kullandı.

Vecdet Öz'ün açıklaması şöyle:

"AKP hükümetinin yıllardır uygulamakta olduğu dış politika; strateji ve diplomasiden yoksun, parlementer akıldan uzak, tamamıyla bir kişinin ve ona akıl veren dar bir çevrenin sığ bilgisi ile yürütülen, yanlış demenin bile yetersiz kalacağı otoriter bir ütopyadır.

Dün çok sayıda askerimizin şehit olmasına ve yaralanmasına neden olan büyük trajedi, askeri stratejiden uzak tek adam politikasının beklenen doğal neticesidir. Önü alınamaz bu gidişat ülkemizi her geçen gün boyutu daha da büyüyecek derin bir savaş bataklığının içine doğru sürüklemektedir. Bataklığın ana merkezi olan İdlib, yıllardır birçok silahlı örgütü ve binlerce teröristi içinde barındırmaktadır.

TBMM’den çıkarılan tezkere, ülkemizi tehdit eden böylesi bir terörle mücadeleyi, bu amaçla güvenli bir bölge oluşturmayı ve oluşan mülteci akınını önlemeyi amaçlarken ne yazıkki bu yetkinin dışına çıkılmış ve askeri stratejiden uzak bir ütopya ile Rusya destekli Suriye savaşının fitili ateşlenmiştir.

Suriye yönetimine ister rejim diyelim ister hükümet, yönetimin başına ister Esed diyelim ister Esad, bu yönetimi ister beğenelim ister nefret edelim bugün Suriye’de bir otorite vardır ve buna da Rusya tam destek vermektedir. Tüm bunlara rağmen Suriye topraklarında uluslararası yaptırım ve NATO olmaksızın münferit strateji ve düşüncelerimizle bir taaruz başlatıp bundan da netice beklemek büyük bir hayaldir.

Bugünden itibaren yapılması gereken tek şey Türkiye’yi akibeti belli olmayan bir maceraya ve savaşa sokmak yerine, diplomatik yaptırımlarla NATO’yu devreye sokmak ve ortak menfaatleri öne çıkarıp birlikte yürümektir.

Öncelikle sınır ötesi harekat tezkereyle sınırlı tutulmalı ve 15 km sınırı aşılmamalıdır. Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehlikeye düşürecek bir adım asla atılmamalıdır. Dinci, silahlı ve ileride büyük tehlike arz edecek binlerce silahlı grupların Türkiye’ye girmesi engellenmelidir. Yeni bir Suriyeli mülteci dalgasının önü acilen kesilmelidir. Rusya ve Amerika ile bu minvalde yeniden masaya oturulmalı ve bu kez kalıcı anlaşmalar yapıp ciddi garantiler alınmalıdır. Bundan böyle tüm siyasi partilerle istişare içinde ve TBMM kararları dahilinde uygulanması gereken dış politikalarda daha onurlu ve sorumlu davranılmalıdır. Alınacak tüm kararlarda ülkenin mevcut ekonomik durumu ve önlenemez sosyolojik çöküş göz önünde bulundurulmalıdır.

Türkiye astronomik dış borcu olan ve sürekli dış kaynağa ihtiyaç duyan bir ülkedir. Bugünkü üretim alt yapısı itibariyle rekabet gücü kalmamıştır. Aşırı tüketen ve tasarruf bilinci zayıf bir toplum yapısı oluşmuştur. Gelinen noktada ihracat kilogram fiyatını 1.3 dolardan yukarıya çıkartmak kabil değildir. Ülkemize gelen turist sayısının ve cironun artması ile pembe tablolar çizilmektedir ancak ülkemizi tercih eden turist yapısında kişi başına harcama 600-700 dolardan yukarı çıkmamaktadır. Türkiye ucuz tatil yeri olmanın ötesine gidememiştir ve olası bir savaş halinde mevcut durumdan bile eser kalmayacaktır. Ülkemizde halen 19-20 milyon işsiz, aç ve yoksul insanımız vardır. Uygulanan ekonomik model, hukuk sitemimiz ve kaybolan değerler nedeniyle geleceğe umutla bakamayan toplum dünkü olaylardan sonra ümidini tamamen yitirmiştir. Hal böyleyken ve mevcut sosyoekonomik yapıya rağmen dış politikayı sorumluluk duygusu ile yürütememekteyiz. Tüm bunların yanısıra geçmişteki mülteci akını ve verilen imtiyazlar ekonomimizde  dönüşümsüz ciddi hasara yol açmıştır.

İdlib başta olmak üzere dış politikada diplomasi yerine kabadayılığa ve yanlış stratejiye devam edersek hem ülke bütünlüğünü tehlikeye atmış hem de ekonomik çöküşün sosyolojik neticelerini göze almış oluruz.

Köprüden önce son çıkışta olduğumuz sakın unutulmasın zira felaket kapımızdadır."

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları