loading
close
SON DAKİKALAR

Karantina Günlüğü 12

Atay Sözer
Tarih: 12.07.2020
Kaynak: istanbulgercegi.com

Atay Sözer: Bundan sonra hangi baro* hangi baroya girsin tartışmaları yaşanacak artık.

95.GÜN

Uygulamada kalkmış görünen karantina tüm benliğimizde devam ediyor.

“Karantinalı mıyız,karantinasız mıyız?” ikilemi içinde toplum olarak kimlik bunalımı yaşıyoruz. Her yer açık, ama gitmeseniz iyi olur, toplu taşıma serbest ama binmeseniz iyi olur, denizler açık ama girmeseniz iyi olur; AVM’ler de bulaşma ihtimali yüksek ama gitmeseniz bu defa oradaki arkadaşlar iflas edecek. Okulları açmayalım diyoruz ama okullara bakan arkadaşın okullarında paralar peşin alındı şimdi nasıl iade etsin? 

96.GÜN

Yöneticilerimiz salgını bize unutturmak için her fedakarlığı yapıyor sağ olsunlar.

Tabii asıl unutturulmak istenen insanların karınlarının aç olduğu. Ama bu pratikte pek mümkün değil sanki, biraz unutur gibi olsa da karnının gurultusunu duyunca gene anımsayacak. Yani bu konuda yapılan girişimlere karınlar tok.

Bugün baro parçalı bulutlu. Yargının iki ayağı çok öncesinden halledilmişti, iddianame olmadan insanları yıllarca içeride tutan kararların ağırlığını sekreterinin kalçasına “fıstık gibisin” diyerek şaplak atan patronu“Babacan” bulup beraat ettirerek dengeleyen Hulusi Kentmen tarzı babacan hakimler artmıştı!

“Üçüncü ayak olan savunmaya da sıra gelecek mi?” stersi nihayet son buldu, artık herkes rahatladı. Barolar bölünüyor.

Bundan sonra hangi baro* hangi baroya girsin tartışmaları yaşanacak artık.

“Kendi baronu kendin yap” diye; barolar reklam kampanyaları düzenleyerek kendilerine müşteri yani avukat çekebilir; ilginç sloganlarla karşılaşabiliriz.

“Kooş avukat koş, batan adaletin malları burada.”

“En hakiki baro bizim baro.”

“Tut şu baronun ucunu döşeyelim abi.”

“Takıl bizim baroya uçuralım seni oraya.”

“Boru mu bu? Baro bu baro.”

“En şahane barolar* bizim baroda.”

“Pasaportun yeşil, cüppen cepli olsun, AKBARO”

“Tek celsede beraat garantisi: BADEMLİ BARO”

“Savcıyla Kanka, Yargıçla Pampa; ENSEYE TOKAT BAROSU”

*Baro: Argoda herif.

97.GÜN

Cinsiyet eşitliğiyle ilgili temel kuralların belirlendiği altında imzamız bulunan İstanbul Sözleşmesi’nden “Nasıl geri adım atabiliriz?” çalışmaları var. Geri vitesle gitme konusunda ustalaştık artık çok rahat atarsınız endişelenmeyin. Kadın cinayetlerini, çocuklarla evlikleri doğal karşılamak için öncelikle o imzanın çekilmesi iyi olur tabii. 

98.GÜN

Tunceli’de Dağ Keçilerinin avlanması için ihale açılmış, nesli tükenmekte olan keçileri avlamak için teklif verecekler, en yüksek teklifi veren tüfeğini alıp keçileri indirecek zevkine. Zaten biliyorduk hiç kuşkumuz yoktu, bunlar doğaya, yeşile, havaya, suya, ormana, kuşa, balığa, keçiye, kelebeğe, güzel olan her şeye düşman, bunlar doğaya düşman. Nasıl bu kadar kötü olunabilir? Eski filmlerdeki abartılı kötü adamların bile bir insani yanı vardı yahu.

99.GÜN

Bir havai fişek fabrikası bir gün arayla iki kere patladı; daha önce de birkaç kez patlamış zaten. Bu özelliğiyle Guinness Rekorlarına aday olabilir ve kesin kazanır. İlk patlamada patronun morali düzelsin diye bir ziyafet verilmiş, ikinci patlamada da bir sabah kahvaltısını hak etmiştir sanırım. Doğrusu havai fişeğin yararsız, hiçbir faydası olmadığı gibi doğaya zarar veren bir nesne yüzünden bu kadar can kaybedilmesi çok acı. Patron bir de açıklama yapmış, ben devlet yararına üretim yapıyorum, türünden laflar etmiş. Tabii havi fişek devlet tarafından nerede kullanılır bilemiyorum. “Acaba orada daha başka bir şeyler de mi üretiyorlardı?”, diye düşünmeden edemiyor insan. Bu korona yüzünden paranoyak olduk iyice.

100.GÜN

Gene salgını unutturma salvoları kapsamında Ayasofya, cami oldu. Atatürk’ün imzası iptal. Ayasofya müze konumundan çıktı artık, zaten orada serbest olan ibadet gene serbest bırakıldı. Duble yol yaptıktan sonra bir de Ayasofya’yı cami yaptı argümanı ortaya çıkıyor böylece. Artık işsizlik sorunu bitti böylece, mutfakta tencereler boş kalmayacak. Hristiyanlığa ait, ikonalar, freskler için özel bir ışıklandırma sistemi olacakmış, namaz sırasında kararacakmış.

Ama ışık düğmesinde olacak bir arıza sorun çıkartabilir. Minareden “Çav bella” çalındığında olduğu gibi yapılacak bir yanlış eylem cumanın ortasında kubbe ışığını açarak Meryem’i cemaati tepeden izler hale getirebilirve milletin namazını sakatlar. Provokatörler için müthiş fırsat.  E peki müzeye girişte alınan epey yüksek miktardaki o bilet paraları ne olacak acaba?

İnsanlardan namaz kılması için bilet mi keseceksiniz? 

Gezmeye gelenden al ötekinden alma desen o zaman da karışır.

Misal, gezmeye gelen “İki rekât kılıp çıkacağım birader.”, diyebilirpeşine adam takıp kontrol edecek halin yok herhalde; ama kapıda namaz surelerinden küçük bir sınava tabi tutmak mümkün. Bilen girer, bilemeyene bilet kesilebilir. Ancak diyelim ki yabancı bir kafile gelip “Şöyle bir bakalım belki uhrevi hava içinde hidayete erip toptan din değiştirebiliriz.”, diye turu beleşe getirebilir. Sıkıysa içeri sokma.

Tabii bir de Ayasofya’nın işletmesi için ihale açılıp da bunun İsrailli bir firmaya verildiğini unutmayın; yani adamlar bilet kesip para kazanmak için o kadar masraf etmişler.

Bunun devamında Ayasofya’nın hemen yakınındaki Topkapı Sarayı’nı da müze olmaktan çıkartıp saray olarak kullanıma açmak ve payitahtın yönetiminin oradan yapmak uygun olmak uygun olur, tabii hilafeti kaldıran yasa da var sırada. 

Şaka bir yana bu durum iktidar kaybedilirken yapılan “Ya hero ya mero” hamlesi gibi; Cumhuriyet değerlerine topyekûn bir saldırı başlatılması gibi geliyor.

Bakalım CHP bunu fark edip usul gereği de olsun itiraz edebilecek mi?

Yoksa ensesine vurulup lokması alınan gariban olmaya devam mı edecek?

 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları