loading
close
SON DAKİKALAR

Yeni tanım 'teröristan' Amerika’ya bir uyarı mı?

Can Ataklı
Tarih: 17.01.2024
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı;

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Bu adama bu zulüm niye?

15 Temmuz gecesinde yaşananlardan sonra olağanüstü hal edilmişti.

Olağanüstü hal kararı ile birlikte on binlerce kamu çalışanı Kanun Hükmünde Kararname ile işten çıkarılmıştı.

Bunların çok büyük çoğunluğuna dava bile açılmadı.

Ama hepsine “çalışma yasağı” getirildi.

Öyle ki devlet memurluğuna dönemedikleri gibi kendi uzmanlık konularında bile çalışamaz hale getirildi pek çoğu.

Örneğin bir kamu kuruluşunda aşçı olarak çalışan bir kişi işten atıldıktan sonra özel bir yerde bile çalıştırılmadı.

On binlerce kişi OHAL’in kalkmasından sonra yargıya başvurdu, bunlardan bazıları hakkında yanlış karar verildiği anlaşıldı ama bunların da ezici bir çoğunluğu haklarına kavuşamadı.

Bunlardan biri benim de yıllardır tanıdığım, başarılı bir gazeteci radyocu olan Sırrı Er.

15 Temmuz OHAL’inden nasibini almıştı Sırrı Er.

Bırakın FETÖ’cü olmayı Fethullah Gülen cemaati ile uzaktan yakından ilgisi olmayan biri.

KHK ile işinden olduktan sonra çok mücadele etti, mahkemelere koştu, derdini anlattı, sonunda yargı Sırrı Er’in FETÖ ile hiçbir bağının olmadığına karar verdi.

Sırrı Er doğal olarak işten çıkarıldığı TRT’ye başvurdu.

Ancak kapı duvar.

TRT yönetimi Sırrı Er’i defalarca başvurmasına rağmen işine geri döndürmedi.

Sırrı Er, 2016 yılından bu yana büyük bir sıkıntı içinde yaşıyor, derdini anlatamıyor, medyada da kendisine bir destek bulamıyor.

Bu süreçte yaşadığı sıkıntıya katlanmakta zorlanan ve sonunda kanser olan sevgili eşi Reyhan’ı kaybetti, kendi elleriyle toprağa verdi.

Sırrı Er’in dramı bununla da bitmedi, şimdi başında yeni bir dert var.

Seçimlerden önce yaptığı açıklamalarla gündeme çok gelen ve sosyal medyada olduğu kadar yazılı ve görsel medyada da adının çok sık geçtiği bir kişi vardı.

Erdoğan’a çok yakın bir ailenin ferdi olan Ali Yeşildağ iktidarı sıkıntıya sokacak inanılmaz açıklamalar yapıyordu.

İşte Ali Yeşildağ’ın cümlelerinden birini alıntılayan Sırrı Er altına da “Milyar Dolarlar leblebi çekirdek. 21 yıl dile kolay. 17/25 15/16 Temmuz’a dair rezaletler ortada. Ocaklar söndü” yazmış.

11 bin 500 kişinin gördüğü bu tweet belli ki CİMER’in gözünden kaçmamış.

Hemen savcılığa “Bu kişi cumhurbaşkanına hakaret ediyor” diye haber verilmiş, savcılık Sırrı Er’i hemen ifadeye çağırmış, tutuklama talebiyle mahkemeye sevk etmiş, mahkeme tutukluluk talebini kaldırmış ama Sırrı Er’e ev hapsi vermiş.

Bu tweette cumhurbaşkanına hakaret yok aslında.

Yıllardır eziyet çektirilen bir gazetecinin isyanı var sadece.

Ama işin daha dramatik tarafı şu; Mahkeme ev hapsi kararını 21 Aralık’ta verdi. Karara göre durum Adalet Bakanlığı’na bildirilecek, bakanlık da bir değerlendirmede bulunduktan sonra gerekirse iddianame hazırlanacak veya takipsizlik kararı verilecek.

Aradan yaklaşık bir ay geçmesine rağmen ortada ne Adalet Bakanlığı’na yazılan yazı ne cevabı ne iddianame var.

Sırrı Er, eşini kaybetmiş olmanın hüznü ile bir aydır evinde tek başına yaşıyor.

Dışarı çıkamıyor, evinin ihtiyaçlarını karşılayamıyor, çaresizlik içinde çırpınıyor.

Dün Sırrı Er’le telefonda konuştum.

Çok üzgün ve bitkindi.

“Bir söz var, ‘ölüm bu dünyanın şerrinden kurtulmaktır’ diye. İşte artık tam bu durumdayım. Yıllarca mesleğime asla ihanet etmeden, namusumla çalıştım, bir iftira sonucu uğradığım FETÖ’cü suçlamasından mahkeme kararıyla aklanarak kurtuldum, ama şimdi bana bunu yaşatıyorlar, kimi gazeteciler ifade vermeye bile yüzlerce kişi ile giderken ben tek başımayım, Allah’tan reva mı bu” dediğinde cevap olarak ne söyleyeceğimi bilemedim.

Ama şunu haykırmak istiyorum; Sırrı Er gibi binlerce kişi var. Onlar sahipsiz, dertlerini anlatacak kimse bile bulamıyorlar. Bir intikam uğruna bu ülkenin insanlarına bu eziyeti çektirmeyin artık.

ŞAŞIRDIM

Yeni tanım “teröristan” Amerika’ya bir uyarı mı?

Türkçe’de “istan” sözcüğü ya da takısı bir devletin adı için kullanılır.

Genellikle “istan” kelimesinden önce o devlette yaşayanların kimliği gelir.

Bulgaristan, Yunanistan, Pakistan gibi ülke isimlerini hatırlayın.

Bulgaristan “Bulgarların” Yunanistan “Yunanların” Pakistan “Pakilerin” yaşadığı yer ve kurdukları devletin adıdır.

Son hain terör saldırısından ve 9 şehit vermemiz üzerine yapılan güvenlik toplantısından sonra yapılan açıklamada bugüne kadar hiç duymadığımız bir tanım kullanıldı.

Bildiride “Teröristan kurulmasına izin veremeyiz” dendi.

Teröristan kelime olarak bakıldığında “teröristlerin yaşadığı yer hatta devlet” olarak algılanır.

O bölgede terör, özellikle PKK terörü 40 yıldır var.

Ama kimsenin aklına böyle bir tanım bulmak gelmemişti.

Peki ne değişti ya da ne oldu?

Anladığım şu; Bu tanımın hedefi sanki Amerika. Çünkü Suriye sınırları içinde terörle mücadele adı altında PKK’nın uzantısı olarak tanımladığımız PYD, Amerika’nın olağanüstü desteği ile hem bir nizama kavuştu hem de olası bir devlet kurabilecek güce ulaştı.

Yabancı medyadaki haberlere göre bu bölgede bir devlet kurulması adeta kaçınılmaz.

Sınırımızda bir yeni devletin kurulması ise Türkiye’nin şiddetle karşı çıktığı bir konu.

Son bildiri ile Amerika’ya “orada bir devlet kurmaya çalıştığını görüyoruz, ama bu devlet bir terör devleti olur, ona göre” mesajı veriliyor sanki.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Barolar dükkan kapattı

Belki bilmeyenler vardır, anlatayım;

Yoksul vatandaşlar eğer bir hukuksal konu nedeniyle yargı önüne çıkarılır ve avukata vereceği paraya sahip olmadıkları anlaşılırsa, bu kişilere devlet avukat bulmak zorunda.

Bu kişilerin avukatlık ücretleri devlet tarafından ödenir.

Davalara girecek avukatlar da davanın görüleceği ilin barosu tarafından atanır.

Devlet zorunlu avukatlık için her yıl bir ücret tarifesi açıklar.

Bu ücretler doğal olarak bir avukatın bir müvekkilinden alacağı ücretin daha altında olur.

Bu yıl için açıklanan ücret tarifesi avukatların büyük tepkisini çekti.

Karara tepki gösteren barolar “Zorunlu avukatlık hizmeti bir tür angaryaya dönüştürüldü. Hakkını arayan ama maddi olanağı olmayan vatandaşlara destek olmamız için verilen ücret normal ücretin dörtte birinden bile az. Bu büyük haksızlıktır” dediler.

Türkiye Barolar Birliği kararın iptali için dava açarken birçok ilin barosu da zorunlu avukatlık hizmetini bir süreliğine durdurduğunu açıkladı.

Barolar yayınladıkları bildirilere göre “çocuk, şiddet mağduru kadın ve engelli vatandaşlar dışında görevlendirme yapılmayacağına” karar verildi.

YENİ ÖĞRENDİM

Aşı daveti yapılan İhsan Maçin aşı da olamamış

Önceki gün bu köşede eski bir siyasetçi olan ve adliyede arabuluculuk yapan İhsan Maçin’in “aşı macerasını” anlatmıştım.

İhsan Maçin sağlık bakanlığından gelen davet ve bildirilen randevu saatinde bizzat bakanın sahibi olduğu Medipol hastanesine gitmiş ama görevlilerin konudan haberdar olmamaları üzerine tartışmıştı.

Yazımda “Başından bunca şey geçen İhsan Maçin sonunda aşısını oldu” demiştim.

Ancak bu doğru değilmiş meğer.

İhsan Maçin aradı ve “Can kardeşim, aşıyı olamadım zaten öfkem buna” dedi.

Ben yanlış anlamışım, İhsan Bey’in sonunda aşısını yaptırmayı başardığını zannetmişim.

Oysa aşı olamamış, çünkü aşı yok, ama randevu var.

Üstelik son derece de ciddi çalışmışlar, şatafatlı bir görsel mesaj atarak vatandaşları aşıya çağırmışlar.

Ama bu ciddiyeti bir kusur bozmuş.

Aşı yok, hastane görevlilerinin haberi de yok.

Öyle olunca şatafatlı randevu davetlerinin bir anlamı kalmıyor tabii.

Ne diyebiliriz ki, hastane koskoca bakanın, artık o kadar kusur kadı kızında da olur.

SOSYAL MEDYADAN

Böyle komik bir ülkeyiz

Sosyal medyada gördüğüm bu mesajı birkaç kere okudum.

Her seferinde de kahkahalarla güldüm.

Aslında durum gülünecek değil ağlanacak durum ama ne diyeyim.

Gerçekten çok komik bir ülke olmadık mı?

Mesaj şöyle;

4 defa din değiştiren Tuğçe Kazaz din dersi verir

7 defa boşanan Seda Sayan evlilik programı yapar.

Sahte çürük raporu aldığı gerekçesiyle 10 ay hapis cezasına çarptırılan Hakan Ural, şu anda canlı yayında terörle mücadele konusunda uzman kesilir.

Fıkra gibi.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları