loading
close
SON DAKİKALAR

ABD'de kim nasıl seçiliyor?

Prof. Dr. Ahmet Özer
Tarih: 17.10.2012

Prof. Dr. Ahmet Özer, ABD'deki seçim sürecini analiz ediyor...

ABD seçmeni, 6 Kasım Salı günü sandık başına gidiyor. Seçmenler, Temsilciler Meclisi’nin 435 üyesinin yanısıra 100 senatör ve ABD’nin yeni başkanını seçiyorlar. Aslında başkanı değil de, onu Ocak ayında seçecek olan delegeleri belirleyorlar. Bu seçimin de belli aşamaları var. Ülkemizde de başkanlık tartışmalarının yaşandığı bu süreci doğru anlamak için aşamalarıyla birlikte kısaca analiz edelim.

İlk aşama: Partinin başkan adayını seçmek için halkın oyuna başvuruluyor. Her eyalette yapılan seçimde başkan adayları, aldıkları oya göre delege kazanıyorlar.

Kongre: Delegeler adaylarına oy vermek için parti kongresine gelirler. Aslında kongreye gelindiğinde kimin aday olduğu delege sayıları belli olduğu için bellidir. Kongre malumu resmen ilan etmeye yarar..

Kampanya: Adaylar ülkeyi dolaşıp, seçmene ne yapacaklarını anlatırlar. Ancak ABD’li seçmenin tercihi belirlemede televizyonda yapılan tartışma programları en önemli yeri işgal eder. Rejimin iki partili yapısını bozmamak için, bu tartışmalara diğer parti adaylarının girmesi engellenir. Şu anda seçimlere yakalşık üç hafta kaldı adaylar artık son virajdalar. Kampanyaların ve TV programlarının pik yaptığı bir dönemden geçiliyor. Bu seçimlerde Demokratik Parti'yi 2008 yılından bu yana ABD'nin başkanı olan Barack Obama temsil ederken, Cumhuriyetçi Parti'yi ise eski Massachusetts eyaleti valisi ve iş adamı Mitt Romney temsil edecektir. Her on yılda bir yapılmakta olan ABD Nüfus Sayımı 2010 yılında yapılmıştır. Sayımın sonuçlarına göre bazı eyaletlerin Seçiciler kurulu'nda sahip oldığu oy sayısı artmış, diğer eyaletlerin oy sayısı da azalmıştır. Nüfus dağılımındaki bu değişiklik 2012 ABD başkanlık seçimlerinde çok önemli bir rol oynayacaktır. Yarış başladığında Obama açık ara öndeyken, kampanyalarla ve güçlü mali destekle Cumhuriyetçi aday Romney de bastırıyor. Nefes nefes bir yarış oluyor.

Seçim: Seçmenler, temsilciler, meclis’in tamamı Senato’nun üçte biri ve başkanlık için oy verir. Temsilciler Meclisi Üyeleri ve senatörler bu seçimde doğrudan seçilirken, Başkanlık için verilen oylar, Başkanı seçecek olan delegeleri belirleyecek. Başkanı resmen seçmek için Ocak ayında toplanacak olan delegeleri kazanabilmek için adayın eyaletinde birinci gelmesi gerekiyor.

Kim Başkan Olabilir: ABD’de doğmuş ve 35 yaşını bitirmiş her ABD vatandaşı Başkanlığa aday olabilir. Adayların resmi seçmen pusulalarına girebilmesi için her eyalette belirli sayıda imza toplaması gerekiyor. Kimi adaylar, yeterli imzaya ulaşamadığı için tüm eyaletlerde seçime giremiyor. ABD başkanlarının maaşı yıllık 200 bin dolardır.

Temsilciler Meclisi: İki yıllığına 435 üyenin seçildiği temsilciler meclisinin seçimi de bu oylamada yapılacak. Senato: Şu anda 100 senatörden 59 si cumhuriyetçi, 41ü demokrat. Her ayaletten iki kişinin seçildiği senatörler 6 yıl için seçiliyor.

ABD’nin belli başlı partileri:

Demokrat Parti: Federal hükümetin yetkilerine karşı toprak sahiplerinin haklarını savunan Thomas Jefferson liderliğinde 1790’larda kuruldu. 1884’e kadar Demokratlar başkanlığa uzak kaldılar. Ülke sanayinin gelişmesiyle Demokrat Parti daha da marjinalleşti. Küçük etnik grupların Batı’daki yoksul çiftçilerin partisi oldu. İktidardan uzak geçen yıllar partiye zarar verdi. Parti güneydeki muhafazakarlarla, kuzeydeki ilericiler arasında bocaladı.

ABD’deki büyük ekonomik kriz, Demokratların şansını döndürdü ve Demokratların adayı Franklin Roosevelt’in başkan seçilmesini sağladı. Roosevelt’in “yeni sözleşme adını verdiği yönetimle parti, şehirli işçilerle, sendikalarla, aydınlarla, küçük çiftçilerle, azınlıklarla ve güneyin yoksul beyazlarıyla tanıştı. 1932’den 1968’e kadar Başkanlık Seçimleri kazanıldı. Bu dönem ABD’de anti-kominizm dalgasının ayyuka çıktığı 1952-1960 arasında Eisenhover ile Cumhuriyetçiler tarafından delindi. Kidney ile Johnson arasında “Yeni Sözleşme”de anlayış farkı olunca, başkanlık 1968 yılında Cumhuriyetçi Nixon’a kaptırdı. Cumhuriyetçiler “Güney Stratejisi” ile güneyli beyazları yeniden kazanırken, demokratlar Vietnam Savaşı’nın ABD halkında yarattığı öfkeye yanıt olamamak yüzünden bölünmüşlerdi.

1968 sonrasında, özellikle Ronald Reagan’ın başkanlık döneminde cmhuriyetçiler populist muhafazakarlığa yoneldiler. 1968-1992 arasını demokratlar sadece 1976-1980 döneminde Carter ile delebildiler. Son iki Demokrat Başkan’ın güneyli olması dikkati çekerken 1992 yılında Bill Clinton ile Başkanlığı yenden ele geçiren Demokratlar, Al Gore ile 12 yıllık döneme girmek istediler, ancak başaramadılar. Oğul Bush iki dönem üst üste başkan seçildi. Ardından Müslüman bir ailden gelen Barak Hüseyin Obama 2008 yılında demokratların adayı olarak Başkan seçildi, şimdi yeniden Cumhuriyetçi Mitt Romney karşısında bir kez daha seçilmek istiyor.

Cumhuriyetçi Parti: Köleciliğin ABD’nin batısına doğru genişlemesine karşı çıkan Kuzeyli Demokrat Parti taraftarlarınca 1850’lerde kuruldu. 1860’da Abraham Lincoln bu partinin adayı olarak ilk defa başkan seçildi. Siyahların haklarını savunan bu parti giderek politikasını sağa çekse de 1868 ile 1892 yılları arasında tam 7 kez Başkanlık seçimlerini kazandı. Eski bir Cumhuriyetçi Başkan olan Theodore Roosevelt ‘in İlerici Parti’yi kurması sonucu Cumhuriyetçi Parti oyları bölündü ve 1912 yılında üçüncü parti durumuna düştü.

1976-1980’deki Jimmy Carter dönemi dışında 1968-1992 döneminde başkanlık Cumhuriyetçilerin elinde kaldı. Bu dönemde parti, Güney eyaletlerindeki demokratlardan ve Kuzey Batı eyaletlerindeki liberallerden kurtularak muhafazakar çizgisini belirginleştirdi. 1992 seçimlerinde ilk kez Demokratlar hem Başkanlığı hem de her iki meclisi Bill Clinton liderliğinde kontrölleri altına aldılar.

Yeşiller Partisi: SBD Yeşiller Partisi, Avrupa’daki yeşil hareketten etkilenerek kurulmuş ama daha solda. Örneğin Cumhuriyetçi ve Demokratların şirket çıkarlarınıdüşünen partiler olduğunu düşünüyolar. Partinin kuruluşu 1984 yılına kadar uzanıyor. Yerel örgütlerin ulusal bir çatı altında toplanması için harekete geçilmiş. Parti çevreyi koruma barış, demokrasinin kökleri ile ekonomik ve sosyal adalet için platformunda kuruldu. Daha önce yerel düzeyde çalışan Yeşiller son on yıldır ulusal çapta faaliyet yürütüyorlar ve başkan adayları Jill Stein.

Reform Partisi: Milyarder Ross Perot 1992’de Başkanlığa adaylğını açıkladığında, tüm ilgiyi üstüne çekmişti. Ross 1996 seçimlerine kurduğu Reform Partisi adayı olarak katıldı. Belirgin bir ideolojik çizgisi olmayan parti, Minnesota valiliğini Jesse Ventura ile 1998 yılında kazandı. Ventura partinin kurucusu Perot ile zaman içinde görüş ayrılığına düştü. Parti liderliğine kendi adayını seçtirdi. Dha sonra da kendisi partiden ayrıldı. Bu seçimde adayları Kenneth R.Cross.

Hürriyetçi Parti: Parti 1971’de kuruldu. Yatırım danışmanı ve yazar olan Harry Browne’nin liderlik yaptığı parti 1996 yılındaki seçimlerde 500 binden az oy aldı Parti, hükümetin bireylere mümkün olduğunca karışmaması gerektiğini savunuyor.

Obama ile Romney’in son durumları: Kamuoyu araştırmaları kimi gösteriyor?

ABD Başkanlık seçimlerine dört haftadan kısa bir süre kalırken kamuoyu yoklamaları da giderek daha fazla dikkat çekiyor. Son anketlere göre, ülke genelinde Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adayı ve Massachusetts eski valisi Mitt Romney, Başkan Barack Obama ile arasındaki oy farkını kapattı. Tabiki bu durum ileriki zamanda değişebilir. Ancak Romney'in başkan seçilebilmesi için bazı eyaletlerde (swing state) henüz Obama'ya karşı üstünlük elde edemediği de dikkat çekiyor. Geçen hafta yapılan televizyon tartışmasında Romney'e karşı daha zayıf görünen Obama, anketlerde de ekrandaki acziyetinin bedelini ödediğini gösterdi.

Temel politikalarındaki (ekonomi, dış politika, Ortadoğu, Türkiye, suriye, İran, Irak, rusya) benzer ve farklı yanları var. 
Amerika'da başkanlık seçimleri yaklaşırken Demokratlar ve Cumhuriyetçilerin dış politikaya bakış açısı da ortaya çıkmaya başladı. Suriye, Afganistan, Irak, Rusya, İsrail ve El Kaide başta olmak üzere Obama ve Romney'in görüşleri birbirine oldukça zıt. Bu yüzden Obama ile Romney’in dış politikada benzer yanların olmadığını görüyoruz. Şimdi herkesin merak ettiğimiz temel soruların başında Romney seçimi kazanırsa yeni savaşlar kapımızı çalacak mı? 
Nitekim Obama önümüzdeki on yıl içinde 470 milyar dolar bir azalmadan bahsederken Romney 100 milyarlık bir artıştan bahsediyor. Bu da Obamaya nazaran daha şahin ve saldırgan bir polika izleyeceğini gösteriyor.
Obama’nın Dış Politikası: Demokrat Parti Obama Yönetimi’nin dış politikasını zayıf ve odaksız olarak niteleyen Cumhuriyetçiler’e yanıt vermeye çalışıyor. Eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright Amerika’nın Sesi muhabiri Carolyn Presutti’nin yaptığı söyleşide, Başkan Obama’nın dış politikasını savundu. Suriye’de kan akmaya devam ederken Cumhuriyetçiler Demokratlar’ı katliamı gözardı etmekle suçluyor. Demokratlarsa Cumhuriyetçiler’in Afganistan ve Irak’taki çatışmaları durdurmak istemediği, Suriye ve İran’daysa savaş başlatmaya hevesli olduğu suçlamasında bulunuyor. Başkan Obama 2010’da Rusya’yla yeni START anlaşmasını imzaladı. Romney’e göre Obama’nın bu anlaşma Obama’nın en kötü hatası ve Rusya’nın isteklerine boyun eğmek ve Amerika’nın güvenliğini tehlikeye atmak anlamına geliyor ve onu bu durumdan dolayı suçluyor.. Demokrat Başkan Bill Clinton döneminde dışişleri bakanlığı yapan Madeleine Albright, “Romney’nin Rusya’yı bir numaralı siyasi sorunumuz olarak görmesi geçmişte yaşamak demektir. Rusya zor bir ülke, ancak birdenbire Rusya’ya bir numaralı sorun muamelesi yapmak uluslararası durum hakkında hiçbir bilgiye sahip olmamak, 21’inci yüzyıl dünyasının sorunlarını bilmemek anlamına geliyor,” şeklinde konuşuyor ve Başkan Obama’nın dış politikasını destekliyor. Albright, başka ülkeleri ilgilendiren durumlarda ne zaman kuvvet kullanılması gerektiği konusunda Obama Yönetiminin doğru kararlar aldığını savunuyor:

Mitt Romney’in diş politikasi: Genellikle iş hayatındaki başarısıyla tanınan Cumhuriyetçi Başkan adayı Mitt Romney’in dış politika konusundaki eksikliği eleştiri alıyor. Romney’in dış politika danışmanı Dov Zakheim Amerika’nın Sesi muhabiri Suzanne Presto’ya Cumhuriyetçi adayın dış politika programını anlattı. Mitt Romney, başkan olarak ilk dış ülke ziyaretini İsrail’e yapacağını söylüyor. Romney, Temmuz ayındaki İsrail seyahati sırasında Suriye Devlet Başkanı Beşir Esad’a ağır suçlamalarda bulunmuştu. Beşar Esad’ın zalim dikdatör olmakla suçlamaktadır. Romney, “Ne Amerika’nın ne İsrail’in dostu olan Şam’daki diktatör, iktidarı elinde tutmak içinde kendi halkını katlediyor,” şeklinde konuşuyor. Dış politika danışmanı: “Romney, isyancıları silahlandırmak için ne gerekiyorsa yapacağını açıkça vurguladı.”diyor. Cumhuriyetçi aday İsrail ziyareti sırasında İran’ı da şiddetle eleştirdi: “İran rejimini nükleer planlarından vazgeçirmek için bütün yöntemleri kullanmalıyız. Diplomatik ve ekonomik yaptırımların Tahran’ı durduracağını umuyoruz.”

Obama, Rusya’nın bir numaralı jeopolitik düşmanı olduğunu söyleyen Romney’i “El Kaide yerine Rusya’yı düşman olarak nitelemesi, Soğuk Savaş döneminde çakılı kalmış olduğunu gösterdiğini,” savunuyor. (Kısaca sistemle ilgili verdiğimiz bu bilgilerden sonra gelecek yazıda ABD’nin Ortadoğu ve Türkiye politikasını, adayları da baz alarak irdeleyeceğiz)

Prof. Dr. Ahmet Özer

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları