loading
close
SON DAKİKALAR

'CHP, Kürt sorununda üçüncü yol olmalı'

Prof. Dr. Ahmet Özer
Tarih: 03.09.2012

Sitemiz yazarı Prof. Dr. Ahmet Özer, Akşam Gazetesi'ne konuştu...

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun da zaman zaman görüşlerine başvurduğu akademisyenlerden biri olan Prof. Dr Ahmet Özer, AK Parti'nin düşüş sürecine girdiğini savundu ve CHP'nin bu fırsatı çok iyi değerlendirmesi gerektiğini dile getirdi.

Toros Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Özer, Kürt sorunu konusunda kafa yoran isimlerden biri. Yaptığı sosyolojik araştırmaları CHP MYK'ya da sunan Özer, 'Kılıçdaroğlu, Kürt seçmenle barışarak, BDP ve AK Parti arasında sıkışan Kürt seçmene üçüncü bir yol sunabilir' dedi. Özer, AKŞAM'ın sorularına önemli tespitlerle yanıt verdi:

Başbakan, iki yanlış yola girdi

- CHP'deki son gelişmeleri, partinin muhalefet çizgisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Yeni CHP algısı gerçekleşir mi?
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun en büyük amacı toplumda 'CHP, değişime direniyor' algısını değiştirmek. CHP'ye dönük negatif algıyı kırmak için de 'Kürt açılımı, varoş açılımı ve mütedeyyin açılımı' yapması lazım ki bu yönde adımlar atmaya başladı. Algı, bazen olgunun yerine geçer. Politika, bir algı oluşturma ve yönetme sanatıdır. AK Parti'nin en büyük başarısı, işbaşına gelince toplumun Necmettin Erbakan'dan kalan negatif algılarını yıkma girişimi oldu. Erbakan, 'İslam dinarına geçeceğiz, adil düzen gelecek' dedi. AK Parti, serbest piyasa ekonomisini savunarak, hem işadamlarına hem de dışarıya bu yönde mesajlar verdi. Erbakan, AB için 'Hıristiyan kulübü' dedi. AK Parti, 'Biz AB üyeliği hedefliyoruz' dedi. Erbakan, 'Milli Görüş' dedi, AK Partililer, 'Biz milli görüş gömleğini çıkardık, demokrasi gömleği giydik' dedi. Bu söylemlerle Erbakan'a dayanan köklerini aştılar ve 10 yıldır iktidarlar. Ancak gelinen noktada AK Parti, şimdi aslına rücu etmeye başladı. Statükoyu eleştirirken, şimdi kendisi oluşturdu ve merkezde çok güç biriktirdi. Bu gücü etrafa dağıtması gerekirken, tam tersine kendinde yoğunlaştırdı. Bu yüzden de Sayın Başbakan, 2011 seçimlerinden sonra danışmanları tarafından iki yanlış yola girdi.

- Nedir bunlar?

Birincisi, Kürt meselesinde açılım politikalarından vazgeçip güvenlikçi politikaya yöneldi. Bu da Türkiye'yi kan-revan haline getirdi. İkincisi, Başbakan milliyetçi söyleme girdi. MHP ile ittifak görüntüsü veriyor. Anlaşılan o ki Başbakan, 2014'Teki yapılacak Köşk seçimlerinde birinci turda yüzde 50'nin üzerinde oyla başkan, olmadı yarı başkan, olmadı partili cumhurbaşkanı olmak istiyor. Muhafazakarlardan, Kürtlerden, mütedeyyinlerden aldığı oyların doygunluk noktasına ulaştığını düşünüyor. Şimdi milliyetçilere göz kırparak, onlardan oy devşirmeye çalışıyor. Ama Dimyat'a pirince giderken, evdeki bulgurdan olabilir.

- AK Parti'nin aslına rücu ettiğini düşündüren emareleri nasıl sıralıyorsunuz?

Birçok ilde içki yasağı, TV dizileriyle ilgili muhafazakar söylemler, kimi yasaklamalar, yeni kurallar, 'dindar nesil yetiştireceğiz' demeler, 4+4+4'le ve din dersleri, tüm okulları imam hatibe çevirme iddiaları, milliyetçi sert söylem toplumu tekrar kuşkulu hale getirdi. Güneydoğu'da Kürtler eskisi gibi AK Parti'yi desteklemiyor. Uludere bombalamasının hesabı sorulmadı. İdris Naim Şahin içeride, Ahmet Davutoğlu dışarıda sıfırı tüketen politikaya yöneldiler. Türkiye, Suriye politikasında batağa saplandı. Bunlar, AK Parti'yi başaşağı sürece soktu. İktidar partisinin 10 yıldır alternatifsiz olması ve merkezde bu kadar güç biriktirmesi ne kendi ne de ülke yararına. Bunun için de ana muhalefet partisinin iktidar partisi olması, Kürtlerle, mütedeyyinlerle, varoşlarla barışması lazım! CHP, son 25-30 yıldır sıkıştığı yüzde 20-26 bandını aşmalıdır.

- CHP, bu açılımlar için sizce ne yapmalı?

CHP, bu anlamda birtakım açılımlar yapmak istemesine karşın, geleneksel seçmeninin kendisinden kopacağı endişesini yaşıyor. Oysa böyle olmadığı referandum sürecinde Sayın Kılıçdaroğlu'nun yaptığı açılımlarla ortaya çıktı. Kılıçdaroğlu, CHP seçmeni için uç sayılabilecek üç önemli söylem kullanmıştı: 'Silahlar susunca af çıkabilir' dedi. 'Üniversitede başörtüsü problemini biz çözeriz' dedi. Gerçekten de pratikte bu sorunu CHP çözdü ama nedense bunu fazlaca işlemiyor. 'Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'na Türkiye'nin koyduğu çekinceyi, iktidar olunca biz kaldıracağız' dedi. CHP seçmeni, bu üç söylemden dolayı CHP'den kopmadı. CHP, yapacağı açılımlarla oyunu yüzde 15 civarında daha artırabilir. Bu yüzden kaz gelecek yerden tavuk esirgenemez.

'Enternasyonel'deki gelişme'

- Kılıçdaroğlu'nun 'yeni CHP' söylemi, Sosyalist Enternasyonal'deki çıkışıyla anlam kazanmadı mı?

Kılıçdaroğlu'nun Sosyalist Enternasyonal'de Başkan Yardımcısı seçilmesi çok önemlidir. Çünkü Baykal döneminde, buradan çıkarılması için girişim vardı. Yani Kılıçdaroğlu, sosyal demokrasiyi bir anlamda ihya etmeye, yeni CHP söylemi ile partinin önünü açmaya çalışıyor. Sosyal demokrat bir partinin kimsesizlerin kimsesi, sesi çıkmayanların sesi olması gerekir. Kürtler, hem siyasal, hem ekonomik açıdan Türkiye'de ezilen kitleyi temsil ediyor. Bu kesimin CHP'ye oy vermesi gerekirken, kahir ekseriyeti şu anda AK Parti'ye oy veriyor, bir kısmı da BDP'ye yöneliyor. Mütedeyyin kesim bence CHP'ye oy vermelidir. Çünkü gerçek laikliği savunan parti CHP'dir. Laiklik de bu sistemin çimentosudur. Eğer CHP, Çankaya'dan oy alırken Mamak'tan alamıyorsa, Kadıköy'den alırken Sultanbeyli'den alamıyorsa, Mersin Yenişehir'den alırken Akdeniz'den alamıyorsa bunu tersine çevirip, hem varoşlarla, hem Kürtlerle hem de mütedeyyinlerle barışmalıdır.

'Varoşlarda cemaatler örgütlendi!'

- CHP'nin varoş açılımı için ne öneriyorsunuz?

Türkiye, son 25-30 yılda Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da meydana gelen çatışma ortamından dolayı batıya çok büyük göç dalgalarıyla karşı karşıya kaldı. Bu göç dalgalarının iki hinterlandı (arka alanı) oldu. Biri kuzey hinterlandı: İstanbul, İzmit, Bursa, İzmir. İkincisi güney hinterlandı: Adana, Antalya, Mersin. Bu gelen göçlerle birlikte bu kentlerde iki ayrı kent alanları meydana çıktı. Biri normal kent alanları, diğeri açlık sınırı altında yaşayanların oluşturduğu kent alanları. Bu insanlar ne kentli, ne köylü olduğu için yabancılaşma ve melodramik kopuşun içine girdiler. Ata topraklarını kaybettiler, mezarlarını bıraktılar, zenginken yoksul oldular. Kentteki zenginlikler dokunacakları kadar yakın ama ekonomik olarak erişemeyecekleri kadar uzak oldu. İşte bu noktada bir patronaj arayışı içine girdiler: Bu da siyaset patronajı ve din-cemaat patronajı olarak nitelenebilir. Dolayısıyla bu varoşlarda son yıllarda önemli ölçüde cemaatler örgütlendi.

Ak Parti dönem partisidir

AK Parti, din sosuna batırılmış söylemiyle, cemaatlerle kurduğu yakınlık ve diyalog ile varoşlarda biriken kesimi kendine kanalize etti. Yani cemaatler, bir şekilde AK Parti ve varoşlar arasında oy transfer eden kanallar haline geldi. Bu anlamda AK Parti, ara dönem partisidir. 28 Şubat sonrası oluşan boşluğu dolduran, Türkiye'deki istikrarsızlığı dolduran parti oldu. Her dönemde yükselerek bugüne kadar geldi ama bugün miadını doldurdu, geri gidecek gibi görünüyor.

- İlk hedef ne olacak?

Bu çerçevede, CHP'nin devreye girip, sosyal demokrat parti olarak bu insanları kazanması lazım. Bu insanları kazanmak onlara proje götürmekle olur. Kılıçdaroğlu'nun bu projeleri hedeflere ulaştıracak kadroları devşirmesi lazım. Varoş açılımında bir kere mağdurlar koalisyonu yapması lazım. Emekçiler, işsizler, ev hanımları, sistemden horlanan ve dışlananlar, şiddet mağduru kadınların adresi olmalı. Kılıçdaroğlu çalışkan bir adam. Ekibi de onun gibi olmalı. Kılıçdaroğlu'nun önünde genel seçime kadar muhtemelen üç sınav var. Önümüzdeki yıl ekim ayında yapılması muhtemel yerel seçim, yeni anayasa referandumu ve cumhurbaşkanlığı seçimi. Bu üç seçimde sağlayacağı performans, 2015'teki genel seçimde kendisini iktidar alternatifi haline getirebilir. Yerel seçimlerde İstanbul'u mutlaka almalıdır. İstanbul'u alan, Türkiye'yi alır. İstanbul'u kaybederse iktidar olamaz. Kılıçdaroğlu, Mersin, Antalya, Eskişehir'i korumalıdır. İzmir'i zaten vermez.

Kürtlerin yüzde 87'si ayrı devlet istemiyor

- CHP Kürtlerle, varoşlarla mütedeyyinlerle barışmak için hangi adımları atmalı?

Sayın Kılıçdaroğlu'na hazırlanan Kürt raporlarından bahsediliyor. Bu raporlar, bir an önce kamuoyu önüne çıkmalı. Kılıçdaroğlu, Başbakan'a yaptığı çağrıyı daha fazla kesintiye uğratmadan Kürt sorununun çözümü için inisiyatif almalıdır. MHP, bunu kesintiye uğratsa da Kılıçdaroğlu devam etmelidir. Yine Kılıçdaroğlu'nun, doğru bir kararla 'Bu kadar kan akarken, Meclis çalışsın' söyleminde bulunması, Meclis'i çözüm noktası olarak göstermesine dayanan siyaseti sürmelidir. AK Parti ve MHP'yi bu anlamda sıkıştırmalıdır. Bana göre CHP'nin 1989 Kürt sorunu raporu en ileri raporlardan biridir. Onu güncellemelidir. Kürt meselesi son dönemde, AK Parti-BDP arasında sıkışıp kaldı. CHP, üçüncü yol olarak ortaya çıkabilir, atak yapabilir.

Meselenin psikolojik altyapısı için de 2 önemli atak yapmalı:

1) Meselenin psikolojik altyapısını oluşturmak için dört anahtar kavramı kullanmalı: a) Niyet. Alman filozof Kant diyor ki 'Niyet, yapmanın yarısıdır.'

b) Empati. Doğu'da yaşayan Kürtlere Türkiye'nin sadece Van ve Batman'dan oluşmadığını anlatırken, batının hassasiyetlerini aktarmak gerekiyor. Batıda yaşayan Türklerin de doğuda yaşayan Kürtlerin yaşadığı acıları içselleştirmesi sağlanmalıdır. Sayın Kılıçdar-oğlu güçlü bir tespit yaptı: 'Tuzu kuru olanlara bir şey olmuyor' dedi. Gerçekten de iki tarafta da ölenler hep yoksul halk çocukları... c) Barış dilini kullanmak gerekiyor. Çünkü savaş diliyle ortam zehirleniyor. d) Bölünme paranoyasından vazgeçmek gerekir. Sosyolog olarak bölgede araştırma yaptım. Kürtlerin kahir ekseriyeti, yüzde 87'si Türkiye'nin özgür ve eşit yurttaşları olarak Türkiye Cumhuriyeti içinde birlik ve beraberlik içinde yaşamak istiyor.

2) Somut adımlar gerekiyor. Bunlar da yeni anayasada 'Anayasal vatandaşlığa' gitmek. Mevcut anayasadaki vatandaşlık tanımı ırkçı, milliyetçi çağrışımlar yapıyor. Değiştirilmesi lazım. CHP, sorunlu alanlarda özgürlükçü tavır sergilemeli. Devlet nötr olur. Devletin ideolojisi, ırkı, mezhebi olmaz. Çağdaş devletler, bu sorunları aştı.

'Siyasi af olabilir'

CHP, yerel yönetimleri güçlendirmelidir. Genel güvenlik, dışişleri, adalet ve mega ulusal projeler dışındaki tüm alanlar yerele devredilebilir. Diyarbakır'da Kürtçe eğitim ihtiyacı varsa, Diyarbakır Belediyesi bunu yapabilir. Tüm alanlarda yetki ve kaynakla birlikte sorumluluğun yerele devredilmesi gerekir. Ama tabii ki cenazeler gelirse sorun yine çözülmez. Bu yüzden silahların toplanacağı, gömüleceği bir barış projesi olmalıdır ki buna kimi genel af, kimi siyasi af diyor.

Kalkınmada ayrıcalıklı bölge oluşturulmasına izin verilmemeli, terör nedeniyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki yatırımlar kesintiye uğratılmamalıdır. Barış süreci bisiklet sürmeye benzer, pedal sürmeye devam ederseniz yol alırsınız. Durduğunuz anda düşersiniz.

Dolayısıyla bu adımlar atılırsa uzunca bir dönemdir CHP ve Kürtler arasında var olan buzlar eriyecektir. Doğu ve Güneydoğu'da birinci veya ikinci olmamış parti, 1950'den beri tek başına iktidar olamamıştır. CHP, iktidar olmak istiyorsa buralardan oy almak zorunda.

Akşam

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları