loading
close
SON DAKİKALAR

Yeni Anayasa Yapım Sürecini Bekleyen Sancılar

Prof. Dr. Ahmet Özer
Tarih: 11.02.2012

Yeni anayasayı yapacak olan yeni meclisin iki önemli avantajı var...

Yeni anayasayı yapacak olan yeni meclisin iki önemli avantajı var: Bunlardan biri seçimlerde  katılım oranının yüksek olmasıdır; ikincisi ise temsil oranının yüksek bir meclis olmasıdır. O nedenle  yeni parlamentonun şimdiki gücü tüm kesimleri temsil eden partiler arası bir uzlaşma komisyonunun kurulmuş olmasında yatıyor meğer ki bu avantajı doğru ve etkili kullanabilsin.

Peki başta  Meclis Uzlaşma Komisyonu olmak üzere toplumun tümü ve parlamento yeni anayasa yapım sürecinde nelere dikkat etmelidir? Öncelikle yeni anayasa yapılırken şu sorular sorulmalı ve cevapları net olarak verilmelidir. “Bu anayasa neden gerekli?”, “Yeni anayasanın temel felsefesi ne olmalı?”, “Yeni anayasa neleri içermeli?”, “Yeni anayasa nasıl yapılmalı, yani yapım yöntemi ne olmalı?”, “Yeni anayasanın ilkeleri ne olmalı?” gibi sorulara doğru yanıtlar verilmesi son derece önemlidir. Bu sorular cevaplandırıldıkltan sonra yeni anayasanın sahip olması gereken özellikler netleştirilmelidir: Bu çerçevede yeni anayasanın halletmesi beklenen üç sorun alanı mevcut: Bunlar 82 anayasasında ziyadesi ile var olan ideolojik yapı, ırkçı yapı, anti laik  ve vesayetçi yapıdır. 

Eğer bu anayasa yeni olacaksa hem yöntem hem de içerik açısından yeni olmalı. Bunun için üç sacayağının sağlam basması lazım. Bunlar;

1) Kürt meselesine yaklaşımı,
 
2) Din devlet ilişkilerini düzenleme biçimi 

3) Sivil asker ilişkilerini düzenleme biçimidir
 
Bu üç konuda yenilik getirmeyen bir anayasa yeni olamaz.  Bu adımların en netamelisi ise Kürt sorunu konusunda getirilecek yenilik ve çözümler olacaktır.  Mevcut durumda Kürt sorunu konusunda anayasada yeniliklerin yer alması bazı ön adımların  atılmasına bağlı görünüyor. Bunlar;

1) Silahların susturulması; çünkü silahların konuştuğu bir ortamda sağlıklı bir anayasa  çalışması yürütmek ve hele hele böyle önemli bir konuda uzlaşma sağlamak ve anayasa yapmak  mümkün değildir.  Bunun için müzakerelere yeniden başlamanın yapacağı psikolojik  rahatlama çalışmalara pozitif katkı sağlayacaktır.

2) Yeni anayasanın yapılması biraz da demokratik, özgürlükçü  ve çoğulcu bir ortama bağlı.  Bunun için de anayasa yapılmadan önce, adeta bir yol temizliği mahiyetinde olacak yeni bir demokratifleşme paketi yapılmalı;  düşünce ve ifade  özgürlüğü,  örgütlenme özgürlüğü sağlanmalıdır ki yol alınabilinsin. Aksi taktirde bu konularda sözgelimi BDP ile MHP arasında uzlaşma sağlanması zor olacaktır. O zamanda iktidar çıkıp da “ben yapmak istedim ama muhalefet partileri uzlaşmadı” diyerek işin içinden sıyrılmaya ve bu konuda suçu muhalefete yıkmaya çalışabilir. 

Üç temel ayak üzerine oturması gereken bu sorun nihayetinde; 

1)Vatandaşlık meselesine

2) Ana dil meselesine

3)Yerel yönetim meselesine  çözüm ve açılım getirmeli. 
Bunun da yolu yeni anayasanın aşağıda belirtilmiş olan ilkeleri kabulden geçer.
    
a.İdolojik açıdan tarafsız  olmalı: Cari anayasa idolojiktir. O nedenle mevcut  anayasanın başlangıç hükümleri içinde yer alan “Atatürk Milliyetçiliği” belli bir idolojiyi empoze ediyor. Artık Türkiyenin çağdaş anayasasının böyle bir idolojiyi vugulamasına ve kiş adı vaz etmesine gerek ve ihtiyaç yoktur.
 
b.Etnik açıdan kör olmalı: Yani herhangi bir ırka, etnisiteye anayasada vurgu yapılmamalı; milliyetçi ve ırkçı vurgulara kesinkes yer vermemelidir. Örneğin mevut anayasanın 66. Maddesi ıkçı bir yaklaşıma sahiptir. Toplumun sosyolojisi ile uyumlu olmayan bu tür maddeler toplumu ayrıştırmaktan, bir kesimin diğerini ötekileştirmesinden başka işe yaramaz. Oysa anayasalar oydaşmanın ve uzlaşmanın metinleridir; ayrışma ve çatışmanın değil. 
c. Anyasada değişmez maddeler olmamalı: Kırmızı çizgi sendromu ile değişmez madde yaklaşımı çağdaş değil. Böyle bir yaklaşım ölülerin dirilere (yaşıyanlara) tahakümü olur. Bugünden yarının kuşaklarının iradesini tutsak etmenin ve tasallut altına almanın demokratik yanı olduğunu kimse ileri süremez. Anayasalar son tahlilde birer hukuk metnidir, gerçek hukuki metinler ise zamandan ve mekandan azade olmak zorundadırlar. Aksi taktirde belli idolojilerin, ırkların veya dinlerin yasaları olmaktan kendilerini kurtaramazlar.

d. İnançlar açısından tarafsız olmalıdır. Demokratik devletlerin dini, mezhebi olmaz, (teokratik devletlerin olur). Çünkü demokratik devlet bir dini veya mezhebi benimser ve vaz ederse diğerlerine  mensup vatandaşlarını dışlamış ve karşısına almış olur.  Oysa devlet bu konuda tarafsız ve hakem konumunda olmalıdır. Bu nedenle Diyanet İşleri Başkanlığı ya  tamamen kaldırılmalı ya da demokratik ve toplumun çoğulcu ihtiyaçlarına uygun biçimde yeniden düzenlenmelidir.

e. Hiçbir  alanda vesayetçi olmamalı: 82 Anayasası bireye kuşku ile yaklaşan onu sistemin kimi kurumlarınca devlet karşısında zaptü rapta almayı hedefleyen vesayetçi bir mantaliteye sahiptir. Güçsüzleştirdiği birey karşısında yüceleştirdiği devleti korumaktadır. Dolayısıyla bireyi devletin ve onu temsil eden kimi kurumların vesayetine terketemeketedir. Oysa Türkiye başta askeri darbe ve muhtıralar olmak üzere vesayetten çok çekmiş bir ülkedir. O ndenle yeni anayasa asker-sivil ilişkilerini çağdaş demokrasilerin öngördüğü şekilde yeniden düzenlemelidir. Bu çerçevede Milli Güvenlik Kurulu ya kaldırılmalı ya da bir danışma organına indirgenmeli; Genel Kurmayın Başkanlığı da Milli Savunma Bakanlığına bağlaanmalıdır.
 
Yeni anayasanın yeni ve demokratik olması yukarıda belirtilmiş olan beş alanda sorunların çözümü konusunda anayasal çerçevede adımlar atmasına bağlıdır. Ayrıca bunlara ilaveten eşitlik, adalet, özgürlük anayasanın değerler sistemini oluşturmalı; cins ayırımcılığını ortadan kaldıran bir yaklaşıma sahip olmalıdır. Yeni anayasa yasakları değil, temel hak ve özgürlükleri tarif etmeli; devletin insanı yerine  insanın devleti yaklaşımını benimsemelidir. Hukuk devleti mantalitesine sahip olurken, sadece büyümeyi değil, eşitliği de dikkate alan sosyal devleti öne çıkarmalı ve yargının bağımsızlığı ile dvletin tarafsızlığı ilkesine sadık kalmalıdır.

Mevcut iktidar bu kadar güç biriktirmişken bütün bunları ihtiva eden bir anayasa yapar mı? Mevcut konjonktürde akla gelen kritik soru budur. Ya toplumsal baskıyla bunu yapar ya da yapmak istemediği halde (toplumun bu konudaki beklentisini dikkate alarak) yaparmış gibi gözüküp yapmaz.  Yoksa anayasa için uzlaşma komisyonu kurulması aslında ..mış gibi yapmanın bir yolu mu?  Çünkü bu doğru bir adım ama yeterli değil.  Her şeyden önce bu komisyonun görev ve yetkileri belirsiz, ikincisi de çok ağır işliyor, üçüncüsü de temel bazı meselelerde bu 4 partinin uzlaşması zor görünüyor.  Bu durumda bir uzlaşma olmayabilir, sonuçta maddeler değişir bu da yeni anayasa olmaz. Eskinin rutuşlarla değiştirilmesi ise Türkiyeye zaman kaybettirmekten başka bir işe yaramaz. Ya da  zor olan gerçekleşir uzlaşma sağlanır ve önemli değişiklikler olur yeni bir anayasa ortaya çıkar.

Bunun için toplumun katılımı ve  baskısı büyük rol oynacaktır.

Prof. Dr. Ahmet Özer
Toros Üniversitesi Rektör Yardımcısı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları