loading
close
SON DAKİKALAR

Atilla Kart'ın Kabul ve Redleri

Prof. Dr. Birgül Ayman Güler
Tarih: 10.04.2013

Birgül Ayman Güler, ''Cumhuriyet’i asimilasyon'la suçlaması, tarihsel gerçeklere aykırıdır ve kabul edilemez''.

CHP Konya Milletvekili Sn. Atilla KART, Radikal adlı gazetede 15 Mart 2013 günü “Ne Mutlu Eşitim Diyene” başlıklı bir yazıyla, vatandaşlık kurumuna ilişkin görüşlerini kamuoyuna duyurdu. 

Yazar tarihsel yargılarını şöyle dile getirmektedir: 

(1) Atatürk 1920’lerde ‘Türkiye Ahalisi’ kavramını kullanmıştı ve bu 1924 Anayasası’nın özünü teşkil etti.

(2) Cumhuriyet tarihi boyunca ‘Türk kimliği’ resmi ve tartışılmaz kimlik olmuştur. Kürt kimliği olgusu, yalnızca 1920’lerin başında ve 1990’lardan itibaren açıkça kabul edilmiştir. Cumhuriyet boyunca asimilasyon uygulanmıştır; 

‘Türkiye Kürtlerinin Türkleştirilmesi’ politikalarından vazgeçilmelidir.

(3) Hala sivil anayasamız yoktur; şimdi önümüzde önemli bir fırsat vardır.

Bilindiği gibi bu saptamalar, AKP – BDP ve bu kesimi destekleyen neoliberal yazarlar tarafından önceden beri dile getirilen siyasal değerlendirmelerdir. Yazarın bu savları içinde belki şimdilik üzerinde durulabilecek nokta, “sivil anayasa için önümüzdeki fırsat” değerlendirmesi olabilir. Hukuk devletinin tüm göstergelerini kırmış bir çoğunluk partisinin baskısı altında ve sürekli bir güven bunalımı ortamında ‘sivil anayasa fırsatı’ndan söz edebilmek, aşırı iyimserlik olsa gerektir.

Yazarın çözüme ilişkin olarak belirttiği görüşü ise şöyledir: 

(1) Kürtlerin Türkiyeli oldukları duygusunu hissetmelerini sağlayacak politikalar üretilmelidir.

(2) “Eşit yurttaşlık” anlayışı benimsenmelidir.

(3) Eşit yurttaşlık anlayışı, anadil eğitimi – öğretimi başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerde yapılacak anayasal düzenlemeler, aidiyet duygusunun güçlü hale gelmesini sağlayacak, Türkiye’yi herkesin Türkiyesi yapacaktır.

“Eşit vatandaşlık” anlayışı, bireysel temel hak ve özgürlüklerle ilgili değildir. Bireysel haklarla ilgili kavram “yurttaşların eşitliği”dir. Yazarın sözünü ettiği terim ise, farklı kimliklerin kültürel haklarının siyasallaştırılması ile ilgilidir. Bu durumda Sayın Atilla Kart “anayasal vatandaşlık sistemi”ni benimsiyor; bireysel değil kolektif kimlik hakları temelinde bir anayasa yaklaşımıyla hareket ediyor demektir.

Dolayısıyla yazı, sayın milletvekilinin “ulusal devlet ilkesi”ne karşı olduğunu gösteriyor.

Nitekim kendisi de, “laiklik ve üniter devlet temeldir” diyor. Ama ortadaki sorunun “ulus devlet ve ulus devletin şahsında ‘etnik bir üst kimliğe’ odaklılık olduğunu dile getiriyor. Adını açıkça yazmasa da, yazının bütününden açıkça anlaşılıyor ki, bu ‘etnik üst kimlik’ ulusal devletin yapıtaşı olan Türk vatandaşlığıdır. Yazıda “Türkiye kamuoyu”, “Türkiye Toplumu”, “Türkiyeli Kürtler”, “Türkiyeli olma duygusu” sözcüklerinin oldukça sık kullanımı, bu sonucu pekiştiriyor.

Ulusal devlet ilkesi, Anayasa’nın değiştirilmez maddelerinden biri olan 3. Madde konusudur: “Türkiye devleti… milletiyle bölünmez bütündür.” Bu ilkenin mekanizmaları, bireysel temel hak ve özgürlükler temelinde siyasal kimlik olarak Türk vatandaşlığı; kolektif kimliklerle ilgili konuların siyasal değil toplumsal – kültürel düzlemde korunması ve geliştirilmesi üzerine kuruludur.

Yazar, BDP ve AKP arasındaki anlaşmayı uygun görüyor; anayasada Türk vatandaşlığından vazgeçilmesini savunuyor. Onlardan farklı olarak ise, “Türk Milleti sözü kalsın ve Atatürk’ün kurucu rolünün kabulü olsun” diyor. Ne var ki, her iki unsuru da bir ‘hatıra’ olarak korumayı öngörüyor; bunların anayasanın kurucu ilkeleri olarak temele yerleştirilmesini arzu etmiyor.

Demek ki Türk Milleti ile Atatürk, anayasanın başlangıç bölümünde anılacaklardır; hüküm maddelerinde değil. Böylece Madde 3’teki ‘ulusal devlet ilkesi’ kaldırılmadan içi boşaltılacaktır. Bu ise, CHP’nin ‘Anayasa’nın ilk dört maddesi kırmızı çizgimizdir’ duruşunu göstermelik kılmak anlamına gelir.

Birkaç Söz…

Sayın Atilla Kart’ın Mustafa Kemal Atatürk’e ve ülkesine olan sevgisinde şiddetle samimi olduğunu, kendisini tanıyan ya da çalışmalarını izlemiş olan herkes, hepimiz biliriz. Buna karşın, bütün bir Cumhuriyet’i “asimilasyon”la suçlaması, tarihsel gerçeklere aykırıdır ve kabul edilemez. Türk ulusal kimliğinin, zamanımızın etkili ve uygun bir tarihsel entegrasyon – bütünleşme aracı olduğu, halkımızın ezici çoğunluğunun bunu gönülle ve sevgiyle kabul etmiş bulunduğu gerçeklerini es geçmemek gerekir.

Anayasa temelinde yapılması gereken tercih iki seçenekten ibarettir: 

Bireysel temel hak ve özgürlükler temelinde “yurttaşların eşitliği”ni gelir dağılımı adaletini de içerecek biçimde genişletip güçlendiren bir ulusal vatandaşlık sistemi mi? 

Kolektif kültürel hakları siyasallaştırmayı ve bireylerin eşitliğini değil, ait oldukları milliyetlerin/etnisitelerin/alt kimliklerin eşitliğini (eşit yurttaşlık) öngören bir anayasal vatandaşlık sistemi mi? 

Bizim tercihimiz birincisidir.

Yazarın tercihi ise ikincisidir; belki daha doğrusu ikincisine ya(t)kındır. [BAG, 29 Mart 2013]

Prof. Dr. Birgül Ayman Güler
CHP İzmir Milletvekili ve PM Üyesi

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları