loading
close
SON DAKİKALAR

''Herkes İçin Parti'' Modeli Türkiye'de Battı!

Prof. Dr. Birgül Ayman Güler
Tarih: 08.01.2014

Birgül Ayaman Güler; Çağdaş partiler Batı’da 'catch-all party', (yani herkeslik; herkes-için parti) niteliklidir.

"HERKES-İÇİN PARTİ" MODELİ TÜRKİYE'DE BATTI!




Birgül AYMAN GÜLER

CHP İzmir Milletvekili
AKP ülkemizdeki en çağdaş partidir.

Çağdaş partiler Batı’da ‘catch-all party”, (yani herkeslik; herkes-için parti) niteliklidir. Bu parti türü, 1980’lerden beri dünyayı kasıp kavuran neoliberalizmin yaratıklarından biridir.

Herkes-için partilerin bir özellikleri "ideolojisiz" olmalarıdır; bir diğer özellikleri de farklı grupların belli bir amaç uğruna toplaştıkları bir ittifaklar bütünü olmalarıdır. Bu partilerde herkes kendi ideolojisi, inançları, öncelikleriyle yer bulabilirler; mesele iktidara gelip istediklerini elde edebilmektir. Aynı, son zamanların bazı mağazaları gibi: Büyük açık bir alan vardır; iç duvar yoktur; tek kasa vardır; ama rafların birbirinden ayırdığı her bölüm başka bir dükkandır… Şimdilerde AKP mağazasında kasa karıştı. Müttefikler bozuştu.

Ya da şöyle dersek de doğru olur:

Neoliberalizmin 'herkes-için parti' modeli battı! Nasıl? Ne oldu? Aşağıda, bu örgütlenme modelinin 'ittifaklar partisi olma' özelliğinin ne olduğu ve neden kırıldığı konusu işleniyor.

İTTİFAK NEDİR?

İttifak – Bağlaşma, bir anlaşmadır; birlikte hareket etme anlaşması… Bu anlaşmada ortakların tek çatı – tek tabela altında birleşmesi ya da birinin öbürüne katılarak erimesi söz konusu değildir. Sözü edilen, iki ve daha çok aynı türden aktörün belli bir amaçla birlikte hareket etme üzerine anlaşmaya varmalarıdır.

İttifak gereksinmesi nereden doğar? Bu gereksinme, genel olarak, tarafların her birinin amaca ulaşmak için kendi kaynaklarıyla yeteneklerinin yetersiz kaldığı düşüncesinden doğar.

İttifak yapmak, güçlenelim derken zayıflık getirir mi? İttifaklarda tarafların güçleri –kaynak ve yetenekleri- birbirinden farklıdır. Bu zeminin kendisi, ittifak anlaşmalarının daha başında, süresince, sonunda her zaman geçerli olan iki zaafa temel oluşturur:

(1) taraflardan birinin verdiğinden fazlasını alması; ve

(2) taraflardan birinin diğer ortaklara karşı fazla güçlenmesi.

AÇIK İTTİFAKLAR: Partiler Arası İttifak

Siyasette ittifak konusu, siyasal aktörler –partiler- arasında birlikte hareket etme anlaşmalarını anlatır. Siyasal partiler için bu anlaşma iki tür olarak karşımıza çıkar: (1) Seçim için ittifak, seçim ittifakı. (2) Hükümet ortaklığı, hükümet koalisyonu. Hükümet koalisyonu daha çok hükümet kurma aritmetiğindeki yetersizliklerden doğar; bazı koalisyonlar seçim ittifaklarının sonucu olarak doğabilir.

Hükümet formülü olarak değil, ortak mücadele formülü olarak ittifak uygulamaları şu başlıklar altında toplanır.

Cephe – İttifak türüdür. 20. yüzyılda Leninci düşünce tarafından üretilmiştir. Birleşik Cephe – Halk Cephesi – Ulusal Cephe temel türleri oluşturur.

İttifak – Koalisyon – Birlik - Blok – Lig - Güçbirliği – İtalyan Zeytin Dalı – Farklı zamanlarda ve farklı ülkelerde seçim ittifakı uygulamalarına verilen farklı adlardan bazılarıdır. Bunlar kuram ve nitelik bakımından değil, yalnızca uygulama özellikleri bakımından farklılık gösterirler.
Siyasette, partiler arasında birlikte hareket etme anlaşmaları açıktır. Taraflar iradelerini, beklentilerini, kuşkularını ve koşullarını açıkça ilan ederler. Görüşmeler tarafların ve başkalarının genel bilgisi dahilindedir.

ÖRTÜLÜ İTTİFAKLAR –Parti-içi İttifak

Siyasal ittifak partiler arasında olur; ama bir partinin içinde de olur. Partiler arasında "açık", bir parti-içinde söz konusu olunca "örtülü" olur. Bunun hukuksal mı yoksa hukuk-dışı mı olduğunu tartışmanın anlamı yoktur; bu, örgütlenme ya da iş tutuş tarzı ile ilgili görülmelidir.

Örtülü ittifakların açık ittifakla benzer yönü, tarafların kendi varlıklarını korumalarıdır. Ayrı kimlikler, bir parti çatısı altına girildiğinde ortadan kalkmaz; ittifak kurulduktan sonra da ayrı irade ve yapı olarak devam eder. İttifak kuran taraflardan yalnızca biri siyasal partidir; diğerleri değildir. Bir tarafta resmi siyasal bir aktör, öte yanda siyasal değil sosyal aktörler vardır. Bu sosyal aktörlerin özelliği, resmi – yasal kuruluşları olmamasıdır. Bunlar etnik, dinsel, sermaye tabanlı olabilen kurumlaşmış yapılardır.

Örtülü ittifak yapısını üç benzer ilişkiyle karıştırmamak gerekir:

(1) Siyasal partiler, üyeleri ve seçmenleri dışında kalan çeşitli kişisel ya da sosyal güç odaklarıyla çeşitli uzlaşmalar yapan yapılardır. Örneğin 2011 genel seçimlerinde CHP merkez sağa mensup kimseleri milletvekili adayı göstermiştir. Ya da yine aynı seçimlerde AKP kimi sosyal demokrat kişileri milletvekili göstermiş, hatta bu kişilerden bakan yapmıştır. Ama bunlar ittifak değil, ‘katılma’dır. Bu tip ilişkiler, bir siyasal partinin bazı oyları kendine çekmek için kurduğu ilişkiler olduğu için de “açıkça” yapılan işlerdir.

(2) Öte yandan, çeşitli “lobi”lerin, siyasal partilere kendi isteklerini kabul ettirmek ve bunu programına ya da seçim bildirisine yerleştirmesini sağlamak için ısrarlı etkilerde bulundukları bilinir. Kimi durumlarda pazarlığa dönüşen bu faaliyetler de ittifak değildir; ‘etkileşim’ kapsamında yer alır.

(3) “Lobi” etkileri, kimi zaman siyasal partinin kilit makamlarına kendi adamını yerleştirme isteğiyle parti-içi iktidar mücadelesine dahil olabilir. Ne var ki bu tür ‘sızma operasyonları’nda asıl olan etkileme amacıdır; fail kendini “ayrı” olarak ortaya koymadan iş görür. Bu tür işlere ise ne etkileşim ne de ittifak denebilir; bunlara olsa olsa ‘kriminal gizli işler’ diyebiliriz.

Yinelersek, örtülü müttefikler siyasal parti içinde kendi irade ve yapılarını ayrı tutarak var olurlar. Siyasal parti yetkilileri bu yapıyı kabul etmiştir; temsilcilerini ve isteklerini bilir. Örtülü müttefik, siyasal parti yetkililerince de bilinerek ikili yaşam sürer. Bir yanda siyasal partinin resmi irade ve işleyişine bağlılık, arka tarafta müttefik grubun kendi irade ve işleyişine bağlılık aynı anda yaşanır. Parti içinde her müttefik kendi kimliğini korumayı sürdürmekte, parti dışında kendini ‘partili’ olarak sunmaktadır. İşte bu özellik "catch-all party" yani herkes-için partiye aittir.

CEMAAT DESTEKLİ PARTİLERDEN CEMAATLER İTTİFAKI PARTİSİNE….

Örtülü müttefikliği açıklayacak en iyi örnek, günümüzde ‘paralel devlet' sapmasına yol açan AKP yapılanmasıdır. AKP, bir siyasal parti olarak örtülü cemaatler ittifakının üst siyasal çatısıydı. İktidar olunca devlete taşınan örtülü müttefikler, orada da kendi irade ve yapılarını etkili kılabildiler. Böylece partiye bakarak görmemiz çok güç olan örtülü ittifak yapısını, devlet arenasında açıkça görebildik.

AKP görünüşte bir siyasal parti, gerçekte bir cemaatler ittifakı ya da cemaatler koalisyonudur. Bu özelliğiyle kendisinden önceki benzerlerinden farklıdır. Cemaatlerin desteğiyle hareket etmiş olan DP, AP, ANAP, DYP gibi merkez sağ partiler cemaatlere selam durma çizgisindeydiler. Cemaatlerle ilişki vardı; ama cemaat yapıları parti yapısının dışında durdular. Cemaat yapılarına merkez sağ partilerden çok daha yakın olan MSP'nin ise cemaat tabanı ile parti ilişkisinde Milli Görüş Hareketi halkası vardı. AKP Milli Görüş gömleğini çıkardığında, hem bu hareketin cemaatlerini hem bunun dışında kalanları çağırdı. Kendisi siyasal bünye olarak çatı, cemaatler ise onun parti örgütleri yerine de çalışacak araçlar oldu.

Biz 2011 seçim çalışmaları için çıktığımız alanlarda ‘ev ev gezen’, ‘çok çalışan’ AKP örgütleriyle değil, işine gelince parti pelerinli AKP'lilerle işine gelmiyorsa ‘inançlı dindar cemaat üyesi’yle karşılaştık. On yıldan bu yana bir siyasal partiye değil gerçekte “bir cemaatler koalisyonu”na karşı mücadele verdik. Bu koalisyon, yıllardan beri kullanılan ‘mukabele’ [Kuran okuyanı dinleme] toplantılarını ‘sohbet’lerle evlere yaymıştı.

Gittiğimiz her köyde caminin imamı varken, taşımalı eğitimle öğretmen köyden kaybolmuştu. Devlet görevlisi cami imamı, bir yandan Kuran Kursu bir yandan imam hatipler eliyle gençleri çevresine toplamış, siyasal söyleşilere dini inançlarımızla set çekiyordu. Bizim köy ziyaretlerimiz toprakta iz bırakmayan boş çabalara dönmüştü.

Alan çalışmalarımızda sık sık dile getirdiğimiz "bu yarış eşit değil"; "karşımızdaki rakip bir siyasal parti değil, başka bir şey!" yakınmaları, ittifaklar partisinin neden olduğu asimetrik dünyayı özetliyordu. Doğruydu; biz siyasal partiydik. Oysa AKP kah siyasal parti kah cemaatlerden herhangi biriydi!

Durum şöyledir:

Cemaatler ittifakı siyasi parti AKP’de işler, iki yönlü yürümüştür:

Cemaatler siyasi parti için sosyal hizmet – siyasal propaganda yapmakta; AKP de bunları hem devlet korumasında hem de desteğinde besleyip durmaktaydı. Din ve Devlet, cemaatler ittifakına dayanıp iktidarı tutan siyasal parti eliyle birleştirilmişti. Din, devleti ele geçirme işinde bir hayli mesafe almış, ittifakın–devleti ele geçirerek Cumhuriyet Rejimi’ni yıkma- amacına neredeyse ulaşmışlardı.

Kuşkusuz halkın topyekun ve parça parça direnişi amaca ulaşmalarını hep güçleştirdi. Ama aynı zamanda ittifaklar sorununun doğası da kendini hatırlattı: Müttefiklerden biri o kadar çok güçlendi ki, verdiğinden fazlasını almaya kalkınca ve elde ettiği gücü siyasal çatıya karşı kullanmaya kalkınca ortalık karıştı. Siyasal çatıya ait olan yürütme organıyla Gülen Cemaati'nin kurulduğu yargı organı karşı karşıya geldi.

SONUÇ

“Herkes-İçin Parti” çağdaş parti türüdür; yani günümüze aittir. Ancak çağımızın karanlık yüzüne aittir. “Herkes”e uygun gelme ilkesizliği, ideolojisizlik demektir. Bu ise, kendini ultra-güçlü gören küresel sömürgecilere ve takiyyeciliği (yutturmacılığı) ilke edinmiş gericiliğe uyar.

Bize uymaz. CHP ve Cumhuriyet Rejimi’ni yükseltmek isteyen ilerici güçler, küresel sömürgeciliğe ve gericiliğe karşı mücadele veren güçlerdir. Tek dayanakları ideolojileri ve halktır.

O halde;

•doğru parti örgütlenmesi, kadrolarına ve üyelerine dayanan kitle partisi örgütlenmesidir;
•doğru mücadele yöntemi küresel sömürgeciliğe karşı ulusal güçlerin; ve gericiliğe karşı halk güçlerinin siyasal - toplumsal ittifakıdır.
•tarikat - cemaate yaklaşım konusunda ise, "din ve devlet bütündür; düşman Cumhuriyet Rejimi'dir" diyen siyasal dincilik, bizim için AKP gibi açık mücadele edeceğimiz hedeflerden biridir. Ama aynı zamanda en önemli zenginlik temelimiz olan tasavvuf düşüncesini taşıyan siyasal dincilikten uzak tarikat ve cemaatlerin meşruiyetini destekleyen politikalar geliştirmeye başlamamız gerekir.

Prof. Dr. Birgül Ayman Güler
CHP İzmir Milletvekili ve PM Üyesi

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları