loading
close
SON DAKİKALAR

İnsanlığın, kirli çıkarlarla nokta konulamayacak hak savaşları

Şükran Soner
Tarih: 24.06.2023
Kaynak: Şükran Soner - Cumhuriyet

Şükran Soner; Toplumsal gelişmemize zarar veriyor boyutlar kazanması, özünden değil çarkların işleyişinin kirli ya da temiz ellerde olması üzerinden aranmalı.

Tarihin kayıtlara geçirilebilmiş en eski bilinen süreçlerinden günümüze, değişenin isimler, ülkeler, kahramanları olmasının ötesinde öznesi, bir öncekilerin kopyaları izlenimi vermeleri. Elbette günlük yaşamımız üzerinden başımıza gelenler bizleri en çok etkileyenleri. Dahası geleceğe dönük kaygılarımızda bize, yakın çevremize yönelik risklerin ağır basması. Günlük korkularımızın üzerinden tepki vermekten arınmamız ancak yılların deneyimleri, birikimleriyle sınırlı ölçülerde denetlenebilir oluyor. Sözün özü toplumumuzdaki yaşlılara, deneyimlilere yönelik saygının ağır basıyor olması doğal bir sonuç.

Toplumsal gelişmemize zarar veriyor boyutlar kazanması, özünden değil çarkların işleyişinin kirli ya da temiz ellerde olması üzerinden aranmalı. Ülkelerin nokta sayılabilecek küçük odaklı yönetim merkezlerinden en tepeye çarkların hangi ellerde olduğunu kavrayabilmek gerek. Toplum olarak ipin ucunu kaçırmışsak ödediğimiz bedeller de o ölçülerde katlanıyor. Ülkemiz insanları elbette gönüllü, acılar içinde bir yaşam biçimini seçmek gibi bir kişiliğe eğilimli değiller. Çarkların kötü eller elinde acımasızca öğütüyor olmasının çaresizliğinin içinden çıkış yolunu bulmak hiç de kolay bir iş değil.

Özetlemek zorunda kalınılan bedelleri göze alanlar elbette çoğunluğu oluşturamayacaklarına göre, bedel ödemeyi göze alabilenlerin sağlıklı ittifaklar kurabilmeleri ile ancak dönem dönem toplumsal kazanımların yükselişleri, dönem dönem de değil daha uzun süreli çöküş süreçleri yaşanmak zorunda kalınıyor. Cumhuriyet tarihimize, Atatürk’ün devrimci kimliği ile toplumda yakmayı başardığı ateşle yaşanan toplumsal yükselişin, kalkınmanın süreçler içindeki “mucize” başarılara bakıp bakıp hayran olduktan sonra, günümüzde yaşadıklarımızdan moral olarak dibe düşmek en kolay iş.

Zor olanı, kimileri aramızdan ayrılmış sevgili düşünce önderlerimizin “inadına, inadına direniş” çağrılarını çok doğru okumak. Ona göre duruşlar sergileyebilmek. Kişisel sevgilerimiz, duygularımızla bile karar verme lüksümüz yok. Yüz yüze kaldığımız engellere karşı duruşta olabilecek en doğru, en sağlıklı ittifakları, davranışları aramanın dışında bir çıkış yolumuz olabilir mi?

***

Elbette çoğunluğunuz bayram tatili yolculuklarına koyulmuşken okumaktan sıkılacağınız ukalalıklar yapmak gibi bir kastım olamaz. En hafifi ile bu cümlede nokta koyup okumaktan vazgeçmek elinizde. Kendi kendimi aptal yerine koymamak için bugünlerde, seçimler öncesi moral bulduğum, izlediğim yayınlarda ayna tutan kanalların düğmelerini son birkaç haftadır elimde olmadan kapatıveriyorum. Bende çok ağır bir kirlilikle, siyasal kirli çıkarlara aracılık yapma türünden kokuların yoğunlaştığı izlenimi veriyorlar.

Kişisel, geçmişten uzun soluklu tanıklıklarla, belkemiksiz, Aydınlanmacı, solcu gibi görünenlerden pek çoğunun, maddi ya da kimi koltuklar uğruna neler yapabileceklerinin örneklerini yaşamışlığımın örnekleri çok çıplak ortalığa saçılıvermiş. Sorun kimliği marka olmuş, sevilmiş insanların bu gerçek yüzlerinden habersiz insanların nasıl da kolay, kendileri için zarar görecekleri seçimler yapabilmeye sürüklenmelerinde. Daha çıplak anlatmaya çalışırsam uçuk kahraman, siyasal, toplumsal lider gibi kendilerini pazarlayabilmiş kişilerin vitrinde, önder görünüşleriyle bizleri sürüklemekte oldukları, bize en çok zarar verebilecek kararlara yönlendirme güçlerinde.

Hak savunuculuklarından kuşku duyulamayacak marka isimlerin, bizleri aptala çevirebilme yetenekleri, ürkütücü yönlendirme güçleriyle, yaratabildikleri haklar üzerinden kavram kargaşasında, halk olarak çoğunluğumuzun elimizde olduğunu sandığımız pusulamızı bozabilme güçleriyle çoğunluğu birbirlerine kırdırabilmelerinde. Seçimden bugüne ne kadarcık kısa bir zaman dilimi geçti değil mi? Gelecek umutlarımızı, Merkez Bankası kararlarına, tek elden kurgulanan ekonomik kararlar paketlerine bağlayanlarımızda ürkütücü bir artış yaşanmıyor mu?

Yüzde doksanlara varan çoğunluğumuz,

Kurban Bayramı’nda evine bir kilocuk et bile alamayacakken...

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları