loading
close
SON DAKİKALAR

'Yeni ve Yeniden Kamucu Tavır ve Siyasetin Dönüştürücü Gücü...'

'Yeni ve Yeniden Kamucu Tavır ve Siyasetin Dönüştürücü Gücü...'
Tarih: 12.10.2022 - 22:20
Kategori: Gündem

Toplumcu Düşünce Enstitüsü Başkanı Nebil İlseven; Cumhuriyet'in her alanda büyük bir uzgörü ile tesis ettiği kurucu değerler ışığında, çağdaş ve akılcı uygulamalara dayalı bir toplumsal yeniden yapılanma sürecine girişilmesi kaçınılmazdır.

Değerli Dostlar,

Bugün ülkemizde iç ve dış gelişmelerden kaynaklı olarak ortaya çıkan sorunlar her geçen gün derinleşmekte, daha da karmaşık hale gelmekte, geniş toplum kesimleri bu sorunlar karşında çetin ve amansız bir varolma mücadelesi vermektedirler.

Toplum, ekolojik felaketlerden, salgınlara, büyük ekonomik krizlerden, ülke içi/ülkeler arası çatışmalara, sosyal eşitsizliklerden adaletsizliklere, giderek artan baskıcı rejimlerden kirli ve yolsuz yönetimlere, doğanın talanından yok edilmesine kadar uzanan bir dizi felaket karşısında iyi yönetilemeyen tehditlerin etkisi altındadır.

Ülkemizin hak ettiği aydınlık geleceğinin kurulması;

a) Yaşamı, Adalet, Eşitlik, Çoğulculuk ve Özgürlük ilkeleri temelinde tarif eden geniş bir toplumsal mutabakat oluşturulması;

b) Bütün toplumsal katmanlarda gerek içerik gerek uygulama olarak, bu temel ilkeleri açıklıkla ortaya koyan "Toplumcu Düşünce" anlayışının hakim kılınması; ve,

c) Bu siyasi anlayışın karşılığı olan kamucu politikaların geliştirilmesi, kamucu uygulamaların yükseltilmesi ve öne plana çıkartılmalarına bağlıdır.

Toplumcu Düşünce ve Kamucu Siyaset

Toplumcu Düşünce: Sistemin en ucunda ya da dışında bile olsa, söyleyecek sözü, sorunların çözümüne yapacak katkısı veya yaşamı zenginleştirecek yeniliklerle ilgili önerileriyle merkezi hareket ettirebilecek, gelişen aşamalarda haklı taleplerin sesi olabilecek, bu talepleri ile kendine ilgili süreçlerde yer bulacak en küçük toplum dinamiklerinin de kucaklanması ve ses sahibi olmalarını sağlamaktır.

Yıllar içinde özellikle ekonomik faaliyetlerin asgari denetimden bile uzak bir yapıda, hoyratça ve plansız olarak gelişmesi sonucu başta eğitim ve sağlık olmak üzere, enerji, alt-yapı ve hatta savunma gibi ana sektörler piyasalaşmış bulunmaktadır. Bu süreç içinde kamu sektörü giderek çözülmüş; onun yerine ikame edilmeye çalışılan piyasacı model içinde dar politize kadroların devlet yönetimini kar-zarar hesabına indirgeyen yaklaşımları ülkeyi, toplumu büyük bir eşitsizlik ve yoksulluk girdabına sokmuştur.

Kamusal alanın bu şekilde piyasacı uygulamalar lehine zayıflatılması ve etkisiz kılınmasına dayalı siyaset modeli pekçok noktada yaşanılan sorunlara zamanında ve doğru çareler üretememiş, potansiyel sorunlar karşısında doğru tercihler geliştirememiş, toplumun çoğulcu yapısı içinde gerekli ortaklaşma ve birliktelikleri sağlayamamış, gerçek sorunlara gerçek çözümler getirmekte başarısız olmuştur.

Bu dönemde halkın gelecek güvencesinin en temel dayanaklarını oluşturan kurumlar-kurallar-kadrolar işlevlerini yitirmiş, toplum her alanda günü kurtarmaya dönük kısır politika uygulamalarının yarattığı bir belirsizlik ortamına savrulmuştur.

Öte yandan, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu karmaşık sorunlar yumağı içinde dışarıda ve içeride güven veren bir oyuncu olarak varlığını sürdürmesi için bu sorunları günlük politika adımları ile geçiştiren değil, bu sorunları cesaretle ve halkın yararına politikalarla göğüsleyen siyaset uygulamalarına olan ihtiyaç her geçen gün daha da çarpıcı bir şekilde öne çıkmıştır.

Kamucu Politikalar

Bu durum karşısında, ülkenin yönetim yapılanmasında kararlı bir restorasyon çalışması başlatılması ilk ve öncelikli bir ihtiyaçtır. Bu aşamada, ülke sorunlarının altında yatan temel çelişkiyi oluşturan "kamucu politikalar - piyasacı tercihler" konusunun esastan ele alınması ve yönetim uygulamalarında kamucu yapılanma ve yaklaşımların hakim kılınması büyük önem taşımaktadır.

Bu siyaset, emeğin ülkedeki üretim süreçlerine bir yurttaşlık hakkı olarak en geniş ölçekte eşit katılımı ile, ülkede yaratılan değerden adil olarak payını almasına dayanan, kamusal değerlerin yerinde ve korunarak geliştirilmesini hedefleyen, toplumsal yaşamda adalet ve özgürlükleri esas alan, yurttaşların kamusal imkan ve süreçlere eşit erişimi ve yararlanmalarını gözeten ve zenginleştiren bir anlayışı ifade etmektedir.

Özetle bu siyaset, son dönemlerde büyük bir karşı-saldırı altında geri plana itilen kamucu politikaların günün ruhu ile uyumlu bir çerçevede öncellenmesi; adalet ve eşitlik değerlerinin anlamlı bir biçimde toplumsal yaşamda hakim değerler olarak yeniden tesisi siyasetidir.

Yaklaşan seçimlerle birlikte, mevcut siyasal düzenin meşru zeminlerde ve demokratik yollarla değişeceği yönündeki beklentiler artarak büyümekte; toplumda, ülkenin yeni bir yönetim anlayışı ve yönetim mimarisi ile geleceğe yürümesi gerektiği yönündeki talepler güçlenerek yükselmektedir.

Kamucu Tavır ve Siyaset Kurumu

Bu yeni yönetim anlayışı çerçevesinde, Cumhuriyet'in her alanda büyük bir uzgörü ile tesis ettiği kurucu değerler ışığında, çağdaş ve akılcı uygulamalara dayalı bir toplumsal yeniden yapılanma sürecine girişilmesi kaçınılmazdır.

Bu süreçte "Toplumcu Siyaset, Kamucu Devlet, Özgürlükçü Toplum Düzenine" dayalı bir siyasal program, ülkenin karşı karşıya bulunduğu sorunları ve bu sorunlara ilişkin çözümleri anlamlı ve sürdürülebilir olarak kavrayan önemli bir siyaset seçeneğidir.

Bu seçeneklerin oluşturulması, ülkedeki siyaset kurumunun, siyasal partilerin ilk ve en kritik kurumsal sorumluluğudur. Aynı zamanda, bu seçeneklerin oluşturulması, siyasal partilerin, program ve tüzüklerinde kimliğini bulan dünya görüşleri ve temsil ettikleri yurttaşlara karşı en önemli görevleridir. Ülkenin bugün her alanda içinde çekildiği seçeneksizlik-çaresizlik ortamından süratle çıkılabilmesi, adalette, yönetimde, kamuda, sivil alanda ve ekonomik yaşamı oluşturan her kurumda eşitlikçi katılım talebinin yükseltilmesi, paylaşım ve insana ait en kadim ama en canlı değer olan müşterek üretime dayalı bir hakkaniyet ortamının oluşturulması ile mümkündür.

Bu ise kaçınılmaz olarak siyasal partilerin kapsamlı bir yapısal dönüşümü gerçekleştirmeleri ile mümkündür. Ülkede demokrasi talep edenlerin, önce ve öncelikli olarak kendi iç-yapıları ve işleyiş modellerinde demokratik katılım yollarını açmaları ve geliştirmeleri gereklidir.

Bu gereksinim, partilerin iç işleyişlerinde yeni yapılanmalar öngördüğü kadar, bu kurumların faaliyetlerini doğrudan belirleyen yasal çerçevenin de sil baştan ele alınması anlamına gelmektedir.

Bu bağlamda başta Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası olmak üzere ilgili yasa ve düzenlenmeler, demokrasi ve özgürlükleri güvence altına alan, katılımcı yapıları öngören ve özendiren bir anlayışla yeniden kurgulanmalıdır. Hiç kuşku yoktur ki, bu yeni yapı, siyaset kurumunun serpilmesi, gelişmesi ve geniş toplum kesimleri tarafından organik olarak sahiplenilmesi için yaşamsal önemde bir gereksinim, bir ön-koşuldur. Bu yeni yapı, siyaset kurumunun kendisinden beklenen toplumsal görevleri etkinlikle yerini getirmesine katkıda bulunurken, siyasete hak ettiği saygınlığı da geri kazandıracaktır.

Bu hedeflere ulaşılması, bu hedeflerin yapısal olarak gerçekleştirilmesi ve uygulanmasında bugüne kadar demokrat olma iddiası taşıyan siyasi yapılarda etki ve sonuçları itibarıyla başarı ile sınanmış yöntemlerin cesaretle, kararlılıkla ve güvenle uygulanmaları esastır.

Kamusal Tavır ve Siyasetin Dönüştürücü Gücüne Çağrı...

Toplumcu Düşünce’de ifadesini bulan kamucu yaklaşımın ve siyaset anlayışının ışığında; ülkedeki bütün toplumsal ve kurumsal siyasi oluşumları, bu çerçevede ifadesini bulan bir siyasal anlayışı benimseyen, siyaset ve kamuoyu önderlerinin, siyasetçilerin, siyasete ilgili duyan tüm demokratların, ilericilerin, yurtseverlerin, devrimcilerin, toplum ve çevre gönüllülerinin, ülkede hak ve adaletin gerçek anlamda tesisi ve işleyişini talep edenlerin, sivil toplum temsilcilerinin, ülkesinin, dünyanın ve insanlığın geleceğini düşünen herkesin;

- siyasetin özüne, dönüştürücü yeteneğine sahip çıkmak;

- ortak siyaset önerileri geliştirmek ve bu önerileri birlikte yaşama geçirmek;

- Pandemi ile tüm ülkede ama özellikle metropollerdeki daha da artan/artmakta olan büyük eşitsizliğin, yoksulluğun, yoksunluğun, özellikle toplumumuzun büyük çoğunluğunu oluşturan genç ve kadın nüfus içindeki işsizliğin, güvencesizliğin ortadan kaldırılması adına kapsamlı ve yoğun çalışmalarda yer almak

- ‘Dönüştürücü Siyaseti’ zenginleştirecek ve bu hedefi siyaset, sosyal yaşam ve ekonomide yaşayan/gelişen bir olgu olarak şekillendirecek dönüşüm önerileri geliştirmek, uygulamak, örgütlemek, “siyasetin gerçeğini değil, gerçeğin siyasetini yapmak”

- Günlük yaşamı derinden ve olumsuz olarak etkisi altına alan Küresel Isınma ve iklim değişiklikleri karşısında; bir yandan dünyayı artarak farklılaştıran ekolojik ve insani tehditler, bir yandan da yaşadığımız sel, deprem, yangın vb. gibi felaketleri karşısında ülkede gerekli afet yönetimi planlarının eksikliğinden kaynaklanan kırılganlıklarla mücadelede siyasetin eskimiş, daralmış, taktik ve tekçi dilini aşmaya yönelik sistematik çalışmalara katkıda bulunmak

- Ülkemizin "büyük sorunlarına büyük siyasal çözümler" üretmek ve bu duruma uygun tercihler geliştirmek üzere ortaklaşmak, buna yönelik bir çalışma zemininde buluşmak, üretilen siyasal çözümleri kamucu bir anlayışla yeni bir demokratik siyasetin potansiyel seçenekleri olarak halkımıza sunmak amacıyla başta Eğitim, Sağlık, Sosyal Güvenlik, Çevre, Tarım, Enerji ve bu alanların tümüyle ilintili olan Yerel Yönetimler alanında olmak üzere temel konularda yürütülen çalışmaları izlemesinin, bu çalışmalara katkıda bulunmasının ve bu yolda geliştirilen siyasi yaklaşım ve önerilere sahip çıkması ve desteklemesenin ülkeye ve gelecek nesillere karşı bir yurttaşlık görevi olduğu değerlendiriyor, bu konuda görüş ve gönül birlikteliği içinde olan herkesi bu doğrultuda hareket etmeye ÇAĞIRIYORUZ...

Toplumcu Düşünce Enstitüsü

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları