loading
close
SON DAKİKALAR

Cumhuriyet gazetesi davasının 3. duruşması görülüyor

Cumhuriyet gazetesi davasının 3. duruşması görülüyor
Tarih: 26.07.2017 - 16:02
Kategori: Gündem

Cumhuriyet gazetesi davasının 3. duruşması görülüyor. Bugünkü duruşmada savunma yapan Cumhuriyet yazarı Hakan Kara, 'Bu gazete 40 yıldır FETÖ ile mücadele etmektedir, 35 yılına ben şahidim' dedi.

Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinin 'Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek' iddiasıyla yargılandıkları davanın 3. duruşması görülüyor.

Bugün Cumhuriyet yazarı Hakan Kara savunma yaptı. Kara savunmasında, "Bu gazete 40 yıldır FETÖ ile mücadele etmektedir, 35 yılına ben şahidim" dedi.

Hakan Kara savunmasında şunları söyledi:

"Çoğulcu demokrasiyi, sağlıklı bir çevrede yaşamayı savundum. Suçlamaların tamamını reddediyorum. Ne benim ne ailemin boğazından FETÖ'nün tek kuruşu geçti. Gülerce tanık, ben sanık koltuğunda oturuyorum. 9 aydır hapisteyim. Tescilli FETÖ'cü Hüseyin Gülerce serbest, ben tutukluyum. Hiçbir Cumhuriyetçi Pensilvanya uçaklarına binmedi. 2013 Eylül'de Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Gülen'i Pensilvanya'da ziyaret etti. Görüşme iki saat sürdü. Neler konuşuldu, bilmiyoruz. Yıllarca FETÖ'yü öve öve bitiremeyen, yere göğe sığdıramayanlar 'Hocaefendi Hazretleri' derlerdi. Böyle bir ifadeyi hiç kullanmadım. Bu durumda FETÖ ile görüşen Ahmet Davutoğlu şimdi suç mu işlemiş oldu? Örgüt lideri ile görüşmekten dolayı suçlu mu? Davutoğlu'ndan 1 ay sonra Ekim 2013'te Gülen ABD'de, rahatsızlık geçirdi. Başbakan Erdoğan da Gülen'i arayarak 'geçmiş olsun' dedi. Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gülen'i arayıp geçmiş olsun demekle suç mu işlemiş oldu? Savcıların söylemeye çalıştığı şey bu mu?

Henüz iddianame bile hazırlanmadan terörist dediler. Muhabirlikle başladım gazeteciliğe. 6 yaşında bir kızım var. Türkiye'de çevre konusunda duyarlılık oluştuysa, küçük de olsa benim de gazeteci olarak katkım var. Bunun için mutluyum. Akdeniz foklarını, endemik bitkileri yazdım. 10 yıl boyunca üniversitede ders verdim. 2000'e yakın öğrenci yetiştirdim.

"Bu gazete 40 yıldır FETÖ ile mücadele etmektedir,  35 yılına ben şahidim"

Amaç Cumhuriyet'i susturmak ve tüm gazetecilere gözdağı vermek. Telefonumda Bylock yok. Hiçbir Cumhuriyet yazarı veya yöneticisinin de yok. Gazetede bugüne kadar 2 bini aşkın haber röportajım yayınlandı, bir tane terör övgüsü bulamazsınız. Basın Bayramı'nda gazetecilikten yargılanıyoruz ve gazetecilik suç değildir diyoruz

15 Temmuz'un taşlarını döşeyenler cumhuriyetçiler değildir. Vakıf'ta ha bire proje ürettim. Cumhuriyet dijital yayıncılıkta geri kalmasın diye, o yönde katkıda bulundum. Bu gazete 40 yıldır FETÖ ile mücadele etmektedir, 35 yılına ben şahidim.

"Bylock'cu olduğu iddia edilen kişilerle 2013'te konuşmuşum, iddianameye göre 'Bylock'un ilk sürümü 2014'te yayınlanmış"

İddianamede 267. sayfada 'BYLOCK' kullanıcısı 2 şüpheli ve haklarında FETÖ soruşturması bulunan 2 kişiyle iletişim kaydı bulunmaktadır' diyor. Oysa daha yakından baktığımızda bu iddiaların gerçek olmadığını görüyoruz. 'Bylock'cu olduğu iddia edilen kişilerle 2013'te konuşmuşum, iddianameye göre 'Bylock'un ilk sürümü 2014'te yayınlanmış. HTS kayıtlarında arandı ve mesaj attı seçeneği var. Telesekretere mesaj bıraktı seçeneği de eklensin çok yoğunum⁠⁠⁠⁠.

ETS Turizm ile ilgili iddia doğru. Tatil için rezervasyon yaptırdım fakat şirketin hala ilanları tam sayfa yayınlanıyor. Bu şirketle görüşmek suçsa 2014'ten bu yana rezervasyon yaptıran 2 milyon 400 bin suçlu aramızda dolaşıyor. 'Bylock'cularla görüşmek suçsa Türkiye'de 12 milyon suçlu var.

"Yıllardır oluşturduğum haber arşivime el kondu, bedelini ödeyeyim orijinali sizde kalsın ancak bir kopyasını verin"

Bu iddianamede gerçekten niyet okumak diye bir şey var. “FETÖ'cülerle irtibat suçtur” diyen mantığa ben niyet okuma derim. Niyet okursam, “Bu iddiayı öne sürenler Türk yargısını çökertmeye çalışıyor” derim.

Yıllardır oluşturduğum haber arşivime el kondu. Sizden ricam bedelini ödeyeyim orijinali sizde kalsın ancak bir kopyasını verin."

Mahkeme başkanı Hakan Kara'ya "Yayın politikası konusunda vakıfta 'Ya keşke şu haber yapılmasaydı' gibi konuştuğunuz olmuş mudur?" diye sordu. Kara, "Hiçbir vakıf yöneticisi haber içeriğine, yayın politikasına karışmaz." diye yanıtladı.

Hakan Kara'ya "FETÖ dışında PKK ve DHKP/C hakkında savunma yapacak mısınız?" diye sordu.

Cumhuriyet Kitap Eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay'ın savunmasına geçildi.

Turhan Günay: Kitap fuarlarına davet için çağrıldığım telefon konuşmaları suça delil sayılmış. Sırf bu nedenle 267 gündür tutukluyum

Turhan Günay'ın savunması şöyle:

"1985'de başladığımda Cumhuriyet dürüst gazetecilik yapılan tek yerdi. Halen de öyledir. Cumhuriyet'e Hasan Cemal ve Okay Gönensin'in davetiyle geldim. 25 yıldır Kitap Eki'ni yönetiyorum.

İlk davamın üzerinden neredeyse 40 yıl geçti. Bütün davalarım beraatle sonuçlandı. Ben hiçbir zaman vakıf üyesi olmadım.

Bir kez dergiyi baskıya verirken boşluk kalınca, Oğuz Aral bir papatya çizdi komünizm propagandasından yargılandık 1 Mayıs haftasıydı.

Hiçbir zaman vakıf üyesi olmadım ama dosyada vakıf yönetim kurulu üyesi olduğum yazıyor.

Kitap fuarlarına davet için çağrıldığım telefon konuşmaları suça delil sayılmış. Sırf bu nedenle 267 gündür tutukluyum, şaka gibi."

Mahkeme Başkanı: Editöryal bağımsızlık mutlak mı?

Turhan Günay: Benim editöryal bağımsızlığım mutlaktır. İlhan Selçuk bir tek gün arayıp kapak ne yapıyorsun diye sormadı.

Mahkeme Başkanı: Ekonomik zorluk olduğunda vakfa mı bildiriyorsunuz?

Turhan Günay: Hayır müessese müdürüne bildiriyoruz. Sayfa arttırmamız gerektiğinde matbaa koordinatörüne bildiriyoruz.


Mahkeme Başkanı: Terör örgütlerine üye olmakla suçlanıyorsunuz. Kitap ekindeki yayınlarınızla bu örgütleri yüceltmiş olabilir misiniz?

Turhan Günay: Hiçbir örgütle bağlantım yok. Terör hepimizin başımızın belası, kitaplarını tanıtmam.
Türkçeyi doğru kullanmayan kitabı okumam,tanıtmam. "De" ile "da"yı ayıramayan yazarın kitabını anında bırakırım.

Mahkeme Başkanı: Gazete için müstakil olarak varlık gösteren kitap ekini yönetiyorsunuz. Kitap Eki’ni yönetirken ekin içeriğinden kime karşı sorumlusunuz? Ya Turhan şöyle bir kitap var değerlendirir misin" diye vakıftan, yöneticiden ya da yazardan teklif gelirse değerlendirir misiniz?

Turhan Günay: Ben çok bağımsız çalışıyorum. Kimseye karşı sorumluluğum yok. İçerikten ben sorumluyum.

Mahkeme Başkanı: Vurucu açıklamayı yapmadınız.

Turhan Günay: Neyi?

Mahkeme Başkanı: Gençliğinizin sırrını nedir?

Turhan Günay'a "Neden 3 kere boşandınız?" diye soruldu. Turhan Günay "Annem ben bebekken ölmüş, ölüm tarihini bilmiyorum, savcı bey sayesinde öğrendim, teşekkür ederim. Boşanmalarımı da anlatayım mı?" diye yanıtladı.

Ahmet Şık: Cemaatin tehlikeli hale gelecek güce erişmesinin en büyük sorumlusu, “Ne istedilerse veren” Erdoğan ve AKP’dir

Turhan Günay'ın ardından Ahmet Şık'ın savunması başladı. Şık, "3 gündür bu davanın saçmalığını arkadaşlarım anlattı, aslında içeriğine dair söyleyeceğim bir şey yok" dedi.

Ahmet Şık'ın savunması şöyle: 

"Söyleyecek fazla şeyim yok ama size aradığınız örgütün yol haritasını çıkartacağım. Yeni Türkiye denen garabeti inşa eden iki güç ayrıştı, adına iktidar denen kanalizasyon patladı. Medya köşelerinden yapılan tehditler yaşanacakların işaretiydi. Ortalığı pislik götürdü, götürüyor.

Devletin sahibinin kim olacağına ilişkin kavgaya tutuştular. Bu kavga, darbe girişimine kadar uzandı. Hakikati dile getirenlerin seslerinin kısılmaya çalışıldığı günlerden geçiyoruz. OHAL ile temel haklar askıya alındı. RTE 'Bu darbe allahın bize bir lütfudur' dedi. Ağzından kaçırdı. Şimdi bu lütfu yaşıyoruz. Nuriye ve Semih kardeşime dahi yanıt hapishane oldu. Yargı bağımsızlığı ortadan kaldırıldı. HDP genel başkanları esir edildi. 10 binlerce insan darbecilik-FETÖ’cülük suçlamasıyla gözaltına alındı. 50 binden fazlası tutuklandı. İşkencelerden geçirilenler oldu. KHK'larla liyakatin değil biatın esas alındığı AKP kadroları oluşturma yoluna gidildi kamuda."

"Erdoğan uykusunda konuşsa canlı yayın yapmak zorunda olan televizyon kanallarında..."

Mahkeme başkanı "Savunmaya bağlı kal Ahmet Şık, köşe yazısı yazmanı istemiyoruz" dedi. 

Ahmet Şık 'Savunmamın tamamını dinlerseniz anlayacaksınız' diye cevap verince Mahkeme Başkanı müdahaleyi kesti. Şık savunmasına devam ediyor.

"Erdoğan uykusunda konuşsa canlı yayın yapmak zorunda olan televizyon kanallarında, iktidar komiserleri olmadan siyasal program yapmak yasak. 15 Temmuzda darbe engellendi ama cunta iktidar oldu. Medyanın tamamını iktidar borazanı haline çevirenler korkacağımızı, susacağımızı sanıyor anlatmaya devam edeceğiz.

FETÖ'nün idealize ettiği model 15 Temmuz sonrası başarılı oldu. Tam da bu nedenle FETÖ ne istediyse AKP vermiştir.

"Gülen ile mücadele planlı MGK kararını hiç uygulamadıklarını Erdoğan, Gül ve Bülent Arınç itiraf ettiler"

Şimdi o dönemin suç ve günahlarının tüm yükünü Gülen Cemaati’nin sırtına yükleyerek kendi rollerini ve suçlarını gizlemeye çalışıyorlar. Cemaatin tehlikeli hale gelecek güce erişmesinin en büyük sorumlusu, “Ne istedilerse veren” Erdoğan ve AKP’dir. Dolayısıyla Erdoğan ve AKP 15 Temmuz kalkışmasının da sorumluları arasındadırlar. Mehmet Dişli ve Partigöç' ün hazırladığı teklifi AKP'liler olduğu gibi kabul ederek kanunlaştırdılar. 2012 Mayıs’ında yapılan yasal değişiklikle, askeri personelin 15 yıllık mecburi hizmet süresi 10 yıla indirildi.

Cemaat böylece, kendilerinden olmayan subaylardan bazılarının ordudan ayrılacağını hesaplıyordu. Öyle de oldu. Gülen ile mücadele planlı MGK kararını hiç uygulamadıklarını Erdoğan, Gül ve Bülent Arınç itiraf ettiler. Kandırılmadınız kandırmaya çalıştınız. Hayır kandırılmadınız, birlikte bizi kandırmaya çalıştınız. Şimdi de Cumhuriyet'ten FETÖ çıkartmaya çalışıyorsunuz.

"Biz FETÖ sebebiyle hapsedilmişken Bekir Bozdağ kendi yaptığı atamaların ihraçlarını yönetiyordu"

Bekir Bozdağ, yargının Gülen cemaatine teslim edilmesinin baş sorumlularından birisidir. Biz FETÖ sebebiyle hapsedilmişken Bekir Bozdağ geçen haftaya kadar adalet bakanıydı. Kendi yaptığı atamaların ihraçlarını yönetiyordu.

Biz kuşkularımızı yazdığımız için hapisteyiz. Bir darbe kalkışmasının parçası olduğunu anlayabilecek kapasitede olmadıklarını itiraf edenler, orduyu ve MİT’i yönetmeye devam ediyor.

Canını ortaya koyarak darbeyi engellemeye çalışanların yaslı aileleri başta olmak üzere herkesin gerçekleri bilmeye hakkı var.

"Gülen Cemaati, AKP iktidarda bulunduğu 14 yıl boyunca herhangi bir engelle karşılaşmadan nihai hedefine yol almaya devam etmiştir"

AKP iktidarı döneminde ortaya çıkan, polis adaylarının girdiği sınavlarda kopya çekilmesi soruların sınavdan önce Gülen Cemaati'nin dershanelerine sızdırılmasına yönelik etkin soruşturma yapmamaları onları tek başına sorumlu kılıyor. Gülen Cemaati, AKP iktidarda bulunduğu 14 yıl boyunca herhangi bir engelle karşılaşmadan nihai hedefine yol almaya devam etmiştir.

Söylediklerim savunma değil, ithamdır! Bu iddianame bir linç programıdır.

Bizlere yönelik bu operasyon düşünce özgürlüğüne yönelik bir operasyondan başka bir şey değildir. Kimsenin kuşkusu olmasın, tüm kişi ve kurumlarıyla organize kötülük örgütünün bu ablukası da dağıtılacak. Hakikati boğmak isteyenlere inat gazetecilik yapmaya devam edenler var.

Cumhuriyet gazetesinde aradığınız "Örgüt", şu anda Türkiye'yi yönetiyor. Bu siyasi operasyonun kılıfını hazırlayan metnin başında “iddianame” yazması, çöpe eşdeğer bu utanç vesikasını hukuki kılmıyor. Her siyasal iktidarın ve her dönemin yargısının kötüsü – suçlusu olmayı başardım. Kızıma bırakacağım bu mirastan gurur duyuyorum. Bu kirli düzen, suç hanedanlığı hep sürecek sananlar yanılıyorlar. Dün gazeteciydim. Bugün gazeteciyim. Yarın da gazetecilik yapmaya devam edeceğim. Taşlarını kendi döşedikleri cehennemlerine vardıklarında, akılları kör eden kibirden eser kalmaz. Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!"

Ahmet Şık'ın sorgusuna geçildi. Şık'ın sorgusunda şu diyaloglar yaşandı:

Savcı Bölükbaşı: Esasa dayanmayan, sanki bir seminerde ders veriyor gibi söyledikleriniz...

Ahmet Şık: Dediklerimin hepsi esasa ilişkin.

Savcı Bölükbaşı:
Ders vermek haddiniz değil. Biz de eğitim aldık, mesleğimizi sorgulama hakkınız yok...

Savcı Bölükbaşı:
Hep FETÖ'den bahsettiniz PKK ve DHKP-C iddialarına ne diyeceksiniz?

Ahmet Şık: İddia nedir?

Savcı Bölükbaşı: İddianameyi okumadınız mı?

Ahmet Şık: Çok dikkate almadım

Savcı Bölükbaşı: Siz burada cevap verir ya da vermezsiniz.

Ahmet Şık: Faşizmde niyet okumak diye bir şey vardır...Niyet okuyarak sormayın o zaman.

Savcı: O zaman soruyu anlamadım deyin. Bu örgütlerle ilgili iddialara ne diyorsunuz?

Ahmet Şık: Ben gazeteciyim. Bu örgütler benim için haberdir.

Savcı: Katil devlet demişsiniz.

Ahmet Şık: Devletin tarihi kanlıdır. Ermeniler, Hrant, Suriye, Berkin... Az söylemişim seri katildir. Siyasal görüşüm, dünyadaki tüm devletlerin terör örgütü olduğudur. Terör dosyası diyorsunuz üç gündür gazetecilik faaliyetimizi soruyorsunuz. Tek örgütü sorusu soramadınız. Nokta. Aradığınız örgüt siyasi parti kılığında ülkeyi yönetiyor.

Ahmet Şık: İsrail, Filistin'e yönelik devlet terörü yapmıyor mu? Suriye'yi bombalayan, Irak'ı işgal eden, bir gecede Yeni Zelanda. Aborijinlerini kesen devlet değil mi... Türkiye de bundan muaf değildir. Osmanlı'dan bu yana kanla dolu, yıkımla, dolu,.. Dersim'de katliam yapan, Ermenileri soykırıma uğratan, Berkin'i öldüren devlettir. Doğrusu devlet seri teröristtir.

Ahmet Şık tweetlerle ilgili soruya "Genel cevap veremem tek tek sorun" dedi. 

Savcı: "Burayı siz yönetiyorsunuz herhalde"

Mahkeme Başkanı:
Genel Yayın Yönetmeni, haber müdürü ya da vakıf tarafından engellenen ya da sansürlenen bir yazı var mı?

Ahmet Şık: Ben yazımın sansürlendiği ya da başka bir arkadaşımın yazısının sansürlendiği yerde çalışmam, istifamı basar giderim.Ben sansürü de otosansürü de demokrasiyi baltalamaya yönelik bir girişim olarak görür, orada çalışmam

Mahkeme Başkanı:
Kim sizi işe aldı?

Ahmet Şık: Teklif üzerine başladım.

Mahkeme Başkanı:
Can Dündar mı teklifte bulundu?

Ahmet Şık: Can Dündar ben geldikten sonra Genel Yayın Yönetmeni oldu. Ben başladığımda İbrahim Yıldız Genel Yayın Yönetmeniydi.

Mahkeme Başkanı:
"Berkin Baskını" haberinin gazeteye verilmesinde punto seçiminde resmin basılmasında sizin etkiniz var mı?

Ahmet Şık: Genel kural, o yazıları oluşturan kişi müdahalesini istemez. Bir suçlama yöneltecekseniz o haberdeki her şeyden sorumluyum. Bazı suçlamaların nereye varacağını biliyorum. Yayınlanmamış bir kitaptan suç çıkaran bir yargı bu. Bugünkünün cemaat yargısından farklı yok. Ben gazeteciliği çok seviyorum. Mesleğin namusu için patronuna dava açmış birisiyim. Kimse bana talimatla bir şey yazdıramaz

Mahkeme Başkanı:
Gazetecilik sınırsız özgürlük müdür?

Ahmet Şık:
Sınır gazetecinin hakikatle ilişkisi ve kamu yararıdır. Bugün buraya gelene kadar tek bir cümle söylemeye niyetim yoktu. Ben Türkiye yargısına ifade özgürlüğünü anlatmaktan sıkıldım.

Mahkeme Başkanı Cemil Bayık röportajını sordu.

Ahmet Şık: Etik ilkelerle yazılmış bir söyleşidir. Değilse bana o kısmı gösterin. 27 yıllık gazeteciyim, gururla söylüyorum, bugüne kadar bir tek yazım tekzip edilmedi.

Mahkeme Başkanı: İddianamenin takıldığı bazı yerler var.

Ahmet Şık: En iyisi siz o iddianameyi çok kaale almayın.

Başkan:
'MİT Reyhanlı Katliamını biliyordu' haberini neden teyit etmediniz?

Ahmet Şık: Nasıl edeyim, MİT'i mi arayayım mesela? MİT yaptım der mi?

Mahkeme Başkanı:
MİT TIR'ları haberi ile ilgili ne diyorsunuz?

Ahmet Şık: Gurur duyuyorum.

Mahkeme Başkanı:
Savcı Kiraz'ı öldürenlerle konuşmanız barışı ve yaşamı savunmaya uyuyor mu?

Ahmet Şık: İsterseniz sorularımı okuyun birlikte karar verelim. Benim bayrağın arkasına gizleyecek bir suçum, dinin arkasına gizleyecek bir günahım yok.

Cübbelerinizin insanların canından ve özgürlüğünden yapıldığını bilin (Hakim ve savcılara)

'cumhuriyet.com.tr 'de yayınlanan" diye bir vurgu yapılıyor. Ben basılı gazetede çalışıyorum. Haberler basılı nüshada yayımlanıyor. Yayınlandıktan sonra web sitesi kendisi sitesinde yayınlıyor. Haberlerle ilgili dava açma süresi 4 aydır, bunu bilmeyen savcı hukuk fakültesini yeniden okumalı.

Ben ne yazdıysam arkasındayım. Çünkü iki kişinin neden bir savcının başına silah dayamak istediğini anlamazsak bu işler olmaya devam eder.

Cumhuriyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları