loading
close
SON DAKİKALAR

12 Eylül cuntası dil yasağı ile ‘Herkesin anadili Türkçedir’ diye bir kanun çıkarttı

12 Eylül cuntası dil yasağı ile ‘Herkesin anadili Türkçedir’ diye bir kanun çıkarttı
Tarih: 29.10.2013 - 01:36
Kategori: Siyaset

Birgül Ayman Güler, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından Cumhuriyet Haftası Etkinlikleri kapsamında düzenlenen konferansa bu yılın onur konuğu olarak katıldı.

“Ulusal yapılanma Türkçe üzerinde var olur. Farklı etnik kültürlerin dillerini ve diğer yaşam tarzlarını yaşatmayı devlet ve bu toplum kendine borç bilir. Ana diller cumhuriyet tarihi boyunca yasaklanmadı. 12 Eylül cuntası dil yasağı ile ‘Herkesin anadili Türkçedir’ diye bir kanun çıkarttı. Değildir kardeşim Türkçe bizim ulusal dilimizdir.”

İzmir Milletvekili ve CHP Parti Meclisi Üyesi Birgül Ayman Güler, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından Cumhuriyet Haftası Etkinlikleri kapsamında düzenlenen konferansa bu yılın onur konuğu olarak katıldı.

90. Yılda Cumhuriyetin geldiği noktanın konuşuldu toplantıda Güler, saltanatın ve hilafetin kaldırılması, ulusal devlet tanımı ve anadilde eğitim konuları gibi birçok konuda çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Cumhuriyet bayramlarının, artık cumhuriyet için görevlerimiz neler onları konuşmak için bir araya geliyoruz diyerek konferansa başlayan Güler, “Şimdilerde Cumhuriyet üzerine konuşmak hiç sıradan bir iş değil. Bugün yaşadığımız tüm problemlerin temelinde yatan sorun Cumhuriyet konudur. Artık Cumhuriyetin 90. yılında yalnızca şükran duygularımızı sunmak için bir araya gelmiyoruz. Şimdi Cumhuriyet için görevlerimiz nelerdir gündemini oluşturmak için bir araya geliyoruz” dedi.

Cumhuriyetle demokrasinin ilişkisi yoktur diyenin anlını karışlarım!

Konuşmasında Cumhuriyeti tanımını yapan Güler, “Cumhuriyet hilafet ve saltanatı ortadan kaldırmak demektir” dedi. Hilafet ve saltanat dediğimiz şey ikiyüzlü bir iktidarın bir koltukta bütünleşmesi demek. Ya da iki karakterin bir beden de cisimleşmesi demek. Cumhuriyet, ulusal kurtuluş savaşını emperyalizme karşı verdiği mücadelenin dışında, kendini inşa bakımından yaptığı şey 1922 yılında saltanata yok kardeşim demek. 1924 yılında da o saltanattan geriye kalan hilafette yok kardeşim demek. Bu devrimin ta kendisidir. 4 yüzyıllık iktidarı ortadan kaldırmanın özetidir. Cumhuriyeti kuranlar şunu dediler: ‘kana, soya, sopa bağlı iktidar yok. Bundan böyle bizi yönetecek olan kişilerin doğuştan gelen hiçbir yönetme ayrıcalıkları yok.’ Cumhuriyet özü itibariyle demokrasinin ta kendisidir. Yönetme hakkını bir aileden alıp hiç kimseye bu ayrıcalık verilemez bu ayrıcalığın tek sahibi vardır oda halktır diyen rejim. Cumhuriyetle demokrasinin ilişkisi yoktur diyenin anlını karışlarım. Cumhuriyet yönetimi dediğiniz bu muazzam mekanizmayı dini temellerden kurtarıp dünyevi yani halk tarafından benimsenmiş kurallara oturtur. Şimdiye kadar hilafet rejimiyle din devleti yönetiyordu, bundan sonra tersine çevirdim yalnızca dini devletle ayırmakla kalmadım aynı zamanda din dünyasını devletin idaresine verdim. O yüzden Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu. Türk Devrimi diye adlandırdığımız süreç dünyadaki en büyük devrimlerin başında gelen devrimdir” dedi.

Cumhuriyetten önce hilafet ve saltanat, toplumu milletlerden oluşan şey diye tanımlıyordu diyerek sözlerine devam eden Güler, “İslam milleti, ermeni milleti, Yahudi millet… Hilafet ve saltanat cemaatler, topluluklar, milletler üzerinde yükseliyordu bu rejim bireyin yurttaşın üzerinde değil. Tanımladığı cemaatlerin, milletlerin hepsinde tanımlayıcı olan unsur dini özellikti; Hristiyanlık milleti, İslam milleti, Musevi milleti gibi. Cumhuriyet ise cemaatler yapısını, milletler yapısını lav ediyor. Cumhuriyet, dine dayanan bir siyasi iktidarı, bir aileye hars edilmiş siyasi iktidarı ortadan kaldıran rejimdir. Bunun içinde vakıflara ayrıcalıklar sitemine dayanan insanları din esasından etnik yapıdan milletlere bölmüş olan bir toplum tasarrufunu reddetti ve oradan kaldırdı. Cumhuriyetin getirdiği şu oldu: bu ülkedeki tüm vatandaşlar devletin en üstündeki makamda yer alma yetkii ve gücüne sahiptir. Bu güçte doğrudan doğruya bu ülkenin yurttaşı olmaktan gelir” dedi.

Farklı dini veya kültürel değerleri sonuna kadar geliştirerek özgürlükçü sistemi kuracağız!
AKP iktidarının ve BDP’nin ulus devleti hedef aldığını söyleyen Güler, “Kendi istediklerini yapabilmek ve Türk ulusunu ortadan kaldırabilmek için sürekli olarak burada bir karışıklık var algısı yaratıyorlar. Din esaslarına dayanan, cemaat yapılanması üzerinde yükselen yani insanları yurttaş olmaktan çıkarıp tebaa haline getirmek için çalışıyorlar. Türkiye’de Cumhuriyet’in kazandırdığı yurttaş temelinde yükselen ulusal devleti korumak için elimizden gelin yapacağız. Farklı din veya kültürel değerleri sonuna kadar geliştirerek özgürlükçü sistemi kuracağız. Ulusal devlet buna olanak verir. Ulus devletler kan bağı bakımından türdeş değildir. Ulusal devletler kan bağı ilişkilerini aşmış bir siyasi formdur. Bunun içerisinde çok farklı etnik kökenlerden ve dini inançlardan insanlar bir arada yaşarlar. Ama benden istediğin farklı etnik dillerin eğitim ve kamu hizmetinde yer alması ise bu Osmanlı’nın millet sistemidir. Feodal üretim gerektirir. Bu çağda feodal sistem inşa edemezsin. Siyasi olarak bunu yapmana karşı ben direnç unsuruyum” dedi.

Konferansın sonunda anadilde eğitim konusuna de değinen Güler şöyle konuştu: “Ulusal yapılanma Türkçe üzerinde var olur. Farklı etnik kültürlerin dillerini ve diğer yaşam tarzlarını yaşatmayı devlet ve bu toplum kendine borç bilir. Ana diller cumhuriyet tarihi boyunca yasaklanmadı. 12 Eylül cuntası dil yasağı ile ‘Herkesin anadili Türkçedir’ diye bir kanun çıkarttı. Değildir kardeşim Türkçe bizim ulusal dilimizdir. Çoğumuzun anadilidir ama resmi dil olarak benimsenmiş ve Türkiye’de anadili başka olan insanlar vardır. Cumhuriyet tarihi boyunca böyle bir yasak yoktur. Hepimizi mahveden 12 Eylül’ün getirdiği bir yasaktır. Ve Türkiye’yi bu noktaya getiren o temel nedenlerden biri o yasağın kendisidir. Anadil öğrenilmelidir bu bizim yeni söylediğimiz bir şey değildir. Anadilde eğitimden söz edersen konu kültürel bir konu değil siyasi bir konudur. İlkokulda başka bir kültürel dilde eğitim gördün, ortaokulda gördün, lisede gördün Üniversite’de de gördün sonuçta anadilde eğitimden söz ediyorsun. Bu kademelerin hepsinde farklı bir kültürel dilde eğitim görmüş kişi diplomalarıyla beraber ortaya çıktığı zaman ben anadilimde kamu hizmeti vermek istiyorum diyecek. Tahmini söylemiyorum türban konusuna dayanarak söylüyorum. Bülent Arınç ‘nereden çıkardınız canım kamuda olmaz tabi orada eşitlik ilkesine aykırı olur. Kamu için değil türban meselesi yalnızca üniversiteler için’ dendi. Geldiğimiz noktada üniversite diplomasını almış insanı kamu hizmetinden nasıl uzak tutacağız. Gidecek tabi dendi. Anadilde eğitim meselesi aynı böyledir. Farklı dillerde Kamu hizmeti vermek ulusal devlet örgütlenmesini ortadan kaldırmak demektir” dedi.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları