loading
close
SON DAKİKALAR

Akşener: Laikliğin olmadığı bir demokrasiyi götüremezsiniz

Akşener: Laikliğin olmadığı bir demokrasiyi götüremezsiniz
Tarih: 23.05.2020 - 16:44
Kategori: Siyaset

İYİ Parti lideri Meral Akşener, "Eskiden saygı vardı. Kimse kimseye inancını dayatmazdı. Dindarın da daha sekülerin de milli bayramlara karşı derin bir saygısı vardı" dedi.

İYİ Parti lideri Meral Akşener, Halk TV’de "Liderler ile Bayram Sohbetleri" programına katılarak gazeteci Özlem Gürses'in sorularını yanıtladı.

Akşener'in açıklamalarından satır başları:
“Eskiden saygı vardı. Kimse kimseye inancını dayatmazdı. Dindarın da daha sekülerin de milli bayramlara karşı derin bir saygısı vardı. Benim babamın babası Rumeli’nin derin müderrislerinden biriydi. Ben de insan olarak dindar olmaya gayret eden biriyim. Bize ilk vasiyet edilen şu: Hocaların aleyhinde konuşmayın, peşinden de gitmeyin. Ben tarihçiyim, ilahiyat eğitimi almadım. Herkesin kendi işini yaptığı bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Laiklik ilkesini din adamları, siyasetçiler tartışır da hukukçular tartışmaz. Aslında bu hukuki bir kavramdır. Laikliğin olmadığı bir demokrasiyi götüremezsiniz. Bugünün siyasetine baktığımızda kavramlar eskiden de içi boşaltılırdı ama naif bir şekilde yapılırdı. Şimdi çok çirkin bir şekilde yapılıyor. Böyle bir sistemde konfor alanını belli siyasetçilerin bırakmadığını gördük.

Geldi bir pandemi başımıza buralara kapandık. İnsan olduğumuzu hatırladık, tabiatı hatırladık. Sosyal mesafenin zorunlu olmasıyla o sıcaklığın ne kadar değerli olduğunu öğrendik. Fakat bizim bunları ne kadar sıradanlaştığımızı öğrendik. Londra’dan bizim ekonomimize saldırı var diyorlar. Bunun önüne birlik ve beraberlikle geçebiliriz. Ben bir memleket masası kuralım, ister tek tek ister sırayla o fotorğrafı tüm dünyaya gösterelim. Hiç beklemediğim bir tavırla karşılaştım. Sayın Bahçelinin tutumunu ve AKP adına sayın Ömer Çelik’in açıklamalarından gördüm ki konforlarından çok memnunlar. Çok çirkin sözlerle bir tavır kondu.

15 Temmuz gecesi bu millet bu devleti hem köprüden hem de sokaktan topladı. O devletin o hale düşmesine sebep olan tüm siyasilerin ülkenin bu noktaya gelişinde ne katkı verdiğini sorgulamamız gereken bir noktadayız. 15 Temmuz’da şehit olan, gazi olanların ailelerin ruhları sızlıyordur bu sözler yüzünden.

Benim babam 60 ihtilaline kadar Paşacıydı. 60 ihtilalinden sonra Türkeşçi oldu. Hep Türk milliyetçiliği hassasiyeti olan bir aileydi. Ben öğretmen olacağıma karar verdim. Yatılı okul sınavına gireceğim. Babam tamam dedi, abim Ben Kilis’e gideceğim dedi. Ben abimi ikna ettim, ilk sınavı kazandım, sonra mülakata abimle birlikte gittik. Evliliğimde de kendi tercihimi yaptım. Abim, eşimi çok sevmişti. Benim için akraba dışında evlenen ilk kız çocuğu derler. Biraz zor evlendik, eşim o zamanlar solcuydu, abim MHP il başkanıydı. Eşimin babası o dönem CHP’de delegeydi. Fakat çok büyük fedakarlık yaptığımı söyleyebilirim. Tuncerler CHP’yi daha geride bulurlardı. Biz konuştuk, evlendik. Konuştuğunuzda orta yolu bulursunuz.

Bir köyde doğacaksınız, 3 sınıf birlikte okuyacaksınız, öyle bir sınavdan geçeceksiniz ki üniversiteden mezun olup akademisyen olacaksınız. Bu imkanı bana veren bu Cumhuriyet. Bu sistemin içinde Sayın Emine Erdoğan da sayın Hayrunisa Gül de, sayın Selvi Kılıçdaroğlu da bu Cumhuriyet projesinin eseriyiz. Bugün Türkiye’de sözünü söyleyen insanlarsak bu Cumhuriyet projesinin sayesinde.

Kız çocuklarıyla çok ilgiliyim. Kendi yeğenlerimden örnek verebilirim. Abimin bir kızı tarih mezunu, bir kızı Marmara’da ilahiyat okudu, yardımcı doçent oldu, bir diğeri, özel bir şirkette önemli bir pozisyonda görev yapıyor.

Biz siyasi bir aileydik. Babam ilginç bir insandı. Annem inanılmaz disiplinli sert bir kadındı. Biz misafirliğe giderdik, katiyen sofraya oturmayacaksın diye tembih ederdi. Eğer yemeğe davetliyseniz, yemek yediyseniz bulaşığı siz yıkayacaksınız. Babam çok entelektüel biriydi. Ben Türk klasikleri babamın sesinden dinledim. Çok yakışıklı bir insandı. Lisede okurken her cumartesi beni pastaneye götürür, birlikte supangle yerdik. Babama hayatın anlamını sordum. Önce doğarsın, sonra şanslıysan okursun, sonra çocuğun için yaşarsın derdi. Ben evleneceğimi söylediğimde babam çok şaşırmıştı, benden beklemiyordu. Kendi babası üniversite mezunu. Babam ortaokulu bitirdiği sene dedem ölmüş sonra okulu bırakmak zorunda kalmış. Benim imzamı babam bulmuştu ama öğretmen olmama rağmen berbat bir el yazım vardı. 

Siyasetteki en zor günüm, kara gün dediğim 16 Nisan 2017 referandum gecesidir. 28 Şubat'ı, 7 Haziran'ı da yaşadım. İftiralarla da çok karşılaştım ama. O gece benim için başkaydı. Kara gündü. Bir kara gün olarak tanımlama nedenim ise sizler için. Bugüne bakınca keşke ben haksız çıkaydım diyorum ama haklı çıktım...

Sayın Erdoğan bir şiir okudu, hapse girdi, hepimiz arkasında durduk; bitmeyen senfoni…. Mağduriyet oluşturmayı isterdim ama yapamıyorum. Mağduriyet siyaseti bitmeyen senfoni durumunda. Ağlarım ama genellikle başkasının acısı için ağlarım. Gözyaşından hiç utanmam. Türkiye’de bir siyasi partinin ilk kurucu genel başkanı benim. O zamanlar liderden kokuyorum durumu daha azdı. Bu her parti için geçerliydi. Şimdi biraz sanki siyasetçiler sorumluluktan kaçmak için de güler yüzlü olmaktan vazgeçiyorlar.

Hala beni arayan AKP’liler var. Biz düşman değiliz. Siyaseti biz sevgi ve saygı üzerinden kurmalıyız. Çok ağır sözler gelince kafayı da çevirmezsiniz. Rasyonel bir bakış açısı gerekir. En fırtınalı dönemlerde bir aileleri, karakterleri, mahremiyet içeren hiçbir kelimem olmamıştır. Ben öksürsem MHP’den cevap geliyor ve özne cinsiyetim. İş tehdide dönüş durumda ipin ucundaki hanfendi deniyor. Genellikle gençlerle çalışıyorum. Bir haftalık olaylar girdi oluyor. Pazartesi hiçbir yere çıkmadan çalışıyorum. Sizin konuşma dilinizle benimki elbette farklı ama o neşeli şeyler gençlerden çıkıyor. İYİ Parti adı da gençlerden çıktı."

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları