loading
close
SON DAKİKALAR

Akşener'den Eroğan'a: Madem tek adam düzenini kurdun, başarısızlıkları bir zahmet üstleneceksin

Akşener'den Eroğan'a: Madem tek adam düzenini kurdun, başarısızlıkları bir zahmet üstleneceksin
Tarih: 01.12.2020 - 10:11
Kategori: Siyaset

Partisinin grup toplantısında konuşan İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Katar'la gerçekleştirilen 11 anlaşmanın içeriğini açıklamayan iktidarı, "Devlet, ticari sır maskesinin altına saklanamaz" diye eleştirdi.

Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Pandemiyle ilgili iktidarı uyarıyoruz. Bazı ülkelerin hatalarından ders çıkarırlar diye umduk olmadı, vatandaşımızın sağlığı için yaptığımız önerilere kulak asar diye bekledik olmadı. Pandeminin başından bu yana gayretli gördüğümüz Sağlık Bakanı'nı da alınan her karara tebelleş olan Erdoğan'ı da uyardım. Milletimizi bu belaya karşı savunmasız bırakıyorsunuz dedim. Ama sayın Erdoğan her konuyu en iyi bilen olduğu için önerilerimizi dinlemedi. Aylarca vaka sayılarını sağlayıp herkesi kandırabileceklerini sandılar. Sadece kendilerini kandırdılar."

"Propagandayla sorumluluktan kaçabileceğinizi sandınız. Yalanların yatsıya kadar süreceğini görmediniz. Artık yüzlerinizde millete yalan söylemiş iktidarın kapkara lekesi var. İlk seçimde milletimizin karşısına bu lekeyle çıkmak zorunda kalacaksınız. Sorumluluğu önerilerine kulak asmadıkları bilim kurulunun üstüne yıktılar, ardından da vatandaşları suçladılar. Sen mitingler yap, çay at elbette bir şey olmadığını düşünen vatandaşlarımız olur. Yine ellerini yıkamışlar yine hiçbir suçları yok. Yok öyle Sayın Erdoğan. Madem tek adam düzenini kurdun, o zaman tek sorumlu var o da sensin. Başarısızlıkları da bir zahmet üstleneceksin."

"Yapma etme bu milleti bölme. Gün siyaset yapma günü değil, gün topyekun mücadele etme günü. Yaraları sarma yerine kafa göz yarma devlet insanlığına sığmaz. Sana düşen bu cendereden en az hasarla çıkmamızı sağlamak. Sana düzen esnafımıza, çalışanımıza hangi destekleri vereceksin onları anlatmak. Masal anlatmayı bırak sayın Erdoğan. Bu millet tarihini de değerlerini de senden önce olduğu gibi senden sonra da korumasını bilir. Bu iktidarın millete verebilecek hiçbir şeyi kalmamıştır. Bu iktidar ömrünü tamamlamıştır. Bu iktidar pandemi kadar tehlikeli bir hale gelmiştir. Derhal 14 günlük sokağa çıkma yasağı uygulayın. Bunu yaparken de milletin zararını önleyecek önlemleri alarak yapın.

"Sayın Erdoğan ve Katar emirinin huzurunda çok daha büyük satışlar oldu. Bu satışların aynında içeriği henüz açıklanmayan bir dizi anlaşma yapıldı. Bu anlaşmaların konuları arasında limanlar, su kaynaklarımız hatta aile ve kadınlarla ilgili bir mutabakat bile var. Birçok devlet veya şirket yabancı borsalara ortak oluyor. Biz yabancı yatırımlara karşı değiliz ama gelişmiş ülkelerde bu tür yatırımlarla ilgili kamuoyuna bilgi veriliyor.  Devlet ticari sır maskesinin altına saklanamaz. Gizli saklı yapılan bu anlaşmaların akıbetini dikkatle takip edeceğiz. "

Biz önce millet, önce memleket diyoruz. Milletvekili arkadaşlarımız, bu gerçeği, 2021 bütçesiyle ilgili çalışmalarda da ispat ettiler. Bütçenin görüşüldüğü komisyonda, emeklilerimizden, atanamayan öğretmenlerimize kadar, sağlıkçılarımızdan, işsiz gençlerimize kadar, esnaf ve sanatkarlarımızdan, kadro alamayan taşeron çalışanlarımıza kadar, milletimizin sorunlarını, taleplerini dile getirdiler, öneriler sundular. Maalesef her biri iktidar ortakları tarafından reddedildi. Mesela gördük ki, 2021 yılı bütçesinde, çiftçilerimizin destek ödemeleri, 2020 rakamlarının altında. Bu durumun telafisi için verdiğimiz önerge de, Cumhur ittifakı tarafından reddedildi. Emeklilikte yaşa takılan vatandaşlarımızın mağduriyetine sessiz kalmadık, kalmayacağız. Mesela bu amaçla, 2021 bütçesine, 15 milyar lira ek ödenek konmasını istedik. Bu önergemiz de Cumhur ittifakı tarafından reddedildi. Bütçeyle ilgili komisyonda muhalefetin verdiği hiçbir önerge kabul edilmedi. Bu durumu demokrasiyle bağdaştırmak mümkün değil. Sonuç olarak, 2021 yılı bütçesi, enerjisi bitmiş bir Hükümetin, milletin hiçbir sorununu çözmeyen bir bütçesi olarak tarihe geçecektir.

Milletin sesini, emeğin sesini duydunuz. Siz “Türkiye’de işsizlik yok, iş beğenmeyenler var.” diyebilen, kendini bilmez, iktidar milletvekillerine bakmayın. Oynanmış TÜİK verilerine göre bile;İ ş bulmaktan umudunu kesmiş vatandaşlarımızın sayısı, işsiz vatandaşlarımızdan daha fazla. Bir an önce, başta gençlerimiz olmak üzere, vatandaşımızın güvencesizliğini azaltıp, insana yakışan işlerin sağlanacağı, bir yatırım ortamını oluşturmamız gerekiyor. Vatandaşlarımızın satın alma gücünü, onları daha da borçlandırarak değil, daimi kazançlarını arttıracak şekilde yapmamız gerekiyor. Bunun yolu da, başta dar gelirliler olmak üzere, çalışanlarımızın ücretlerini arttırmamızdan geçiyor. Biz bunu söyleyince, şirketlerimiz; “Benim üzerimdeki işgücü maliyetlerini, daha da arttırırsanız, ya iflas ederim, ya da istihdamımı azaltmam gerekir.” diyecekler. Bunu söylemekte çok haklılar! Şirketlerimizin üzerindeki maliyetler, izlenen kötü politikalar sonucunda, şirketlerimizi zarar ettirip, iflasa sürükleyecek derecede arttı. Özellikle küçük ölçekli şirketlerimiz, esnafımız, çalışanlarının sigorta primlerini, karşılayamaz duruma geldi. Anadolu’daki esnaf ziyaretlerimizde, çalışanlarını ağlayarak işten çıkarmak zorunda kaldığını söyleyen, birçok esnafımızla karşılaştık. Bizim işverenimiz, esnafımız, KOBİ’miz, istihdam sağlamak istiyor ama, yüksek maliyetlerden dolayı bunu maalesef yapamıyor. O yüzden, işverenlerimizin yeniden istihdam yaratabilmeleri için, üzerlerindeki maliyetleri, mutlaka düşürmemiz gerek. Bakın size çok çarpıcı bir sayı vereyim: Son altı senede, kamunun genel istihdamı, 1 milyon 394 bin artarken, toplam kayıtlı istihdam, sadece 1 milyon 312 bin artmış. Kamunun, toplam istihdam içindeki payı, yüzde 19.9’dan, yüzde 26.2’ye çıkmış. Yani, Yola, özel sektör odaklı, istihdam yaratan bir büyüme vaadiyle çıkan Ak Parti, eskinin Doğu Bloku iktidarlarını aratmayan, hantal bir partiye dönüşmüş.

Bir başka sorunumuz da kayıt dışı istihdam. Türkiye’de toplam çalışan sayısının üçte biri, maalesef herhangi bir sosyal güvencesi olmadan, kayıt dışı çalışıyor. Yüksek bir öğrenime sahip gençlerimiz bile, kayıt dışı çalışmak zorunda. Emeklilikte yaşa takılan kardeşlerimizin sorununu zaten biliyorsunuz. Kayıt dışı çalıştığınızda her türlü sosyal güvenceden uzak bir şekilde, emekliliğe hak kazanamadan yaşıyorsunuz, güvencesizlik yakanızı bırakmıyor. Bütün bunların özeti şudur: Acilen, istihdam yaratan bir büyüme modeline geçmemiz gerekiyor. Vatandaşlarını borçlandırmadan, ihtiyaçlarını karşılayacak bir ekonomik modeli uygulamamız gerekiyor. İşverenlerinin daha fazla istihdam yaratmalarını sağlayacak, bir yatırım iklimini oluşturmamız gerekiyor. Bunun için de, herkesi memnun edecek bir asgari ücret düzenlemesini, uygulamaya koymamız şart.

İYİ Parti olarak biz, “Türkiye istihdamsız değil, istihdamla büyüsün.” Diyoruz. “Rantla değil, üretimle kalkınsın.” diyoruz. Bu vizyon ışığında, İşverenlerimizin üzerindeki yükü hafifletip, onların yeniden istihdam yaratmalarını sağlarken, dar gelirli vatandaşımızı da, borç sarmalına sürüklemeyecek, kayıt dışı istihdamı kayıt altına alacak, hakkaniyetli bir asgari ücret modeli üzerinde çalıştık. Mevcut durumda, brüt asgari ücret 2943 lira. Gelir vergisi, SGK primi ve işsizlik sigortası fonu kesintileri yapıldıktan sonra, çalışanımızın eline net, 2325 lira geçiyor. Diğer taraftan, asgari ücretli bir çalışanı istihdam etmek için, işverenimizin cebinden ise 3458 lira çıkıyor. Bu hem maaşı kuşa dönen çalışanımız açısından, hem de yüksek bir maliyet üstlenen işverenimiz açısından, kabul edilebilir bir durum değil.

Yani, İşverenimiz, çalıştırdığı asgari ücretli vatandaşımızın, gelir vergisini ve SGK primini, devlete değil çalışanına versin. Devletimiz de, çalışanımızın gelir vergisini ve SGK primini üstlensin. Böylece, asgari ücretle çalışan vatandaşımızın eline, net 3000 lira geçerken, işverene olan maliyeti ise 3458 lira olmaya devam etsin.

Yani; çalışanımızın eline geçen asgari ücreti, 2325 liradan, 3000 liraya çıkaralım, ama, işverene olan maliyetini de arttırmayalım. Ayrıca, bu düzenleme sadece asgari ücretliyi kapsamasın. Asgari ücretin üzerinde maaş alan çalışanların da, asgari ücretten doğan SGK primini ve gelir vergisini devlet üstlensin. Bir başka deyişle, devletimiz bütün çalışanlarının cebine, aylık 675 lira koysun, ama bu parayı işverenden almasın.

Bu düzenleme ülkemize çok şey kazandıracak: Ekonomimizin sert bir şekilde daraldığı bu dönemde, başta dar gelirli vatandaşlarımız için olmak üzere, harcanabilir gelirimiz artacak. Milletimizin kazancı arttığı için, tüketimimiz de 112 milyar lira artacak, bu artışın milli gelirimize etkisi yaklaşık 450 milyar lira olacak. Yani, vatandaşlarımızı ve şirketlerimizi borçlandırmadan, tüketim ve milli gelir artışı sağlayacağız. Bunun istihdama katkısı ise, 1 milyon 550 bin yeni çalışan olacak. Üstelik, bu 1 milyon 550 bin yeni istihdamın, 1 milyon 164 bini, kayıt dışından, kayıt altına geçen vatandaşlarımız olacak. Yani bu model, güvencesiz çalışan 1 milyondan fazla vatandaşımıza, sosyal güvenlik ve emeklilik hakkı sağlayacak. Yani bu model özellikle, maliyetler yüksek olduğu için, aile bireylerini kayıtlı çalıştıramayan, aile işletmelerimize büyük destek olacak. Sonuç olarak, önerdiğimiz asgari ücret düzenlememiz, özel sektörün, yüksek işgücü maliyetleriyle karşılaşmadan, yeniden istihdam yaratacağı bir büyüme modelinin, başlangıcı niteliğinde olacak. Çalışanlarımız da, ihtiyaçlarının en azından bir kısmını borçlanmadan karşılayacak. Başta gençlerimiz olmak üzere, güvencesiz çalışan vatandaşlarımızın en azından bir kısmı, her türlü sosyal güvenlik, ve emeklilik haklarından yararlanmaya başlayacak.

Katar İstanbul projesi! Bakın burası çok önemli siz onu Kanal İstanbul olarak biliyorsunuz. Katar İstanbul’un düşünülen projesi 195 milyon lira olacak. Bizim asgari ücret düzenlememiz bu projenin üçte biri kadar olacak. Gelin bir kez olsun milletinizin iyiliğini düşünün. Bu zor zamanlarda, ülkenin dar gelirli çalışanlarını, Katarlı dostlarınızın önüne koyun."

 


 
 

 

 
 

 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları