loading
close
SON DAKİKALAR

Bahçeli: CHP Genel Başkanı'nın depremden bir gün sonra afet alanına gitmesi gafilliktir

Bahçeli: CHP Genel Başkanı'nın depremden bir gün sonra afet alanına gitmesi gafilliktir
Tarih: 03.11.2020 - 12:43
Kategori: Siyaset

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu.

Bahçeli'nin açıklamaları şöyle: 
"-Kanaatimce 2020’nin bir an önce bitmesi herkesin ortak arzusudur. Doğrudur, 2020 yılı adeta felaketlerin mayalanıp teknesinden taştığı bir yıl olmuştur. Zira her felaketi bir diğeri takip etmiştir. Her felaket bir diğerini tetiklemiştir. Ancak tüm suçu 2020 yılına yıkmak mevzi bir değerlendirme, kolaycı bir yaklaşımdır.

-Neresinden bakarsak bakalım, büyüklüğünü nasıl kabul edersek edelim, karşımızdaki doğal afetin kahredici hasar ve hüznü yüreklerimizi kavurmuştur. Karşımızdaki yıkım devasa boyutlardadır. Depremde hayatlarını kaybeden her insanımıza, her kardeşimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı, halen tedavi altında bulunan kardeşlerimize de şifalar diliyorum. İnanıyorum ki, İzmir’in yaraları kısa süre içinde sarılacaktır. Depremin derin izleri milli birlikle silinecektir.

-Keşke, birkaç metrekare fazla pay alma uğruna riskli binalarda oturmak tercih edilmeseydi. Keşke zemin etüdü yapılsaydı, biraz daha fazla kazanmak uğruna; betondan, demirden, harçtan çalan insanlık müsveddelerine zamanında tepki gösterilseydi. Keşke sağlam yapılmış binaların kolonlarını kesip alan genişleten basit ve ölümcül kurnazlıklara tevessül edilmeseydi. Keşke uyarılar, hazırlanmış raporlar dikkate alınıp çöken binaların depreme dayanıklı olup olmadığı ta yıllar önce kontrol edilseydi, anbean etkili bir denetim süreci işletilebilseydi. Ne yazık ki depremin ağır faturasını mazlumlar ödemiş, suçu günahı olmayan insanlarımızın üzerini beton bloklar örtmüş ve kapatmıştır. Ölüm bu kadar ucuz olmamalıdır. Geliyorum diyen felakete bu denli sessiz ve hareketsiz kalmak akıl kârı değildir.
-Türkiye birinci derece deprem kuşağında olup çok sayıda diri fay hattının üzerinde bulunmaktadır. Coğrafyamızın değişmez, değiştirilemez gerçeği budur. Ancak kaderimiz kederimize de dönüşmemelidir.

-Önemli olanın depreme karşı dayanıklı binaların yapılması, depremle mücadele şuurunun topyekün kazanılmasıdır. Depremle yaşamasını öğrenmek, buna müzahir bir hayat ve gelecek planlaması yapmak artık ihmal edemeyeceğimiz bir mecburiyettir. İller bazında hazırlanacak deprem master planlarının süratle icrası, kentsel dönüşüm çalışmalarının kararlılıkla devamı, çürük binalara zamanında müdahalelerin yapılması, yapı denetimlerinin eksiksiz ifası, hatta ihtiyaç duyulan Deprem Bilim Kurulu’nun teşkili akla gelen ilk tedbirlerden bazılarıdır. Biliyoruz ki hayatları söndüren deprem değil tedbirsizliktir. Kaçak binalar, kaygan zeminler, hırsız müteahhitler, denetim kusurları, tehlikeyi hafife alan düşüncesizlikler, bana bir şey olmaz pervasızlığı çözülmesi gereken öncelikli sorunlar arasındadır. Deprem dünyanın her yerinde görülen doğal bir felakettir. Bundan kaçış yoktur. Yerimizde sayarak, depremle mücadeleyi günlük siyasi polemiklere kurban ederek ulaşacağımız bir yer olamayacaktır. Muhtemel İstanbul depremi için acilen her türlü senaryo baz ve esas alınarak hazırlık yapılmalı, önlemler derinlemesine geliştirilmelidir.

-İzmir’deki depremi siyaset malzemesi yapanlar, sosyal medyadan nefret ve nifak yayanlar, özellikle ifade etmek isterim ki, bu milletin evladı olmayanlar, bu vatana sevgiyle bağlanmayanlardır. İzmirimize gâvur benzetmesi yapanlar, depremle ilgili şerefsiz yorum getirenler bu vatana, bu millete, bu ülkeye kast etmiş hainlerdir. Depremin merkezi Gölcük olur, müptezeller işbaşı yapıp akla hayale gelmeyen iftiraları sıralarlar.

-Sosyal medya mahzenine saklandığını zanneden alçaklar her fırsatta kötülük saçarlar, zehir aşılarlar. Felaket başını Van’dan, Elâzığ’dan, Malatya’dan kaldırır, kardeşliğimize, milli birliğimize en ağır saldırılar, en kötü yakıştırmalar yapılır. Nedir bu insanlık artıklarından, din ve millet düşmanlarından çektiklerimiz? Şahit olduğumuz kara kampanya günah değil midir? Rezalet değil midir? Tedavisi imkansız bu hastalıklı ruhların tezviratlarına, ahlaksız tertiplerine tahammül imkansızdır. Yakalanan Türkiye düşmanları hakkında gerekli her türlü cezai işlem yapılmalı, bunlar demir parmaklıkların ardında çürümeye terk edilmelidir.

-Bunun yanında, CHP Genel Sekreteri'nin çadırlar üzerinden İzmir Belediyesi'ni övüp AFAD'ı kötülemesi, bir başka CHP'linin, 'Kendi binalarının güvenliğini sağlayamayan devlet kendi vatandaşlarının canını nasıl koruyacak' sorusunu sorması hakikaten utanç vesikasıdır. CHP yönetimine soruyorum, sizde hiç mi izan, hiç mi insaf, hiç mi vicdan kalmadı? Bir diğer asıl ve ana sorun ise elbette Kemal Kılıçdaroğlu'nun tutumudur. CHP Genel Başkanı'nın depremden bir gün sonra afet alanına gidip siyasi propagandaya heves etmesi, mücadelenin merkezine İzmir Büyükşehir Belediyesi'ni yerleştirmesi bir defa gafillik, ahlaki çarpıklık ve siyaset ayıbıdır. İzmir feryat ederken partizanlık yapmak Kılıçdaroğlu ne kazandırmıştır? Başı göğe mi ermiş, ayağı göle mi dönmüştür? Bu nasıl bir sorumsuz üslup, nasıl çiğ ve ucube savrulma halidir?" Deprem enkazı üzerinde siyaset yapayım derken hamaset ve hamakat çukuruna yuvarlanmışlardır. Kılıçdaroğlu'na ve icazetli kurmaylarına büyük halk ozanımız Yunus Emre'nin şu dizeleriyle sesleniyorum; "Bir bahçeye giremezsen durup seyran eyleme, bir gönül yapamazsan yıkıp viran eyleme" Bir şey biliyorsanız konuşun ibret alalım, bilmiyorsanız susun da adam sanalım.

-Dağlık Karabağ işgalin zincirlerinden hızla azat edilmektedir. Terör devleti Ermenistan yine sivillere misket bombalarıyla, füzelerle saldırarak kansızlığının ve katilliğinin gereğini yapmaktadır. Ne yapsalar boşunadır, Dağlık Karabağ Türk'tür, Türk kalacaktır. Neye başvursalar beyhudedir, Azerbaycan Türklüğü teröristleri kaçtıkları yere kadar kovalayacaktır. Azerbaycan ordusu tüm cephe hattında kahramanlık destanıyla zafere koşmaktadır. Paşinyan'ın Putin'e mektup yazması, yardım dilenmesi, Putin'in ise çatışma alanının Ermenistan sınırlarının haricinde olduğunu ifade etmesi oldukça dikkat çekici gelişmeler arasındadır. Geçtiğimiz Nevruz Günü'nde PKK'lılarla halay çeken Paşinyan'ın sonu yaklaşmaktadır ve akıbeti terörist yoldaşlarıyla birlikte aynı karanlık dehlizdir. Karabağ Türk'tür, Azerbaycan'dır, emanettir, ecdadın yadigârıdır. Pazarlık konusu yapılmamalı, Türk milletinin fedakârlıklarıyla hak sahibine geçmelidir."

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları