loading
close
SON DAKİKALAR

Böke: 'Hayır' toplumsal uzlaşı için umut olacak

Böke: 'Hayır' toplumsal uzlaşı için umut olacak
Tarih: 14.04.2017 - 12:04
Kategori: Söyleşi

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, sokakta devletin ‘Evet’ milletin ise ‘Hayır kampanyası yürüttüğünü söyledi. Böke’ye göre, referandumdan çıkacak ‘Hayır’ kararı kutuplaşmanın ortadan kalkması için umut olacak.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, BirGün'den Yaşar Aydın'ın referanduma dair sorularını yanıtladı. Propaganda döneminde Türkiye’nin birçok noktasına giden Böke, sonucun “Hayır” çıkacağından emin. Böke, “Devletin Evet’ine karşı, milletin birleşik Hayır’ını gördüm” dedi.

'Devlet bir “evet” kampanyası, millet ise ortaklaştığı “hayır” kampanyası yürütüyor'

-Sahadaki gözlemlerinizden başlayalım isterseniz?


Muhteşem. Sahada en açık gözüken şey şu; devlet bir “evet” kampanyası yürütüyor. Millet ise ortaklaştığı “hayır” kampanyası yürütüyor. Bunu neredeyse Türkiye’nin her köşesinde gördüm. 17-18 ile gitme fırsatım oldu. Hemen hemen hepsine dair aynı gözlem var. Hatta öyle bir toplumsal muhalefet gelişmiş ki Türkiye’nin her köşesinde bireysel bir demokrasi mücadelesi ve bireysel bir sahiplenme gözüküyor. Bence umut da oradan çıkıyor.

-“Hayır” bir yurttaş hareketine döndü sanırım…

Yurttaşların, referandumu bu siyasetin iş yapma biçimine bir uyarı fırsatı olarak gördüğünü ben ülkenin her köşesinde gördüm.

'Birbirimizi dinlemeye heves var'

-CHP’lilerin dışında katılım gözlediniz mi?


Çokça. Bir toplantıda -tabii ki daha önde duranlar siyaseten size daha yakın ya da partinizin üyeleri oluyor- arkada oturan ve dinledikten sonra da gelip mutlaka soru soran kalabalıklar oluyor. Bana bu dönemde sahada en etkileyici gelen şu oldu: Bilgiye açlık, soru sormaya ihtiyaç, birbirimizi dinlemeye bir heves vardı. Bence Türkiye’yi kurtaracak olan bu. Farklılıklarımız olduğu bilinciyle ama bu farklılıkları konuşarak bir ortaklığa dönüştürebilme mücadelesi veriyoruz. O, sahada çok açıkça yaşanan bir gerçeğe dönüştü.

-Çatışmalardan yorgun bir toplum gözleminiz oldu mu?

Yorgun ve bunu aşmak için de 16 Nisan sandığını bir fırsat olarak gören kalabalıklarla rastlaştım. Bunu çok kıymetli buluyorum. Çünkü bugünkü siyasetin Türkiye’ye verdiği en büyük zarar ötekileştiren, kutuplaştıran hatta farklılıklar üzerinden düşmanlaştıran yaklaşım... Bu sandığın kampanya dönemini de iktidar, özellikle ayrıştıran bir dil ile yürüttü. Öyle ki demokratik hakkını kullanarak “hayır” diyenlere terörist diyen yaklaşım, milyonların bu siyasi anlayışa ve iş yapma biçimine itiraz etmesine yol açmış. Eğer biz demokrasiyi sahiplenirsek, gerçekten demokrasi olacak.

'Halk demokraside birleşti'

-CHP referandum boyunca parti kimliğini çok öne çıkarmadı. Bu durum sahada nasıl karşılandı?


Erdoğan ve Ak Parti meseleyi partizanca bir meseleye sıkıştırmaya çalıştı. Çünkü Türkiye adına anlatılacak hiçbir şey yok bu teklifte. Onun için de teklifi getirenler olumlu hikâye anlatma imkânı olmayınca bunu partizanca kutuplaşmış bir çerçeveye indirgediler. Biz Türkiye’ye dair ortaya çıkacak tabloyu anlattık. CHP’nin meseleyi memleket meselesi gibi çerçevelemiş olması kadar milletin de bunu memleket meselesi olarak algılamış olması çok önemli.

Bir örnek vermek istiyorum: Birkaç ay önce çocuk gelinlerle ilgili bir kanun teklifi gelmişti. Meclis’te CHP’nin engellemesi ve tartışmaya zemin açmış olması çok önemliydi. Bir gecede çıkmasına engel olunduktan sonra eğer toplum sahiplenmeseydi, demokrasinin öznesi olduğunu siyasete hatırlatmasaydı, belki geçebilirdi. Ama ne oldu, toplumsal bir muhalefet oluştu, her siyasi görüşten kadın her inançtan, her etnik kimlikten kadınlar sokağa çıkarak “Bizim yetkimiz var. Öznesiyiz bu işin, çocuklarımıza sahip çıkıyoruz” denildi.

Bugün de toplum demokrasinin öznesinin kendisi olduğunu hatırlamış gözüküyor. Nasıl ki o gün farklı görüşten insanlar ortak paydası olan çocuklarda birleşti ise bugün de demokraside birleşmiş gözüküyor.

'Kadınlar Türkiye’de değişim yaratacak'

-Sokak çalışmalarında çok sayıda kadın var. Kadınlar bu seçime daha mı duyarlı?


Türkiye’de kadınlar ve gençler değişiklik geçerse hızla en büyük kayıpları yaşayacaklarının farkında. Toplumun paydaşlarını içselleştiren, içine alan dediğim buydu, içine kadını almış, genci almış, herkesi içeren bir hale dönmüş. Bugün demokrasiyi anlatan demokrasiyi karşılıklı daha rahat konuşanlar kadınlar zaten. Kadınlar Türkiye’de değişim yaratacak. Nasıl çocuklara sahip çıkan kadınlar olduysa bugün de demokrasiye ilk sahip çıkan kadınlar oldu. Bir kapı çalıp, bir kahve içerek beraber ortak hayal kurmaya kadınlar daha açık.

'Referandumun demokrasi mücadelesine katkısı oldu'

-Neredeyse her evde referandum konuşuluyor? Bu düzeyde bir politizasyonu nasıl değerlendiriyorsunuz?


“Evet” kampanyasını devlet, “hayır” kampanyasını millet yürüttü derken bunu kastettim Bugün vatandaş politize olmuş ama bunu nasıl bir siyaset istediğini ortaya koyarak yapması önemli. “Biz ayrıştıran, düşman üreten siyaset istemiyoruz” talebinin siyasileşmiş toplumdan gelmesi gerektiği aşikâr zaten. Toplum ve siyaset, birbirinden ayrı olamaz. Vatandaş siyasete, “Ben bu işin öznesiyim. Onun için benim istediğim gibi olsun” talebini dile getirerek siyasetin topluma baskı yapmasına engel olabilir. Siyasetin toplum, ekonomi ve sosyal yaşantı üzerine gölge olmasını engellemenin tek yolu siyasetin toplumsallaşmasından geçiyor. Türkiye bunu başarmış görünüyor. Ben 16 Nisan’da çıkacak sonuçtan çok sürecin Türkiye’de demokrasiye katkısının çok olduğunu düşünüyorum.

'Bütün Türkiye huzuru arıyor'

-Doğu ve Güneydoğu’ya ilişkin gözleminiz nedir?


Bu kampanya çalışmalarının başında daha çok İzmir’de çalışma fırsatı buldum. İzmir’in umudu yeşerten yanı farklı siyasi görüşlerin bir masa etrafında konuşabilmesiydi. Aynı şeyi Diyarbakır’da da yaşadım. Farklı siyasi görüşlerin bir masa etrafında demokrasiyi sahiplenir yaklaşımını hem buluşulan sofralarda hem sokakta hem de STK’larla yaptığımız toplantıda gördüm. Türkiye’de huzursa aradığımız şey, huzuru arayan tek bir bölge yok. Bütün Türkiye arıyor. Bütün Türkiye’de demokrasiyi sahiplenen milyonlar, farklı yaşanmışlıklardan bu ortaklığa geldi ama bugün ihtiyacın demokrasi olduğunu herkes gördü.

-CHP olarak 16 Nisan sonrasına yönelik bir strateji geliştirdiniz mi?

Bugün demokrasi bu kadar çok sahiplenildiyse sonucun “hayır”la birlikte demokrasiyi çok daha güçlendirecek bir adım ve başlangıç olacağına dair hiçbir tereddüdüm yok. Sonuç ne çıkarsa çıksın demokrasi kazanacaktır, diyorum. Ama sonucun “hayır” çıkacağı konusunda bir tereddüdüm yok. Bugün beni umutlandıran, demokrasiyi sahiplenen kitle, demokrasiyi sandıkta da sahiplenecek ve “hayır”la bir büyük başlangıcın ilk adımını atacak. Bu büyük adımı atan CHP değil, Türkiye olacak. “Hayır” çıktıktan sonra ortaya çıkan sonucun paydaşı olarak CHP kendi üzerine düşen görevleri yapacak. Ama 17 Nisan’da toplum, verdiği oyun ve demokrasi mücadelesinin öznesi olduğunu hatırlamaya devam etmeli. Onun için mesele CHP ile sınırlı değil. Biz elbette CHP olarak alternatif stratejilerimizi belirledik. Ama çıkacak sonucun hayır olacağına çok inandığımız için bugün bu alternatifleri konuşmanın zamanı olmadığı düşüncesiyle şimdi sandığa gitme çağrısı yapıyoruz.

'“Hayır” toplumsal uzlaşı için umut'

-Bıçak sırtı giden bir seçim var. Böyle çekişmeli bir seçimde AKP ve Cumhurbaşkanı çok sert bir dil kullanıyor. Bu topluma nasıl yansıdı?


Siyasetin kullandığı hırçın dil sebebiyle satırlarla CHP’li vekilleri kovaladılar. Pazarda bildiri dağıtanların üzerine yürüdüler. Üniversitelerde Hayır’ı anlatmak isteyen gençlerin çatışma içine sokulduğunu gördük. Tüm bunlara rağmen milyonlar buna kapılmadılar. Umut oradan geliyor. Hayır’ın içinde çok sayıda siyasi görüş var. Farklı siyasi görüşleri barındıran kampanya tüm bu siyasi hırçınlığın toplumda yayılmasına engel olduysa, Hayır’la toplumun barışacağı konusunda hiçbir tereddüt yok.

'Ülkenin kredisi hunharca kullanıldı'

-Birçok konu gibi dış politika da referandumun parçası haline getirildi. Bu sürecin maliyeti nedir?


Dış politika, sürekli iç politikaya malzeme ediliyor. Bir ülkenin kredisi hunharca bir siyasi partinin emeli uğruna kolayca harcanamamalı. Ekonomik vaatlerle ve kısa vadeli kazanımlarla yürütmeyi göze almış iktidar bugün maliye politikası üzerinden müthiş bir gevşeme yaptı. Bir sıkıntı ve tedaviye ihtiyaç var ama bu tedaviyi sandıkta oy uğruna kısa vadeli geçici ekonomik tedbirlerle yapınca iktidar, bunun maliyetini 80 milyon yurttaş ödeyecek.

'Umuttan iyilik çıkar…'

Bu sandık süreci Türkiye’de demokrasiyi yeşertti. Şimdi sandıkla demokrasinin güçlendiğini göreceğiz. 17 Nisan’da demokrasi adına büyük bir adım atmış olacağız. O günden sonra umut, özgüven ve aydınlık yarınlar olacak. Umudun olduğu her yerde mutlaka iyilik çıkıyor. Bu nedenle 17 Nisan’dan sonra herkesin ortak olduğu bir demokrasiden herkesin ortak olduğu bir kalkınma hikâyesi çıkacağını, herkesin ortak olduğu kalkınma hikâyesinden de 80 milyon için bir aydınlık çıkacağını düşünüyorum.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları