loading
close
SON DAKİKALAR

Buldan: Uyardık dinlemediler ama yanlış hesap İdlib’den döndü

Buldan: Uyardık dinlemediler ama yanlış hesap İdlib’den döndü
Tarih: 10.03.2020 - 15:21
Kategori: Siyaset

HDP Parlamento Kadın Grubu, Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya gelen kadınların coşkulu katılımıyla gerçekleştirildi. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

HDP Parlamento Kadın Grup toplantısına katılan konuklardan iki temsilci de değerlendirmelerde bulundu. İskenderun Kadın Platformu adına mülteci kadınlara ilişkin bir sunum yapan Mehtap Sert, savaşın ve sonrasında yaşanan göçün kadınlar üzerindeki etkilerine dikkat çekerek, “Bunun sonucunda derin travmalar yaşarlar. Ülkemizdeki göçmen kadınlar yaşadıkları bu travma ile birlikte kendilerini ifade edememenin travmasını da yaşarlar” dedi. 

Kadın işçilerin sesini burada duyurmak bizim için çok önemli

Tuzla Kadın İşçileri adına Fikriye Sarıgül ise çalışma yaşamında kadınların durumuna dikkat çeken bir konuşma yaptı. Tekstil’de 30 yılını doldurduğunu ve EYT’ye takıldığını anlatan Sarıgül, her türlü sömürüye uğradığının altını çizerek, “Burada kadın işçilerin durumunun dinlenmesi konuşulması çok önemli. Bu bizim umudumuzu ve inancımızı büyüttü. Biz fabrikalarda çalışan kadınlar, yaşadığımız sorunları toplumun diğer sorunlarıyla birleştirmediğimiz müddetçe yalnız kaldığımızı biliyoruz. Çalıştığımız her yerde bizler ve çocuklarımız daha çok  sömürü ile karşı karşıya kalıyoruz, daha çok cinsel istismar ile karşı karşıya kalıyoruz” şeklinde konuştu. Sarıgül AKP iktidarının bütün politikalarını yoğun bir şekilde çalışma hayatında yaşadıklarını ancak örgütlü olmadıkları için seslerini duyuramadıklarını ifade ederek “Sizlere Darıca’da direnen kadınların selamlarını getirdim” diye konuştu. 

HDP Kadın Grubunda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ise şunları söyledi:  

Baharın coşkusuyla sizleri sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Grup toplantımıza hepiniz hoş geldiniz. 8 Mart dolayısıyla bugün kadın grubu olarak toplanmış bulunmaktayız. Hepinizin, tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü yürekten kutluyorum. 

İktidar ne yaparsa yapsın gerçekler asla karanlıkta kalmayacak

Konuşmama geçmeden önce iki konuya değinmek istiyorum. Bu ülkede gazetecilere yönelik hukuk dışı tutuklamalar devam ediyor. Geçen hafta gazeteciler ve yazarlar tutuklandı. AKP yargısı eliyle gerçekleştirilen bu hukuk dışı tutuklamaları HDP olarak kınıyoruz. Biliyoruz ki, iktidar ne yaparsa yapsın hakikatin sesini kesemeyecektir, gerçekler asla karanlıkta asla kalmayacaktır. 

Selçuk Başkan yolsuzlukları, hırsızlıkları ortaya çıkardığı için hedef alındı

Yine bir diğer konu, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanımız Sevgili Selçuk Mızraklı’ya AKP mahkemelerince 9 yıl 4 ay hapis cezası verildi. Bu karar hukuk dışıdır, siyasidir, gayrimeşrudur, halk iradesine bir saldırıdır. Asla tanımıyoruz. Selçuk Başkan kayyım yolsuzlukları ve hırsızlıklarını ortaya çıkardığı için özellikle hedef alınan bir belediye eşbaşkanımızdı. Hırsızlık yapanlar dışarıda elini kolunu sallaya sallaya gezerken, hakikatin sesi olan Selçuk Başkanı tutuklayıp ceza veren zihniyet şunu iyi bilsin ki; bu devran böyle sürmeyecektir, bu devran böyle devam etmeyecektir. Halk iradesine kelepçe vuranlar elbet gerçek adalet önünde tüm bu hukuksuzlukların hesabını teker teker verecekler, adaletten kaçamayacaklar. Buradan bir kez daha hem Selçuk Başkana hem de tutuklanan gazetecilere selamlarımızı ve dayanışma duygularımızı gönderiyoruz. Hakikati ortaya çıkarmaya ve halkın iradesini yok sayan politikalarınıza karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.

Ölümsüz kadın yoldaşlarımızın anısı mücadelemize her zaman güç katacaktır

Cezaevlerinde direnen Sevgili Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, Selma Irmak, Gültan Kışanak, Aysel Tuğluk, Çağlar Demirel, Gülser Yıldırım, Mukaddes Kubilay, Nurhayat Altun, Edibe Şahin ve isimlerini sayamadığım tüm kadın tutsak arkadaşlarımızı buradan selamlıyor, kucak dolusu sevgilerimizi gönderiyoruz. Kadınların özgürlük mücadelesine yaşamlarını adayan Roza Lüksemburglardan, Clara Zetkinlere, Behice Boranlardan, Leyla Kasımlara, Hevrîn Xeleflerden, Sakinelere, Sêvêlere, Asyalara ve daha birçok ölümsüz kadın yoldaşımızın anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Anıları mücadelemize her zaman güç katacak, ışık tutacaktır.

8 Mart’ta her yerde alanlardaydık, hep birlikte özgürlüğü ve eşitliği haykırdık

8 Mart’ta Amed’den İstanbul’a, İzmir’den Van’a, Adana’dan Ankara’ya ülkenin her bir yerinde meydanlardaydık, alanlardaydık. Haklarımıza sahip çıkmak için, savaşa, talana, sömürüye, ayrımcılığa karşı durmak için, kadına yönelik şiddete dur demek için, dayanışmayı büyütmek, daha yaşanılır bir dünya inşa etmek için kadınlar her yerde bir araya geldi. Hep birlikte özgürlüğü haykırdık, eşitliği haykırdık. Hep beraber “Biz buradayız! Umut ve cesaret biziz! Örgütlü gücümüzle birlikte olacağız” dedik. Buradan bir kez daha zindanlarda direnen kadınlar başta olmak üzere Türkiye’de ve dünyada direnen tüm kadınlara bir kez daha binlerce selam olsun diyoruz. Hep söyledik yine söylüyoruz 21. yüzyıl kadın mücadelesinin yüzyılıdır ve yine kadınların zafer yüzyılı olacaktır.

Erkek rejimler ve faşizm nerede olursa olsun aynıdır, kadın düşmanıdır

Çok iyi biliyoruz ki,  kadınlar için yaşam sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada zorlu bir dönemeçten geçmektedir. Erkek rejimler ve faşizm dünyanın neresinde olursa olsun aynıdır ve kadın düşmanıdır. Kadınların iki asırdır yürüttükleri mücadeleler ve verdikleri ağır bedeller sonucu elde ettikleri haklar, kazanımlar sadece Türkiye’de değil birçok coğrafyada bugün büyük tehlikeler altındadır. 

Dünyanın her yerinde hakları ve özgürlükleri için ayakta olan kadınları selamlıyoruz 

Kadınların yerel ve uluslararası sözleşmelerce güvence altına alınmış, yasalaşmış birçok hakkı bugün belli tehlikelerle karşı karşıyadır. Ancak, kadınlar bulundukları her yerde eş zamanlı olarak savaşa, erkek şiddetine, doğa talanına, sömürüye ve ayrımcılığa karşı toplumu savunmak ve doğayı korumak için ayaktadır. Latin Amerika’da, Afrika’da, Avrupa’da, Türkiye’de ve Ortadoğu’da kadınlar şiddete karşı çıkmak için, güvence altına alınan haklarına sahip çıkmak için ayaktadır. Buradan tüm dünya kadınlarını bir kez daha selamlıyoruz. Selam olsun tüm dünya kadınlarına!

Kadınların mücadelesi hak ve eşitlik talep eden herkese cesaret ve ilham veriyor

Bugün kadın mücadelesi birçok mücadelenin bileşkesi, kavşağı konumundadır. Irkçı, tekçi ve cinsiyetçi yönetimlere alternatif siyasal sistemler ortaya koyma iddiasında olan birçok mücadelenin merkezinde yine kadınlar yer almaktadır. Bu yeni eylem ve mücadele, hak ve eşitlik talep eden herkese cesaret ve ilham vermektedir. Kesintisiz bir mücadele sonucu kürtaj hakkını kazanan İrlandalı kadınların mücadelesi ile kadın düşmanı IŞİD karanlığını durduran Rojavalı kadınların bize gösterdiği gibi uzun soluklu ve sürekli mücadele bizi zafere götürecektir.

“Gaz sıkmak barbarlıktı” diyenlere soruyoruz: 8 Mart’ta kadınlara yaptığınız neydi?

Türkiye’de de kadın mücadelesi yeni bir direniş dalgası ortaya koymaktadır. Artan kadın kırımına karşı kadınlar her yerde faşizme karşı direnmektedir, direnmeye devam etmektedir. Çünkü kadınların bedeni ve kadın kazanımları ağır saldırı altındadır. 18 yıllık AKP erkek iktidarı kadınların haklarını ve kazanımlarını ortadan kaldırmak için kadın karşıtı politikalarına olanca gücüyle ağırlık vermektedir. Günde neredeyse 3 kadının katledildiği, şiddetin erkek devlet-erkek iktidar-erkek yargı eliyle teşvik edildiği ağır bir süreç yaşıyoruz. 

Bütün engellemelere rağmen İstanbul’da feminist gece yürüyüşü yapan kadınlara selam olsun

Bunun en son örneğini İstanbul Taksim’de gördük. Kadınlar her şeye ama her şeye rağmen, tüm engellemelere rağmen Feminist Gece Yürüyüşünü gerçekleştirdi. İstanbul’da yürüyen bütün kadınlara da buradan selam olsun! Yürüyüş sonrası polis gaz bombalarıyla, plastik mermilerle saldırdı. Kadınlar şiddet uygulanarak gözaltına alındı. Hem de 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde bunu yaptılar. 8 Mart’ta kadınlara işkence yaptılar. Hem gözaltına alınırken hem otobüste hem de götürüldükleri yerlerde kadınlar şiddete uğradılar. Mültecilere gaz bombası atan Yunanistan’a “Savunmasız insanlara gaz sıkmak barbarlıktır” diyen AKP İktidarının sözcülerine bunu hatırlatıyorum; 8 Mart’ta Taksim’de kadınlara yaptığınızın bundan bir farkı var mı? Hiç bir fark yok. 

Siz kadın düşmanısınız, bu sabittir; tarihe de böyle geçtiniz

Kadınlara saldırılırken AKP Genel Başkanı pişkin bir şekilde “Kadınların özgürlük alanını genişlettik” diye bir açıklama yapıyor. Siz özgürlüğü değil kadın düşmanlığını genişletiyorsunuz. Kadınlar bunu görmüyor mu sanıyorsunuz? Siz kadın düşmanısınız, bu sabittir; tarihe de böyle geçtiniz. Bundan sonra kadınlar bunun bilinciyle hareket edecekler. Bunların bir bakanı da var ya ismini söylemeyeceğim: Kültürel terörizmden söz ediyor: “Sözde kadın hakları, kadın özgürleştirmesi kültürel terörizmin parçasıdır” diyor. Kadınların hak arayışını “terörizm” olarak nitelendiren bu kafa kadın düşmanıdır. İşte bu kafanın yönetimde olduğu bir ülkede her gün kadınlar katlediliyor. 

Ucu AKP’ye dokununca kadın cinayetlerinin üstü kapatılıyor

Rabia Naz, Emine Bulut, Nadira Kadirova, Şule Çet… Bu isimleri biz biliyoruz ancak bu isimleri unutturmaya çalışanlar var, onları da biz iyi tanıyoruz! Öyle bir yargı düşünün ki Nadira Kadirova davası çok kısa sürede takipsizlikle sonuçlandı. Çünkü ucu AKP’ye dokunuyordu. Elazığ’da Kırgızistan uyruklu kadın gazeteci Yeldana Kaharman şüpheli bir biçimde öldü ve intihar olarak kayıtlara geçirildi. Ama burada da işin ucu yine bunlara AKP’ye dayanınca olayın üzeri kapatıldı. Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku iki aydır kayıp. İktidar, Doku’nun bulunmaması için özel bir çaba göstermektedir. Öyle ki milletvekili arkadaşlarımızın verdiği soru önergesinde Doku’nun kaybolmasından sorumlu kişinin ismi kayıtlara geçmesin diye TBMM Kanunlar Kararlar Dairesi tarafından sansürlenerek bu önergeler kayıt altına alınıyor. 

Şiddeti uygulayan kamu personeli, polis-asker, yandaş ise üstü daha çabuk kapatılıyor

Yine; Dersim’de kadın öğrencilerin güvenlik görevlilerinin yoğun takip ve tacizine maruz kalması, orada iktidarın sürdürdüğü özel bir politikanın varlığını bize göstermektedir. Hayatın her alanında olduğu gibi yargıda da erkekleri koruyan zihniyet karşımıza çıkmaktadır. Hele ki şiddeti uygulayan bir kamu personeli ise, polis veya asker ise, yandaş ise üstü daha çabuk kapatılıyor. Siirt’te, Pertek’te, Cizre’de, Diyarbakır’da, Batman’da ve daha birçok Kürt ilinde tırmanan çocuk istismarları tesadüf değildir. Urfa’da kayıtlara geçen çocuk istismarlarının sayısı dehşet vericidir. Kadınlara ve çocuklara yönelen her türlü şiddetin hesabını sonuna kadar soracağız. 

Kadınlar yoksulluğa mahkum edilmeye çalışılmaktadır

Saray’da inşa edilen tek adam erkek sistemi evde, sokakta, iş yerinde, kamuda, siyasette kurulan erkek iktidarına dayanmaktadır. Ve bu iktidar kadın kazanımlarını sistemli bir biçimde hedef almaktadır. Bu nedenle kazanılmış bir hak olan nafaka hakkı kadınların elinden alınmaya ve kadınlar yoksulluğa mahkum edilmeye çalışılmaktadır. Erkek şiddetine karşı kadınları koruyan İstanbul Sözleşmesi iktidar eliyle ortadan kaldırılmak istenmektedir. 

Ekonomik krizin en ağır yükünü yaşayan biz kadınlarız

Kadınlar çalışma yaşamının dışında bırakılarak eve mahkum edilmek istenmektedir. Çalışabilecek durumda olmasına rağmen 20 milyonu aşkın kadın iş gücüne dâhil edilmemektedir. Kentlerdeki genç kadın işsizlik oranı yüzde 36’dır. Bölgede ise durum çok daha kötüdür: Kadınların yüzde 87’si işsizdir. KHK’lerle binlerce kadını işsiz ve yoksul bıraktılar. Sosyal yardıma başvuranların yüzde 80’i yine kadınlardır. Ekonomik krizin en ağır yükünü yaşayan biz kadınlarız. Tüketim ihtiyaçlarından ilk feragat edenler yine biz kadınlarız. Gıda masraflarını azaltmak için indirimli ve ucuz gıda arayanlar yine biz kadınlarız. Tüm bunlara rağmen geçinemedikleri için “ek gelir” olsun diye ev temizliğine ve merdiven silmeye giden, geçici işler bulmaya çalışanlar da yine biz kadınlarız. 

Sömürü ve talan düzeni de mutlaka kadınların mücadelesiyle son bulacaktır

Kadınlar savaş politikalarınızın neden olduğu ekonomik krizin yükünü taşımak zorunda değildir. Kriz üreten iktidarınıza da, yoksulluk üreten savaş politikalarınıza da kadınlar sonuna kadar itiraz etmeye, karşı çıkmaya devam edecektir. Dünyayı değiştiren kadınlardır, dünyayı değiştirecek olan kadınlar olacaktır. Elbette bu sömürü ve talan düzeni de mutlaka ama mutlaka kadınların mücadelesiyle son bulacaktır. 

HDP’de süren kadın mücadelesi dünya kadınlarına ilham veriyor

Biliyorsunuz, bu erkek iktidar kadınların en büyük kazanımı olan HDP’nin kadın siyasetini ve kadın kazanımlarını hedef almaktadır. Çünkü toplumsal cinsiyet eşitliği ve özgürlüğü için HDP’de süren kadın mücadelesi dünya kadın mücadelesinden güç almakta ve dünya kadınlarına da ilham vermektedir. HDP’li kadınların yerel yönetimlerde, parlamentoda ve sokakta verdiği eşit temsiliyet mücadelesi bütün kadınların ortak kazanımıdır. Bu nedenle HDP aynı zamanda bir kadın partisidir. Hayata geçirdiğimiz eşbaşkanlık sistemi yalnızca toplumsal cinsiyet eşitliği açısından değil aynı zamanda demokrasi adına da önemli bir kazanımdır. Bu nedenle bize yönelmekteler. Gaspçı kayyımlar ile eşbaşkanlığa saldırmaktalar. Belediyelerimiz bünyesinde kurulan kadın kurumlarımızı kapatmaktalar. Gözaltılar, tutuklamalar ve fezlekelerle bizleri sindirmeye çalışmaktalar. 

Her yolu denediler; tutukladılar, katlettiler ama biz kadınlar susmadık direnişle yanıt verdik

Her yolu denediler. Yasakladılar, tutukladılar, işkence yaptılar, katlettiler ama bizler, susmadık, boyun eğmedik, yılmadık! Leyla Güvenler olduk açlık grevleriyle onlara yanıt verdik. Figenler, Sebahatlar, Gültanlar olduk zindanlarda direndik. Cumartesi Anneleri olduk, çeyrek asırlık adalet ve hakikat arayışımızla onlara cevap verdik. Barış Anneleri olduk, alanlarda şiddetin her türlüsüne maruz kaldık ama barıştan vazgeçmedik. Eşbaşkanlar olduk, kayyım zulmüne boyun eğmedik. Karadeniz’de Laz, Ege’de Yörük kadınlar olduk HES’lere, yıkımlara karşı durduk. Feminist kadınlar olduk, Taksim’den Yüksel’e her yerde eylemlerimizle yanıt verdik onlara. Kadın seçilmişler olduk, Meclis kürsüsünü hakikat kürsüsüne çevirdik. Gazeteci olduk, gerçekleri yazdık. Roboski’de, Soma’da, Çorlu’da, Ankara Gar’da, Suruç’ta adaleti haykıran kadınlar olduk, hakikatin peşini hiçbir zaman bırakmadık! 

Biz kadınlar her türlü ayrımcı politikaya karşı yan yana gelerek ortak mücadeleyle en güçlü cevabı verdik, veriyoruz, vermeye devam edeceğiz. Yaşamı kuran biziz, alın teri döken biziz, üreten biziz; karar veren de biz olacağız, yöneten de biz kadınlar olacağız! 

Türkiye’nin en güçlü demokratik muhalefeti kadınlardır

HDP bunun için vardır. HDP dünya kadın mücadelesini miras aldığı için umudun adresi olmuştur. Bu umudun en güzel ve en somut ifadesi bugün her kesimden kadının HDP’de bir araya gelmesidir. Kürt, Türk, Arap, Ermeni, Alevi, Süryani, Êzidi, Roman, Laz ve bu topraklarda yaşayan her topluluğa ait her inançtan kadın HDP çatısı altında mücadele etmektedir. Ben bu vesileyle buradan ülkenin dört bir yanındaki bütün kadınlara çağrıda bulunuyorum: Kadın dayanışmasını demokrasi dayanışmasıyla büyütelim. Bugün Türkiye’nin en güçlü demokratik muhalefeti kadınlardır, kadın ittifakıdır. Bu güçle ülkeyi tekçiler değil çokluk yönetecek! Tek başkanlık değil eşbaşkanlık olacak! Erkeklerin tekçi anayasası değil kadınların demokratik anayasası olacaktır!

Bizim değiştirme gücümüz var bu düzen kadın mücadelesiyle değişecek

Savaşların en ağır bedelini her zaman kadınlar ve çocuklar ödedi. Bunun en somut örneği çok uzak geçmişte değil, 2014 Ağustos’unda Şengal’de yaşandı. 5 binden fazla Êzidî kadın DAİŞ çetelerinin eline esir olarak düştü, pazarlarda satıldı. Hala binlerce kadın kayıptır. Benzer bir durum yine çok önce değil, Afrin’de yaşanmıştı. Yine, mülteciler bu kirli savaşın bedelini en ağır ödeyenlerdir. Zorla yerinden edilmenin yarattığı travma devam ederken mülteciler bir de cinsiyetçilikle, ırkçılık ve şiddetle karşı karşıyadır. Sığınmak zorunda kaldığı ülkelerde yoksulluğa, istismara mahkum edilen, çocuklarıyla mülteci kamplarında her türlü kötü muameleye maruz bırakılan daha çok kadınlardır. Onun için biz kadınlar, barışı kurmaya kararlıyız. Savaşın karşısında her koşulda barışı savunanlarız, barışın safında duranlarız. İktidarın savaş politikalarına karşı tüm kadınların daha çok bir araya gelme zamanıdır. Her geçen gün artan ırkçılığa karşı kadınların daha çok bir araya gelme zamanıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliğine dayanan yeni bir yaşamın inşasına inan herkesin daha çok bir araya gelme zamanıdır. Hep birlikte, yan yana durarak gücümüzü büyütme zamanıdır. İnanın ki bizim değiştirme gücümüz vardır ve değiştireceğiz. Bu düzen kadınlarla değişecektir! İktidar keder verir ama kadın direnişi neşe ve umut verir!

Suriye savaşında amaçları iktidarlarını ayakta tutmak ve Kürtlerin söz sahibi olmasını engellemektir

Kaybetmeye yüz tutmuş AKP-MHP bloğu iktidarlarını sürdürebilmek için savaş, yıkım ve talan politikasını olanca hızıyla sürdürmektedir. İçeride toplumla, kadınlarla mücadele halindeler, dışarıda Suriye’yle savaş içerisindeler. Evet, İdlib’de yaşanan savaş halkların tercihi değildir. Bu, iktidarın ayakta kalma çabasıdır. AKP iktidarı başından beri mezhepçi bir politikayla çeteleri destekleyerek Suriye’de bir yönetim değişikliğini hedefledi. Uluslararası güçlerin payandası haline gelerek Suriye iç savaşının derinleşmesinde rol oynadı. Amaçları; bir yandan kendi tekçi iktidarlarını ayakta tutmak diğer yandan da Kürtlerin Suriye’de söz sahibi olmasını ve temsil edilmesini engellemektir. 

Uyardık dinlemediler ama yanlış hesap İdlib’den döndü

Biz başından beri iktidarı uyardık. 'Bu savaşa son verin' dedik. 'Halklara daha fazla bedel ödetmeyin' dedik. 'Suriye’nin geleceğine Suriye halkları karar versin' dedik. Tezkerelere hayır oyu verdik. Ancak iktidar HDP’lileri dinlemedi. Yanlış hesap bu kez Bağdat’tan değil İdlib’den geri döndü. Fakat bunu görecek bir göz ve akıl yok. Çıkmaları gereken yerde kalmaya devam ettikçe ülkeyi uçurumun kenarına sürüklemekteler. İdlib’de battıkça soluğu Moskova’da alıyorlar! Moskova'yla, NATO'yla, Washington'la bugüne değin sayısız görüşme yaptılar. Hiçbir şey değişmedi. Acı ve yıkım katlanarak devam etti. AKP’nin iktidar hırsı nedeniyle binlerce insan Suriye savaşında hayatını kaybetti. Askerler de siviller de hayatını kaybetti. Elbette biz bu ölümlerin hesabını sormaya devam edeceğiz. Toplumun da iktidardan bunun hesabını sorması gerekmektedir. 

Savaşı başlatanlar erkekler, ölenler ise bizim çocuklarımız

Geçen hafta 30 erkek Moskova’da kafa kafaya vermiş halklar adına kararlar veriyorlar. Savaşı başlatanlar onlar, yani erkekler. Ölüme yol açanlar yine erkekler. Ama ölenler halklarımız yani bizlerin çocukları. Bu çocuklar, Türk’tür, Kürt’tür, Arap’tır, Ermeni'dir, Süryani'dir, Êzidî'dir. Yani bizim halklarımızın çocuklarıdır. Peki, Suriye halklarına sordunuz mu ne istiyor diye? Peki, onlar sormazlar mı size? Bunların zihniyetinde halklarla diyalog değil, savaş çığırtkanlarıyla, silah tüccarlarıyla diyalog vardır. 

İdlib’den Suriye’den size iktidar hikayesi çıkmaz: Yol yakınken Suriye’den çıkın

2015’te, o dönemin tanığıyız, Dolmabahçe Sarayı'nda çözüm masasını devirdikleri için bugün Kremlin Sarayı'ndan çıkamıyorlar. Ama bu gerçeğin farkında değiller. Buradan AKP’ye hatırlatmak istiyorum: Suriye'den, İdlib'den size bir iktidar hikâyesi çıkmaz. Suriye’den hikâye değil ancak ve ancak siz çıkarsınız ve çıkmak zorundasınız. Türkiye'nin geleceği adına çocukların geleceği adına oradan çıkmak zorundasınız. Yol yakınken yapmanız gereken tek şey tüm varlığınızla Suriye’den derhal çıkmanızdır. Suriye’den elinizi çektiğiniz gün hem Suriye hem Türkiye hem de Ortadoğu rahatlayacaktır. 

Kürtleri statüsüz bırakma politikanızdan vazgeçin, demokratik çözümün önünü açın!

Kürt düşmanlığından ve Kürtleri Suriye’de statüsüz bırakma politikasından artık vazgeçmelisiniz ve bir an önce demokratik çözümün önünü açmalısınız. Doğru olan yol Suriye’nin Suriye halklarına bırakılmasıdır. Ve eninde sonunda bu noktaya da gelecekler, bunu da biliyoruz. Çözüm ve barış ancak halklar arası diyalogla, toplumsal mutabakatla sağlanabilir. Suriye sorunu Suriye’de kurulacak masayla, Suriyelilerin kendi arasında başlatacağı diyalogla çözülebilir. Halkları dışlayan bir politikayla, Kürt karşıtı tutumla o masada hiç kimse oturamaz. Bunu artık anlamanız ve kavramanız gerekir! O masada Suriye halkları ve temsilcileri olacaktır!

Türkiye Yunanistan sınırında yaşananlar tam bir insani krizdir

Evet savaşta ısrar eden devlet ve siyaset akılsızlığının bedelini ne yazık ki halklar ödüyor, ödemeye devam ediyor. Mültecilerin yaşadığı dram, savaş politikalarının ağır bir sonucudur. Mülteciler zorla, tehditle ülkeden gönderilmekte, Türkiye’den gitmeleri için ırkçı saldırılar organize edilmektedir. Karşı taraftan ateş açılmakta, mülteciler vurulmakta, sınırın bu tarafından da gaz bombası atılmaktadır. Çoluk çocuk, kadın botlarla adeta ölüme gönderilmektedir. Bu yaşananlar tam bir insani krizdir. İnsanlığın ayaklar altına alındığının bir göstergesidir. 

İnsanları ölüme göndermekle övünen bir iktidar var karşımızda

Yıllarca “şu kadar mülteciye baktık” diyerek övünen AKP iktidarı, şimdi gidenleri saymaktadır. 'Ne kadar kovduk' diye her gün sayı veriyorlar. İnsanları ölüme göndermekle övünen bir iktidar var karşımızda. Ayıptır diyoruz, yazıktır, günahtır. İnsan utanır biraz! 

Sınırda yaşananlar insanlık değerleriyle ulus devletlerin dayandığı insanlık dışı politika arasındaki uçurumu tüm dünyaya göstermiştir. Ulus devlet faşizmi her yerde aynıdır. Sınırın karşı tarafında da aynıdır, bu tarafında da aynı. Mültecilere bu zulmü yaşatanlar Suriye savaşında ısrar eden güçlerdir. Türkiye de bu sürecin önemli bir tarafıdır. Suriye’deki çetelere tırlarla silah göndererek iç savaşı tırmandıran iktidar, mültecilerin yaşadığı yıkımın baş sorumlusudur. İnsanlık tarihi bunu unutmayacak ve asla affetmeyecektir. 

Mültecileri şantaj aracı olarak kullanıyorlar: Bunun adı insan ticareti ve çürümüşlüktür

Bir de utanmadan Avrupa’dan daha fazla para istiyorlar, mültecileri şantaj olarak kullanıyorlar. Şu an hala Brüksel’den para koparmanın peşindedirler. Bunun adı insan ticaretidir, çürümüşlüktür! Başka bir adı, başka bir izahı olamaz. 

Mültecilere kapıları açın

Buradan iktidara çağrı yapıyorum: Mültecileri zorla, tehditle göndermekten vazgeçin. Mültecileri kirli pazarlıklarınıza alet etmeyin. Avrupa’ya da seslenmek istiyorum: Kapılarınızı insanlığa açın. Mültecilere derhal açın. Mültecilere acil insani yardımı derhal yapın. 

Dünya hepimizin ortak evidir, sınırların hiçbir önemi yoktur

Yunanistan halkının mültecilerle dayanışmak için yaptığı demokratik gösteriler insanlık adına umut vericidir. Yunan halkının mültecileri sahiplenen bu dayanışmasını biz de buradan selamlıyoruz! Yunanistan’daki bu dayanışma tüm Avrupa’da ve Türkiye’de de yaygınlaşmalıdır. Halklar arası dayanışmayla, birlikte yaşamla bu krizleri hep birlikte çözebiliriz. Dünyanın her yeri tüm insanlığın ortak yaşam alanıdır. Dünya hepimizin ortak evidir. Sınırların bir önemi yoktur. Her yurttaş dünyanın her yerinde yaşama hakkına sahiptir. 

'Savaşa hayır' seslerini daha güçlü olarak dillendirmeliyiz

Savaşa karşı toplumsal karşı duruşu daha da güçlendirmemiz gerekmektedir. Yoksulluğun nedeni savaştır. İşsizliğin nedeni savaştır. Gittikçe artan şiddetin nedeni yine savaştır. Çürümenin nedeni savaştır. Toplum kendisine ağır bedel ödeten bu savaş politikalarına karşı çıkmalıdır. İktidardan hesap sormalıdır ve barışı savunmalıdır. Barışa sahip çıkmak ortak geleceğimize sahip çıkmaktır. İşte bunun için 'savaşa hayır' seslerini daha güçlü olarak dillendirmeliyiz. İnsanlık dışı tecride mutlaka karşı çıkmalıyız. Irkçılığa, ayrımcılığa, şiddete, adaletsizliğe karşı çıkmalıyız. Çözümü ve barışı engelleyen tüm politikalara hep birlikte karşı çıkmalıyız. 

HDP tüm karşı çıkışların, ortak mücadelenin örüldüğü Üçüncü Yoldur

HDP tüm bu karşı çıkışların, ortak mücadelenin örüldüğü Üçüncü Yoldur. Bunun için demokrasi ittifakı diyoruz. Demokratik bir geleceği hep birlikte kuralım diyoruz. HDP’nin kongresi bu umudu büyütmüştür. Demokratik seçeneği oluşturmuştur. Farklı farklı yerlerde olunsa da, demokratik ittifakın önünde bir engelin olmadığını gördük. Demokrasi, barış, özgürlük, eşitlik ve adalet ortak paydasında bir araya gelebiliriz. Ülkenin buna ihtiyacı var. Halklarımızın bu demokratik birliğe ihtiyacı var. Kadınların öncülük ettiği dayanışma ve ortak mücadele anlayışının tüm topluma yayılması ve demokrasi güçlerinin de aynı zeminde bu birlikteliği geliştirmesi tarihsel bir sorumluluktur. Bunu hep birlikte başarabiliriz ve başaracağız da! 

Kaynak : Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları