loading
close
SON DAKİKALAR

ÇGD temmuz ayı raporu: Gözaltı, tutuklama, sansür, işten çıkarma...

ÇGD temmuz ayı raporu: Gözaltı, tutuklama, sansür, işten çıkarma...
Tarih: 03.08.2020 - 15:54
Kategori: Medya

Temmuz ayı içinde bir gazeteci silahlı saldırıya uğradı, iki gazeteci darp edildi, iki gazeteci ölümle tehdit edildi, baro eylemlerinde gazetecilere zor kullanıldı, iki gazeteci gözaltına alındı, beş gazeteciye soruşturma açıldı, iki gazeteciye toplam 22 yıl 3 ay hapis cezası veridi. ...

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) temmuz ayı raporunu açıkladı. ÇGD'nin "Gaztecilikten etik değerleri çıkadağınızda geriye koskoca bir hiç kalır" başlığıyla yayımladığı rapor şöyle:

"RTÜK Temmuz ayının ilk günü yaptığı toplantıda Halk TV ve Tele 1’e görülmemiş cezalar verdi. Tele 1’in 30 Nisan tarihli ana haber bülteninde ve 24 Mayıs 2020 tarihinde ekrana gelen “Karanlıktan Aydınlığa” isimli programında Diyanet İşleri Başkanlığı’na yönelik “maksadını aşan suçlamalar” olduğu iddiasıyla yapılan inceleme sonucu üst kurul toplantısında görüşüldü. Program konuğunun “ bugün Türkiye’de öyle anlaşılıyor ki öyle bir rejim kurulmaya yani teokratik bir rejim kurulmaya çalışılıyor… Türkiye’de kurulmak istenen teokratik halife sultan rejimi… Ben Diyanet’i Müslüman dairesi içinde görmüyorum mesela. Belki aynı şekilde Cumhurbaşkanının inanç dünyasını da İslam’ın içerisinde görmüyorum… Muaviye gibi bir sultan mı olmaya çalışıyor mesela Cumhurbaşkanı? …  ” şeklindeki sözlerin “halkı kin ve düşmanlığa sevk eden ayrıştırıcı dil kullanımı” olarak değerlendirildi.

            RTÜK “yayında eleştiri sınırları aşılarak toplumun ve kurumların dini inançlarının sorgulanması ve Cumhurbaşkanı ile Diyanet İşleri Başkanlığına suçlayıcı ifadelerin kullanıldığı” gerekçesiyle 6112 sayılı Kanunun 8/1/b maddesindeki yayın ilkelerinin ihlal edildiğini öne sürdü.  23 Mart tarihinde de aynı madde nedeniyle cezayla karşı karşıya kaldığı için Tele 1’e 5 gün süreyle yayın durdurma cezası verildi.

            Halk TV’de yayınlanan Medya Mahallesi programına 16 Haziran’da konuk gazeteci-yazar Hüsnü Mahalli “Türkiye’nin derdi ne biliyor musun? Mısır’ı karıştırmak, Libya üzerinden Sudan’ı karıştırmak” cümlelerini kurmuştu. Bu sözler “nesnel ve gerçek olmayan bilgilerle Türkiye Cumhuriyeti devletini ağır ithamlara maruz bıraktığı ve devletin varlığına yönelik ciddi tehditleri barındırdığı” gerekçesiyle cezaya neden oldu. Yıl içinde aynı ihlalin tekrarlandığı gerekçesiyle ceza arttırıldı ve Halk TV’ye 5 gün yayın durdurma cezası verildi.

            RTÜK’ün karara muhalif üyelerinden İlhan Taşçı bu ağır cezalar üzerine aynı cezanın bir kez daha verilmesi halinde kanalların yayın lisansı iptaliyle karşılaşacağını hatırlattı ve “RTÜK’te muhalif kanalların sesini kesmeye dönük operasyonun ikinci ayağı gerçekleşti. Bir sonraki aşamada kanalların fişi çekilecek, tamamen kapatılacak” dedi.

            RTÜK üyesi Okan Konuralp ise “RTÜK, bugünkü toplantısında Halk TV ve TELE 1’e oy çokluğuyla 5 gün ekranlarını karartma cezası verdi. Kararlar basın ve ifade özgürlüğüne yönelik ağır bir müdahale olduğu kadar siyasi iradenin medyadaki çaresizliğinin de somutlaşmış halidir” ifadelerini kullandı. (1 Temmuz 2020)

            Halk TV ve Tele 1 ile dayanışma, RTÜK’ü kınama mesajları

            RTÜK’ün kararı çok sayıda tepkiye neden oldu. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel Meclis’te düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: "Küfür, hakaret, şantaj yok. Yayın yapıyor, haber yapıyor. Efendim sen Halk TV'yi açarsan simsiyah ekran göreceksin. Sebep, reis öyle istiyor. Sebep, Recep Tayyip Erdoğan öyle istiyor. Rahatsız olmuş beyefendi. Fahrettin Altun, daha önce de dedik Altun makas. Kendisiyle ilgili küçük bir eleştiriyi Anadolu Ajansı'na geçirtmeyen Altun makas. Sansürcü Fahrettin. Pergolacı Fahrettin. Kendi Pergolası haber yapıldı diye televizyonlara, gazetelere sansür koyan Fahrettin… Yaptığı iş Almanya'nın yürüttüğü sürece çok benzerdir. Taklitleri Goebbels taklitleridir. Ama bu kadarına zaman zaman Goebbels bile teşebbüs edememiştir. Ve Fahrettin Altun’un bu medya üzerindeki bu saldırgan, bu baskıcı, bu karartıcı, tutumu Adalet ve Kalkınma Partisine hayır değil, Adalet ve Kalkınma Partisi daha da yerin dibine batırmaktadır."

            Türkiye Gazeteciler Cemiyeti açıklamasında şöyle denildi: “Bir kamu kurumu olarak tarafsız davranması gerekirken sansür kurumu görevi üstlendiği gözlenen RTÜK iktidara yakın medya kuruluşlarıyla ilgili şikâyetleri yok saymakta,  Tele1 TV ve Halk TV’ye verdiği beş günlük ekran karartma cezalarıyla eleştirel medyaya bedel ödetmektedir. Kamusal meselelerin halka ulaştırılması engellenmektedir. Eleştirel medya kuruluşlarının ekonomik olarak zayıflatılıp kapatılmasına neden olacak bu kararlar basın tarihi açısından bir kara leke olarak anılacaktır. RTÜK’ü sansürden ve ekran karartma cezasından vazgeçmeye, kararlarında tarafsız davranmaya, Anayasa’ya, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğüne saygılı olmaya davet etmeyi sürdürüyoruz."

            Basın Konseyi açıklamasında şunlar vurgulandı: “Demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye'de, iki ulusal televizyon kanalının ekranlarının 5 gün yani 120 saat boyunca karartılması, 2020 dünyasında kimseye anlatılamaz. RTÜK'ün bu kararı basın tarihimize kara bir sayfa olarak geçecektir. Gazetecilik vazgeçilmezdir. Televizyonlara ve sosyal medyaya hiza verme çabaları beyhudedir. Demokrasiye, halkın haber alma hakkına ve ifade özgürlüğüne inanan herkesin bu ayıplı uygulamaya karşı çıkıp ‘dur' demesini bekliyoruz."

            Çağdaş Gazeteciler Derneği açıklamasında RTÜK ve Basın İlan Kurumu başkanlarının Anayasa ve yasaları ihlalleri nedeniyle istifa etmesi gerektiği yazıldı “Bu cezalarla RTÜK ve Basın İlan Kurumu, eleştirel haber yapan basının boğazına diziyle çökmüştür, nefes alma çabasını izlemektedir” denildi.

            Tutuklu gazeteci Murat Ağırel Silivri Cezaevinden şu mesajı gönderdi: “TELE1 ve Halk TV, tren kompartımanında hep yanık durduğu halde fark edilmeyen ama asıl değeri karanlık tünel geçilirken ortaya çıkan lamba gibidir.Ülkeyi karanlık tünele sokanlar tarih boyunca ışık saçanlardan hoşlanmazlar. Bu yüzden TELE1 ve Halk TV ekranlarını karartıyorlar. Bizleri korkutmaya, susturmaya, alıştırmaya çalışıyorlar.Susmayın, korkmayın, alışmayın. Silivri'den haykırıyorum; Yaşasın özgür basın. Yaşasın demokrasi. Yaşasın karanlığa karşı korkmadan yürüyen özgür gazeteciler.”

            RTÜK ceza gerekçelerini açıkladı

            RTÜK açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “(Halk TV- Medya Mahallesi) Yayında sarf edilen sözlerin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sınırlarını korumakla ve halkın güvenliğini sağlamakla görevlendirilmiş kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını rencide edici ve hafife alıcı nitelikte olduğu aşikârdır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın yüklediği sorumluluğu aşar nitelikte yapılan yorumlar, devletimizin ulusal güvenlik politikasına göre başarıyla yürüttüğü operasyonları karalama çabasından öteye gitmemiştir.”

            Tele 1’in cezasına neden olansa ana haber bültenine konuk olan Cemil Kılıç’ın “Türkiye'de kurulmak istenen teokratik halife sultan rejimi Diyanet tarafından takviye edilmeye çalışılıyor. …Belki aynı şekilde Cumhurbaşkanı'nın inanç dünyasını da İslam'ın içerisinde görmüyorum” sözleriydi. Üst Kurul bu sözleri şöyle değerlendirdi:

            “İfade özgürlüğü hakkı kullanılırken uyulması gereken kurallardan ve sorumluluktan uzak şekilde, ayrıştırıcı bir dille, toplumun dini duygularını örseleyecek kelimelerin seçildiği, yürüttükleri hizmetler nedeniyle kurumların zan altında bırakıldığı, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a ve Diyanet İşleri Başkanlığı'na yönelik toplumda kin ve nefret duygularına sebebiyet verebilecek nitelikte çok ciddi suçlamalarda bulunulduğu görülmüştür.”

            Üst Kurul, Tele 1’e “Irk dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik etmek” suçlamasıyla ceza verdiğini belirtti.(4 Temmuz 2020)

            Halk TV’den açıklama

            Halk TV RTÜK’ün ceza gerekçelerini açıklamasının ardından yaptığı açıklamada Üst Kurul’un tavrının devam eden yargılama sürecini etkileme çabası olduğunu vurguladı. Halk TV açıklamasında şunlar vurgulandı:

            “RTÜK, açıklamasında, bir önceki ceza kararına dayanak yaptığı Ahmet Şık’ın sözlerine atıfta bulunuyor. Anayasa Mahkemesi ve Türkiye’nin tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, canlı yayın konuğunun sözlerinden yayıncı kuruluşun sorumlu tutulamayacağı yönünde kararları mevcuttur. Şık’ın sözlerinin suç oluşturup oluşturmadığını henüz bilmiyoruz. Zira idare mahkemesindeki süreç devam ediyor. Buna rağmen o programdan dolayı verilen karar uygulanmış, Medya Mahallesi 5 gün boyunca yayınlanmamıştır. İfade ve basın özgürlüğü, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarına dayanılarak yapılan itirazın nasıl sonuçlanacağı meçhulken, RTÜK’ün, mahkemeden mahkûmiyet kararı çıkmış gibi o sözleri hatırlatmasının hiçbir hukuki temeli yoktur. Bu tavır, olsa olsa haksız ve ölçüsüz ceza kararına kamuoyu nezdinde meşruiyet arama ve bağımsız olması gereken mahkemeleri etki altına alma çabasıdır… Demokratik yönetimlerde hükümetlerin dış politika tercihleri ve uygulamaları tartışmadan ve eleştiriden azade değildir, olamaz. Hükümet uygulamalarına yönelik eleştirileri ‘Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını rencide etmek ve onları hafife almak’ şeklinde yorumlamak, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gölgesine sığınmak ve halkın duygularını sömürerek haksız cezaya meşruiyet aramaktır.” (4 Temmuz 2020)

            RTÜK Üyesi Taşçı tarafsızlık vurgusu yaptı, “özel bir ekip muhalif kanalları izliyor”

            RTÜK üyesi İlhan Taşçı Birgün gazetesine verdiği söyleşide kurumun Anayasal yapısına ve tarafsız olması zorunluluğuna vurgu yaptı. AKP iktidarıyla kurum dışından partiye yakın isimlerin üst düzey görevlere getirildiğini anlatan Taşçı,  görevlerini tarafsızlıkla yapan uzmanların da kızağa çekildiğini söyledi. Taşçı,“Ebubekir Şahin’in başkan olarak seçilmesiyle kurulun en önemli birimlerinden olan İzleme ve Değerlendirme Dairesi başta olmak üzere tüm birimlerde çalışan deneyim ve liyakat sahibi uzmanlar işlevsizleştirilip, sürüldü. Şu anda sadece başkanın isteği doğrultusunda raporlar hazırlanıyor” dedi.

            RTÜK üyesi İlhan Taşçı, Halk TV ve Tele 1’e verilen son cezayla ilgili şunları söyledi: “Ebubekir Şahin’in pusulası Saray’dır. Kendi deyimiyle Saray'dan gelecek her talimatı emir telakki eder. Cumhurbaşkanı'nın medyayı virüs olarak nitelemesinden hemen sonra art arta talimatlarla hazırlattığı raporlarla belli televizyon kanallarını ağır cezalarla yaptırımlarla kıskaca almaya başladı. Çünkü Cumhurbaşkanı'nın sözleri işaret fişeğiydi. Bazen kanallara verilen cezaların hukuksallığı tartışılıyor. Oysa olay siyasal. Kararlar hukukun ışığında değil, siyaseten alınıyor. Şu anda RTÜK’ün bütün radarları, eleştirel yayın yapabilen kanallara çevrilmiş durumda. Uzmanlar gözlerini muhalif ekranlardan ayırmıyor. Çünkü yukarıdan gelen talimat öyle. RTÜK içindeki uzmanlar yetmiyor gibi Saray kontrolünde oluşturulan özel bir ekip de muhalif kanalları sürekli izliyor. RTÜK Başkanı, Cumhurbaşkanı, AKP iktidarı hiçbir şekilde eleştirilmesin, yanlışları söylenmesin, yaptıkları sorgulanmasın diye canhıraş uğraşıyor.” (8 Temmuz 2020)

            RTÜK Başkanı Şahin’den Taşçı’ya Bildirici’yi hatırlatan tehdit

            RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, Taşçı’nın röportajı üzerine yaptığı açıklamada, “Bizim pusulamız millettir. TBMM’de millet iradesiyle çıkarılan yasaya göre hareket ederiz, siyaset yapmadan işimizi yapmamız gerekir. Ben şahsen böyle yaparım. Sizlerin saray hayallerini ve özel ekip özlemlerini anlayışla karşılayabilirim ama bizler kanunlar çerçevesinde hareket etmeyi şiar edinmiş anlayıştan gelmekteyiz” dedi.

            RTÜK Başkanı, sözleriyle geçtiğimiz Ekim ayında “tarafsızlığı zedelediği” gerekçesiyle RTÜK üyeliği düşürülen Faruk Bildirici’nin üst kurulda yaşadığı süreci hatırlattı.

            Bildirici’nin üyeliğinin düşürülmesiyle ilgili RTÜK açıklamasında şöyle denilmişti: "Üst Kurul Üyesi Faruk Bildirici'nin yapmış olduğu açıklamalar ile tarafsızlığını yitirdiği değerlendirilmektedir. Öyle ki bazı medya kuruluşları ile alakalı karşıt bir tutum içerisinde girerken, kimi kuruluşlar ile de taraflı bir bakış açısına sahip olduğunu açıkça ifade etmiştir. Medya kuruluşlarının yayın politikalarına göre eleştirilerin olabileceği ancak tüm medya kuruluşlarına karşı tarafsız olması gereken bir Üst Kurul üyesinin medyanın bir kısmı için 'yandaş' ifadesini kullanmasının kabul edilebilir olmadığı açıktır.”

            Ayrıca “Üst Kurul'un gizlilik taşıyan müzakerelerini kamuoyu ile paylaşması, medya hizmet sağlayıcılarına yönelik tarafsızlığını yitirmesine yol beyanatları nedeniyle” görevinden çekilmiş sayıldığı belirtilmişti.  (31 Ekim 2019)

            RTÜK Başkanı Şahin, Taşçı için kullandığı ifadelerle Bildirici’nin üyeliğinin düşürülmesi sürecini şu sözlerle hatırlattı: "RTÜK içinde özgür irademizle aldığımız kararlarla ilgili özellikle bazı medya kuruluşlarına konuşma alışkanlığından kurtulmamız lazım….Kimi medya kuruluşlarının hamiliğine soyunurken, kimilerineyse düşmanca tavır takınmanız tarafsızlık ilkemizi zedelemektedir…. Anlaşılan Sayın İlhan Taşçı tüm zamanını ‘yandaş/iktidara yakın’ diye yaftaladığı kuruluşları takibe ayırıyor ama biz RTÜK olarak hiçbir kuruluşu özel olarak takip etmiyoruz. Dileğim ve beklentim odur ki, bir siyasi partinin temsilcisi gibi değil de özünde bağımsızlık olan RTÜK Üyeliğinin gerektirdiği vakarla zihinlerimiz siyasetten arınmış olarak görevimizi yerine getirelim…." (8 Temmuz 2020)

            Taşçı, RTÜK Başkanı’nın tehdidine yanıt verdi

            Şahin’in açıklaması üzerine Taştı, tarafsızlık konusunda en büyük görevin RTÜK başkanına düştüğünü belirtti, “RTÜK Başkanı olarak bunu sağlamanız halinde kurumun saygınlığına ilişkin tartışmalar da son bulacaktır” diye yazdı. Taşçı açıklamasında şunları vurguladı: “RTÜK’ün her saygıdeğer üyesi gibi benim de görevim basın özgürlüğü ve özgür yayıncılığın önündeki engelleri kaldırmaktır. Yayıncı kuruluşlara bakış açımızdaki temel ilke, ne tür bir yayıncılık faaliyeti ve anlayışı içinde olurlarsa olsunlar, “Basın ve düşünce özgürlüğü; ifadeyi yayma ve yurttaşların haber alma hakkı özgürlüğü” bağlamındadır. Bu temel ilkeye bağlılık, yayıncıdan yana tavır almak demek değildir. Tersine görevimizin gereğidir. Kamu vicdanını rahatsız eden kararları nedeniyle RTÜK Başkanının kamuoyundaki tartışmalardan rahatsız olmasına gerek yoktur. Bu tartışmaları bitirmenin yolu, yayıncılara çifte standart uygulamamak ve adil olmayan kararlara imza atmamaktır." (8 Temmuz 2020)

            RTÜK kararı RTÜK üyeleri tarafından yargıya taşındı

            Üst kurul üyeleri Okan Konuralp ve İlhan Taşçı, Tele 1 ve Halk TV’nin 5 gün süreyle karartılması cezasının iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Ankara Nöbetçi İdare Mahkemesine başvurdu. Gazeteci üyeler Konuralp ve Taşçı, bu kararın uygulanması halinde kamuoyunun haber alma özgürlüğü ile düşünce, ifade ve basın özgürlüğü için telafisi imkânsız zararlar doğuracağını belirtti. Dava dilekçesinde şöyle denildi:

            “Eğer gazeteci ve televizyoncular yalnızca resmi görüşe yer verecek ve bu görüşü de hiçbir şekilde eleştiremeyecekse, şu an RTÜK’ün denetiminde olan bin 700 radyo ve televizyonun varlığı anlamını yitirecektir. Eğer amaçlanan çok kanallı tek sesli Türkiye ise tüm televizyonların fişleri çekilir, lisansları iptal edilir ve şu an bu görevi yasasına aykırı bir şekilde sürdüren TRT yayınları üzerinden bu amaç gerçekleştirilir. Karar bu yönüyle basın özgürlüğü ve halkın haber alma hakkına yönelik doğrudan doğruya karartma anlamı anlamına gelecek kararın uygulanmasıyla oluşacak telafisi güç sonuçların ortaya çıkmaması bakımından Üst Kurul kararının yürütmesinin durdurulmasını talep ederiz.” (13 Temmuz 2020)

            Yargı RTÜK cezalarının hukuka aykırı olduğu kararını verdi, cezaları durdurdu

            Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun CHP’li üyeleri İlhan Taşçı ve Okan Konuralp’in açtığı davada Ankara 4. İdare Mahkemesi, RTÜK’ün TELE 1’e verdiği 5 günlük ‘ekran karartma’ cezasının yürütmesini oy birliği ile durdurdu. Mahkeme kararından yayın durdurma işleminin “telafisi güç zararlar doğabileceğini” değerlendirdi.Ankara 3. İdare Mahkemesi de Halk TV’ye verilen 5 günlük cezayı oy birliği ile durdurdu.(20-28 Temmuz 2020)

-EngelliWeb 2019 Raporu yayınlandı

            İfade Özgürlüğü Derneği’nin EngelliWeb 2019 raporuna göre,  Türkiye’den 408 bin 494 web sitesi erişime engellendi. İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz ve uzman araştırmacı Ozan Güven tarafından hazırlanan “Buzdağının Görünmeyen Yüzü” başlıklı raporda, 130 bin URL adresine, 7 bin Twitter hesabına, 40 bin tweet’e, 10 bin YouTube videosuna ve 6 bin 200 Facebook içeriğine de yasa uyarınca erişim engeli getirildiği kaydedildi.(2 Temmuz 2020)

-Evrensel’e yine ilan kesme cezası

            Basın İlan Kurumu geçen ay 45 gün rekor süreyle resmi ilan ve reklamlarını kestiği Evrensel gazetesine bu kez 5 günlük ilan kesme cezası daha verdi. Cezaya gerekçe gösterilen haberde CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in, İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un evinin bitişiğinde yaptırdığı çardakla ilgili eleştirilerine yer verilmişti. Basın İlan Kurumu’nun açıklamasında “Günlük Evrensel gazetesinin, bu haberi ile basının haber verme ve ifade özgürlüğünün sınırlarını aşarak, bu haberi gereğince araştırma yapmadan yayınlayarak ve bu konuda şikâyetçi hakkında da haksız isnatlarda bulunarak…” basın ahlak esaslarını ihlal ettiği iddia edildi. (4 Temmuz 2020)

SOSYAL MEDYAYA SANSÜR YASASI MECLİS’TEN GEÇTİ

AKP’nin hazırladığı sosyal medya yasası MHP’nin desteğiyle TBMM’den geçti. Muhalefet partileri yasaya sosyal medyaya sansür getirildiği gerekçesiyle tepki gösterdi. Basın, düşünce ve ifade özgürlüğü önünde büyük engel oluşturan sosyal medya yasası ayın en önemli gelişmeleri arasındaydı. Bu nedenle raporumuzda bu konuyla ilgili tüm gelişmeleri tek bir başlık altında topladık. Türkiye’de halkın haber alma hakkını kullanamamasına neden olan medya düzeninde sosyal medya bir arka kapı, haber almak için kullanılan alternatif bir mecra olması nedeniyle iktidar tarafından hedef alındı. Bu yasayı meşrulaştırmak amacıyla yandaş medya deyim yerindeyse kampanya düzenledi. Bu nedenle sürecin tarihsel olarak işleyişinin yanı sıra iktidar beslemesi basın tarafından ilkelerin ihlali ve manipülasyon çabası olarak nitelediğimiz, ay içinde yayınlanmış ve dikkat çeken bazı haberlere de bu bölümde yer vermeyi uygun gördük.

"Sosyal medya milli güvenlik sorunu" manşetleri

            Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın sosyal medyaya bazı kısıtlamalar getirmeyi planlayan düzenlemenin işaretini vermesinin ardından yandaş basın kampanya düzenlemeye başladı. (3 Temmuz 2020)

Yeni Şafak, "Özgürlüğe evet sosyal teröre hayır" manşetiyle çıktı. Haberde, "Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile ailesine yönelik çirkin kampanya, sosyal medyadaki küfür, hakaret, yalan, iftira ve itibar suikastlarını yeniden gündeme getirdi. Ancak sosyal medya aynı zamanda Türkiye'nin en kritik zamanlarında operasyon merkezi ve terör örgütlerinin aracı haline geldi" denildi. Yeni Şafak, Gezi direnişi sırasında kitlelerin sosyal medya üzerinden "tahrik edildiğini"; sosyal medyanın bir milli güvenlik sorunu olduğunu da öne sürdü. Yeni Akit ise aynı haber için "Sansür yok denetim geliyor" manşetini attı. Haberde de , "Cumhur İttifakı, terör örgütlerinin itibar suikastına soyunan tetikçilerin, sapkın akımların ve Türkiye düşmanlarının iftira, yalan ve kumpas merkezine dönüştürdüğü sosyal medyaya çekidüzen vermek için kolları sıvarken malum zihniyet 'sansür, ifade özgürlüğüne neşter' gibi söylemlerle karalama kampanyası başlattı. Akit'e konuşan siyasetçiler, bilişim uzmanları ve hukukçular ise 'Yasaklama gibi bir durum yok. Devlet, gençleri ve toplumu korumak için denetim getiriyor. Hiçbir denetime tabi olmayan sosyal medya milli güvenlik sorunudur' dedi" ifadeleri kullanıldı. (3 Temmuz 2020)

Türkiye'den sosyal medya manşeti: Yeter söz milletin

            Türkiye Gazetesi, sosyal medya düzenlemesini daha geniş bir açıyla, "Üç alanda birden öze dönüş hamlesi / Yeter söz milletin" manşetiyle haberleştirdi. Haberde, "Ayasofya'yı yeniden ibadete açacak, İstanbul Sözleşmesi'ni iptal edecek, twitter'daki ahlâksızlığı bitirecek düzenlemeler geliyor" ifadelerine yer verildi. (3 Temmuz 2020)

Yeni Şafak sosyal medya düzenlemesi için görev başında

            Yeni Şafak, "AKP'nin neden sosyal medya düzenlemesi yapması gerektiğini (!)" yine manşetten bir haberle anlattı. "Bu lince sessiz kalınamaz" manşetiyle İYİ Parti'den AKP'ye geçen Antalya Vekili Tuba Vural Çokal'ı haber konusu yapan gazete, "Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile ailesini hedef alan çirkin saldırıyla gündeme gelen sosyal medya terörünün bir çok mağduru ve kurbanı var. Bunlardan biri İYİ Parti'den AK Parti'ye geçen Tuba Vural Çokal. 20 binin üzerinde küfür ve hakaret mesajı alan Çokal, avukatlarıyla hukuk mücadelesi veriyor" ifadelerini kullandı. (5 Temmuz 2020)

Türkiye: Yasak yok; ahlâksız akımlara, fuhşa, kumara çeki düzen gelecek

            Türkiye Gazetesi, sosyal medya haberlerine "Egemenlik, hak, hukuk meselesi / Sosyal medya böyle kalamaz" manşeti ile devam etti. Haberde, "Yasak yok! Suça, iftiraya, hakarete, terör propagandasına ahlâksız akımlara, fuhşa, kumara ve kayıt dışılığa çeki düzen gelecek" denildi. (5 Temmuz 2020)

Akit'ten, AKP'nin  sosyal medyasına düzenlemesine tam destek

            Yeni Akit, "Kontrolsüz sosyal medya mahremiyeti yok ediyor" manşeti ile çıktı. Haberde, "CHP'nin başını çektiği zillet ittifakı tarafından bağlamından kopartılarak çarpıtılmaya çalışılan sosyal medya düzenlemesine, toplum bilimcilerden ve psikologlardan destek geldi. Sosyal medyanın kontrolsüz kullanımının yıkıcı ve onarılması mümkün olmayan sosyal tahribata yol açtığını belirten akademisyenler, 'Bu mecralar, bireyleri ve toplumu hayâdan ve mahremiyetten uzaklaştırarak manevi yıkımlara zemin hazırlıyor. Toplumun bekası için denetim ve yaptırım şart' dedi" ifadeleri kullanıldı. (9 Temmuz 2020)

Türkiye Gazetesi, AKP'nin "sosyal medya" teklifini sahiplendi

            Türkiye Gazetesi, "Sosyal teröre sıkı kontrol" manşetiyle AKP'nin tartışma yaratan "sosyal medya" teklifini savunmaya geçti. Haberde, "Sosyal medyadaki başıboşluğu bitirip hak ve hukuku getirecek düzenleme hazır" denildi. (22 Temmuz 2020)

Sosyal medyaya sansür yasasına iktidar medyasından alkış

            Sosyal medyaya kademeli olarak yasak getiren ve arama motorlarında geçmişe dönük verilerin temizlenmesinin önünü açan yeni sosyal medya yasası, muhalefetin tüm itirazlarına rağmen AKP ve MHP'nin oylarıyla Meclis'ten geçerek yasalaştı. İktidar medyası düzenlemeyi benzer başlıklarla savundu.

            Sabah gazetesi, "Sosyal medyada küfür, hakaret ve şantaja son" manşetiyle çıktı. Haberde, "Twitter, facebook, instagram ve youtube gibi sosyal ağlara özel hayat ayarı. Artık gizli hesaplar üzerinden estirilen teröre izin verilmeyecek" ifadeleri kullanıldı. Türkiye Gazetesi, "Sosyal medya düzenlemesi tamam / Yasak değil hak koruma" manşetiyle çıkarken, haberde "İnternetteki terörü bitirecek teklif TBMM'de kabul edilerek kanunlaştı. Düzenleme hak kaybı değil; aksine hakkı koruyacak. Şahsi veriler Türkiye'de kalacak" denildi.

            Milat gazetesi "Sosyal medyada ahlâksızlığın önüne geçecek teklif kabul edildi / Kepazelik bitecek" manşetini atarken, haberde "Tüm ülkelerde temsilcilik açıp vergi ödeyen, suçlu bilgilerini devlete veren sosyal medya şirketleri Türkiye'de de kanuna tabi olacak. İnternetteki hakaret, tehdit ve tacizler cezasız kalmayacak" ifadelerine yer verdi. Yeni Akit de "Sosyal medya yasası tamam" başlığıyla birinci sayfadan gördüğü haberde, "Sosyal mecraları; haysiyet cellatlığı, şahsiyet suikasti ve terör örgütlerinin propaganda merkezi gibi kullananlara Meclis 'dur' dedi. TBMM'de kabul edilip yasalaşan düzenlemeyi değerlendiren bilişim uzmanları ve siyasetçiler, 'Bu düzenleme bir sansür değil aksine kamu yararına denetim mekanizmasının devreye sokulmasıdır' dedi" ifadeleri kullanıldı. (30 Temmuz 2020)

            Sosyal medyaya sansür ve yaptırım düzenlemesi Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. (31 Temmuz 2020)

SANSÜR DIŞI MÜDAHALELER

 

-Altun’un “Boğaz’da kaçak var” öfkesi dinmek bilmiyor

            Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un, Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan “Boğazda kaçak var” başlıklı haberin ardından estirmeye başladığı dava ve tekzip yağmuru sürüyor. Altun, boğaz görünümlü evine bitişik vakıf arazisine çardak ve şömine yaptırmış, bunlar daha sonra belediye tarafından yıkılmıştı. Altun, 14 Nisan’dan bu yana pek çok dava, soruşturma, erişim engeli, ilan kesme cezaları ve tekziplere neden olan “Boğaz’da kaçak var” öfkesinde son olarak Cumhuriyet gazetesi Sorumlu Yazıişleri Müdürü Olcay Büyüktaş Akça ve muhabir Hazal Ocak ile Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. hakkında 250 bin TL’lik tazminat davası açtı.

            Altun hakkında sistematik iftira kampanyaları yürütüldüğü savunulan dava dilekçesinde, “Yaşadığımız bu meşakkatli günlerde bir kamu hizmeti olan gazeteciliğin mesleğini siyasi ve rövanşist muhalif emellere alet ederek gerçekleri açıkça çarpıtma pahasına gazetecilik adı altında” haberleştirildiği yazıldı.

            14 Nisan’da yayınlanan haberin ardından, sadece ÇGD raporlarına yansıdığı kadarıyla gerçekleşen baskı ve ihlaller bile kamu gücünün yanı sıra kamu kaynaklarıyla beslenen medyanın da bir kampanyaya koşturulduğunu gösterdi.

            14 Nisan 2020- İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı “kamu görevlisinin ikametgâh adres bilgilerinin yayımlanarak ailesiyle birlikte can güvenliğinin tehlikeye sokulması" gerekçesiyle “terör örgütlerine hedef göstermek” suçlamasıyla soruşturma başlattı.

            17 Nisan 2020- İstanbul Anadolu 8. Sulh Ceza Hâkimliği haberin internet yayınına erişim engeli koydu, 273 internet bağlantısına erişim engeli getirildi. Kararda, haberle Türkiye’nin koronavirüsle mücadelesinin ve başarısının sekteye uğratılmaya çalışıldığı savunuldu, “haberin veriliş biçimi ile özü arasında bir dengenin kurulmadığı bu nedenle yapılan haberlerin haber alma verme, yorum ve eleştiri ile ifadeyi açıklama hürriyetleri kapsamında kalamayacağı…” iddia edildi.

            20 Nisan 2020- İktidar imkânlarıyla yayıncılık yapan pek çok yandaş gazete ve televizyon Cumhuriyet gazetesini hedefe koyan haberlere yer vermeye başladı. Akşam gazetesindeAhmet Kekeç imzasıyla “Cumhuriyet hala FETÖ kontrolünde” başlıklı yazı yayımlandı, Yeni Şafak yazarı Bülent Orakoğlu da aynı gün “Devlete meydan okuyan zihniyetin 3’üncü halkası mı?” başlıklı yazısında “İletişim Başkanı’nın hukuka aykırı olarak fotoğraflandığı evi gazetelere servis edilerek açık adresi haber metni içinde terör örgütlerine hedef gösterircesine verilmesi açık bir tehdit olarak algılanmalıdır. Zira Cumhuriyet Gazetesi’nin sicili bu anlamda hiç de temiz değildir” ifadelerini kullandı.

            21 Mayıs 2020- Basın İlan Kurumu (BİK) Cumhuriyet gazetesine bu güne kadar en yüksek ceza olan 35 gün süreyle resmi ilan ve reklam kesme cezası verdi. BİK, kararın gerekçesinde, “haberin gerçeği yansıtmadığı”nı ve “kamu yararı olmadığı”nı savundu.

            31 Mayıs 2020- Altun’un yıkılan kaçak yapısıyla ilgili haberlerden sonra avukatlarının gönderdiği cevap ve düzeltme metinleri Cumhuriyet’te yasal zorunluluk olarak yayınlandı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da “yargının güce boyun eğdiğinin fotoğrafıdır” diye tepki göstermesine neden olan 3 tekzip birinci sayfadan yayınlandı. İktidar yandaşı gazete ve televizyonlar “Yalan ve iftira kampanyası tescillendi”, “tekzip cumhuriyeti” gibi ifadelerle tekzipleri haberleştirdi.

            Mayıs-Haziran 2020- Mayıs ve Haziran ayları boyunca iktidarın akıttığı kamu kaynaklarıyla yayıncılık yapan gazete ve televizyonlar muhalif bazı ünlü gazetecilerin mülkleriyle ilgili haberlerle dolup taştı. Her gazete ve televizyonda mutlaka yayınlanan ve neredeyse bir örnek olan haberler iki ay boyunca bir kampanya halinde devam etti. Yılmaz Özdil, Fatih Portakal, Soner Yalçın ve Can Dündar'ın mülklerinin ya da eklentilerinin kaçak olduğunu yazan haberler sonrasında resmi kurumlar da inceleme yaptı. Kiminde kaçak bölümler tespit edildi, kiminde tespit edilemedi. İletişim Başkanı Altun’un yıkılan kaçak yapısıyla ilgili haberin ardından başlatılan “muhalif gazetecilerin kaçak yapıları” kampanyası basın tarihindeki yerini aldı.

            1 Haziran 2020- Altun’un avukatının bir başka tekzip metni birinci sayfadan yayınlandı.               

            4 Haziran 2020- Sol.org.tr internet sitesinde yer alan Altun’un boğazdaki kaçak yapılarıyla ilgili haberlere erişim engeli getirildi.

            5 Temmuz 2020- Basın İlan Kurumu, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in Altun’a tepkisini haberleştiren Evrensel gazetesine 5 günlük resmi ilan kesme cezası verdi.

            6 Temmuz 2020- Altun Cumhuriyet’te yayınlanan haberlerle hakkında iftira kampanyası yürütüldüğü gerekçesiyle gazeteye 250 bin TL’lik tazminat davası açtı.

-Altun’un açtığı tazminat davasına IPI tepki gösterdi, Altun yanıt verdi

            Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Altun’un Cumhuriyet gazetesine açtığı 250 bin TL’lik tazminat davası için sosyal medyada paylaşım yaptı, Altun tepki gösterdi. Enstitünün davayı “medyaya baskının” parçası olarak gördüğünü bunu reddettiğini söyleyen Altun, açıklamasında şunları belirtti: “IPI, anlattığı hikayede aşağıdaki hususları işine geldiği gibi gözardı etmiştir. Cumhuriyet gazetesi, 14 Nisan tarihinde eşim ve dört çocuğumla birlikte oturduğum evin fotoğraflarını yayımlamış, ikamet adresimizi afişe ederek hayatlarımızı tehlikeye atmıştır. Kamu görevlilerine yönelik meşru incelemelerin önemine inanan biri olmama rağmen, söz konusu haber, yalnızca gerçekleri çarpıtmakla kalmamış, aynı zamanda bireylerin şerefini, itibarını ve özel hayatını koruyan kanunlarımızı ihlal etmiştir. Dolayısıyla, Türkiye’de tüm vatandaşların yapabileceği üzere, Cumhuriyet gazetesine bir tazminat davası açtım. Hak ve hürriyetlerime yönelik bu tür müdahalelere karşı kendimi sonuna kadar koruyacağım. Bu müdahaleler, ironik biçimde, basın özgürlüğü kisvesi altında yapılmaktadır. Basın özgürlüğü, özel hayatın ihlali veya itibarsızlaştırma değil, kamu adına meşru inceleme yapılmasıyla ilgilidir." (9 Temmuz 2020)

-Eski RTÜK üyesi milletvekili RTÜK’teki atamalara tepki gösterdi

            CHP’nin gazeteci kökenli milletvekillerinden eski RTÜK üyesi Ali Öztunç, TBMM’de yaptığı konuşmada RTÜK’teki liyakat dışı atamalara tepki gösterdi. Öztunç şunları söyledi:

            “Liyakat filan yok atamalarda. Bakın pilates hocası başkan yardımcısı yapıldı RTÜK'te. Pilates hocası ne anlar arkadaşlar? Zabıtayı, aldılar RTÜK'te, bu başkan müşavir yaptı. En son bu Pazartesi günü hemşire daire başkan yardımcısı yapıldı. Ne yapacak bu hanımefendi, televizyonların tansiyonunu mu ölçecek? Şekerini mi ölçecek arkadaşlar? Böyle bir şey var mı? Bir hemşire hastanede görev yapması gerekirken Sağlık Bakanlığı'ndan getirildi RTÜK'e daire başkan yardımcısı yapıldı. Üstelik kocası da aynı yerde, kocası da daire başkan yardımcısı. Olmaz. Karı koca daire başkan yardımcısı, meslek ise hemşire.” (9 Temmuz 2020)

-RTÜK baskısı ve çifte standardı Uluslararası Şeffaflık Derneği raporunda

            Uluslararası Şeffaflık Derneği, RTÜK’ünson 3 buçuk yılda verdiği cezalarla ilgili rapor yayınladı. Buna göre, haber ve tartışma programları kategorisinde 2017-2020 yılları arasındaki yayın durdurma cezalarının yüzde 73’ü Halk TV, Tele1, FOX ve KRT TV’ye verildi. Halk TV’ye beş, Tele1’e üç ve FoxTv’ye ise iki defa yayın durdurma cezası verildi.Para cezalarında da durum değişmedi. Haber ve tartışma programlarına kesilen idari para cezalarının yüzde 69’u Halk TV, Tele1, FOX ve KRT TV’ye verildi.

            RTÜK 2017-2020 arasında haber ve tartışma programları için Halk TV’ye 19, Tele1’e 13, Fox TV’ye 11 defa para cezası verdi. Fox TV dizi, film ve eğlence programlarından da 21 para cezası ile en çok ceza alan kanal oldu.

            Raporda, “Haber ve tartışma programlarına verilen ceza sayıları karşılaştırıldığında, eleştirel medya organlarının, RTÜK baskısı altında yayın yaptıkları görülebilir. RTÜK basın özgürlüğünün kısıtlanmasına aracı olarak kurumsal saygınlığını yitirmektedir. Alınan kararların kıstasları ve değerlendirme süreçleri şeffaf, adil ve anayasal hak ve özgürlüklere saygılı bir biçimde yeniden oluşturulmalıdır” denildi.

(10 Temmuz 2020)

İŞTEN ÇIKARMALAR/GAZETECİNİN ÇALIŞMA YAŞAMI

-Gazeteciler salgın döneminde hak kayıplarına uğradı

            İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu Sözcüsü ve Türkiye Gazeteciler Sendikası İstanbul Şubesi Başkanı Banu Tuna, Mayıs ayında gazetecilerin salgın döneminde karşı karşıya kaldıkları sorunlar hakkında yapılan anketin sonuçlarını duyurdu. Buna göre basın çalışanlarının yüzde 41,8’i Covid-19 sürecinde çalışırken kendisini risk altında hissediyor, 36,9’u ise salgın sürecinde hak kaybına uğradığını belirtiyor. Tuna, gazetecilerin risk algısının temelinde mesleğin doğasının yanı sıra bazı işverenlerin gerekli önlemleri almayışı ve Covid-19 sonrası dönemin güvencesiz çalışma koşulları olasılığının yer aldığını belirtti.

            Anket sonuçlarına göre katılımcıların yüzde 12.5’i bu süreçte işini kaybettiğini belirtti. En sık yaşanan hak kaybı olarak gazetecilerin yüzde 34.4’ü çalışma saatleri uzamasına rağmen fazla mesai ödenmemesini gösterdi. Yüzde 28.1’i yemek, yol gibi yan ödemelerin kesilmesini, yüzde 18.8’i maaşların geç ödenmesi ile ücretli izinlerin zorla kullandırılmasınıhak kayıpları olarak ifade etti. Maaşında kesinti veya eksik ödeme yapılanlar ile yıllık izin sırasında çalıştırılanların oranı yüzde 9.4, ücretsiz izne gönderilenlerin oranı ise yüzde 6.3 olarak ankete yansıdı. (2 Temmuz 2020)

-CHP raporunda basında işgücü: 7 yılda haftada 43 basın emekçisi işsiz kaldı

            CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, TÜİK yazılı medya ve işgücü istatistikleri üzerinden hazırladığı raporunda, Türkiye’de medyanın gün geçtikçe daraldığını, gazetecilerin işsiz kaldığını yazdı. İlgezdi, “2013 yılında 51 bin 843 olan basın emekçisi sayısı 7 sene boyunca yüzde 30 oranında eridi. Buna göre haftada 43 emekçinin işini kaybettiği Türkiye’de 2019 yılı itibariyle gazete ve dergilerde çalışan basın emekçisi sayısı 36 bin 263 olarak açıklandı” dedi.

            CHP Genel Başkan Yardımcısı tirajlarla ilgili de şu tespiti paylaştı: “2013 yılında bölgesel, yerel ve ulusal yayın yapan gazete sayısı 3 bin 100 iken, 2019 yılında yüzde 25 azalarak 2 bin 337’ye geriledi. Buna göre 2013-2019 yılları arasında her hafta bölgesel, yerel ve ulusal yayın yapan 2 gazete kapandı. Tek Adam Rejimine geçilen 2017-2019 yılları arasında toplam 137 gazete kapandı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle birlikte Türkiye’de kapanan gazetelerin oranı yüzde 6 oldu”dedi. (22 Temmuz 2020)

-Yerel basında dönüşümlü yayın sona erdi, kısa çalışma Ağustos sonuna uzadı

            Basın İlan Kurumu (BİK) kısa çalışma ödeneği ve resmi ilan yayınlanması şartlarıyla ilgili salgın dönemi için aldığı esneklik kararlarını 31 Ağustos’a kadar uzattı, dönüşümlü yayın uygulaması ise sona erdi.  BİK kararına göre “kısa çalışma ödeneğinden yararlanan gazetelerin kadrosunda görev yapan fikir işçileri, Türkiye İş Kurumunun izni ölçüsünde gazetelerin asgari kadrosunda tam ve eksiksiz olarak çalışmış kabul edilecek. Resmi İlan ve Reklam Yönetmeliğinin ilgili maddelerine göre aranılan fiili satış adedine (baskı-bayi-abone vs.) ilişkin düşüşler için salgın mücbir sebep olarak değerlendirilecek ve anılan maddelerdeki fiili satış adedi şartları uygulanmayacak.” Bu maddelerde 31 Ağustos’a kadar uzatma kararı verilmesine karşın destek paketi kapsamında dönüşümlü yayın hakkından yararlanan 421 yerel gazetenin dönüşümlü yayınına son verildi. (29 Temmuz 2020)

GÖZALTI, TUTUKLAMA, DAVA VE YARGI KARARLARI

-Doğan Akın beraat etti

            T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın, Twitter’daki“Fuat Avni” paylaşımlarını haberleştirilmesi nedeniyle “örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dâhil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım” suçlamasıyla 15 yıla kadar hapisle yargılandığı davanın üçüncü duruşmasında beraat etti. 2019 Kasım ayından bu yana süren yargılamalar sonunda mahkeme savcılık mütalaası doğrultusunda, suç unsurlarının oluşmadığına hükmetti. (2 Temmuz 2020)

-“KCK basın davası” Aralık’a ertelendi

            20 Aralık 2011’de “KCK basın davası” adıyla başlatılan ve 46 gazetecinin yargılandığı davanın 19’uncu duruşması İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Sanık gazetecilerin katılmadığı davada bir sonraki duruşmanın 1 Aralık’a ertelenmesine karar verildi. (2 Temmuz 2020)

-Gazeteci Altan’ın davası ertelendi

            26 Kasım 2019’da Mersin’de gözaltına alınan ve 8 gün sonra serbest bırakılan Mezopotamya Ajansı muhabiri Berivan Altan hakkında “örgüt üyesi olmak” suçlamasıyla açılan davanın ilk duruşması yapıldı. Altan, çalıştığı yayın organlarının o tarihte yasal olduğunu, bayilerde satıldığını anlattı. Dava 12 Kasım’a ertelendi. (2 Temmuz 2020)

-Uludağ ve Güvenç’in davası ertelendi

            Cumhuriyet gazetesi yargı muhabiri Alican Uludağ ile eski diplomasi muhabiri Duygu Güvenç hakkında Rahip Brunson ile ilgili haberleri gerekçe gösterilerek açılan davanın yedinci duruşması, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Güvenç’in avukatı Abbas Yalçın savunmasında müvekkilinin haberlerinin görünür gerçeğe uygun olduğunu, haberin yapıldığı dönemde rehin diplomasisinin tartışıldığını ve benzer haberlerin yapıldığını belirtti, beraat talep etti. Sonraki duruşma 22 Ekim’de görülecek. (2 Temmuz 2020)

-Gazeteci Hürtaş’a gözaltı ve ölüm tehdidi

            Baro başkanlarının TBMM önündeki eylemini takip eden Artı TV Ankara Temsilcisi Sibel Hürtaş gözaltına alındı. Karakola götürülürken kötü muameleye uğrayan Hürtaş, gözaltı sonrasında kaleme aldığı yazısında gözaltı işleminin resmiyet kazanmaması için kayıtlara geçirilmediğini duyurdu, “Bir kadın polis ağzımı ve burnumu kapatarak ‘öl, öl, öl, seni öldürmek istiyorum’ diye bağırdı” dedi. (3 Temmuz 2020)

-Kaşıkçı’nın öldürülmesine ilişkin dava başladı

            Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı'nın, 2 Ekim 2018'de Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülmesine ilişkin, "tasarlayarak ve canavarca hisle eziyet çektirerek kasten öldürmeye azmettirme" ve "tasarlayarak ve canavarca hisle eziyet çektirerek kasten öldürme" suçlarından dava açılan 20 sanık yargılandı.İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmasında Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz ifade verdi. (4 Temmuz 2020)

-Sözcü yazarı Özdil’e hakaret suçlamasıyla dava

            Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil’in “Baroların ne işi var TBMM’de” başlıklı yazısı nedeniyle Meclis suç duyurusunda bulundu. TBMM Hukuk Hizmetleri Başkanı Avukat Celalettin Gürses tarafından verilen suç duyurusu dilekçesinde, Özdil’in TBMM’yi ve milletvekillerini doğrudan hedef aldığı,Meclis’i ve milletvekillerini küçük düşürmeyi hedefleyen hakaret içerikli ifadeler kullandığı iddia edildi. (4 Temmuz 2020)

-Gazeteci Toker hakkında 1.5 milyonluk tazminat davasına ret

            Gazeteci Çiğdem Toker hakkında Bayburt Grubu bünyesindeki Agrobay Seracılık tarafından açılan 1,5 milyon TL’lik manevi tazminat davası Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi tarafından oybirliğiyle reddedildi. Toker, ret kararıyla ilgili şu paylaşımı yaptı: “Bu vesileyle dayanışma gösteren herkese (kişi, kurum, arkadaş, okur) bir daha teşekkür ediyor, gazetecilik yapmanın bedelini özgürlüğüyle ödeyen meslektaşlara hemen özgürlük diliyorum." (5 Temmuz 2020)

-Evrensel’e “cumhurbaşkanına hakaret“ davası sürüyor

            Evrensel gazetesine Alman karikatüristlerin çizimleriyle ilgili “Alman karikatüristler Erdoğan’ı fena çizdi” başlıklı haber nedeniyle açılan davada gazetenin eski Sorumlu Yazıişleri Müdürü Cem Şimşek’in yargılanmasına devam edildi. Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla süren davanın bir sonraki duruşması 27 Ekim’de yapılacak. (6 Temmuz 2020)

-Candemir’in davası ertelendi

            Gazeteci Oktay Candemir’in 5 Eylül 2019 tarihinde attığı bir tweet gerekçe gösterilerek “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla yargılanacağı davanın ilk duruşması Van 3. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Candemir’in avukatı dosyaya geçici bir hâkimin atanması ve kararın verilemeyecek olması gerekçesiyle mazeret verdi. Mazereti kabul eden mahkeme, davayı ileri bir tarihe erteledi. (7 Temmuz 2020)

-Gazeteci Demir’in davası ertelendi

            Kasım ayında tutuklanan ve 4 ay sonra tahliye edilen gazeteci Ruken Demir’in Kaz Dağları eylemleriyle ilgili haberleri gerekçesiyle örgüt üyeliği suçlamasıyla yargılandığı dava İzmir 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme, Demir hakkında yurt dışına çıkış yasağı ve adli kontrol tedbirlerinin kaldırılması talebini reddetti, duruşmayı 9 Kasım’a erteledi. (7 Temmuz 2020)

-Dink davası ertelendi

            Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni HrantDink'in 2007'de öldürülmesine ilişkin olarak kamu görevlilerinin yargılandığı davanın görülmesine İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Dink davasının üç gün süren duruşmasının sonunda mahkeme, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Bir sonraki duruşma 16 Eylül’de yapılacak. (9 Temmuz 2020)

-Yetkin Yıldız’ın davası ertelendi

            Kapatılan aktifhaber.com Genel Yayın Yönetmeni Yetkin Yıldız hakkında “hakaret” ve “iftira” suçlamalarıyla açılan davanın 15. duruşması Bakırköy 31. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Yıldız hakkındaki Yargıtay kararının bir örneğinin mahkemeye gönderilmesinin istenmesine karar verildi. Dava 8 Aralık’a ertelendi.

(9 Temmuz 2020)

-Dündar’ın mütalaası hazırlanacak

            Yurt dışına yerleşen Can Dündar’ın “MİT Tırları” haberi nedeniyle yargılandığı davanın 7.duruşması görüldü. Dündar’ın Türkiye’ye iade edilmesi talebinin sonucunun beklenmesine, esas hakkında mütalaanın hazırlanması için dosyanın iddia makamına gönderilmesine karar verildi. (9 Temmuz 2020)

-Gazeteci İde’yi darp edenlere 1 yıla kadar hapis istemli iddianame

            Gazeteci Murat İde’yi 28 Aralık 2019 tarihinde evinin bulunduğu sitenin içinde darp eden 6 kişi hakkında yürütülen soruşturma sonucu hazırlanan iddianamede, 6 şüpheli hakkında “Basit yaralama” suçundan 4 aydan 1 yıla kadar hapis istemli dava açıldı. (9 Temmuz 2020)

-Gazeteci Yıldız ile Bakan Hulusi Akar’ın karşılıklı açtığı tazminat davası görüldü

            Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan Oda TV Haber Müdürü Müyesser Yıldız ile Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın karşılıklı açtıkları tazminat davası Ankara Dışkapı Adliyesi’ndeki 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görüldü. Yıldız davaya gönderdiği yazılı savunmasında, yakın zamanda tutuklanmasına bu davanın da önemli etkisi olduğunu söyledi. Duruşmada yazılı savunma yapan gazeteci Yıldız,  gizli tanık Abdullah’ın 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tanık sıfatıyla Hulusi Akar hakkında söylediklerini haberleştirmesi sonrasında, karşılıklı olarak açtıkları tazminat davasında Akar, Yıldız’da 2018 itibariyle 250 bin TL’lik; Yıldız ise Akar’dan 5 liralık tazminat talep etmişti.  (9 Temmuz 2020)

-Demirören’den DİSK Basın-İş’e dava

            Demirören Medya Grubu, DİSK Basın-İş sendikası hakkında suç duyurusunda bulundu. Gerekçesi medya grubuna iftira atılması ve hakaret edilmesi olarak ifade edilen suç duyurusu, DİSK Basın-İş’in bir basın açıklaması üzerine yapıldı. 30 Nisan tarihli “Demirören Medya emekçi düşmanlığına devam ediyor” başlıklı açıklamada Basın-İş, medya grubunda emekçiler üzerinde yoğunlaşan baskılara tepki göstermiş ve salgın süreciyle birlikte bu baskıların nasıl arttığını duyurmuştu. Açıklamada grup yöneticileri eleştirilmiş ve şöyle denilmişti: “1 Mayıs öncesinde çalışanların tüm haklarına göz diken, köleliği dayatmaya çalışan Demirören’i uyarıyoruz. Bu memleket sizin çiftliğiniz değil, ne sizin ne de başkasının. Günü geldiğinde sizden de, bugün tetikçiliğinizi yapan Ahmet Hakan, Murat Yancı ve Kubilay Gülbek’ten de bunların hesabını soracağız. Emekçi düşmanlarını teker teker teşhir edeceğiz.”  Suç duyurusu üzerine DİSK Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren ifadeye çağrıldı. (10 Temmuz 2020)

-Gazeteci Demir’in davası ertelendi

            Gazete Karınca eski imtiyaz sahibi Necla Demir’in ‘Zeytin Dalı Harekâtı’yla ilgili haberleri nedeniyle “zincirleme örgüt propagandası” suçuyla yargılandığı dava görüldü. İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi, Demir’in savunmasının alınacağı duruşma için 11 Ekim tarihini belirledi.  (11 Temmuz 2020)

-Taraf davası Ağustos’ta devam edecek

            Kapatılan Taraf gazetesinde, ‘Balyoz Kumpas’ davalarının açılmasında FETÖ yargıçlarının kullandığı haberlerle ilgili ve Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Yıldıray Oğur, Mehmet Baransuve Tuncay Opçin’in yargılandığı davaya, geçmişte yargılanan daha sonra aklanan emekli askerler de katıldı. Mahkeme, bir sonraki duruşmasının 27-29 Ağustos’ta yapılmasına karar verdi. (11-12 Temmuz 2020)

-Onur Emre Yağan, beraat etti

            Gazeteci Onur Emre Yağan’ınyargılandığı davanın dördüncü duruşması görüldü. Savcı, esas hakkındaki mütalaasında; Yağan’ın"zincirleme şekilde terör örgütü propagandası yapmak" suçlamasından cezalandırılmasını istedi. Beraatını isteyen Yağan, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğini ifade etti. Mahkeme, "suç unsuru oluşmadığı" gerekçesiyle beraat kararı verdi. (13 Temmuz 2020)

-Mehmet Dursun’un davası ertelendi

            Eski DİHA muhabiri Mehmet Dursun’un “örgüt üyeliği” suçlamasıyla yargılandığı davanın yedinci duruşması bugün Van 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Nisan 2018'de tutuklanan Dursun, 8 ay tutuklu kaldıktan sonra ilk duruşmada tahliye edilmişti. Esas hakkında mütalaayı açıklayan savcı, Mehmet Dursun’un “örgüt üyeliği” suçundan cezasını istedi. Dursun’un avukatı, mütalaaya karşı savunma için ek süre talep etti. Talebi kabul eden mahkeme, bir sonraki duruşmanın 4 Aralık’ta görülmesine karar verdi. (14 Temmuz 2020)

-Kibriye Evren’in davası ertelendi

            Gazeteci Kibriye Evren’in “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” suçlamalarıyla yargılandığı davanın 10. duruşması, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Evren’in katılmadığı duruşma sonunda mahkeme davayı 26 Kasım’a erteledi.

(14 Temmuz 2020)

-Gazeteci Kaya hakkında soruşturma

            Artı Gerçek sitesi yazarı gazeteci Nurcan Kaya hakkında “örgüt propagandası” suçlamasıyla soruşturma başlatıldı. Kaya sosyal medya mesajları nedeniyle soruşturma başlatıldığı bilgisini paylaştı, “Cumartesi anneleri eylemine, Gezi anmasındaki polis şiddetine, Yiğit Aksakoğlu ile görüşmeme dair paylaşımlarım, profil fotolarım bile var dosyada” diye yazdı. (13 Temmuz 2020)

-Binali Yıldırım gazeteci Yılmaz hakkındaki şikâyetini geri çekti

            Eski Meclis Başkanı Binali Yıldırım, üç yazısı hakkında “hakaret” suçundan şikâyetçi olduğu gazeteci Mehmet Yakup Yılmaz hakkındaki şikâyetinden vazgeçti. Yılmaz, 4 yıl 1 aya kadar hapisle yargılandığı davada beraat etti. (14 Temmuz 2020)

-Gazeteci Özçelik’e “FETÖ Borsası” soruşturması

            Sözcü gazetesi muhabiri ve “FETÖ Borsası” kitabı yazarı Can Özçelik hakkında iş insanı Ahmet Taçyıldız'ın şikâyetiyle soruşturma başlatıldı. Özçelik “’FETÖ Borsası’ iddiasına konu olan köşk” başlıklı haberinde Taçyıldız'ın hakkındaki FETÖ iddialarını sumen altı etmesi için eski İstihbarat Şube Müdürü Özgür Taşdemir'in amcasına köşkü devrettiği iddiasını dile getirmişti. (14 Temmuz 2020)

-Akit’e suç duyurusuna takipsizlik kararı

            Ayrıntılarına bu raporun “Tehdit, hakaret, hedef gösterme, şiddet” bölümünde “CHP’li Tanal’dan suç duyurusu ve Basın Konseyi’ne şikâyet” başlığıyla yer verilen olayda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı takipsizlik kararı verdi. Başsavcılık, kararında “Yazının basın özgürlüğü kapsamında kaldığı ve suçun unsurlarının oluşmadığı anlaşılması durumunda, ifadeye çağırılmalarının bile basını ve basın mensuplarını baskı altına alacağı, bu nedenle suç unsuru içermeyen habere dayalı olarak şüphelilerin ifadelerine gerek görülmediği” yazıldı. (14 Temmuz 2020)

-Diyarbakır’da gazeteci Güney gözaltına alındı

            Diyarbakır’da düzenlenen polis operasyonunda Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu Sözcüsü ve Jinnews editörü Ayşe Güney evine yapılan polis baskınıyla gözaltına alındı. 26 kadının gözaltına alındığı operasyonun ardından gazeteci Güney adli kontrol tedbiri ile serbest bırakıldı. (14-17 Temmuz 2020)

-MeşaleTolu’nun davası ertelendi

            Aralarında ETHA çalışanı Meşale Tolu’nun da bulunduğu 27 kişinin "terör" suçlamalarıyla yargılandığı davanın 13. duruşması görüldü. Mahkeme, Tolu hakkında herhangi bir soruşturma veya kovuşturma bulunup bulunmadığının sorulmasına karar vererek davayı 11 Şubat 2021'e erteledi. (14 Temmuz 2020)

-Hakan Aygün’ün davası ertelendi

            Gazeteci Hakan Aygun'ün yargılandığı davanın ikinci duruşması Bodrum 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Gazeteci Hakan Aygün duruşmaya katılmadı. Aygün hakkında bir iddianame daha hazırlandığı açıklandı ve ikinci iddianamenin bu dosyayla birleştirilmesine karar verildi. Avukat yeni iddianame üzerinde savunma hazırlamak için süre istedi. Aygün'ün bilgisayarı üzerinde yapılacak incelemenin de beklenmesine karar verildi. Dava, 27 Ekim 2020’ye ertelendi. (14 Temmuz 2020)

-Gazeteci Erkin hakkında isimsiz ihbarla soruşturma

            Sözcü yazarı Aytunç Erkin hakkında, 20 Eylül 2019 tarihinde emekli Askeri Hâkim Ahmet Zeki Üçok ile yaptığı söyleşiyi taşıdığı, "Yargıda halen 2221 hakim ve savcı ya FETÖ'cü ya da FETÖ destekçisi" başlıklı köşesi hakkında yapılan şikayet üzerine “kamu görevlisine hakaret” suçlamasıyla soruşturma başlatıldı. İsimsiz ihbarla başlatılan soruşturmayla ilgili Erkin, “YAŞ öncesi nasıl Türk subaylarına isimsiz ihbar mektuplarıyla operasyon yapılıyorsa, Fetullah karşıtı gazeteci ve yazarlara da bu şekilde bir operasyon yapıldığı ortada” diye konuştu. (16 Temmuz 2020)

-Deniz Yücel’e 2 yıl 9 ay hapis cezası

            Almanya'da yaşayan DieWelt gazetesi muhabiri Deniz Yücel, "terör örgütü propagandası yapmak" ve "halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek" suçlarından yargılandığı davada, İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nce "PKK terör örgütü propagandası yapmak" suçundan 2 yıl 9 ay 22 gün hapis cezasına çarptırıldı.

            İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca hazırlanan iddianamede, 4 yıldan 18 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilmişti. Yücel, soruşturma kapsamında 27 Şubat 2017'de tutuklanmıştı. İddianameyi kabul eden İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi, 16 Şubat 2018'de hazırladığı tensiple Yücel'in tahliyesine karar vermişti. Yücel, aynı gün akşam saatlerinde Almanya'nın İstanbul Başkonsolosluğu'na ait araçla geldiği Atatürk Havalimanı'ndan özel uçakla Almanya'ya gitmişti. (16 Temmuz 2020)

-Baransu ve Çoban’ın davası ertelendi.

            Kapatılan Taraf gazetesinde 2013'te yayımlanan "Gülen’i bitirme kararı 2004’te MGK’da alındı" başlıklı haber nedeniyle muhabir Mehmet Baransu ve Sorumlu Müdür Murat Şevki Çoban'ın yargılandığı davada mütalaasını sunan savcı, her iki gazeteci için üç ayrı maddeden ceza talep etti. Baransu ve Çoban için "Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme", "Gizli kalması gereken bilgileri açıklama" ve "MİT görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgeleri temin ve ifşa" suçlarından ceza talep edildi. Dava mütalaaya karşı beyanlar için 13 Kasım'a ertelendi. (17 Temmuz 2020)

-Mehmet Baransu’ya hapis cezası

            Mersin’de süren 70 sanıklı FETÖ/PDY davasında kapatılan Taraf gazetesi muhabiri Mehmet Baransu, “verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme” ve “iftira” suçlarından beraat etti. Mahkeme Baransu’ya, gizliliği ihlal, yasaklanan bilgileri açıklama ve silahlı terör örgütü üyesi olma suçlarından toplam 19 yıl 6 ay hapis cezası verdi.

(19 Temmuz 2020)

-Gazeteci Oruç’un tutukluluğu sürüyor

            7 aydır tutuklu bulunan gazeteci Aziz Oruç, Ağrı’da ilk kez hâkim karşısına çıktı. Mahkeme Oruç’un tutukluluğuna devam kararı verdi. Bir sonraki duruşma, 21 Eylül 2020’ye ertelendi. (21 Temmuz 2020)

-Gazeteci Emel Armutçu’ya soruşturma

            Gazeteci Emel Armutçu, sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek ifadeye çağrıldı. Sosyal medyada hakkında soruşturma başlatıldığını paylaşan Armutçu şunları yazdı: “Dizanteri olmuşum. Bugün gözümü az araladım ilk telefon terörle mücadeleden. Savcılık tvitlerimle ilgili soruşturma açmış. ‘Çok hastayım iyileşince gelsem’ diyorum, ‘Olmaz’ diyor. ‘Gerçekten kötüyüm’ diyorum, ‘O zaman yakalama kararı çıkarayım’ diyor.” (21 Temmuz 2020)

-AİHM’den gazeteciler için önemli karar

            Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), cezaevindeki gazetecilerden Gündem gazetesi Mersin Temsilcisi Bayram Parlak, DİHA muhabirleri Ali Buluş ve Mehmet Karaaslan’a verilen cezaların ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini karara bağladı. Gazetecilik faaliyetleri suç sayılarak 6’şar yıl 3’er ay ceza alan Parlak, Buluş ve Karaaslan’a 5 biner Euro manevi tazminata hükmetti. Avukat Sevil Aracı kararla ilgili şunları söyledi: “Yargı süreci boyunca örgüt üyeliğinin gerçekleşmediğini, tamamen basın faaliyetleri nedeniyle yargılandıklarını izah etmeye çalışmışsak da müvekkillerimiz cezalandırıldı. Yargıtay verilen kararı onadı, müvekkiller verilen cezaları çekerek infazlarını tamamladılar. AİHM’in verdiği bu karar bugün de cezaevlerinde bulunan gazeteciler için önemli bir karar. Çünkü gazetecilik faaliyetinin örgüt üyeliği olarak değerlendirilemeyeceği üzerinden yorumlar yapılarak ihlal kararı verildi” dedi. (25 Temmuz 2020)

-Tutuklu gazeteciler Pehlivan, Kılınç ve Ağırel’intahliyesi için karşı oy

            MİT mensubunun cenazesini haberleştirerek deşifre ettikleri suçlamasıyla yaklaşık 5 aydır tutuklu olan gazeteciler Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel için aylık tutukluluğu gözden geçirme duruşmasında tahliye kararı çıkmadı. İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı’nın gazeteciler Pehlivan, Kılınç ve Ağırel için tutuksuz yargılanmaları yönündeki görüşü dikkat çekti. Mahkeme Başkanı, iki üyeye karşı oyunda şu ifadeleri kullandı:

            “Sanıkların üzerlerine atılı Devletin Güvenliğine ve Siyasal Yararlarına ilişkin Gizli Kalması Gereken Bilgileri Açıklama ve İstihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etme suçlarının vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, atılı suçun sanıklar lehine vasıf değiştirme ihtimali, tutuklulukta geçirdikleri süre, tutuklamanın bir tedbir oluşu ve bu aşamadan sonra tutuklamadan beklenen amacın adli kontrol tedbirleriyle de karşılanabilecek olması nedeniyle, sanıklar Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel’in adli kontrol tedbirleri uygulamak suretiyle tahliyelerine karar verilmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan, tutukluluk halinin devamına ilişkin sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.” (27 Temmuz 2020)

-Bildirici’nin davasına ret kararı

            RTÜK üyeliği düşürülen Faruk Bildirici’nin bu karara karşı açtığı dava Ankara 9. İdare Mahkemesi tarafından reddedildi. Kararda Bildirici’nin, daha önceki açıklamalarından örneklerle RTÜK’ü iktidarın arka bahçesi olarak eleştirmesi, basının bir bölümünü “yandaş medya” olarak nitelemesi gibi nedenlerle “tarafsızlığını yitirdiği” yorumu yapıldı. (29 Temmuz 2020)

 

 

 

Kaynak : istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları