loading
close
SON DAKİKALAR

ÇGD'nin eylül ayı medya raporu: Her geçen ay öncekini aratıyor

ÇGD'nin eylül ayı medya raporu: Her geçen ay öncekini aratıyor
Tarih: 03.10.2020 - 11:48
Kategori: Medya

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Yönetim Kurulu, Eylül 2020 Medya Raporu'nu açıkladı.

"Her geçen ay öncekini aratıyor. Eylülayında ekranlara utanç yazıları hakimdi' başlığıyla yayımlanan raporda şu ifadeler yer aldı:

"Türkiye’de son aylarda gündemden düşmeyen kurumların başında Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) gelmekte. Aldığı kararlarla itibarı yerlerde sürünen bu kurum, basın özgürlüğüne adeta savaş açmış durumda.

Geçen aylarda uyarı mahiyetinde açıklamalarla hukuk devleti sınırlarında hareket etmeye çağırdığımız RTÜK, geride bıraktığımız Eylül ayında silinmeyecek bir utanca imza attı. Eylül ayının ilk ve son günlerinde, ulusal düzeyde yayın yapan Türkiye’nin en çok izlenen televizyon kanallarından ikisinin ekranı RTÜK tarafından karartıldı.

Tele1’in yayını, gazeteci Merdan Yanardağ’ın Osmanlı padişahlarından Abdülhamit’e ilişkin değerlendirmeleri nedeniyle 3-7 Eylül 2020 tarihleri arasında 5 gün boyunca durduruldu. Karar, iptale yönelik mahkeme safhası devam ederken uygulamaya konuldu.

Halk TV ekranı da gazeteci Ayşenur Arslan’ın sınır ötesi operasyonlara yönelik ‘Medya Mahallesi’ programındaki değerlendirmeleri gerekçe gösterilerek 28 Eylül 2020 tarihi itibariyle beş gün boyunca karartıldı. Bu karar da mahkeme safhası devam ederken uygulandı.

Söz konusu iki karar, RTÜK yasası uyarınca gelecek zamanlarda verilebilecek en ağır cezaya da zemin oluşturdu. Bu iki kanalın lisansı, bir kez daha yayın durdurma cezası verilmesi takdirinde iptal edilebilecek.

Geldiğimiz aşamada RTÜK’ü basın özgürlüğü konusunda uyarmanın, hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde davranmaya çağırmanın bir anlamı kalmamıştır. Çünkü basın özgürlüğü, ancak bu özgürlüğün bilincinde ve öneminin farkında olanlara anlatılabilir; basın özgürlüğü düşmanlarına değil. RTÜK’te Ebubekir Şahin’in başkanlığında geçen dönemi, Türkiye basın tarihine, asla silinmeyecek bir utanç dönemi olarak kaydettik.

Geçen ay basına yönelik baskı ve sınırlayıcı uygulamalardan bir diğeri de Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’ın düğün töreninden sonra eşiyle birlikte AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, damatlık ve gelinlikli halleriyle ziyaret etmesi sonrasında yaşandı. Ziyaret; kamuoyuyla fotoğraf karelerinin paylaşılmasının ardından ağırlıkla yargının siyasallaşması kapsamında yorumlanırken, meslektaşlarımıza yargısal işlem olarak yansıdı. Bizzat resmi makamlar tarafından servis edilen fotoğraf karesine ilişkin sosyal medya hesabından eleştirel bir mesaj paylaşan gazeteci Alican Uludağ savcılık tarafından ifadeye çağrıldı; Tele1 TV Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ hakkında yayınladıkları haberler nedeniyle soruşturma açıldı. Yargının bağımsızlığına leke düşürmekten çekinmeyenlerin meslektaşlarımıza yönelik yargısal işlem başlatmasının yegâne amacının gözdağı olduğunun farkındayız. Ancak bunun, ortada ‘suç’ diye bir şey olmaksızın gülünç bir duruma düşülerek yapılması, olsa olsa trajikomiktir.

Basına yönelik onlarca ihlali sıraladığımız Eylül ayı Medya Raporumuzda öne çıkan diğer iki başlık ise, hiç eksik olmayan gazetecilere yönelik siyasetçi ve resmi makam sahiplerinin tehditleri ile iktidar medyasının hedef göstermeleriydi. Gazeteci Şirin Payzın’ın MHP’li bir siyasetçi tarafından ölümle tehdit edildiği geçen ay, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da gazeteci Barış Terkoğlu’nu hedef aldı. Her önüne gelen gazeteciyi tehdit eden ve ne tesadüftür ki tehdit ettiği gazetecilerinden bazıları tutuklanan Soylu’nun geriye doğru ‘tehdit çetelesi’ni çıkarmayı da sorumluluğumuz olarak görmekteyiz.

İktidar medyasının son rezaleti ise CHP’li Özgür Özel’i, fotomontajla PKK’li gösterilmesidir. Açıkça suç işleyen bu kanal, bu cüreti nereden bulmaktadır! Acaba bu sorumuzun yanıtını bulacak bir savcı var mıdır?

Türkiye’de basın özgürlüğü açısından geride bıraktığımız her ay bir öncekini aratır düzeye ulaşmıştır. Bunun nedeni gittikçe otoriter bir yönetimin hakim olmasıdır. Sonuç; ekranların utanç yazılarıyla, fotoğrafların fotomontajla karartılmasıdır. Unutulmasın ki dün olduğu gibi yarın da her karanlığı aydınlığa çıkaracak gazeteciler olacaktır."

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları