loading
close
SON DAKİKALAR

CHP Sözcüsü Faik Öztark; 'Milletin sırtına 1 Trilyon liradan fazla vergiyi, eli titremeden yükleyen bu hükümet, milyonlarca emekliye sıfır maaş artışı verdi'

CHP Sözcüsü Faik Öztark; 'Milletin sırtına 1 Trilyon liradan fazla vergiyi, eli titremeden yükleyen bu hükümet, milyonlarca emekliye sıfır maaş artışı verdi'
Tarih: 14.07.2023 - 16:14
Kategori: Siyaset

Cumhuriyet Halk Partisi Parti Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Genel Merkezi'nde düzenlediği basın açıklamasında gündemi değerlendirdi. Öztark; Emeklilerimiz de, Erdoğan’ın, Ekonomik soykırımının kurbanı olacak.

CHP Sözcüsü Öztrak, Erdoğan’ın millete ekonomik soykırım uyguladığını, tulumbada su bitince de söylem değiştirmeye başladığını belirterek, “İrrasyonel politikaların mucidi, uçağı havadayken rasyonel politikalar güzellemesi yapmaya başladı. Mış gibi yaparak, seçime kadar bu işi, aspirinle idare edebilir miyim diye bakıyorlar” dedi.

Öztrak, Erdoğan’ın İsveç’in NATO üyeliği konusundaki “bel kıran” dönüşünün, tulumba suyun bitmesinin yanında, yabancı bir ajansın NATO zirvesi öncesinde Erdoğan’ın oğlunun kurduğu vakıflarla ilgili haberlerini de düşündürdüğünü belirterek, “Öyle gözüküyor ki birileri birilerinin adına aba altından sopa gösterince işler daha da hızlanıyor” diye konuştu.

Erdoğan’ın ve Bahçeli’nin açıklamalarına rağmen, emekli aylıklarının iyileştirilmesiyle ilgili her tekliflerinin reddedildiğini söyleyen Öztrak, “Hükümetin büyük ortağı önerilerimizi reddetti. Bu konuda sızlanıp duran küçüğü de görmezden geldi. O da dolaylı olarak reddetti. Bunların alayı samimiyetsiz çıktı. Emeklilerimiz Erdoğan’ın, ekonomik soykırımının kurbanı olacak” değerlendirmesinde bulundu.

 

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

Nereye gideceğini bilmeyen kaptana hiçbir rüzgâr yardım edemez. Hükümet ekonomiyi darmadağın etti. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinden önce, ızrar halinde seçimi kazanmak için tüm düğmelere aynı anda bastı. Merkez Bankası’nın kasasında döviz bırakmadı. Ekonomiyi büyük bir istikrarsızlığa sürükledi. Ekonomiyi içine sürüklediği bataklığı, seçim sürecinin son durağı olan, yerel yönetim seçimlerine kadar da şimdi milletten gizleme çabası içine girdi.

HATALARIN FATURASI MİLLETE YÜKLENMEYE BAŞLADI

Bunun için daha önce görevden aldığı eski bakan Mehmet Şimşek’i yeniden ekonominin başına getirdi. Amerika’dan Merkez Bankası Başkanı ithal etti. O güne kadar uyguladığı politikalara kendi atadığı bakanın, akıl dışı, irrasyonel demesini duymazdan geldi. Merkez Bankası’nın tabela faizlerini artırmasına göz yumdu. Ama ne yaptıysa kimseyi akılcı politikalara döneceğine ikna edemedi. Beklediği para da ne dışarıdan ne de içeriden geldi. Erdoğan, kendi yanlışlarının sonucunda, millete içirmesi gereken acı ilacı, Mart ayında yapılacak seçimlere kadar dış borçla erteleyebilme hedefinden uzaklaştıkça uzaklaştı millete yüklenmeye başladı. ÖTV’yi, KDV’yi, gelir ve kurumlar vergilerini artırdı. Vatandaştan bu yıl MTV’sini almıştı, şimdi döndü vatandaş “Bir kere daha MTV ödeyeceksin” dedi.

ÇAYA ZAM, SÜTE ZAM…

Milletin sırtına bu vergilerle toplamda 1 trilyon 150 milyar lira yükledi. Alınan vergilerin üçte ikisi de tüketim vergisi. Yani dar ve sabit gelirli vatandaşların üzerinde kalacak olan vergiler. Hükümet fiyatını belirlediği mal ve hizmetlere de zam üstüne zam yapmaya devam ediyor. Artık bir çay bir simit bile lüks oldu. Geçtiğimiz ay çaya yapılan yüzde 43 dev zammın ardından, bu ay da çaya yüzde 9,5’luk bir zam daha geldi. Çiğ süt fiyatları yüzde 35 arttırıldı. Bu da önümüzdeki günlerde market raflarındaki süte, yoğurda, peynire zam olarak gelecek.

EKONOMİ YAVAŞLAMA SİNYALLERİ VERİYOR

Enflasyon son aylarda baz etkisiyle bir miktar düşmüştü. Ama artık bu etki bitti. Önümüzdeki aydan itibaren, TL’nin değer kaybetmesi, dolaylı vergilerin, harçların artırılması ve zamlar nedeniyle enflasyonun yeniden hızlandığını göreceğiz. Erdoğan ne kadar “Tek haneli enflasyon” masalı anlatırsa anlatsın, enflasyon cephesinde yılın ikinci yarısında işlerin hiç kolay olmayacağı ayan beyan ortada. Vatandaşa çay kaşığıyla verdiklerini, kepçeyle geri alacaklar. Bu ülkede işsizlik her gün can yakıyor. İş-Kur’a kayıtlı işsiz sayısı, son 4 aydır 2,5 milyonda çakıldı kaldı. Ekonomi yavaşlıyor. Bugün konut satışları açıklandı. Haziran’da konut satışları bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 44,4 düşmüş. Bu, Temmuz 2021'den bu yana konut satışlarında görülen en sert düşüş. Sanayi üretimi yıllık olarak bakıldığında, son yedi ayın beşinde gerilemiş. Seçimde verilen gaza rağmen ekonomi yavaşlama sinyalleri veriyor.

TULUMBADA SU BİTTİ

Erdoğan’ın “model” dediği safsatayı uygulamaya başladığı, 2021’in Ekim ayından bugüne, cari açık her ay arttı. Rekor üstüne rekor kırdı. 20 aylık birikimli cari açık 87 milyar dolar oldu. Ama bunun finansmanı için dışarıdan yeterli para gelmedi. Açığın tam 36 milyar doları, ülkenin kasasındaki dövizler satılarak finanse edildi. Ama artık tulumbada su bitti! Güçlü çıpalara sahip, tüm kesimlerin uzlaştığı, adil olduğunu kabul ettiği, saydam ve hesap verebilir bir biçimde uygulanan ve gömleğin ilk düğmesini yönetimin kendi harcamalarında, radikal bir tasarrufa giderek iliklemeye başladığı, güçlü bir program olmadıkça bu sarmaldan çıkmak artık mümkün değil.

İRRASYONEL POLİTİKALARIN MUCİDİ RASYONEL POLİTİKA GÜZELLEMLERİNE BAŞLADI

Erdoğan Litvanya dönüşünde, “Ekonomi programımızı, tavizsiz uygulayacağız” diyor. Şimdi bu kaçıncı program diyeceğim ama ortada açıklanmış bir program yok. Bahsettiği ekonomi programını ne gören var ne de duyan… Zam çok, vergi çok, yoksulluk çok, açlık çok. Program da, huzur da ortada yok. Tek bildikleri, hep zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmak. Millete ekonomik soykırım uygulamak. Tulumbada su kalmadı. İrrasyonel politikaların mucidi, uçağı havadayken, rasyonel politikalar güzellemesi yapmaya başladı. Samimiyetsizlik bunlarda diz boyu. Mış gibi yaparak, seçime kadar bu işi, aspirinle idare edebilir miyim diye bakıyorlar.

794 MİLYAR LİRALIK HARCAMA EK BÜTÇEDE YOK, BÜTÇE İÇİNDE BÜTÇE VAR

Ek bütçe dedikleri bir ucubeyi Meclis’e sundular. Getirdikleri ek bütçede, milletten toplayacakları 1 trilyon 150 milyarlık verginin karşılığına, 1 Trilyon 150 milyar liralık harcama yazmışlar. Neden? Çünkü yasal olarak ek bütçede açık getiremiyorlar. Ama ek yapılan harcamalara baktığımız zaman her şey var, ama kamu çalışanlarının maaş ve ücretlerine, emeklilerin aylıklarına, ikramiyelerine yapılan zamlar, sosyal güvenliğe devlet katkısındaki artış gibi, toplamda 794 milyar liralık harcama ek bütçede yok. Yani bütçenin içinde görünmeyen bir başka bütçe var.

BÜTÇE AÇIĞI KATLANACAK

Bunu, Cumhurbaşkanına verdikleri insaf dışı ödenek yazma yetkisiyle bütçeye, karşılığına gelir yazmadan yazacaklar. Yazdıkları bütçe açığını yani sene başında yazdıkları bütçe açığını ikiye katlayacaklar, rekor kıracaklar. Bir de bunu karşılasın diye Cumhurbaşkanına bir insafsız, net borçlanma yetkisini üçe katlayan bir yetki de veriyorlar. Memleketin bütçesini, kaderini tek kişinin iki dudağının arasına bırakıyorlar. Nerede kaldı millet iradesinin tecelligahı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bütçe hakkı… Torba yasayla kur korumalı mevduatın yükünü de Hazineden Merkez Bankası’na devrettiler. Bütçe açığının önemli bir bölümünü de para basarak karşılamak üzere yok ettiler. Anayasaya, yasalara aykırı, saydamlıktan, hesap vermekten uzak, bölük pörçük uygulamalarla, güveni artırmaları mümkün değil. Aksine bu uygulamalarla güveni daha da azaltıyorlar. Milletimize çıkacak faturayı, her gün biraz daha ağırlaştırıyorlar ve taşınamaz hale getiriyorlar.

İSVEÇ KONUSUNDA BEL KIRAN DÖNÜŞ

Daha önce de tulumbada su bittiğinde Erdoğan; “Bu can bu tende oldukça vermem” dediği rahibi, bir gecede ABD Başkanının makamına teslim etmişti. “Dinletiriz, gösteririz, ama vermeyiz” dediği, Cemal Kaşıkçı cinayetinin kanıtlarını, dosyasıyla Suudi Arabistan’a devretmişti. Kendi gazetecilerimiz zindanlarda çürürken, “Hiçbir surette iade etmeyiz, ben bu makamda olduğum sürece asla” dediği Alman vatandaşı Türk muhabiri, Merkel bastırınca apar topar Almanya’ya teslim etmişti. Ve şimdi daha 15 gün önce, İsveç’e “Boşuna uğraşma. Sen Kuran'ın yakılmasına müsaade ettiğin sürece biz sizin NATO'ya girmenize 'evet' demeyiz” diye meydanlarda caka satıyordu. Türkiye’ye gelecek İsveç heyetlerine, “Kusura bakmasınlar, yorulmasınlar. NATO’ya girmelerine izin vermeyiz” diyerek kapıdan kovalıyordu. Sonra bir baktık bir gecede çark etti.

ERDOĞAN’IN OĞLUNUN VAKIFLARIYLA ABA ALTINDAN SOPA GÖSTERDİLER

Şimdi yani böylesine bel kıran bir dönüş insana tulumbadaki su meselesi yanında, yabancı bir ajansın, NATO zirvesi öncesinde, Erdoğan’ın oğlunun kurduğu, Genel Başkanımızın da aileleri konuşmaya buradan başlayalım dediği, Manhattan’daki gökdeleni yapan vakıfla ilgili, yolsuzluk haberinin de etkili olduğunu düşündürüyor. Öyle gözüküyor ki birileri birilerinin adına aba altından sopa gösterince işler daha da hızlanıyor. Erdoğan İsveç’in NATO üyeliğine onay verdi. Nokta. Ama samimiyetsizlikte burada da zirve yapıyor. Tek bir imzayla, daha önce Meclis’in onayladığı İstanbul sözleşmesini bitiren, kibirli Erdoğan, İsveç’in NATO üyeliği konusunda “Yetki Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde” demeye başlıyor. Düne kadar tu-kaka olan AB üyeliği de birden torbadan çıkıverdi. Herhalde birileri ona geçmişte AB üyeliği gündemdeyken Türkiye’nin ne kadar rahat para bulduğunu anlatmış. Bir de bunu koyalım diyor şimdi, bir de bunu yapalım.

ERDOĞAN’IN SÜNGÜSÜ NE KADAR DÜŞECEK

Atalarımızın “borçlunun yalımı alçak olur” diye bir sözü var. Bunu boşa söylememişler. Seçimlerden önce, ekonomide yaptığı hataları şimdi dışarıdan alacağı borçla gizleyebilmek için bakalım Erdoğan süngüsünü daha ne kadar düşürecek? Bunu öğrenmek için, çok fazla beklemeyeceğiz. Şimdi Erdoğan Körfez yolcusu. Bakalım oralarda, para gelsin diye nelere evet diyecek? Borç almak için hangi emirleri alacak? Hep birlikte göreceğiz.

İTİBARDA KALMAK, İKTİDARDA KALMAKTAN ÖNEMLİ

Erdoğan döneminde, cari açık ve bütçe açığının yanında Türkiye’nin en önemli açıklarından biri de, itibar açığı oldu. Bir siyasetçi için, bir siyasi parti için “İktidarda” kalmak önemlidir. Ama İsmet Paşa’nın dediği gibi bundan çok daha önemli olan “İtibarda” kalmaktır. Bir hükümet için itibar, vatandaşına hak ettiği refahı sağlamakla, hakkı, hukuku, adaleti korumakla, insanlarına güven vermekle, onların ihtiyaç duyduğu hizmetleri en iyi bir şekilde sağlamakla ve tabi yaptıklarının da hesabını vermekle olur. Ülkemizi, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 15 sıra, Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 20 sıra, Dünya Mutluluk Endeksi’nde 43 sıra, İnsani Özgürlük Endeksi’nde 46 sıra gerileten, Erdoğan bunların hiçbirini yapmadı. Yapamaz.

MİLLETİN İRADESİ GASP EDİLDİ, TBMM BAŞKANI SEYRETTİ

Hukuk devletini bitirdi. Bu ülkede artık hakimler, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıları, Yargıtay dava daireleri, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını tanımıyor. Anayasa Mahkemesi’nin kararını uygulamayan, kamuoyundaki tartışmalı pek çok davaya imza atan hakim Adalet Bakan Yardımcısı yapılıyor. Şimdi buradan biz soruyoruz, şu kararlarını tanımadığınız Anayasa Mahkemesi, Zimbabve’nin Anayasa Mahkemesi mi? TİP Milletvekili Can Atalay’ın tahliye talebi, Anayasa Mahkemesi kararları ve yasalar ortadayken reddedildi. Milletin iradesi göz göre göre, aslında birbirlerini dengelemesi gereken, üç ayrı kuvvetten biri olan yargı tarafından gasp edildi. TBMM Başkanı da bunu seyretti. Biz buradan bir kere daha tekrarlıyoruz: Can Atalay serbest bırakılmalıdır. Bu yapılan sadece Can Atalay’ın değil, ona oy vererek Meclis’e gönderen tüm vatandaşlarımıza, milletin iradesine saygısızlıktır. Yargı iktidarın güdümünde oldukça, yolsuzluklar arşa varınca, hak, hukuk, adalet ayaklar altına alınınca, tabi Türkiye’nin dışarıda itibarının kırıntısı bile kalmamaktadır.

NATO TOPLANTISINDA HİÇ BİR ŞEYİ KABUL ETTİREMEMİŞİZ

Ondan sonra Erdoğan Avrupa Birliği’ne üyelik sorusu soran gazeteciye “Ağzın bal yesin” derken, İtalya Başbakanı da çıkıp, “Türkiye’nin AB üyeliğinin gündemin üst sırasında olmadığını” söylemektedir. NATO’daki ortaklarımız, Suriye’nin kuzeyindeki terör yuvalarını desteklememe konusunda, açık teminat vermeden, NATO bünyesinde kurulan bir koordinatörlükte caka satıyorlar. Siz İsveç’in NATO üyeliğinin önünü açarken, İsveç mahkemeleri, Litvanya dönüşü, uçağınızın tekeri yere değmeden, terör suçlamasıyla istediğiniz iki kişiyi iade etmeyeceğini açıklıyor. Öyle görünüyor ki siz bu NATO toplantısında hiçbir şeyi kabul ettirememişsiniz. Ama onların dayattığı ne varsa kabul etmek zorunda kalmışsınız. Çünkü tulumbada su bitti. Yönetiminizin itibar açığını arttırdıkça artırmışsınız. “Borç alanın, nasıl emir aldığını” göstermişsiniz.

EMEKLİ AYLIKLARI KONUSUNDA ALAYI SAMİMİYETSİZ ÇIKTI

Milletin sırtına 1 Trilyon liradan fazla vergiyi,  eli titremeden yükleyen bu hükümet, milyonlarca emekliye sıfır maaş artışı verdi. Oysa seçim öncesinde hükümet, emekli aylıklarında adaletsizliği gidermek için kademeli artış sözü vermişti. Yine Erdoğan emekli maaşlarının iyileştirilmesi için “Arkadaşlarına talimat verdiğini” söylemişti. Bahçeli de, memura verilen seyyanen zammın kök aylığa yansıyacak şekilde emekliye de uygulanmasını istemişti. Ama bütün bunların alayı olmadı, alayı samimiyetsiz çıktı. Biz haftalardır, “Gelin emeklilerimize hak ettikleri insanca yaşamı sağlayacak bir aylığı verelim. Bununla ilgili düzenlemeyi hep birlikte yapalım” dedik durduk. Dün akşam da, emeklileri enflasyona ezdirmemek için ve bir iyileştirme olması için önergemizi de verdik. Ama hükümetin büyük ortağı reddetti. Bu arada bu konuda sızlanıp duran küçüğü de görmezden geldi. O da dolaylı olarak reddetti.

EMEKLİLER EKONOMİK SOYKIRIMIN KURBANI OLACAK

Şimdi emeklilerin sadece bir kısmına verilen zam da, hükümetin getirdiği vergilerle, yapılan zamlarla, değer kaybeden Türk lirasıyla, yılsonuna kadar misliyle geri alınacak. Zam almayan emeklilerimiz de daha fazla ezilecek. Evet emeklilerimiz Erdoğan’ın, ekonomik soykırımının kurbanı olacak.

ROLLER BELLİ, TROLLER BELLİ

Hükümet, 8 ay sonra yapılacak seçimlere kadar, sebep olduğu ekonomik soykırım konuşulmasın diye, elinden geleni yapıyor. İlk hedefi; Cumhuriyet Halk Partisi, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu ve bize destek veren 25,5 milyon insanı dağıtmak, etkisizleştirmek, susturmak. İpe sapa gelmez iftiralarına yerde de gökte de devam ediyor. Yaklaşan yerel seçimlere giderken, milleti bölmek, beraberliğini bozmak istiyor. Roller de troller de belli. Feshane’de sergiler basılıyor. Festivaller iptal edilsin diye kampanyalar yapılıyor. Trollerin hedef gösterdiği sanatçıların, konserleri iptal ediliyor.

İDEOLOJİK VESAYETLE EĞİTİM SİSTEMİNİ MAHVETMEYİ SÜRDÜRÜYORLAR

Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturtulan zat, karma eğitimi tartışmaya açmaya çalışıyor. Sanki Türk eğitiminin en önemli sorunu buymuş gibi. Erdoğan’ın ortağı, Hizbullah’ı terör örgütü diye kabul etmeyen partinin milletvekili karma eğitime “dayatma” diyor. Bu hükümet ideolojik vesayetle eğitim sistemini mahvetmeyi sürdürüyor. Kız çocuklarını eğitimin dışında tutmanın peşindeler. Tekrar soruyorum, bu çağda Türk eğitiminin sorunu bu mu? Çağdışı kalmış kafalara eğitimi teslim ederseniz sonuçta bu oluyor. Ama biz zaman kaybediyoruz. Türkiye zaman kaybediyor. Orta gelir tuzağından bir türlü çıkamıyor.

AMAÇLARI MİLLETİ BÖLÜP EKONOMİK SOYKIRIMI UNUTTURMAK

Tabi bu oyunun içinde başka oyunlar da var. Hükümetin planı, yaşam biçimi farklılıkları üzerinden, milleti ayrıştırarak, bölerek, ekonomik soykırımı unutturmak, aradan sıyrılıvermek. Bunun için de yerel seçimlere kadar elinden geleni yapacağını görüyoruz.

CUMHUR İTTİFAKI’NA OY VERENLERİ DE SAFLARIMIZA BEKLİYORUZ

Türkiye’de 8 ay sonra yapılacak seçimler, çok önemli bir dönemeç. Artık bu ülkenin aydınlık yarınlarına inananlar, dayanışma içinde, yaklaşan seçimlere birlikte hazırlanmalıyız. Kendimize güveneceğiz. Birbirimizi suçlamayacağız. Birlikte doğruları bulacağız. Bize oy veren 25.5 milyon dahil, milletimizin hiçbir ferdinin hakkını yedirmeyeceğiz. Arkamızdaki desteği 30 milyona, 35 milyona çıkaracağız. Hükümetin uyguladığı ekonomik soykırımın, sığınmacı meselesine ikircikli yaklaşımının, İsveç’te Kuranı Kerim’in yakılmasından sonra ettiği sözleri, bir gecede yalayıp yutmasının, hayal kırıklığına uğrattığı, son seçimlerde AK Parti’ye ve Cumhur ittifakına oy veren yurttaşlarımızı da, bunun hesabını sormak için saflarımıza bekliyoruz. Despotlara, bölücülere, ülkemizin itibarına kastedenlere, ekonomik soykırım uygulayanlara, hukuk devletini tanımayanlara geçit vermeyeceğiz.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.

Soru- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Tuzla Belediye Başkanına hakaret iddiasıyla kamu görevlisine alenen hakaret suçundan 2 yıl 4 aya kadar hapis cezasıyla cezalandırılması istendi. Aynı zamanda da siyasi yasak istendi. Bu konudaki değerlendirmenizi alabilir miyiz?

Faik ÖZTRAK- Bu da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımıza daha önce yapılanlar gibi açılan bir kumpas davası. O toplantının videoları var. O toplantıdaki videolara bakıldığında Belediye Başkanımızın ortalığı sakinleştirmeye çalıştığı, sözlerinde de eleştiri dışında hiçbir hakaret olmadığı çok açık, net bir şekilde görülüyor.

Soru- Türkiye İşçi Partisi tarafından Hatay’dan milletvekili seçilen Can Atalay hala cezaevinde. Son olarak Yargıtay Atalay’ın tahliye edilmesi talebini de reddetti. CHP bu konuya tepkisini daha farklı şekillerde dile getirecek mi? Bu konuya ilişkin nasıl adımlar atılacak?

Faik ÖZTRAK- Can Atalay’ın şahsında millet iradesine yapılan bu suikasta karşı her türlü desteği verdik, vermeye de devam edeceğiz. Daha iki gün önce Genel Başkanımız, İl Başkanımız ve Genel Başkan Yardımlarımızla birlikte kendisini cezaevinde ziyaret etti. Millet iradesine kasteden bu yargı kararlarına karşı durmaya devam edeceğiz. Türkiye Millet Meclisi Başkanının da bu konuda harekete geçmesini bekliyoruz.

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları