loading
close
SON DAKİKALAR

CHP Sözcüsü Faik Öztrak; 'Seçim öncesinde ertelenen 20 milyar dolarlık gaz borcunun karşılığında, Putin’e hangi tavizleri verdiniz? Şimdi ne vereceksiniz?

CHP Sözcüsü Faik Öztrak; 'Seçim öncesinde ertelenen 20 milyar dolarlık gaz borcunun karşılığında, Putin’e hangi tavizleri verdiniz? Şimdi ne vereceksiniz?
Tarih: 04.09.2023 - 17:33
Kategori: Siyaset

Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsü Faik Öztrak, MYK gündemini kamuoyuyla paylaştı. Bugün Erdoğan, daha önce “Türkiye’ye gelecek” dediği Putin’in Ayağına gitti. Neden?

CHP MYK devam ederken Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak MYK gündemini kamuoyuyla paylaştı.

 

CHP Sözcüsü Faik Öztrak açıklamasında;

Değerli Basın Mensupları Merkez Yönetim Kurulu toplantımız sürüyor. Kurulumuzun gündeminde, bugün açıklanan korkunç enflasyon verileri, hayat pahalılığı ve işsizlikle mücadele konusunda yapılması gerekenler, hükümetin seçimden sonra başlattığı milletimizi adeta cendereye sokan uygulamalar, yaklaşan yerel seçimlerle ilgili hazırlıklar ve Partimizin kurultay süreci vardı.

Diğer taraftan, Kurulumuz Kerkük’te son yaşanan gelişmeleri de değerlendirdi. Türkmen soydaşlarımızın ata yurdu,Kerkük’te yaşanan olayları kaygıyla takip ediyoruz. Türkmenlerin Irak ve Kerkük’ün asli unsurlarından biri olduğunun bir kere daha altını çiziyoruz. Değişik etnik unsurların bir arada huzur içinde yaşadığı Kerkük’te olayların bir an önce sona ermesi için, tarafları sükûnete davet ediyoruz.

Ve son olarak Avrupa şampiyonu olan A Milli Kadın Voleybol Takımımızı Cumhuriyetin 100. Yılında kazandıkları büyük zafer için Tebrik ediyoruz. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin kadınları, Milletimize yeni bir gurur daha yaşattı. Kadın voleybol takımımız, 100. Yılında Cumhuriyetimizi taçlandırmayı sürdürdü. Filenin Sultanları bu şampiyonlukla, hepimizin göğsünü bir kere daha kabarttı. Her biri bizim gururumuz! İyi ki varlar!

Değerli Basın Mensupları,
Cumhuriyet Halk Partisi resmen, bundan tam bir asır önce 9 Eylül 1923’te kuruldu. Dünyanın en köklü partilerinden biri olan partimiz, bir ulusun emperyalizme karşı en onurlu bağımsızlık mücadelesini verdiği dönemde,Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk ve Kuvayımilliye ruhuyla, savaş meydanlarında kuruldu. Cumhuriyet Halk Partisi, sadece cumhuriyetin kuruluşunun partisi değil, bu ülkeyi ayağa kaldıran, dünyanın en saygın ülkeleri arasına sokan, Devrimlerin de partisidir.

Büyük Önderimiz, partimizin kurucusu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “Benim iki büyük eserim vardır, biri Türkiye Cumhuriyeti, diğeri Cumhuriyet Halk Partisi” diyerek, partimize ülkenin çimentosu olma, çağdaşlaşmanın lokomotifi olma misyonunu yüklemiştir.

Son yüz yılda, Cumhuriyetin, çok partili demokrasiye geçişin, emekçilerin sendikal haklarla, ülkemizin sosyal demokrasiyle tanışmasının altında, partimizin imzası vardır. Bu çatı altında bulunmaktan onur duyan bizler, partimizin 100. Yılını bu hafta sonu büyük bir coşkuyla kutlayacağız. Genel Başkan Yardımcımız Aysu Bankoğlu kendisinin koordinasyonunda, yapılacak 100. Yılımızı anma ve kutlama faaliyetleri hakkında, yarın sizlere açıklamalarda bulunacaktır.

Yine bugün Atamızın ifadesiyle, partimizin ilk kurultayı olan Sivas Kongresi’nin de 104. yıl dönümünü kutluyoruz. Bu vesileyle, Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bu toprakları bizlere vatan kılmak için canlarını ortaya koyan aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle ve minnetle anıyoruz.

Değerli Basın Mensupları,
Hazreti Mevlana, İnsanı bir ağaca benzetir. “Ağacın kökü, sözünde durmaktır” der. bu Hükümet bugüne kadar millete pek çok söz verdi. Bundan 12 yıl önce 2011 seçimlerine giderken, “2023’te milli geliri 2 trilyon dolara, kişi başına geliri ise 25 bin dolara” çıkaracağını vaat etti. Bu vaatleri devletin 10. Kalkınma Planı’na da yazdı. Resmi hedef haline getirdi. O dönem bu hedefler herkese makul göründü. Çünkü AK Parti iktidara geldiğinde ülke çok önemli bir krizi atlatmıştı. Ülkenin içeride ve dışarıda güven uyandıran bir programı vardı. Ekonomi hızla toparlanıyordu. Ancak 2013’ten sonra Erdoğan, kerameti kendinden menkul,
Kibirli yaklaşımıyla ülkeyi her gün zora soktu. Beceriksizliklerin sonunda hedefler şaşmaya başladı. Geçtiğimiz hafta 2023’ün ikinci üç ayına ilişkin Milli Gelir verileri açıklandı.

Yıllık milli gelir Erdoğan’ın taahhüdünün ancak yarısına ulaşabildi. Kişi başına gelir ise söz verdiğinin yarısına bile ulaşamadı.

Hiçbir ülkeye nasip olmayan konumuyla, bereketli topraklarıyla, yer altı kaynaklarıyla, üretime katılmayı bekleyen genç nüfusuyla, dünyanın her yerinde ter döken iş insanlarıyla, cefakar ve çalışkan çiftçisiyle, işçisiyle, emekçisiyle, büyük bir potansiyele sahip olan güzel ülkemiz, kötü yönetim nedeniyle, küresel ekonominin sunduğu fırsatları değerlendiremedi.

Kötü yönetim sonucunda, Türkiye önce “istihdamsız” “Vatandaşlarına iş imkanı sunmayan” büyümeyle tanıştı. Şimdi de üretmeden tüketmeye dayanan, diğer ülkelerin vatandaşlarını, ve yandaşlarını zengin ederken, vatandaşın cüzdanını boşaltan, sofrasındaki ekmeğini küçülten, aileleri borca batıran, bir avuç yandaşı varsıllaştıran “Milleti yoksullaştıran büyümeyle” tanıştık.

Evet, tabelada büyüme yazılı. Ama seçim döneminde Sonuna kadar açılan para musluklarına rağmen, Bu büyüme, ülkenin potansiyelinin altındadır.

Açıklanan büyümenin özelliği Tamamen iç talep çekişli olmasıdır. Dış açık büyümeyi son üç çeyrektir aşağı çekmektedir. Biz başka ülkelerin ürettiğini tüketiyoruz. Yabancılar kazanıyor biz yoksullaşıp borca batıyoruz.

Daha da önemlisi, sanayi katma değeri dört çeyrek üst üste geriledi. Böyle bir tabloyu daha önce, Ülkenin ve ekonominin büyük felaketler yaşadığı 1999 Marmara Depremi’nde, 2001 ve 2008 krizlerinde görmüştük.

Uzun dönemde Büyümenin ve rekabet gücünün En önemli belirleyicisi verimlilik artışıdır. Sanayisi küçülen bir ekonomi, verimliliğini artıramaz. Dışarıyla rekabet edemez.

Borçlanabildiği sürece tüketir. Borçlanamadığında ise “harç bitti, yapı paydos” der. Türkiye şimdi tam da bu noktadadır.

Değerli Basın Mensupları,
Bundan 2 yıl önce, “Faiz sebep, enflasyon netice” diyerek; Yeni bir ekonomi modeli uyguladığını iddia eden Erdoğan, Ne vadetmişti? Faiz düşecek, Rekabet gücümüz ve ihracat artacak, Biz üretip başka ülkelere satacaktık, Döviz kasası dolup taşacaktı. Enflasyon da düşecekti. Sonuç ne oldu? Korkunç bir hayat pahalılığı, Bozulan döviz dengesi, Merkez Bankası’nın tamtakır döviz kasası, Yandaşa verilen ucuz krediyle, Sahte gelirlerle hormonlanmış, Başka ülkelerin çiftçisini, emekçisini, iş insanını zengin eden İç talep çekişli bir büyüme. Seçimlere kadar milletin parasını har vurup harman savurarak, Yalanlarla, iftiralarla ve montaj videolarla, Gizlenen ekonomik krizin faturası şimdi milletimizin önünde.

Merkez Bankası’nın rezerv açığı 70 milyar dolara dayandı. Faizi 7,5 puan birden artırdıkları hafta bile 5 milyar dolardan fazla döviz sattılar. Yaptıkları hatalarla Türkiye’yi 50 sente muhtaç hale getirdiler. Saray kendini kurtarsın diye Halk Bankası’nı dolandırmakla suçladığı, Görevden aldığı bakanı, Mucize adam diye ekonominin başına atadı.

Onun ilk işi de, Saray’ın faiz politikasını irrasyonel ilan etmek oldu. En son da ittifak ortaklarından biri de
“Faiz sebep, Enflasyon netice modelinin gerçek olmadığı ortaya çıktı” dedi. Beceriksizlik, liyakatsizlik aleniyet kazandı. Koskoca ülkenin itibarını yerle bir ettiler. Döviz için Körfez Şeyhleri’nin, kralların ellerine kapandılar.

Onlardan, “Ben senin zenginini daha zengin etmek için para vermem. Para istiyorsan, Önce KKM’yi kaldır” cevabını aldılar.
Mucize çözüm diye getirdikleri KKM, oldu tu-kaka. Yetmedi IMF’nin kapısını çalıp Tanışma çayına davet ettiler.
Yetmedi, Bugün Erdoğan, daha önce “Türkiye’ye gelecek” dediği Putin’in Ayağına gitti. Neden? Seçim öncesinde ertelenen 20 milyar dolarlık gaz borcunun karşılığında, Putin’e hangi tavizleri verdiniz? Şimdi ne vereceksiniz? Hep söylüyoruz, Borç alan emir alır.

Değerli Basın Mensupları, “Faiz düşünce, inecek” dedikleri enflasyon, Faiz indirimleri başladığında yüzde 19’du; Bugün açıklanan verilere göre Ağustos ayı itibariyle yıllık enflasyon yüzde 59. Erdoğan’ın “Herkes hesabını 2023’te yüzde 20’ler seviyesinde enflasyona göre yapsın” Sözlerine kanan yurttaşlarımız perişan oldu. “Yeni ekonomi kadromuzun birinci önceliği enflasyon” sözleri de Üç ayda yalan oldu. Dahası Merkez Bankası Başkanı’nın, Yılsonu için önce yüzde 58 dediği, Sonra yüzde 62’ye çıkardığı enflasyon beklentisi de, Açıklamanın mürekkebi kurumadan hayal oldu. Tabi tüm bunlar, Artık hiçbir verisine güven kalmayan, TÜİK’in makyajlı verilerine göre… Diğer taraftan, Bu ay, aylık veriye baktığımızda, TÜİK enflasyonda İTO’yu ve ilk kez EN-AG’ı solladı. Bu, “Rasyonelleşme” sürecinde TÜİK’in makyaj ağırlığını azaltmaya başladığı izlenimini verebilir. Ancak bunun güven verebilmesi için, Rakamlardaki makyajın, Geriye doğru da temizlenmesi gerekiyor. Bu, doğru kararlar alabilmek için şart. Nitekim, TÜİK’in makyajlı verilerine göre bile Son bir yılda Dana eti fiyatı yüzde 121, Meyve fiyatları yüzde 99,8 Sebze fiyatları yüzde 80,8 artmış. Dünyada gıda enflasyonunda en önlerdeyiz.

Ama çiftçinin, besicinin durumu her geçen gün kötüye gidiyor. Meyvenin, sebzenin, etin fiyatı ikiye katlanmış ama Üretici perişan. Maliyetler son hızla artarken, Fiyatlar geçen senenin bile altına düşmüş Balıkesir Burhaniye’de çiftçi, “Köylüyü hor görmeyin. Üretin diye yalvaracaksınız ama üretmeyeceğiz. Samimi olarak söylüyorum, üretmeyeceğiz” diye bağırıyor. Konya Ereğli’de domates üreticisi, “Erdoğan duysun biz çiftçiliği bırakıyoruz” diyerek Ürettikleri domatesleri yerlere döküyor. Tarım, tüm dünyada stratejik sektördür. Tarımda politikasızlık, ülkenin geleceğini ateşe atmaktır. Buradan Konya Belediyesi’ne de sesleniyoruz. Konya’da çiftçi su için yolları kapatıyor, “Biz sandıkta oyumuzu kullandık, ama hani? Şimdi herkes goygoy yapıyor” diye tepkisini dile getiriyor. Para etmeyen ürünlerini sokaklara saçılıyor. Belli ki, Hükümetten çiftçiye bir fayda yok. Bari bu domatesleri siz alın, Hemşerilerinize dağıtın. Hem çiftçinin hem de Konyalının yüzü gülsün.

Değerli Basın Mensupları, Vatandaşın derdi bir değil, bin değil. Okulların açılmasının eli kulağında, çantası, kıyafeti, eşofmanı, ayakkabısı, kırtasiyesi, her şeyin fiyatı katlanmış. Bir çocuğun okula başlama maliyeti 5 bin lirayı buluyor. Başkentte okul servis ücretleri yüzde 70 artmış. Daha bunun harçlığı var. Var oğlu var… Yumurtanın fiyatı, Bir yılda 2 liradan 3 lira 20 kuruşa çıkmış. Beyaz peynir yüzde 87 zamlanmış. Çocuklara, Sabah okula giderken bir kahvaltı ettirmek bile Küçük bir servete mal oluyor. Veliler kara kara düşünüyor. Ama sadece veliler değil, Artık 9-10 yaşında el kadar çocuklar bile Ekonomiden, döviz kurundan konuşuyor. 13-14 yaşlarına geldiklerinde, Konu işsizliğe dönüyor. Çocuklar, İş bulabilmelerini sağlayacak bir eğitim almak için Yarış atı gibi sınavdan sınava koşuyor. Test kitaplarının fiyatı almış başını gitmiş, Pek çok çocuk ona da ulaşamıyor. Sınavları kazanıp okulları okumak da İş bulmaya yetmiyor. Bugün Türkiye’de üniversite mezunu işsiz sayısı 1 milyon civarında. Her beş gencimizden biri Ne bir işte çalışıyor, ne de okulda okuyor.

Üyesi olduğumuz Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nda Ev genci oranının en yüksek olduğu 3 ülkeden biriyiz. İşsiz sayımız 9 milyona dayanmış. Bizdeki işsiz sayısı dünya üzerindeki 98 ülkenin nüfusunu aşmış. Ülkeyi hayat pahalılığının yanında işsizlik de kavuruyor, Batman’da 23 kişilik temizlik işçisi kadrosu ilanına 2 bin 713 kişi başvuruyor, Ama sarayın kibirlisi hala çıkıp, İstihdamda, üretimde başarı masalları anlatıyor. Bu hayat pahalılığında, Vatandaşın tek çaresi borçlanmak. Seçim öncesinden bu yana geçen 4 ayda, Vatandaşların kredi ve kredi kartı borcu toplamı 351 milyar lira artışla 2 trilyon 324 milyar liraya ulaştı. Bu olağan üstü bir seviye. Pahalılık artıyor, borçlar artıyor, Ama gelirler reel olarak azalıyor.

Maaş hiçbir şeye yetmiyor. Vatandaş tam bir kabus yaşıyor. Ülkede sosyal riskler her geçen gün artıyor.

Değerli Basın Mensupları, Bir Hükümetin bir millete yapabileceği en büyük kötülük Çocuklarının yüzündeki gülüşü, Gençlerin geleceğe dair umutlarını çalmaktır. Bizdeki Hükümet tam olarak bunu yapmıştır.

Ama Victor Hugo’nun dediği gibi, Millete karşı işlenen hiçbir suç zaman aşımına uğramaz, “Milletin alameti, Bir mendilin üzerinden markası sökülüp atılır gibi Sökülüp atılamaz.”

Bu beceriksizliğin müsebbibi ve şürekası, Ülkeyi yönetmeyi beceremeyince, Algıyı yönetmekle meşguller. Gerçeklerin ötesinde, Hakikat güneşinin parlamadığı, Bambaşka bir dünyada yaşıyorlar. Milleti de bu hayal aleminde yaşamaya zorluyorlar. O dünyada hiçbir şeye “zam” yok, “Kısa süreli, geçici fiyat ayarlamaları” var. Milletin ucuza aldığı “çürük” meyve sebze yok. Onun yerine “çıkma” sebze meyve var. İnsanlar çarşıda pazarda, Oto sanayinde çıkma parça peşinde koşar gibi, “Çıkma” ucuz meyve sebze peşinde koşuyor. Bu çıkmalar, markete geldiğinde isim değiştiriyor. Adı “Fazla olgunlaşmış” meyve sebze oluyor. Bu ülkenin vatandaşlarını, Çürümeye yüz tutmuş, Satılmasa çöpe gidecek meyve-sebze peşinde, Koşar hale düşürdüler. Bu millete, Marketin kapısındaki çöpün önünde, Atılacakların içinden işe yarayabilecekleri seçip evine götürmek için saatlerce beklemeyi reva gördüler.

En nezih, refahı yüksek sayılan semtlerde bile, çöp başında bekleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Ama sarayın kibirlisine göre, hükümetin bu rezalette hiçbir suçu günahı yok, bütün suç, bütün günah “Fahiş fiyat uygulayan” satıcılarda…

Milletimize soruyoruz; “Bu ülke bu hale geldiyse, Anadolu’daki vatandaşım, Konteynerlerden evine çöp rızık topluyorsa, Hafta pazarlarının atıklarını toplayıp evine götürüyorsa, İnsanlar evinin kirasını, faturasını ödeyemiyorsa, Çalışanların yarısından fazlası Açlık sınırının, Çok daha fazlası yoksulluk sınırının altındaysa, Ve artık ‘yandım Allah’ diyen vatandaşa Ters kelepçe takılıyorsa,
Bu ülkeyi bu hale kim getirdi? Erdoğan’ın safsataları getirmedi mi? Erdoğan ve şürekası Bunun sorumluluğunu taşımıyor mu?”

Değerli Basın Mensupları, Erdoğan depremzedelere konut yapma konusunda da, Sözlerini yerine getiremiyor. Böyle olunca da yine sorumluluğu başkalarına atmaya uğraşıyor. “Muhalefet depremzedelere bedava ev vermedi” diye bağırıyor. İnsaf! Madem iktidarsınız, o zaman muktedir olacaksınız. Sizin imar barışlarınız nedeniyle, Atadığınız memurların incelemeden attığı imzalar nedeniyle, 21 yıllık iktidarınızda Bir türlü gerçekleştirmediğiniz kentsel dönüşüm nedeniyle, milletin evi başına yıkılmış.

Anayasa açık: Sizin bu evleri sadece yapmanız değil Vatandaşa parasız vermeniz de gerekiyor. Yapamıyorsunuz, çıkıyorsunuz “Muhalefet nerede?” diyorsunuz. Yapamayacaksanız, Bir an evvel inin aşağı, biz gelip yapalım. Size nasıl yapılacağını gösterelim.

Erdoğan aynı konuşmasında, Grup Başkanvekilimiz, Kadın Kolları Başkanımız ve kadın milletvekillerimiz, Daha birkaç gün önce deprem bölgesinde değilmiş gibi, muhalefeti deprem bölgesini unutmakla suçluyor. Bu kadarına da hakikaten pes doğrusu!

Ancak bu gerçek ötesi popülist söylem, Deprem bölgesiyle ve Erdoğan’la da sınırlı değil. Yüzbinlerce öğretmen atanmamış, Özel okullarda insanlık dışı ücretlerle çalıştırılıyor. Atanabilen öğretmen yoksulluk sınırı altındaki maaşıyla ayın sonunu getirmeye çalışıyor.

Erdoğan’ın oğlu Bilal Bey’in, “İdealist değilsiniz, Memur olmak için öğretmen oluyorsunuz”

Ama Erdoğan’ın oğlu Bilal Bey’in, “İdealist değilsiniz, Memur olmak için öğretmen oluyorsunuz” suçlamalarına maruz kalıyor. Mahdum Bey’e sormak lazım; Babanızın sarayında, onun kurduğu vakıflarda keyif sürerken siz ne kadar idealistsiniz?

Bu ülkenin yetişmiş evlatları yurt dışına gidiyor. Yerlerini Ortadoğu ülkelerinden gelen sığınmacılar alıyor. Millet olarak sadece yetişmiş nüfusumuzu değil, Kendi topraklarımız üzerindeki nüfuzumuzu da kaybediyoruz. Ama İçişleri Bakanı oralı değil… “Arap kardeşlerim, dostlarım gelsin. Onları istiyorum” diye açıklamalar yapıyor.

Bu ucube rejimin Haksızlığı, hukuksuzluğu, adaletsizliği Milletin canına tak etti. Öyle ki artık vali yardımcıları da, Din kisvesi altında yapılan hırsızlıklara, Sosyal medyadan “Kefen paranız olsun inşallah” diye isyan ediyor. Sokaklar vahşi batıya dönmüşken, Gazeteci Merdan Yanardağ ve Barış Pehlivan Hukuk eğilip bükülerek, Sosyal medya troll kampanyalarıyla içeri atılıyor.

Adli yılın açılışında konuşan Baro başkanının Bizzat Cumhurbaşkanı tarafından sesi kısılıyor.

İstanbul Valisi göreve gelmesinin üzerinden Daha birkaç ay geçmişken İlk iş olarak, “Halka açık yerlerde içki içilmesinin önlenmesi için” Önceden var olan genelgeyi hatırlatan bir yazı yazıyor.

Bugün bu ülkede Yetersiz mesleki eğitim nedeniyle Gençler iş, İşverenler çalıştıracak nitelikli eleman bulamıyor. Milli Eğitim Bakanı, Ülkede ihtiyaç duyulan işgücünün Nasıl yetiştirileceğine kafa yoracağına, İmam-Hatipleri “Dünyaya model olarak sunmanın” peşine düşüyor. Karma eğitim de büyük bir saldırı altında.

Bize gurur yaşatan sporcularımız, İktidar yanlısı kerameti kendinden menkul ahlak bekçilerinin Sosyal medya trollerinin hedefi oluyor.

Ahlaki erozyona uğramış AK Partili sabık belediye başkanı, Grup Başkanvekilimizin iki küçük kızına dil uzatmaya cüret ediyor. Bu nasıl bir rezalettir. Bu nasıl bir ahlaksızlıktır.

Ülkemiz Yerel seçimlere adım adım ilerlerken Yaşam tarzlarının siyasete malzeme edildiği Milleti bölen, ağır bir tabloyla karşı karşıyayız. Bunu Hükümet bile isteye yapıyor. Çünkü, sarpa saran ekonomik gidişat, ekonomik soykırım zam, zulüm konuşulmasın istiyor.

Ama bu böyle gidemez, artık bütün gücümüzle silkinip ayağa kalkmak zorundayız. Bu sürdürülemez gidiş, bu nobranlık karşısında, kırıldım, küstüm, üzüldüm diye mücadeleyi bırakamayız. Ayağa kalkacağız, birlik olacağız, bu gidişe hep beraber dur diyeceğiz. Yaklaşan yerel seçimlerde önceki seçimde kazandığımız belediyelere yenilerini ekleyeceğiz.

Biz CHP’li başkanlarca yönetilen belediyelerde sosyal demokrat belediyeciliğin en güzel örneklerini veriyoruz. “Her vatandaşımız En iyi hizmete layıktır” diyor, önümüzdeki seçimler için bütün büyükşehir belediyelerini kazanma iddiamızı ortaya koyuyoruz. Son yerel yönetim seçimlerinde büyük bir zafer kazandık, şimdi bir kere daha, çok daha iyisini yapacağız.

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları