loading
close
SON DAKİKALAR

CHP Sözcüsü Öztrak: Bazı güdük beyinler, Atatürk’ü yok sayarak onun büyüklüğünü karartabileceklerini sanıyor

CHP Sözcüsü Öztrak: Bazı güdük beyinler, Atatürk’ü yok sayarak onun büyüklüğünü karartabileceklerini sanıyor
Tarih: 20.08.2021 - 16:22
Kategori: Siyaset

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanlığı Saray'ında Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed ile düzenlediği ortak basın toplantısı sırasında Ahmed'in, Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili sözlerinin sansürlenmesini eleştirdi. ...

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, gerçekleştirdiği basın açıklamasında Atatürk ile ilgili sözlerin sansürlenmesiyle ilgili  "Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet, taşıyıcı kolonlarına vurulan onca darbeye rağmen, hala dimdik ayakta duruyor. Ama hâlâ bazı güdük beyinler, Atatürk’ü yok sayarak, görmezden gelerek, onun büyüklüğünü karartabileceklerini sanıyorlar" ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün İzmir’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

Hukuksuzluk, kural tanımazlık, öngörüsüzlük, plansızlık, tek bir kişinin ağır vesayeti, yönetimde keyfilik, savrulma, kurumsal çöküş, tüm bunlar yaşadığımız felaketlerin yıkıcı etkilerini arttırıyor. Devlet yönetimindeki kriz gün geliyor canımızı alıyor, gün geliyor malımıza çöküyor, gün geliyor geleceğimizi çalıyor, gün geliyor devletimizin namusu olan sınırlarımızı tehdit ediyor.

 ÖLEN ÖLDÜĞÜYLE, YANAN YANDIĞIYLA KALDI

Gören gözler, hisseden kalpler için apaçık deliller ortada. Son bir ayda yaşadıklarımıza bir bakın. Bir yanda kendi şatafatı ve sözde itibarı için 13 uçaklık filo kuran, diğer yanda ülkesinin güzelim ormanları için devlete tek bir yangın söndürme uçağı bile almayan, himayesindeki Türk Hava Kurumunun Ateş Kuşlarını hangarlarda çürüten bir kibir abidesi var. Sonuç; 20 yılda yanan kadar ormanımız iki haftada yanıyor. 8 yurttaşımız alevlerde can verdi. Yunanistan’da da orman yangını oldu. Yangın helikopterini hazır edemeyen komutan, yangınlara zamanında müdahale edemeyen Bakan Yardımcısı çıktı istifa etti. Yetmedi Yunan Başbakanı Yunan halkından zararları engelleyemediği için özür diledi. Erdoğan ve hükümeti geçtik özür dilemeyi bir yana, “yangınla mücadelede en başarılı biziz” diye caka satarken diğer yanda 10 parmaklarında 10 kara suçlamadıkları kimseyi bırakmadılar. Kayıplarımızdan dolayı ne Erdoğan’ın, ne de hükümetinin yüzü kızardı. Ölen öldüğüyle, yanan yandığıyla kaldı.

HAVAYA BAKIP ISLIK ÇALIYORLAR

Erdoğan ve onun temsil ettiği zihniyet 25 yıl İstanbul yönetti, 19 yıldır da Türkiye’yi yönetiyor. Bu zihniyetin temsil ettiği rant ve talan hırsı İstanbul’a ihanet etti. Karadeniz’de dere yataklarında sel olup onlarca vatandaşımızı yuttu. Yurttaşlarımızın cansız bedenleri tomrukların arasından toplandı. Onlarca yurttaşımız hala ortada yok kayıp. O çok katlı binaları dere yataklarına kim inşa ettirdi, o binalara kim izin verdi, o tomruk depolarını dere yatağına kim yaptırdı diye soruyoruz 19 yıldır ülkeyi yönetenler buna cevap vermiyorlar. Havaya bakıyorlar ıslık çalıyorlar.

DERE YATAĞIYLA KİM OYNADI

Erdoğan, “Sen, ben bizim oğlan” topladığı besleme kalemlerin çanak sorularına, önceden hazırlanıp, arkaya asılmış cevapları okuyor. Cevaplarda şöyle; “Dere yatağıyla oynamışlar” diyor. Kim oynamış? Bu ülkede hükümet kim? Bu memleketi kim yönetiyor? Beyefendi kimi, kime şikâyet ediyorsunuz? Dere yatağıyla kim oynadı? Buna kim göz yumdu? Dere yatağıyla oynayanlara ne yapacaksınız? Sorumluları yargıya teslim edecek misiniz? Elbette hiçbir şey yapmayacaksınız. Ölen öldüğüyle, kalan da acısıyla kalacak. “Öfke ve kibir, aklı zail edermiş.” İş ABD Başkanıyla görüşmeye gelince, “İlla Dışişleri yetkilisinin olması mı lazım? Ben var mıyım orada, Dışişleri kime bağlı, bana bağlı” diye afra tafra yapacaksın. Ama iş, ormanlardaki yangınları söndüremeye gelince, “İtfaiyeleriniz neredeydi?” diyerek, Belediyelerimizden, Cumhuriyet Halk Partili Belediyelerden hesap sormaya kalkacaksın. Sel felaketine uğrayan yerlerde de “Dere yatağıyla oynamışlar” diyerek havaya bakacaksın.

SİZ ÇAY PAKETİ ATARKEN BİZ YANGINA SU ATIYORDUK

Beyefendi siz milletin üstüne çay paketi atarken, bizim belediyelerimiz, Genel Başkanımızın direktifleriyle yangına su atıyordu. İstanbul’dan, Ankara’dan, Tekirdağ’dan, Mersin’den, Adana’dan yurdun dört bir yanından gelen tüm belediyelerimiz, Antalya’ya, Muğla’ya yanan ormanlar için yardıma koştu. 267 tane araç 792 personelle yangın söndürmeye destek verdi. Felaketzedelere; içme suyu, gıda, hayvan yemi, çocuk maması, mobil mutfak TIR’ları, beyaz eşya, ev eşyası, kıyafet ve çeşitli malzemeler gönderdiler. Yine belediyelerimiz aynı şekilde, sel felaketinin yaralarını sarmak için de canla başla çalıştılar. Sel bölgelerine; 335 araç, 518 personel desteği gönderdiler. 45 TIR içme suyunu, 20 bin gıda kolisini, 2 mutfak TIR’ını, 8 TIR temizlik malzemesini, binlerce kıyafet ve çeşitli malzemeyi felaketzedelere ulaştırdılar.

İNSAF İMANIN YARISI

Ama anlaşılıyor ki Erdoğan’da, “Ne hakikatleri tasdik edecek bir kalp, ne de ikrar edecek bir dil kalmış.” Biz bunlar için bir teşekkür beklemiyoruz. Fakat beyefendi teşekkür edeceğine, suçluyor, hakaret ediyor. Ne demiş atalarımız; “İnsaf imanın yarısıdır.” Biliriz insafını kaybeden, kolay kolay iflah olmaz. Ama olsun varsın, Erdoğan bilmezse, milletimiz bilir. Milletimiz herkesin ne yaptığını görür. Beceriksizleri, liyakatsizleri, kendilerine hizmet etmeyenleri yerli yerine oturtmak için, sabırsızlıkla bekleyen milletimiz cevabını da sandıkta Erdoğan’a verir.

TÜRKİYE 13. CUMHURBAŞKANIYLA BİRLİK OLACAK

Bahta sormuşlar… “Kuş olsan nereye konarsın?” diye. O da “birliğin ve dirliğin olduğu yere” demiş. Milletimizin bahtını karartan, millet selde cenazesini ararken, cami avlusundan, milletimizi “siz, biz” diye parçalayan Erdoğan, şimdi çıkmış, “Biz ne zaman birlik olacağız?” diye soruyor. Cevap çok basit… Türkiye’nin varlığını ve birliğini temsil edecek, tarafsızlık yeminine sadık kalacak, 84 milyonu kucaklayacak, öfke ve nefretle değil, herkesle sevgi ve nezaket diliyle konuşacak, 13. Cumhurbaşkanımızı seçtiğimiz zaman! Merak etmesin. Allah’ın izniyle, milletimizin teveccühüyle, birlik ve dirliğimizin sağlanacağı, milletimizin bahtının açılacağı, o günlere az kaldı.

PABUCUN PAHALI OLDUĞUNU ANLAMAYA YENİ BAŞLADI

Atalarımız, “Arsız güçlü olunca, haklıyı suçlu çıkarmaya çalışır” demiş. Ne yazık ki bu sözü bugünlerde sık sık tekrarlamak zorunda kalıyorum. Bu ülkede, “128 Milyar dolar nerede” diye pankart asmak suç olmuştu. Şimdi de, “Sınır namustur” diye pankart asmak suç oldu. Ama kafa koparan, kadınları köleleştiren, hukukumuza göre hala terörist olan, Taliban’a yağcılık yapmak suç değil… Aylardır genç Afgan erkeklerinden oluşan taburlar, son derece düzenli, son derece organize bir şekilde, akın akın ülkemize geliyor. Milletimiz sesini yükseltene, Genel Başkanımız bu işgale sert tepki gösterene kadar, Erdoğan bu organize işgal girişiminde son derece sessizdi. Beyefendi şimdi yavaş yavaş, pabucun pahalı olduğunu anlamaya başladı.

BEL KIRAN ÇARK

Birkaç gün önce, “Finansı iyi yönettiğimiz için, mültecileri almaya devam edeceğiz” derken, dün bu sefer çıktı, “Türkiye’nin Avrupa’nın mülteci ambarı olmak gibi, bir görevi, sorumluluğu, mecburiyeti yoktur” deyiverdi. Yani bel kıran çark bu değildir de ne denir, nedir? Geçmiş olsun! Adama “Badel harabül Basra” derler. Yani milyonlarca sığınmacı ülkemize geldikten sonra, Basra harap olduktan sonra… Bir de dün çıkmış, “Düzensiz göçmenlerin huzursuzluk yarattığının farkındayız” diyor. Akşam yemeğinden sonra günaydın… Siz bu insanların akın akın ülkemize gelmemesi için gelenlerin huzursuzluk yaratmaması için ne yaptınız? Siz tüm meselelerde olduğu gibi sığınmacı meselesini de yönetemediniz. Tabi o zamanda huzursuzluk çıkar.

AVRUPA TÜRKİYE’Yİ MÜLTECİ AMBARI OLARAK KULLANIYOR

Türkiye Erdoğan Hükümetlerinin yanlış hesap ve politikaları sayesinde dünya üzerinde, en fazla sığınmacı ve göçmene ev sahipliği yapan ülke oldu. 2016’da; 6 milyar Avro karşılığında, Türkiye’yi Avrupa’nın göçmen ve mülteci gettosu yapmak için, Avrupa Birliği’yle el sıkışan; bizim Genel Başkanımız değildi, CHP de değildi, sizdiniz siz Sayın Erdoğan! Şimdi bazı Alman milletvekilleri, “Parayı biz verdik” diyerek, bu meselelerde, sosyal medyadan ahkâm kesip, rahat rahat küstahlık yapabiliyor… Ama nedense hükümetin gıkı çıkmıyor… Çünkü parayı veren, gerçekten düdüğü çalıyor… Avrupa, Türkiye’yi bir mülteci ambarı gibi kullanıyor. Hükümetin yaptığı gibi sığınmacıları, mültecileri kontrolsüz şekilde almıyor. İlkin ekonomisinin, sosyal dengelerinin kaç mülteciyi taşıyabileceğine karar veriyor. “Benim vatandaşlarımın güvenliği ve rahatlığı önceliklidir” diyor. Alacaklarına sıkı bir güvenlik kontrolü uyguluyor. Terör, uyuşturucu gibi güvenlik sorunu olanları hiç almıyor. Avrupa’ya uyum sağlayamayacakları da almıyor. Avrupa, meslek sahibi olanları, parası olanları, uyum sağlayacakları seçiyor, kalanları da bize yani Türkiye’ye bırakıyor.

GÜNÜN SONUNDA, LAF KARIN DOYURMUYOR

Avrupa bunları yaparken, Erdoğan son on yılda ne yaptı? Sınırlarımızı sonuna kadar açtı. Suriye’ye açık kapı politikası uyguladı. Gelenleri şehirlerimize sahipsiz bir şekilde gönderdi. Şehirlerimizde Suriyeli gettoları oluştu. Gelenler patronlar için ucuz işgücü, mafya ve çeteler için insan kaynağı, terör örgütleri için eleman deposu oldu. Erdoğan sığınmacılar ile bu ülkenin yurttaşlarını ucuz işçilikte ve yoksullukta eşitledi. Tüm bunların üzerini de “ümmet kardeşliği”, “Muhacir-Ensar” laflarıyla örtmeye çalıştı. Ama günün sonunda, bu lafların milletin karnının doyurmadığını gördü. Şimdi çıkmış, “Türkiye’ye sosyal uyum sağlayamayan Suriyelileri, kendi ülkelerindeki iyileşmeye paralel şekilde, evlerine döndürmeye yardımcı olmak da, sorumluluğumuzun bir gereğidir” diyor. Çarkın bu kadarına da pes.

BOP EŞ BAŞKANI BU İŞİ ÇÖZEMEZ

“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde…” 10 yıldır aklınız neredeydi? Bunu söylemek için, illaki Genel Başkanımızın, “Suriyelileri davulla zurnayla ülkelerine göndereceğiz, yolcu edeceğiz” demesi mi gerekiyordu. Bu meseleyi, Büyük Ortadoğu ve Genişletilmiş Kuzey Afrika Projesi Eş Başkanı olan Erdoğan ve hükümetleri asla çözemez. Çünkü onlar bu meselede taraf. Bu meselenin bir parçası… Sorunun parçası olanlar, çözümün parçası olamaz. Milletimiz müsterih olsun… Biz bu meseleyi Müdafaa-i Hukuk ruhuyla, Kuvvayımilliye anlayışıyla, siyasetle, diplomasiyle, stratejiyle, devlet aklıyla en çok iki yıl içinde çözeceğiz. Ülkemizde 10 yıldır misafir ettiğimiz Suriyeli misafirlerimizi, ülkelerine, davulla, zurnayla, güven içinde, sağ salim uğurlayacağız. Bu dayanılmaz yükü, artık milletimizin sırtından kaldıracağız.

HUKUKUMUZA GÖRE TALİBAN HALA TERÖR ÖRGÜTÜ

Taliban’ın Kabil’e hızla girmesiyle beraber, Erdoğan’ın Biden ile gizli saklı yürüttüğü, Kabil Havalimanı’na Mehmetçiğimizi nöbetçi yazdırma planı şimdilik suya düştü. Ama BOP Eş Başkanı Erdoğan, Egemen güçlerin Afganistan’daki taşeronluğunu kapmak için, çok kararlı görünüyor. Bizim hukukumuza göre Taliban hala terörist bir örgüt. Son 20 yıldır, Taliban’a karşı kurulan koalisyonda yer alan, Taliban’ı terör örgütü ilan eden, Taliban liderlerinin mal varlığına el koymak için, TBMM’den yasalar çıkaran Erdoğan’ın teröristlerle şimdi el sıkışmak için gösterdiği heyecan neyin nesi? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu… Erdoğan, sokakta infaz yapan, kadınları köle eden Taliban ile temas kurabilmek için çırpınıyor. “Birbirimizi anlarız”, “Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanımız yok”, “Liderleriyle görüşebilirim” diyebiliyor. “Türkiye’nin Afganistan’daki askeri varlığı, yeni yönetimin uluslararası alanda elini güçlendirir” diyerek, Taliban’ı meşrulaştırmaya kalkıyor. Allah aşkına! Size Taliban’ı meşrulaştırma görevini kim verdi? Askerimiz Taliban’a destek için orada olacaksa, acaba kime karşı olacak?

BİR KERE DAHA UYARIYORUZ: YANLIŞ YAPIYORSUNUZ

Sizi bir kere daha uyarıyoruz: Yanlış yapıyorsunuz! Size düşen Afganistan’da taraf olmak değildir. Taliban şakşakçılığından fayda gelmez. Türkiye tüm Afgan halkını kucaklamalıdır. Ancak o zaman sorunun çözümüne katkımız olur. Erdoğan hem milletimizin aklıyla alay ediyor. Hem de Taliban’ın gadrine ve zulmüne uğramış, tüm Afganların kalbini kırıyor. 648 askerimiz hala Afganistan’da… TBMM, NATO görevi kapsamında, Mehmetçiğimizin Afganistan’a gitmesine izin vermişti. NATO’nun buradaki görevi, 1 Eylül’de resmen bitiyor. TBMM’nin hükümete verdiği izin de, 1 Eylül’de fiilen sona eriyor. Taliban da “1 Eylül’e kadar askerlerinizi çekin” diyor. Artık daha fazla oyalanmayın. 648 askerimizi ülkemize sağ salim geri getirin. Aksi halde Mehmetçiğimizin burnu kanarsa, sorumlusu siz olacaksınız.

YEL KAYADAN NE ALIR, ALSA ALSA TOZ ALIR

Bölgemizde son 10 yıldır yaşananlar, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün nasıl feraset sahibi büyük bir devlet adamı, nasıl bir deha olduğunu, cümle âleme bir kez daha gösterdi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet, taşıyıcı kolonlarına vurulan onca darbeye rağmen, hala dimdik ayakta. Ama bazı güdük beyinler, Atatürk’ü yok sayarak, görmezden gelerek, onun büyüklüğünü karartabileceklerini sanıyorlar. En son, Etiyopya Başbakanı Türkiye’deydi. Başbakanın, “Büyük reformist ve karizmatik lider Mustafa Kemal Atatürk” sözlerine, Saray’ın tercümanı sansür uyguladı. Herhalde tercüman Erdoğan’ın tansiyonunu çıkarmak istemedi. Ne diyelim, yel kayadan ne alır? Alsa alsa toz alır. Allah bunlara tez elden akıl, fikir versin.

EMEKÇİLER ÖLÜRKEN VİCDANINIZ NEREDEYDİ

“İnsanı insan yapan en önemli cevher, vicdan ve merhamettir.” Erdoğan’da 19 yıllık yönetimin sonuna gelince, anlaşılan aklı başına geldi. Şimdilerde “Vahşi büyüme değil, merhametli büyüme” demeye başladı. Erdoğan’ın iş başı yaptığı ilk günden bu yana, bu ülkede maden ocaklarında, kamyon kasalarında, gökdelen inşaatlarında, tersanelerde 27 bin 617 emekçimiz, iş cinayetlerine kurban gitti. Bu cinayetler de; ya işin fıtratına bağlandı. Ya da kadere… Peki, bu kadar emekçi cinayete kurban giderken, merhametiniz, vicdanınız o neredeydi? Yine yaylalarımız, derelerimiz, ormanlarımız, denizlerimiz rant hırsıyla talan edilirken, eşsiz doğal kaynaklarımız tüketilirken, İstanbul’a ihanet edilirken, Talan İstanbul’la ihanet devam derken, vicdanınız, merhametiniz neredeydi?

İNSANLAR KENDİNİ YAKARKEN VİCDANINIZ NEREDEYDİ

Bu ülkede halen 9 milyonun üzerinde işsizimiz var. Çok değil, üç yıl önce, 2018’in ikinci üç ayında bu sayı 5 milyon 314 bindi. Sadece son üç yılda 3 milyon 700 bin yurttaşımız, işsizler ordusuna katıldı. Millet işsizlikten kırıldı, kendini yaktı. Bu ülkenin gençleri çalışacak tek bir iş bulamazken, Sarayın beslemelerine üçer beşer yerden, üçer, beşer maaş bağlandı. Tüm bunlar olurken merhametiniz, vicdanınız neredeydi? Merhametli büyüme kimseyi geride bırakmayan, kimseyi dışlamayan büyümedir. Ama bu ülkede 17 milyon 921 bin yurttaşımız yoksul. Yani büyüme sürecinde geride bırakılmış. Dünya’da servet dağılımı en bozuk ikinci ülkeyiz. Peki, bunlar olurken vicdanınız, merhametiniz neredeydi?

MASAYA BİR KAP ET KONAMAZKEN VİCDANINIZ NEREDE

Pandemi döneminde, vatandaşlarına en çok borç veren, buna karşın en az gelir desteği veren ülkelerden biri olduk. Beş maskeyi bu millete bedava dağıtamadınız. Pandemide insanlarımızın et tüketimi yüzde 40 düşerken, makarna tüketimi yüzde 25 arttı. Millet çocuğunun önüne, protein içeren bir kap et yemeği koyamadı. Bunlar olurken merhametiniz, vicdanınız neredeydi? Erdoğan, merhametten bahsederken hiç sıkılmıyor. “Utancı gidenin kalbi de kararırmış.”

İLK ŞAHLANMADA ATTAN DÜŞTÜ, SON ŞAHLANMA SANDIĞA GÖMÜLECEK

Şimdilerde Erdoğan, “Toparlanma dönemi bitti, şahlanma dönemi başlıyor” masalı anlatıyor. Hükümetleri döneminde hatırladığımız “ilk şahlanmada,” Erdoğan attan düşmüştü. “İkinci şahlanmadan” sonra Damadı işinden oldu. Şimdi “Üçüncü şahlanmadan” bahsediyorlar. Öyle gözüküyor ki, bu şahlanmada millet, Erdoğan ve Hükümetini sandığa gömecek. Ekonomide ne toparlanıyor, ne şahlanıyor? Enflasyon mu toparlandı. Aksine şahlandı. Dünyada en yüksek enflasyona sahip 12.ekonomiyiz. O da TÜİK’in rakamıyla. Sokağın rakamıyla daha da yukarıdayız.

BAKANIN İKNA ETMESİ GEREKEN ERDOĞAN’IN ŞAHSI

Ama beyefendi TÜİK’e talimat verdi ya TÜİK de gereğini yapacak. Makyajı ağırlaştıracak. Gerçi Erdoğan çıktığı televizyon programında, enflasyonu Ağustos’tan sonra düşürme talimatı vermişti. Ama anlaşılan hesaplanmış, kitaplanmış bugün konuşan Hazine ve Maliye Bakanı, yüksek enflasyonun, beklenenden daha uzun sürebileceğinin sinyallerini veriyor. Erdoğan farklı söylüyor, atadığı Bakan apayrı şeyler konuşuyor. Belli ki her konuda olduğu gibi ekonomide de Hükümetin akordu tutmuyor. Enflasyonun TÜİK’in açıkladığından fazla olduğunu da kalıcı olduğunu da milletimiz zaten yaşayarak biliyor. Bilmeyen, bilmezden gelen tek kişi Erdoğan… Sayın Bakan’ın ikna etmesi gereken de kendisini o makama atayan Erdoğan’ın şahsı…

ATEŞİ DÜŞÜREMEYİNCE DERECEYLE OYNUYOR

Peki, faiz mi toparlandı? O da hayır. Aksine faiz ve faiz ödemeleri şahlandı. Dünya üzerinde en yüksek faiz oranına sahip sekizinci ekonomiyiz. Sadece bu yılın ilk yedi ayında bütçeden ödenen faiz, 114 milyar lira. Korkunç bir rekor… Ama beyefendi Merkez Bankası Başkanına, “Faizi düşür” sinyalini verdi ya. Gerçi Başkan son toplantıda, Erdoğan’ın sinyalini almayıp piyasanın dayatmasına boyun eğmişti. Şimdi TÜİK enflasyonu ağır makyajla düşürürse o da bu talimata uyacak. Ekonomide işsizlik mi toparlandı deseniz… Aksine işsizlik şahlandı. Gerçi ağır vesayet altındaki TÜİK’in son rakamları bu konuda da sinyalin alındığını, ağır makyaj operasyonunun başladığını gösteriyor. Ama ne yaparlarsa yapsınlar tek adam vesayet rejiminde işsizliğin nasıl bir felaket olduğunu gizleyemezler, gizleyemiyorlar da. Erdoğan hükümetleri hastanın ateşini düşüremeyince, dereceyle oynamaktan hiç çekinmiyor.

KIRILAN HEP YUMURTA OLUR

Talimatla ekonomiyi yönetmeye çalışmak yetmedi, TÜİK’in, büyüme, işsizlik, enflasyon rakamlarını, makyajlaması yetmedi, şimdi de Merkez Bankası istatistikleri kurcalanmaya başladı. Kayınpeder-damat bir oldular, ekonomide sahte istikrar algısı yaratmak için, milletin 128 milyar dolarını Merkez Bankası’nın arka kapısından buharlaştırdılar. Bu rezervleri yerine koymak artık çok güç. Önce bilanço makyajı için sağdan soldan, SWAP ricacısı oldular ama yetmedi. Dün de kısa vadeli dış borç rakamlarını, revizyon dedikleri bir makyaj operasyonuyla, 26 milyar dolar düşürdüler. Ülkenin rezerv yeterliliğini, rezervlerin kısa vadeli dış borcu karşılama oranlarını, olduğundan daha iyi göstermek için istatistiklere işkence yaptılar. Sonuç değişir mi? Hayır! “Yumurta da taşa çarpsa, taş da yumurtaya çarpsa, kırılan hep yumurta olur.” Ekonomideki kırılganlıklar yerli yerinde durdukça, siz istediğiniz kadar yumurtayı kaya gibi gösterin... En ufacık çarpışmada olan yine yumurtaya oluyor.

GÜNLÜK VEFAT SAYISI YENİDEN 200’ÜN ÜZERİNE ÇIKTI

Son olarak, dün, 6 Eylül’de okulların açılacağını öğrendik. Okulların açılmasına elbette seviniyoruz. Ancak diğer tarafta da, Koronavirüs nedeniyle, günlük vefat sayıları, yeniden 200’ün üzerine çıkmaya başladı. Bundan da endişeleniyoruz. Yeni Milli Eğitim Bakanı’nın yaptığı açıklamalardan, her üç öğretmenimizden birinin henüz çift doz aşısının olmadığı anlaşılıyor. Bakan çare olarak, “Kapıları, pencereleri açıp sınıflar sık sık havalandırılacak” diyor. Hadi sonbahar tamam da, önümüz kış… Çocuklarımızı örneğin Ankara’nın soğuğunda, kapısı, penceresi açık sınıflarda nasıl tutacaksınız? Velilerimiz bunu merak ediyor. Umarız ve dileriz, yeni eğitim ve öğretim yılı çok sorun yaşanmadan, yüz yüze devam edebilir. Çocuklarımız bir dönemi daha kaybetmez.

İYİ PARTİLİ KAVUNCU’YA SALDIRI SÜRECİN SONUCU

Sözlerimi bitirmeden önce, bugün İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, katıldığı bir televizyon programının ardından kanaldan ayrılırken yumruklu saldırıya uğradı. Bu saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Kavuncu’ya yapılan saldırı, Erdoğan’ın kullandığı ayrımcı dilin, Sayın Meral Akşener’in uğradığı sözlü saldırıdan sonra, “Bu daha bir, neler olacak neler” açıklamasıyla başlayan sürecin vardığı son noktadır.

KORKUNUN ECELE FAYDASI YOK

Yine bugün Erdoğan Cuma namazı çıkışında cami önünde açıklamalar yapmış. Çaresizlik çukuru içinde debelenen siyaseten söyleyecek sözü kalmayan Erdoğan, burada her zaman olduğu gibi yine Sayın Genel Başkanımıza hakaretlerde bulunmuş. Bildiği tek şey saldırmak, hakaret etmek… Kendisini bu hakaretleriyle baş başa bırakıyoruz. Ama şunu da ifade etmeden geçmeyelim: Bu dil, korkusunu bastırmak için mezarlıkta ıslık çalanların dilidir. Siyasi ömrünü tamamlamış bu zevat için korkunun ecele faydası yoktur. Millet bunların ne yaptığını görüyor, notlarını veriyor. Tasdiknamelerini vermek için de sandığı sabırsızlıkla bekliyor.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Teşekkür ediyorum. Sorular varsa alıyım.

Soru- 28 Şubat davası kapsamında ceza alan emekli generaller bulundukları şehirlerde tutuklanarak cezaevine gönderiliyor. Bu konuda bir değerlendirmeniz olur mu?

Faik ÖZTRAK- Hemen başında şunu belirtmek isterim: Millet iradesinin üzerinde hiçbir iradeyi kabul etmeyiz. Ne askeri, ne de sivil hiçbir müdahalenin, millet iradesinin üzerine düşürülecek hiçbir gölgenin yanında, yakınında olmayız, olamayız.

Ama şimdi baktığımızda bu süreçte soruşturmayı başlatan savcı meslekten ihraç edilmiş. Önce FETÖ firarisi olmuş sonra da tutuklanmış. Kararı veren hakimler içinde FETÖ’den mahkum olanlar var. Delillerde manipülasyon mahkeme kayıtlarına geçmiş. Şimdi böyle bir yapıda ortaya çıkan cezaların tatbik edilme noktasına gelinmesi, milletin vicdanını yaralar. Onun için bu davanın yeniden başlaması lazımdır. Bu dava yeniden başlamalı, yeniden yargılamalar yapılmalıdır.

Soru- HDP uzunca bir süredir CHP ve İYİ Parti’ye “şeffaf birliktelik” çağrısı yapıyor. Önümüzdeki süreçte HDP’yle bir birliktelik planlıyor musunuz? HDP’nin ittifak dışında tutulması ama HDP seçmeninin oylarına talip olunması sözkonusu mu ya da HDP’nin istediği gibi şeffaf bir birliktelik olacak mı?

Faik ÖZTRAK- Şimdi hep baştan beri söylüyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi’nin içinde olduğu Millet İttifakı’nın kimlerden oluştuğu bellidir. Bugün bu ittifak, Millet İttifakı iktidara yürüyor, 83 milyonun oyuna talip. Biz bugün bu işlerin iyi gitmediğini gören, bu yönetimden rahatsız olan AK Partili kardeşlerimizin de oylarına talibiz, diğer tüm partilerdeki yurttaşlarımızın da oylarına talibiz. Sonuçta 83 milyonu, 83 milyonun oyuyla yönetmek istiyoruz.

Soru- CHP’den gelen Erdoğan ile Biden arasında Afgan göçmenlere yönelik bir anlaşma yapıldığı yönünde açıklama var. Hükümet ve ABD tarafından yalanlandı. Bu konuda bir kanıtınız var mı?

Faik ÖZTRAK- Biden son zirvede bu Afgan göçmenleri konusunu Avrupa’nın birçok ülkesiyle görüşmüş. O ülkelerin yöneticileri bunları açıklıyorlar. Yetmez yine ABD’nin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünün bugün hala daha kendi web sayfalarında duran açıklaması da var. Diyor ki, Türk müttefiklerimizde Başkan Biden, Başkan Erdoğan’la en üst seviyede görüşmelerde bulundu. Evet, bu görüşmelerin esas itibariyle Afganistan’da, Kabil’deki havaalanıyla ilgili görüşmeler olduğu söyleniyor ama bu kadar üst düzeyde görüşme yapılırken Afgan göçmenlerin meselesinin, Afgan göçünün görüşülmemesinin ben mümkün olduğunu düşünemiyorum. Kimse de düşünemiyor zaten. Başka tüm ülkelerle görüşülecek ama şu anda Afganistan’da zaten askeri bulunan Türkiye’yle Afganistan’dan gelecek olan mülteci akını görüşülmeyecek. Bunun olması mümkün değil. Kanıtlar ortada. Kanıtlar ABD’deki kurumların web sayfaları ve yine Avrupa’daki diğer ülke liderlerinin yapmış olduğu açıklamalar.

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları