loading
close
SON DAKİKALAR

CHP'li Baydar: Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Türkiye Cumhuriyeti'ne verdiği zararı kimse vermemiştir

CHP'li Baydar: Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Türkiye Cumhuriyeti'ne verdiği zararı kimse vermemiştir
Tarih: 27.12.2017 - 12:28
Kategori: Medya

CHP Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar, 'AKP'ye kadar bütün hükümetlerde önce devlet anlayışı vardı. Şimdi önce ben, sonra partim, sonra devlet... Adalet ve Kalkınma Partisi'nin anlayışı bu' dedi.

CHP Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar, Can Ataklı'nın sunduğu Yazı İşleri programına konuk olarak katıldı.

Baydar, 'AKP'ye kadar bütün hükümetlerde 'önce devlet' anlayışı vardı. Şimdi önce ben, sonra partim, sonra devlet... Adalet ve Kalkınma Partisi'nin anlayışı bu' dedi.

CHP Eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın tedavi sürecini yakından takip eden Baydar, Baykal'ın hastalığına ilişkin şu bilgileri verdi:
 
"Deniz Bey nisan-mayıs gibi ekranlara çıkacaktır"

(Deniz Baykal) 16 Ekim sabah 5.06'da telefonuyla şoförü Mehmet'i arıyor, Mehmet hemen ambulansa haber veriyor. Ankara'da özel bir hastaneye naklediliyor. Yapılan tetkiklerde beynin sağ tarafının kanlanmadığı görünüyor. Orada bir pıhtı olduğu tahmin ediliyor. Beyni besleyen sağ ana damarın tıkandığı tespit ediliyor. Sonra İbni Sina Hastanesi'ne haber veriliyor. Ben de girişimsel radyolojide yapılan işlemin başındaydım. Pıhtı çıkarıldı sonrasında beynin bütün bölgesinin kanlandığını gördük ve bir oh çektik. Kanlanma süresi 6 saattir ve geri dönülmez hasarlar olabilir. Deniz Bey'inki 4 saat içinde oldu. 

Sonra yoğun bakıma alındı. Eşi Olcay Hanım Antalya'daydı, geldi. Arkasından Kemal Bey ve Hikmet Çetin geldiler. Cumhurbaşkanı da ziyaret etti.  Bunlar bir iki dakikayı geçmeyen ziyaretler. Sonraki süreçte özellikle bir daha pıhtılaşma olmasın diye sulandırıcı verdiler. Sulandırıcı beynin bir noktasında kanama yaptı. 60 yaşından sonra küçülür beyin. Deniz Bey'in beyni 35 yaşındaki bir insanın beyni gibi. O kanama sonrası birden beyin sapına bası oldu ve bilinç kapandı. Bunun geri dönüşünü sağlamak için beyin kafatasının bir bölümünü keserek aldılar. Kanama oldu. O da bir miktar bası oldu. Yavaş yavaş kan sulandırıcı kesilerek süreç takip edildi. 10 gün kadar koma durumu oldu. Beyindeki ödemin azalması, kanamanın durması ile bilinç açıldı.

Bütün karar alma süreçlerinde baştan itibaren oğlu ve kızı vardı. İkisi de tıp profesörü. Uluslararası hastaneye gitse ne yapılacaksa o prosedür uygulandı. Bazı spekülasyonlar çıktı. Nöroloji ve beyin cerrahisi dernekleri olması gerekenin yapıldığını söylediler. Uzun bir yoğun bakım süreci oldu. 20 gün önce doktorları rehabilitasyon sürecinin yurt dışında olması gerektiğini ifade ettiler. Aile de uygun gördü. Bildiğim, Deniz Bey'in oturabildiği, katı gıdalara başladığı, ayakta tutulma süresinin uzadığı. 56 gün için gitti ama önce mi sonra mı döner onu önümüzdeki günlerde göreceğiz. Şu anda ziyaretçi yasağı var. 2 ay sürecek yasak. Ben Deniz Bey'in önümüzdeki günlerde geldikten sonra bir süre daha rehabilitasyonun devam edeceğini, bir süre evde dinlendikten sonra nisan-mayıs ayları gibi televizyon ekranlarına çıkacağını tahmin ediyorum."


AKP'ye: Orduyu, emniyeti, istihbaratı, devleti çökerttin

Metin Lütfi Baydar, son çıkarılan ve 'sivillere yargı zırhı' getiren tartışmalı KHK'ye ilişkin olarak da Erdoğan'ı hedef alarak, "Orduyu, emniyeti, istihbaratı, devleti çökerttin. Onlara da güvenemiyorsun, milis kuvvetini oluşturma derdindesin" dedi.

Baydar'ın gündeme ilişkin açıklamalarından bazı bölümler ise şöyle:

"Darbecilerle kimin bir arada olduğu ortadadır. Bizden önce de FETÖ vardı, diyorlardı. Vardı ama bunlar geldiği andan itibaren (2002) devletin tüm mahrem kurumlarına, orduya, emniyete, istihbarata yönetim kademelerine çok kitlesel olarak yerleştirildiler. Hepsi yetkili kılındı. İçişleri Bakanı Efkan Ala '81 il emniyet müdürünün 78'i FETÖ'cüydü' dedi. Devletin tüm kurumlarına yerleştirip her haltı yemesine, ÖSYM'yi ele geçirmelerine, akademik liyakat yerine FETÖ övgüleriyle bir yerlere yerleşmelerine müsaade edeceksin, rantı paylaşamayıp birbirlerine saldırmaya başlayınca terör örgütü ilan edeceksin. Bunu getiren sensin. 

(Son KHK) Orduyu, emniyeti, istihbaratı, devleti çökerttin. Onlara da güvenemiyorsun milis kuvvetini oluşturma derdindesin. Cumhurbaşkanlığı ya da yerel seçimlerde herhangi bir başarısızlık olur ise var olan seçim sistemini tanımayıp 'Tayyip'in gitmesini istemiyoruz' diyecek adamları korumak için yasa çıkartıyorsun. Centilmen olmayan bir seçimde bile kaybettiğini gördüğün andan itibaren insanları sokağa çağıracağın bir sistem oluşturuyorsun. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Türkiye Cumhuriyeti'ne verdiği zararı kimse vermemiştir. 

"Bir tane aklı başında savcı bunlarla ilgili soruşturma açsın"

(Son KHK) Benim adıma suç işliyorsan suçlu değilsin diyerek kendi milislerini güçlendirme anlayışıdır. 

Bu yasayı çıkartan kişinin seçimlerde kaybederse iktidarda kalmak için her şeyi yapmayacağına nasıl inanabilirim.
Adalet ve Kalkınma Partisi'ndeki sağduyulu insanlara ve cumhurbaşkanına sesleniyorum. Yılbaşı sonrası Reza (Zarrab) davası bitecek. Orada olanlardan sadece CHP'liler değil Adalet ve Kalkınma Partililer de rahatsız, bu davanın Türkiye'de açılmamış olmasından kaynaklı... Burada yargılayabilseydik bu kadar ipliğimiz pazara çıkmazdı. 

Bir tane aklı başında savcı bunlarla ilgili soruşturma açsın. Türkiye'de bir yargıya güvenelim. Bir adam, bir bakana 45-50 milyon dolar rüşvet verdim diyor, bir yargılayın.

Sayın cumhurbaşkanına ve Adalet ve Kalkınma Partisi yetkililerine sesleniyorum, 'yol, köprü yaptık' diyorsunuz, inşaatla övünüyorsunuz, yüzde 50 küsuratla aldığınız referandumla yüzde yüzün hayatını değiştirecek bir anayasayı nasıl uygularsınız? 

Partili cumhurbaşkanı Türkiye'nin cumhurbaşkanı olamaz. Bunun sonu kaos. 

"Diğer kesimleri de kucaklayıcı söylemlere ihtiyacımız var"

-Osmanlı bakiyesi ülkelerle ilişkilerimiz olabilir. Nitelikli ve bir saygı çerçevesi yaratmamız lazım. Bir konsensus sağlanamadığı takdirde sonrasının kaos olduğunu görmeyen kalmadı. Biz sadece kendi siyasi tercihlerimizle siyaset yapmak durumunda değiliz. Diğer kesimleri de kucaklayıcı söylemlere ihtiyacımız var. 

AKP'ye kadar bütün hükümetlerde önce devlet anlayışı vardı. Şimdi önce ben, sonra partim, sonra devlet... Adalet ve Kalkınma Partisi'nin anlayışı bu. Sen devlet değilsin. Bunun içinde muhalefet de var. Bana karşı yapılmış şey devlete karşı yapılmış dersen bunun adına demokrasi, cumhuriyet diyemezsiniz. Bunu adı krallık, monarşi. Abdullah Gül'ün (sivillere yargı zırhı) 'düzeltin' sözüne bile tahammül edemiyorsunuz. Önümüzdeki seçim bir siyasi tercih değil ikna seçimi olacak. 

Tek adam rejiminin ne olduğunu TEOG'dan, cam filminden başlayarak son KHK ile gördük. Adalet ve Kalkınma Partisi içindeki vicdan sahibi insanların da kabul edemeyeceğini biliyorum, duyuyorum. 


"3-4 Şubat'taki kurultayda (Güneydoğu) bölge insanına yönelik temel kavramları dile getirmeliyiz"

İnsanları tek tek ikna etmemiz lazım. Kurultayımız olacak sonrasında köy köy sokak ikna edecek argümanlarımız oluşacak. Bunu yapmazsak Türkiye'nin sonu kaosa gidecek. Bu bizim son seçimimiz olabilir. 

Güneydoğu bölgesinin çok önemli olduğun inanıyorum. Urfa il kongresinde divan başkanlığı yapacağım. Sonra da Siirt'e geçeceğim ve yılbaşını Siirt'te vatandaşlarla birlikte geçireceğim. Bu bölgenin kucaklanması gerektiğini düşünüyorum. Bölge insanına bir tarafta devlet baskısı bir tarafta PKK baskısı var. Terörist algısı oluşturuluyor. Halk, HDP'ye 'bölgedeki belediyeleri sana verdim, silahla arana mesafe koymadın; devlete de 'Bize zulüm yaşatıyorsun' diyor. 

Bizim bölge insanını kucaklama anlayışında olmamız lazım. 3-4 Şubat'taki kurultayda bölge insanına yönelik temel kavramları dile getirmeliyiz. Bölge insanı 'bayrakla, İstiklal Marşı, Atatürk'le derdimiz yok' diyor. 'Ben Kürt'üm, benim yerim de' diyor. Almanya'da Bundestag (Alman Federal Meclisi) açıldı. Hitler'in bir yazısı vardır. Bundestag'ın iç bahçesine bir harita yaptılar her bölgeden toprak getirdiler ve yazı yazdılar, 'Almanya'da tüm halklara ve göçmenlere müteşekkiriz' dediler. Bazı laflar etmemiz gerekiyor. 

"Derdimiz üniter yapının korunması ve Türkiye'nin geleceğe taşınması"

2. argüman anadil eğitim meselesi. IKYB eğitim bakanıyla görüştüm, 'eğitim dili Kürtçe mi' dedim, 'Arapça' dedi. '1. sınıftan itibaren konuşma dili olarak Kürtçeyi öğretiyoruz' dedi. Resmi dili Türkçe ama konuşma dilini öğrenme açısında sosyal devletin gereği olarak isteyenler öğrenebilmeli.

Adalet ve Kalkınma Partisi bölgeyi sadece petrolden para kazanacağı bir alan olarak gördü. IKYB'de yaşayan insanlar Güneydoğu'da bölge insanıyla akraba. Bağlarımızı geliştirmemiz lazımdı. Üniversitelerin orada şube açması lazımdı. Adalet ve Kalkınma Partisi bunu beceremedi çünkü hayatı sosyal kültürel birliktelik olarak değil sadece ticaret olarak görüyor. 

Yerel yönetimler güçlendirilmeli. 

Derdimiz üniter yapının korunması ve Türkiye'nin geleceğe taşınması."

Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları