loading
close
SON DAKİKALAR

CHP'li Hamzaçebi tasarruf finansman şirketleri için sunulan kanun teklifi üzerine konuştu: Umarım Kastelli faciası gibi bir şey doğmaz

CHP'li Hamzaçebi tasarruf finansman şirketleri için sunulan kanun teklifi üzerine konuştu: Umarım Kastelli faciası gibi bir şey doğmaz
Tarih: 03.03.2021 - 11:44
Kategori: Gündem

CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi tasarruf finansman şirketlerinin denetim altına alınmasını içeren kanun teklifine ilişkin "önlemler güzel ama umarım buradan büyük bir mağduriyet doğmaz. Kastelli faciası gibi bir şey doğmaz" dedi.

Tasarruf finansman şirketlerinin denetim altına alınmasını içeren kanun teklifi  TBMM Genel Kurulu'nda görülüşdü. Konuyla ilgli CHP İstanbul Milletvekili CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi söz alarak kanun teklifi üzerine açıklamada bulundu. Kanun teklifilinde alınan önlemlerin eksik olduğunu belirten Hamzaçebi'nin açıklaması şöyle:

"Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, 2012 yılında Cumhuriyet Halk Partisinin de destek vermiş olduğu 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktöring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nda değişiklikler öngörmektedir. Bu değişikliğin en temel amacı hâlen piyasada tasarruf finansman şirketi bağlamında faaliyet gösteren şirketlerin bu kanun kapsamına alınmak suretiyle disipline edilmesidir. Çok başıboş bir piyasa var, resmî kayıtlara göre yaklaşık 35 civarında kurulmuş olan şirket var; bunun daha da fazla olduğu ifade edilmektedir. Ve bunlar, vatandaşlarımızın ev ve araba almak maksadıyla, banka sisteminden sağlayamadığı kredileri küçük birikimlerini ortaya koymak suretiyle kendilerinin bu değerleri almak için onlara bir finansman sağlanması şeklinde bir faaliyet yürütmektedirler. Tasarruf finansman şirketleri… Şöyle baktım, şu anda, elimdeki rakamlara göre -30 şirketin bilgileri var bende, bunlar Ticaret Sicili Gazetesi’nden ve İstanbul Ticaret Odası Bilgi Bankası kayıtlarından elde ettiğim rakamlardır- burada ödenmiş sermayesi 300 milyon lira olan şirket de var, nominal sermayesi 50 bin lira olup ödenmiş sermeyesi 12.500 lira olan şirket de var. Böylesine başıboş bir piyasa var.

Teklif, genel gerekçesinde Türkiye’deki tasarruf problemini anlatmakta, Türkiye’nin tasarruf düzeyinin gelişmekte olan hatta gelişmiş ülkelerden bile yüksek olduğu şeklinde bir değerlendirmede bulunuyor. Bir kere bu ifade yanlış. “Hatta gelişmiş ülkelerden bile yüksek.” Elbette yüksek çünkü gelişmiş ülkelerde tasarruf oranları düşüktür, onlardan yüksek olması gayet doğaldır. Önemli olan, Türkiye’nin tasarrufu gelişmekte olan ülkelerden yüksek midir, düşük müdür? Birkaç ülke bulursanız onlardan yüksek olabilir ama Türkiye, gelişmekte olan ülke ortalamasının altındadır. Türkiye millî gelire oran olarak yüzde 25’lik bir tasarruf düzeyine sahiptir yaklaşık olarak, gelişmekte olan ülkeler ortalaması yüzde 30’lar seviyesindedir. Hani “Tasarrufumuz eksik, hane halkı tasarrufları göreceli olarak düşük, bu tasarrufları artıralım.” diye bir gayretin içerisine kendisini yerleştiriyor bu teklif.

Elbette, teklifi şahsen olumlu buluyorum, prensip olarak teklifi olumlu buluyorum ancak eksiklikleri vardır, bunların tamamlanması gerekir. Zamanın izin verdiği ölçüde onların bir ikisine çok kısaca değineceğim. Bir kere, Türkiye’de mevcut finansal piyasa banka sisteminin egemenliği altındadır. Asıl problem buradadır, sisteme bankalar hâkimdir. Rakamlara baktığımızda -rakamlar OECD’nin rakamlarıdır- Türkiye’de finansal piyasalarda bankaların toplam ağırlığı yüzde 85,5 düzeyindedir. Diğerleri yani sigorta şirketleri, emeklilik şirketleri, diğer finansal kuruluşlar, banka dışı diğer kamu finans kuruluşları, bunların hepsinin toplamı da yüzde 14,5’dir. OECD’nin en yüksek banka sistemi ağırlığı olan ülkesiyiz. En yüksek hangi ülke var OECD’de? İspanya var, banka sisteminin ağırlığı yüzde 70’dir, diğerlerinin payı yüzde 30’dur. Çoğaltabiliriz bunu, çoğaltabiliriz. Örneğin, Kore, İtalya, Meksika Türkiye’nin çok altında. Özellikle Meksika Türkiye’yle OECD’de birçok rakamlarda paralel gider; orada, Meksika’da bile banka sisteminin ağırlığı Türkiye’nin ağırlığının neredeyse yarısı kadar, bunu değiştirmek lazım.

Şimdi, teklifi hazırlayan arkadaşlar diyecek ki “Zaten biz bu teklifi bunun için getiriyoruz.” Bunun için getiriyorsunuz ama bu tip yasal düzenlemelerle bu tasarrufu artırma imkânı yok. Tasarruf finansman şirketleri nereden doğdu? Vatandaşımız ev almak istiyor, araba almak istiyor, parası yok; cebinde her ay yatırabileceği belki  500 lirası var, 1.000 lirası var, 2.000  lirası var. Bankaya gitmiyor ya da belki faizin haram olduğu düşüncesiyle vatandaşımız bankaya gitmiyor -elbette bu tercihe devletin saygı göstermesi lazım- ya da banka formalitesinden kaçınıyor, kredi faizinin yüksekliği, belki sicili bozuk, çeki yazılmış… Bir şekilde bu küçük tasarruflar bu şirketlerde toplanıyor. Şirketler de her ay veya belli aralıklarla çekiliş yapmak suretiyle, işte piyango kime çıkıyorsa oradaki birkaç kişiye, 1 kişiye, 5 kişiye her neyse araba almak üzere, ev almak üzere bir finansman sağlıyor. Alınacak evi alıcı belirliyor, gidip o evin sahibine bu para ödeniyor. Peki, sistemde faizler düşük olsa vatandaş oraya gider mi? Gitmeyebilir. “Mortgage” sistemi yani ipotekli borç senedi üzerine kurulan sistem gelişse, kurumsallaşsa vatandaş oraya gider mi? Gitmez. Faiz yüksek, enflasyon yüksek, inancı nedeniyle vatandaşımız bankaya gitmek istemiyor, bankaların kredide bir sürü formalitesi var. Bütün bunlar normale otursa, normal seyrine girse, özellikle konut kredi faizleri aşağı inse vatandaşlarımız belki de bu şirketlere gitmeyecek. Her neyse böyle bir gerçek var. Bu gerçekten hareketle bu sistemi disipline etmek gerekiyor.

Teklifin 17’nci maddesi 6361 sayılı Kanun’a bir madde ekliyor, geçici madde 7. Bu çok önemli. Bu madde şunları getiriyor, diyor ki: Mevcut şirketler, tasarruf finansman faaliyetinde bulunan şirketler bir ay içerisinde BDDK’ye başvuruda bulunacak, başvurduğu sırada altı aylık bir planı da sunacak ya bu kanunun öngördüğü şartları yerine getirecek ya da “Ben bu şartları yerine getiremiyorum, beni tasfiye edin.” diyecek ama herkesin hakkını hukukunu koruyacak şekilde, parasını yatıran vatandaşımız parasını alacak. Tasfiye tercihinde bulunup başvuran kişinin, şirketin, her neyse, o talebi üzerine o tasfiyeyi BDDK yapacak, gerekirse o kişilerin mal varlığına da gidecek. Doğru. Zamanında TMSF bankaları tasfiye ederken ya da bankaların alacaklarını üçüncü kişilerden alırken, banka sahiplerinden alırken onların şahsi mal varlığına da gitti. Bunun buraya getirilmesini çok olumlu buluyorum. Ama bu şirketler başvurmaz ise ne olacak? Piyasada 50 bin lira nominal sermayeli şirket var, ödenmiş sermayesi 12.500 lira “Kanunun yürürlük tarihinde ben başvurmadım.” dedi, 10 bin kişiden para toplamış belki, ne olacak? “Ben, kendim İcra ve İflas Kanunu’na göre, genel hükümlere göre tasfiye olacağım.” derse –onun da ayrıca bir prosedürü var tabii- bu yok burada. Bunu hatırlattım Sayın Komisyon Başkanına, ilgili arkadaşlara, sanıyorum bununla ilgili bir önerge yarın gelecek.

Burada büyük mağduriyetler doğabilir, başvuran şirketler arasında da doğabilir. Bakın, bazıları belki sorun yaşamayacak, sermaye yapısı son derece yüksek olanlar var. Tabii, mali tabloların ayrıntısını bilemiyorum, o tabloyu görüp ona göre değerlendirme yapmak lazım. Veya topladığı fonları başka alanlarda değerlendiren şirketler var, enerji sektörüne yatırım yapan şirketler olduğunu duyuyorum. Evet, teklif madde getirmiş, onu önlüyor, “Başka bir tarafta bunu kullanamayacaksın.” diyor, kullanmış olanlar var. Onu tabii, görmek lazım, o bilançoları, mali tabloları görmek lazım. Teklif sahibi arkadaşlar keşke bir konsolide sektör tablosunu, bilançosunu önümüze koysaydı Komisyonda da bu tablodan hareketle bir değerlendirme yapma imkânı bulabilseydik.

Bir diğer konu şudur: Bu şeylerin sonucunda belki binlerce insan mağdur olabilir. Bunu şimdiden bir uyarı olarak yapıyorum. Bunun önlemlerini almak lazım. Mümkün olduğu kadar şirketleri birleşmeye teşvik etmek lazım. Tasfiye tercihini bir şirketin yapması, alacaklıların haklarını alması anlamına gelmeyecektir. Bunu özellikle söylüyorum. Evet, önlemler güzel ama umarım buradan büyük bir mağduriyet doğmaz. Kastelli faciası gibi bir şey doğmaz, bir Titan olayı umarım doğmaz. 2001 yılında, hatırlıyorum, o zamanın Maliye Bakanı, o banker faciası, banker krizi olduğunda şunu demişti: “Vatandaş 3-5 kuruş fazla para kazanmak için kumar oynamıştır.” Ve onları oynadıkları kumarla, o zararla baş başa bıraktılar o zaman. Umarım bunlar meydana gelmez.

Böylesi örnekleri çok görüyoruz, Esenyurt’ta böyle, bir facia diyebileceğimiz ölçekte, farklı bir boyutta -gerçi bununla ilgisi yok ama-görüyoruz. Bunun önlemlerini almak lazım. Bunlar tasarruf finansman şirketleri fon toplayacaklar tabii ama toplanan fonun sigortası yok. Bankalarda mevduatta bir sigorta var, sigorta primi ödüyor elbette bankalar. Bunlarda prim öderse efendim maliyet yükselir ama bu toplanan fonların bir şekilde güvence altına alınması lazım belli limitlerle de olsa bir şekilde güvence altına almak gerekiyor değerli arkadaşlar.

Sürem bitiyor, aslında konuşacak çok şey var. Sayın Başkan, müsamahanıza teşekkür ediyorum. Teklifin görüşmeleri sırasında arkadaşlarımız, hepimiz önergelerle teklifin iyileştirilmesi için gerekli gayreti göstereceğiz"

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları